Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Aynı dağın iki yakası – Göksal Çidem

0

Bir taraf doğası, kültürü ve gelenekleriyle korunurken, bir taraf deyim yerindeyse yok oluşa gidiyor. Bulgaristan tarafı Istrancalar’ın korumaya alınmasının  29’unc yılını gayda ve davul çalıp kutlarken, bizim tarafta tehlike çanları çalıyor. Tehlike çanlarının bileşenleri ise patlayan dinamitler-kırma eleme tesisleri- ağır iş makineleri, devasa kamyonlar, 7/24 hiç durmayan gürültüsü bitmeyen rüzgar enerji santralleri.

Bunlar doğal yaşam alanlarını yok ederken yeni ihale duyuruları da gelmeye devam ediyor. Longoz ormanlarını besleyen Istranca ormanlarındaki kaynaklardan tutun da, tarımsal üretim yaptığımız tarım topraklarına kadar.

Yarınları düşünmeden, yarınlarda yaşayacak olanları düşünmeden her yer “proje alanı.” Bunun adı da yatırım-istihdam oluyor. Ergene kaynakları üzerindeki kirli sanayi için de 40 yıl önce aynı şey söylenmişti. Size aş-iş getiriyoruz demişlerdi.  Sonuç ortada: Yok olan Ergene, kirlenen topraklar…

Üçte biri Bulgaristan’da, üçte ikisi Türkiye’de olan Istrancalar,  sadece Kırklareli ve Ergene havzası için değil,  ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin yaşadığı İstanbul için de çok önemli. Dev metropolün nefes borusu ve içme suyu kaynağını oluşturuyor.  Konumu itibarıyla iki kıta arasında bir köprü vazifesi gören, geçmiş buzul dönemlerinde türlere sığınak görevi gören, farklı iklimsel koşullara ve farklı ekosistemlere sahip olan bu ormanlar biyoçeşitlilik zenginliğin de  başlıca odaklarından biri.

Doğal ormanlardan olup doğal yaşamın devam ettiği, Avrupa ve ülkemizin mutlak korunması gereken alanlarının başında gelen Istrancalar’a iki ülkenin nasıl baktığı, nasıl koruduğu ise siyah ve beyaz kadar farklı ne yazık ki.

Aynı dağın iki yakasında iki bakış açısı

Bulgaristan tarafı her yıl yaptıkları etkinliklerle, Istrancalar’ın 24 Ocak 2024 tarihinde korumaya alınmasının yıldönümünü kutluyor. Bu yıl da 29’uncu yıl kutlamaları yapıldı.

Bulgaristan’daki Istranca Park, ülkenin korunan en büyük bölgesi. Aynı zamanda ülke topraklarının yüzde 1’ini kapsayan en büyük doğal parkı olarak ilan edildi. Biyosfer rezerv alanı olan dağlar, bin 161 km2 olup sınırları içinde 21 yerleşim yeri bulunuyor. Türkiye Istrancaları ise bin 970 Km2’ye yayılıyor.

Bulgaristan tarafındaki Istranca Doğa Parkı, insan ve doğanın, korunmuş çevre ve geleneklerin, kültürel ve tarihi anıtların başarılı bir şekilde bir arada yaşamasına örnek olurkenn, biyosfer parkı olma potansiyeli de değerlendiriliyor. Sosyal yapısı, kültürü, inançları kapsamında asırlardır gelenek ve göreneklerini yaşatmak üzere yerel ve merkezi yönetimler de büyük destek veriyor. Örneğin, Veleka Nehri Vadisi’nin güney yamaçlarının bir kısmında, 109 Ha’lık alan, küçükakbaba yaşam alanı koruma alanı olarak ilan edildi.

Doku Derneği arazi ekibimiz de Trakya’da uzun yıllar sonra ilk aktif küçük akbaba yuvasını tespit etti ve ilgili kurumlara bildirdi. Üreme-beslenme-yavru büyütme ve yaşam alanı il merkezimize yakın bir bölgede bulundu. Yuvada bir yavru büyüdü ve sonbaharda da göç etti.

Ancak şimdilerde akbaba yuvasına yakın ve yaşam alanını kapsayan bölgeye rüzgar enerji santrali (RES) kurulmak isteniyor. Yerli ve yabancı uzmanlardan aldığımız görüş ve bilimsel değerlendirmeleri ilgili kurumlara ilettik. O bölgeye RES kurulursa Trakya’daki tek akbaba yuvasının yok olacağını anlattık: Küçük akbabanın beslenme bölgeleriyle ilgili yapılan çalışmalar türün beslenmek için kullandığı bölgenin en az 9.8 km. olduğunu gösteriyor. Bu alanın acilen koruma alanı ilan edilmesi yerine, komşumuz bir küçük akbaba için bin 90 dekar alanı koruma alanı ilan ederken, biz tespit edilebilmiş tek yuvayı yok sayarak enerji üretimi yapmak istiyoruz. RES’in inşa edilmesi halinde Trakya’nın tek küçük akbaba yuvası tehlike altına düşecek ve nesli zaten küresel ölçekte yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir türün son sığınaklarından biri yok olacaktır.

Üstelik yok edilecek olan sadece akbaba yuvası da değil.

En büyük baykuş türü olan bir çift puhunun bulunduğu yuva için Bulgaristan Istrancaları’nda 18.9 ha’lık Kalkata Koruma Alanı ilan edildi.  Tam 189 dekar.

Doku Derneği arazi ekibi de Çağlayık köyünde  bir puhu yuvası tespit etti. Ekibimiz yuvayı hayvanları rahatsız etmeden takip etti. Sonra neler olmadı ki.. Baraj projesi için hazırlanan ÇED raporunda, yuvanın olduğu kayalık “patlatmalı kaya ocağı” olarak ilan edildi.  Raporu hazırlayanlar masa başında haritalar üzerinde çalışınca,  gözümüz gibi baktığımız canlıların gözünü çıkarmaya çalışıyor.

Akbaba için olduğu gibi puhu için de ilgili tüm kurumları uyardık. Takip ediyoruz. Uluslararası sözleşmelerle mutlak koruma altında olan ve kırmızı listede bulunan türleri korumak için her türlü yasal mücadeleyi ulusal ve uluslararası platformlarda yapacak, gerekli girişimlerde bulunacağız.

Sınırın iki yakasına bakınca yaşananlar bunlar. Aynı bulutta ıslanan, aynı kuşun sesini duyan, aynı havayı teneffüs eden, aynı suyu içen dağın iki yakasındaki insanların doğaya bakış açıları, doğayla ilişkileri işte böyle. Karşıda “Dikkat, hayvan çıkar” yazarken, Türkiye tarafında “Dikkat kamyon çıkar” yazıyor. Aynı ormanın bir tarafında hayvan, bir tarafında kamyon çıkıyor.  Dağımızda, ormanımızda eko-kırım yaşanıyor. Deyim yerindeyse “taş devri” yaşıyoruz.

Bir an önce taş devrinden çıkıp komşumuz gibi baykuşu, akbabayı, ağacı, kaplumbağaları, kurt, karaca, karınca ve çalıları; kısacası Istrancalar’da yaşayan tüm canlıları bir bütün olarak koruma için acilen adım atılmalı.

Avrupa’nın en önemli alanından biri olan Istrancalar’ın daha fazla tahrip edilmeden, yaban hayatı yok olmadan, doğal varlıkların ve gelecek nesillerin yaşam kaynağı olarak kayıtsız şartsız koruma alanı ilan edilmesi, geleceğe yapılacak en önemli yatırım ve bırakılacak en değerli mirastır.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.