Son dönemde sık sık karşımıza çıkan, kiminin ana dilde savunma, kiminin Apo’ya televizyon, kiminin eşlerle münasebet, kiminin de üstü örtülü af olarak dile getirdiği, en son 15.000 hükümlünün tahliyesiyle gündeme gelen, herkesin kendi penceresinden baktığı 6411 sayılı kanuna biz de hukuk penceresinden baktık. Yoruma girmeden, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un getirdiklerini ortaya koymaya çalıştık.
6411 sayılı yasanın hukuk sistemimize getirdiği en önemli değişiklik ana dilde savunma hakkıdır. Sanık iddianamenin okunması ve esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine, sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği Türkçe dışında başka bir dilde -ana dilde- yapabilecektir. Tercüme hizmetleri, il adli yargı adalet komisyonlarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilecektir. Bu tercümanın gideri devlet tarafından karşılanmayacaktır! (Sanık tarafından karşılanacaktır.) Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına yönelik olarak kötüye kullanılamayacaktır. İddianame ve esas hakkındaki mütalaa, kovuşturma yani yargılama aşamasında verildiği için soruşturma yani kolluk aşamasında ana dilde savunma yapılıp yapılamayacağı hususunda bir netlik yoktur. Ancak sanığın Türkçe bilmemesi halinde kolluk aşamasında savunmasını Türkçe, bilmemesi halinde ise tercüman marifetiyle yapacağı şeklinde anlaşılmaktadır.
Öncelikle bilmeyenler için hükümlü ve tutuklu arasındaki farkı belirterek, yasayla ilgili bilgi vermeye devam edelim. Tutuklu, yargılaması devam ettiği halde kuvvetli suç delili ve kaçma şüphesi vs. sebebiyle cezaevinde tutulan kişiye, hükümlü (mahkûm) ise mahkemece verilen cezasının kesinleşmiş olması sebebiyle cezasının infazı aşamasında cezaevinde bulunan kişiye denilmektedir.
Yasaya göre: Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır. Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
Yeni düzenlemeye göre ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyecek olan mahkûmun cezasının infazı, iyileşinceye kadar geri bırakılabilecek, daha önceden üçer aylık sürelerle gerçekleştirilen hastalık değerlendirmeleri, birer yıllık sürelerle yapılacaktır.
Önceden üç yıl ve daha az süreli cezaların derhal infazının, hükümlü veya ailesi için mahkûmiyet amacı dışında ağır bir zarara neden olacağı anlaşılırsa, altı aya kadar erteleme kararı verilebiliyorken, yeni yasa ile cezaların ve ertelemenin süresi genişlemektedir.
Kasten işlenen suçlarda 3 yıl, taksirle işlenen suçlarda ise 5 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı savcılıkça ertelenebilecek, erteleme her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilecektir.
Erteleme, terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar, disiplin veya tazyik hepsine mahkûm olanlar hakkında uygulanmayacaktır.
Hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü, bu kişilerin sürekli hastalık ve malullükleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesi, tarım topraklarının işlenebilmesinin imkânsız hale gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve acil hallerde altı ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına en fazla iki defa ara verilebilecektir.
Halkımızın Apo’ya televizyon, eşlerle münasebet şeklinde aşina olduğu madde ise, ödüllendirmeyi düzenleyen 5275 sayılı yasanın 51. maddesidir. 51. maddede, “Hükümlüler, kurum içindeki veya dışındaki genel durumları, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine etkin katılımları, kurum düzenine karşı tutumları ve kendilerine verilen işlerdeki gayretleri dikkate alınarak teşvik esaslı ödüllerden yararlandırılabilirler,” denildikten sonra hükümlüler verilebilecek ödüller şu şekilde sıralanmıştır:
– Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan evli hükümlüler, en geç üç ayda bir kez olmak üzere, üç saatten yirmi dört saate kadar eşleri ile kurum veya eklentilerinde ceza infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüştürülebilir.
– Çocuk hükümlülere, en geç iki ayda bir kez olmak üzere, üç saatten yirmi dört saate kadar ana ve babasıyla veya vasisiyle kurum ya da eklentilerinde ceza infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın aile görüşmesi yaptırılabilir.
