Haziran ayı başında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avrupa Yeşilleri büyük kayıplarına uğrarken, aşırı sağ partiler büyük kazanımlar elde etti. Merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) ise parlamentodaki en büyük parti olarak yerini korudu.
Seçimlerin sonucu, yaşam pahalılığı krizi, göçmen sorunu ve Rusya‘nın Ukrayna’yı işgali gibi sorunların seçmen üzerinde etkili olduğu gösteriyor. Artık Avrupalı seçmen için iklim değişikliği çok daha düşük bir öncelik… Buna karşın bazı bilim insanları yeni Avrupa Parlamentosu’nun her şeyine rağmen temel iklim hedeflerini ortadan kaldırmasının pek mümkün olmadığını iddia ediyor.
Seçim sonuçlarından sonra Almanya‘nın Bonn kentinde bulunan Stockholm Çevre Enstitüsü‘nden, iklim politikası araştırmacısı Richard Klein, “Yeşil Anlaşma’dan tamamen vazgeçmeye yönelik bir istek olacağını düşünmüyorum” diyor. Bilindiği gibi Avrupa Komisyonu tarafından ilk kez 2019’da önerilen Avrupa Yeşil Anlaşması, 2030 yılına kadar Avrupa Birliği‘ndeki sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine göre % 55 oranında azaltmayı ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı amaçlayan bir dizi politika belgesinden oluşuyor.
London School of Economics and Political Science‘dan çevre ekonomisti Aurélien Saussay de Avrupa’da iklime dair pek fazla şüpheciliğin kalmadığı kanısında. Ancak insanların iklim değişikliğiyle nasıl başa çıkılacağı konusunda anlaşamadıklarını da ekliyor. Ona göre “zorluk o zaman başlıyor; önlemler insanların yaşam standardını, geçim kaynaklarını ve günlük alışkanlıklarını etkilediğinde, bu da iklim politikalarının kabul edilebilirliğini etkiliyor.”
Sonuçta 6-9 Haziran tarihlerinde yüz milyonlarca Avrupalı, AB yasalarını ve politikalarını şekillendiren Avrupa Parlamentosu’nun 720 üyesini seçmek için oy kullandı. Geçtiğimiz beş yıl boyunca parlamento, merkez sağ EPP, merkez sol Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı ile Liberal Parti Yenileme Avrupa‘dan oluşan bir çoğunluk tarafından yönetilmişti. Bu dönemde parlamento Avrupa’nın iklim değişikliğine tepkisine, araştırma ve yenilik planlarına öncülük etti. Fakat son seçimlerde daha güçlü iklim eylemi çağrısında bulunan Yeşiller toplamda 18 sandalye kaybetti. Yeşillerin kayıpları, çiftçilerin yakıt sübvansiyonlarını kesmeyi, pestisit ve gübre kullanımını kısıtlamayı planlayan çevre politikalarına karşı aylardır süren yaygın protestolarının ardından geldi. Seçimden önce protestolar, AB’nin tarım sektöründe pestisit kullanımını 2030 yılına kadar yarıya indirme planı da dahil olmak üzere bu tür politikaların geri almasına yol açmıştı. Genel olarak kötü bir performansa rağmen Yeşiller Danimarka, İsveç ve Polonya‘da sandalyeleri elinde tuttu veya kazandı.
Yeşillerin Avrupa Parlamentosu’ndaki geçmişe göre zayıf varlığı, Avrupa Komisyonu tarafından önerilen, net sera gazı emisyonlarının 2040 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla % 90 oranında azaltılması hedefiyle ilgili müzakereleri etkileyebilir. Ancak Richard Klein, her şeye rağmen 2040 hedefinin tamamen iptal edileceğini düşünmüyor: “Belki bu tür önlemlere ayrılacak bütçeler azalacak, ancak iklim politikasının tamamen elden geçirildiğini düşünmüyorum.” Yine de gelecekte daha iddialı iklim hedefleri üzerinde anlaşmaya varılmasının pek mümkün olmadığını söylüyor.
Bilindiği gibi yeni Avrupa Parlamentosu üyelerinin ilk görevlerinden biri, Avrupa Komisyonu’nun bir sonraki başkanını seçmek olacak. Aurélien Saussay, başkan ve iklim eylemiyle ilgili bir sonraki komisyon üyesi seçilene kadar AB’nin iklim eyleminin önümüzdeki birkaç yıl içinde nasıl sonuçlanacağını kesin olarak söylemenin zor olduğunu söylüyor. Merkezi İspanya-Barselona‘da bulunan, Avrupa’daki iklim araştırmalarını savunan EU-LIFE‘ın Genel Müdürü Marta Agostinho ise seçilen parlamentonun bilimsel araştırma finansmanına öncelik vereceğine hala inandığını söylüyor: “Avrupa Parlamentosu araştırma ve inovasyonu çok destekliyor ve genel anlamda bunlara yatırım yapmanın kritik değerini anlıyor. Gördüğümüz seçim sonuçlarına göre, durumun böyle olacağı konusunda hâlâ umutluyum.”
Sonuçta, Avrupa Komisyonu tarafından uzun görüşmeler sonucu, üye ülkelere 2019’da önerilen Avrupa Yeşil Anlaşması, son seçimden sonra, uygulanması ciddi olarak tehlikeye girdi. Bazı bilim insanlarının yeni Avrupa Parlamentosu’nun her şeyine rağmen temel iklim hedeflerini ortadan kaldırmasının pek mümkün olmadığını iddia etmesine rağmen, yeni parlamentonun başka öncelikleri olduğu görülüyor. Artık 2030 yılına kadar Avrupa Birliği’ndeki sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine göre % 55 oranında azaltmayı ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı amaçlayan bir dizi politika belgesi son seçim sonuçlarından sonra, çoğunluğu sağlayan sağ ve aşırı sağın gündemden en azından şimdilik çıkmış denilebilir.