Hafta SonuKöşe YazılarıManşet

Angela Davis’in gözünden – Ceren Gürseler

0

İstanbul, yoğun bir gündemde, 9 Ocak’ta ünlü aktivist Angela Davis’i ağırladı. Afrikalı-Amerikalı olan Davis, ABD’de verdiği sivil haklar ve özgürlük mücadelesi, bu doğrultuda tutuklanması ve FBI’ın bir zamanlar en fazla arananlar listesinde olmasıyla tanınıyor. Davis, ABD’de hâlâ bir tabu olarak değerlendirilebilecek komünizmi de benimsedi. Komünist Parti’den devlet başkan aday adayı idi. Kara Panter’le de yakın idi.

10...

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Hrant Dink’i Anma Konferansı’nda “Ulusaşırı Dayanışmalar: Irkçılık, Soykırım ve Yerleşimci Sömürgeciliğe Direnmek” başlıklı konuşma yapan Davis; söylem, sistem ve siyaset arasında bağ kurdu; sorgulamanın önemini çizdi. Davis’in konuşması sorunlar ve çözümler olarak ikiye ayrılabilir. Sorunların ırkçılık, soykırım ve sömürgeci yerleşimcilik bağlamında çerçevesini çizdi. İkinci aşama olarak tarihin yeniden anlatılması, farklı tarihler arasında ortak noktaların bulunarak ulusötesi dayanışma ve kapitalizmin demokrasi ile bağının koparılması önerilerinde bulundu. Filistin; Türkiye’deki Ermeni, Kürt sorunları ve ABD ile benzerlikler kurdu. Ortak noktaların sorun çözümünde ulusüstü dayanışma imkanı sağladığına işaret etti. Türkiye’ye yabancı olmadığını da vurguladı. “Her komünistin olduğu gibi” Nazım Hikmet’ten etkilendiğinin altını çizdi. Mevcut dönemde de Türkiye ile ilgilendiğini; F tipi tecrit, ölüm oruçları ve siyasi mahkum mücadeleleri alanlarında aktif olduğunu kaydetti.

Davis’e göre Amerikan Sisteminde Kölelik:

Angela Davis, kölelik gibi çeşitli örneklerle Amerikan sisteminin sorunlu yapısını gözler önüne serdi. Köleliğin hâlâ sistemin temeli olduğuna dikkat çekti. Harvard ve Yale Üniversiteleri gibi uluslararası üne ve başarıya sahip yüksek eğitim kurumlarının kölelik kurumu üzerine inşa edildiğini savundu. Köleliğin sosyal boyutunun olumsuzluğunun altını çizdi: köleliği kişinin toplumsal ve sosyal alanda ölmesi olarak yorumladı. Kölenin isme sahip olmadığını, birey olmaktan çıktığını kaydetti.

Davis’e göre Amerikan Sisteminde Soykırım:

Davis’in konuşmasından hareketle köleliğin yanında Afrikalı-Amerikalı toplumun tarihini oluşturan ve ilgili algıyı yaratan unsurlardan birinin de soykırım tezi olduğu söylenebilir. Soykırımın, sivil haklar veya Afrikalı-Amerikalıların mücadelesinde yer eden bir kavram olduğunu örnekle açıkladı. 1950’li yıllardaki Afrikalı-Amerikalı hareketin önde gelenlerinin bu kavramı kullanarak mücadele ettiğini kaydetti. Dönemin başta polis şiddeti gibi sorunları temel alınarak çeşitli girişimlerde bulunduğunu ifade eden Davis, soykırıma yönelik günlük hak ihlalleri değerlendirilmesinde bulundu. Irka dayalı konutlaşmanın ve ayrışmanın mevcudiyeti, yoksulluk, sağlık hizmetlerine erişilememesi, adaletsizlik gibi sorunlar temel alınarak Sivil haklar hareketinin BM’nin Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmesi’ni kullanmak istediğini belirtti. Dönemin Afrikalı-Amerikalı siyasi hareketinin kilit isimlerinden W.E.B. DuBois, Paul Robeson ve William L. Patterson’ın girişimde bulunduğunun altını çizdi.

Davis’e göre Amerikan Sisteminde Irkçılık ve Şiddet İlişkisi:

Kölelik ve soykırımla bağlantılı olan ırkçılığın Davis’e göre bugün Amerikan toplumunda önemli göstergeleri bulunmakta. En önemlisi; Michael Brown’un, Eric Garner’ın hayatlarını kaybetmeleriyle son zamanlarda yeniden gündeme gelen polis ve devlet şiddeti. Davis, bahse konu baskının Afrikalı-Amerikalı gençlere uygulanmasına dikkat çekti.  Uzun zamandır bu gerginlik ve çatışmanın yaşandığını çünkü baskının sömürgeciliğin ırkçı şiddetine dayandığını kaydetti. 1950’li yıllarda da Afrikalı-Amerikalıların benzer şiddet olaylarına, terör eylemlerine maruz kaldığını örnek olarak ifade etti.