– Haftalık ziyaret süresi iki saate kadar uzatılabilir. Kapalı ziyaret yerine açık ziyaret yaptırılabilir.
– Üst üste kullanılmayan en fazla üç haftalık ziyaret süresi toplu olarak kullandırılabilir.
– Haftalık telefonla görüşme süresi veya sayısı iki katına kadar artırılabilir.
– Sosyal, kültürel veya sportif etkinliklerden öncelikli veya daha uzun süreli yararlanmaları sağlanabilir. Haftalık harcama miktarı yarı oranında artırılabilir.
– Tek kişilik odalarda televizyon bulundurma imkânı verilebilir. (Abdullah Öcalan’a televizyon verilmesine ilişkin kısım burasıdır)
– Hediye verilebilir. Takdir belgesi veya tavsiye mektubu verilebilir.
Bu yasa maddesinde en çok merak edilen konu olan kadın mahkûmların eşleriyle görüşüp görüşemeyeceği hususu olup, yasada doğal olarak kadın ya da erkek ayrımı yapmadığı için kadınların da eşleriyle mahrem biçimde görüşmesinde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Yasa; çocuk hükümlülerin başka cezaevine nakillerinde nakil masraflarını devletin karşılaması, hükümlüye ölüm veya hastalık nedeniyle verilen izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde buna gerekli güvenlik tedbirleri alınarak gidilen yerin valisi tarafından karar verilmesi, açık ceza evlerinde bulunanlara aileleriyle bağlarını sürdürmeleri, güçlendirmeleri ve dış dünyaya uyumlarını sağlamaları amacıyla üç ayda bir, üç güne kadar izin verilebileceği gibi çeşitli düzenlemeleri de içermektedir.
Son olarak, üstü örtülü af, 15.000 kişiye tahliye haberlerine konu olan düzenleme ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 105. Maddesine eklenen A bendiyle hukukumuza girmiştir:
– Amaç, hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek olarak açıklanmıştır.
– Buna göre, açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren, (çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan) (Bu düzenleme 05.04.2012 tarihinde yapıldığı halde, yeni yasa ile belirtilen altı aylık süre ve çocuklar için cezanın beşte birini tamamlama koşulu 31.12.2015 tarihine kadar ertelendiği için bir anda tahliyeler başlamıştır.) koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilebileceği düzenlenmiştir.
– Çocuklu kadın ve ağır hasta hükümlüler için anılan koşullu salıverilmeye kalan bir yıllık süre iki ve üç yıla çıkartılmıştır.
– Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar; kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması, belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi, belirlenen programlara katılması yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verileceği belirtilmiştir.
– Hükümlünün; üç gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmemesi, hakkında belirlenen yükümlülüklere vs. uymamakta ısrar etmesi, ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi hâlinde koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için cezaevine geri gönderileceği belirtilmiştir.
– Hükümlünün işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı tutuklanması, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması hallerinde ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verileceği belirtilmiştir.
Muhalefetin ‘kısmi ve gizli bir af niteliğinde’ olduğunu iddia ettiği, ‘cezaevlerini boşaltmak ve kadro tahsisi’ olmak üzere iki amacı olduğunu öne sürdüğü, iktidarın ‘kişinin belli alternatiflerle salıverildiğini, kurallara uymadığı zaman ise geriye döndüğünü, afta ise geri dönüş olmadığını belirttiği’ 105/A düzenlemesiyle ilgili somut olan şey ise 15.000 hükümlüyü mutlu ederken, mağdurlarını üzdüğüdür.
Son söz olarak, ceza sisteminde amaç suçluyu toplumdan uzak tutmaktan ziyade, suçluyu topluma kazandırmak ve nihayetinde suçu oluşturan unsurları ortadan kaldırmak olmalıdır. Bunun için de salt ceza çektirmek değil, suçlunun toplumla kaynaşmasını sağlayacak, eğitim ve becerilerinin geliştirilmesi ile tahliye sonrasında iş ve sosyal imkânlarının sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde artan suçlulukla baş edebilmek için yeni ve büyük cezaevleri yapmakla, genel/kısmi aflar getirmek arasında seçim yapmak zorunda kalabiliriz.
Av. Mehmet Fırat Pürselim