Davis’e göre Amerikan Sisteminde Irkçılık ve Ayrımcılık İlişkisi:

Şiddet sorunsalının yanında Davis, Amerikan sisteminin diğer yapılarının da ayrımcılığa dayandığını kaydetti. Bu bağlamda Davis’in siyasi, hukuki ve toplumsal alanların altını çizdiği söylenebilir. ABD’deki hukuki yapının ırkçı niteliğine dair günümüzden örnekler verdi. Garner’ı, Brown’u öldüren polis memurlarının beraatı ile;  Marissa Alexander davası, George Zimmerman olayı arasında benzerlik-karşıtlık ilişkisi kurdu. Garner ve Brown’ı öldüren polis memurlarını jüri suçlu bulmadı; takipsizlik kararı verildi, hukuki kavuşturmaya, cezai yargılamaya gerek olmadığı kararı alındı. Afrikalı-Amerikalı Trayvon Martin’i öldüren Zimmerman da suçlu bulunmazken Marissa Alexander suçlu bulundu. Eski kocası ile kavga ettiği sırada havaya ateş açması yüzünden Alexander, suçlu bulunmuş, 20 yıl hapis cezası almıştı. Afrikalı-Amerikalı olan Alexander, eski kocası için kendisine yaklaşmama kararı aldırmıştı. Hayatını kaybedenlerin ve Alexander’ın Afrikalı-Amerikalı olması Davis’e göre hukukun ırka dayalı karar verdiğini gösteriyor.

Davis, hapishaneler ve ırkçılık arasında da bağlantı kurarak Amerikan sisteminin ve toplumunun yapısına ışık tuttu. Mahkumların çoğunun Afrikalı-Amerikalı olduğuna dikkat çekti. Cezaların işe yaramadığını öne sürerken asıl sorunun bu kesime yönelik politikaların olduğunu kaydetti. Siyah gençlerin sosyal olarak dışlandığını; eğitim, istihdam gibi haklardan mahrum bırakıldıklarına dikkat çekti. Böylelikle hapishanelerin asıl amacının sorunu yok saymak ve çözümü ertelemek olduğunu belirtti.

Siyah hareketin önünde siyasi ırkçılık sorunsalının bulunduğunun altını çizdi. Geçmişe dayandırılarak bahse konu hareket Davis’e göre bugün de yeniden ve tekrardan cezalandırılmak istenmekte. Bu tip bir yaklaşımla siyahların radikal siyasetten uzaklaştırılmak istendiğini savunan Davis, Assata Shakur örneğini verdi. Şu an Küba’da hayatını devam ettiren Shakur’un yeniden en fazla aranan 10 terörist listesine alındığını hatırlattı. Shakur, Kara Panter üyesi idi ve birden fazla cinayet ile suçlanmıştı.

Amerika’daki ırkçılık, soykırım, sömürgeci yerleşimcilik konularında Yerli Amerikalılara da değinen Davis; bu toplumun sorunlarının çözülmemesi durumunda sistemin düzelemeyeceğini kaydetti. Afrikalı-Amerikalı hareketin yerli Amerikalıların sorunları çözülmedikçe başarıya ulaşamayacağını vurguladı. Yerli Amerikalıların soykırımsal sömürgeciliğe maruz kaldığını, rezervasyon kamplarında yaşadıklarını, işsizlik ve alkolizm gibi birçok sorunla baş ettiğini hatırlattı. Red Skins isminin spor kluplerinde kullanılması ve yarattığı tartışma örneğini vererek bugün de ayrımcılık ve dışlama sorunlarının hâlâ devam ettiğini gösterdi. Maruz kalınan sömürgeci, ırkçı ve soykırımcı sorunlara kayıtsız kalınarak Red Skins isminin spor kulüplerinde kullanılabildiğine dikkat çekti.

Davis’e Göre Türkiye’deki ve ABD’deki Sorunların Ortak Noktaları:

Davis, benzer sorunlara Türkiye’de de rastlandığını ve çözüm için benzer adımların atılabileceğini kaydetti. Örnek olarak Ermeni ve Kürt sorunlarına değindi. Türkiye’deki Ermenilerin soy ağacını çıkaramadıklarını, belirli noktadan geriye gidemediklerini bu durumun kölelik sorunu yüzünden Afrikalı-Amerikalılar tarafından da yaşandığını ifade etti. Ermenilerin tehcire, asimilasyona maruz kalmalarının ve nüfus mübadelesi gibi unsurların açıklanması ve kabul edilmesiyle çözüm sürecinde ilerlenebileceğini savundu. Ayrıca toplumsal gerginliğin aşılabilmesi için Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini de ekledi.

Davis’e Göre Çözüm Tarihin Yeniden Anlatılması, Gerçeklerin Açıklanması:

Davis, konuşmasında ele aldığı sorunlara yönelik çözüm olarak gerçeklerin açıklanması, kabul edilmesini gösterdi. Yerli Amerikalıların tarihi ve kölelik konularında ABD’nin konuşmayı, nasıl yüzleşeceğini bilmediğini savundu; toplumun bu yüzden zorluk çektiğini kaydetti. Örneğin Amerika’nın sömürgeleşmiş, sömürgeleştirilmiş toprak olduğunun açıklanması gerektiğini kaydetti. Siyah harekete yönelik terör politikalarının, terör eylemlerinin de açıklanması ve kabul edilmesi görüşünde Davis.

Davis’e Göre Çözüm Uluslararası Dayanışmanın Sağlanması:

Davis’e göre bahsettiği sorunların çözümü çeşitli değişikliklerde yatıyor. Ulusötesi dayanışmanın sağlanması ve demokrasinin kapitalizmle olan ilişkisini değiştirmesi Davis’in vurguladığı öneriler arasında. Dayanışmanın, işbirliğinin başarılı olabileceğine dair en önemli kanıt olarak da kendi mücadelesini örnek olarak gösterdi.  Serbest kalmasında uluslararası dayanışmanın etken olduğunu; ilgili mücadelenin ABD’nin en zor siyasi döneminde verildiğinin altını çizdi. Devlet başkanının Richard Nixon, California valisinin Ronald Reagan ve FBI başkanının J. Edgar Hoover olduğuna dikkat çekti. Bugün de böyle bir dayanışmanın sağlanabileceğini ve örneklerin yaşandığını vurguladı. Ferguson protestolarında Filistinlilerin Afrikalı-Amerikalılar ile sosyal medya üzerinden işbirliği yaptığını, aynı gaz bombaları kullanıldığının anlaşılmasıyla Filistinlilerin Afrikalı-Amerikalılara nasıl korunacaklarına dair tavsiyede bulunduğunu ifade etti.

Ayrıca Davis; çözüm yolunda kavramların yeniden sorgulanması, belli başlı kavramları kullanırken dikkat edilmesi gerektiği görüşünde. Üstünde durduğu kavramlar ise terör ve terörizmle mücadele. Fransa’daki Charlie Hebdo terör saldırılarını terör adı altında değerlendirmek istemediğini, kimi unsurlardan bağımsız olarak düşünmek istediğini kaydederek farklı bir bakış açısı getirdi. Saldırıları gerçekleştiren gençlerin sistem tarafından yanlış yönlendirildiğini, farklı bir gençlik kurma hayallerinin olmadığına dikkat çekti. Bu noktada saldırıyı intikam duygusuna kapılmadan değerlendirmenin, yas tutmanın önemini vurgulayarak ancak böyle adaletin yerini bulacağını savundu. Önemli olan karşıtlık yaratmadan, “bizi bize” bağlayan ilişkileri zarara uğratmadan tepki vermenin olduğunu kaydetti. Aksi takdirde terörizm ve terörizm karşıtlığı ile ırkçılığın yeniden üretileceğine dikkat çekti. Popüler entellektüel çevrenin ve oluşturduğu söylemin ne kadar doğru olduğunu sorguladı.

Ulusötesi dayanışmanın “birbirimizi” öğrenmekle de sağlanabileceğini kaydetti. “Hepimizin tarihi bir” ifadesinde bulundu. Diğerlerinin tarihini bilmeden kişinin kendi tarihini kavramayacağını kaydederken her daim hikayenin ve tarihin anlatılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca sorunların kaynağının birbiriyle bağlantılı olduğunu ifade etti. Baskıcı unsurların da benzer hatta aynı yapı olduğuna dikkat çekti. G4S adlı firmanın Güney Afrika Cumhuriyeti’nde özel hapishane işlettiğini, İsrail’de geçiş noktası güvenliği hizmeti verdiğini, İngiltere’de bir mülteci öldürdüğünü kaydederken G4S’i Afrika’daki en büyük işveren olarak niteledi. Filistin’de İsrail’in sömürgeci yerleşimcilik politikasını güderken Tel Aviv’in siyasetine dair başka örnekler de verdi. Polisin askerileştirildiğini, İsrail tarafından Amerikan polisine eğitim verildiğini özellikle 11 Eylül’den sonra şeriflerin dahi terörizmle mücadele eğitimi aldığını belirtti.

Uluslararası hareket açısından Tahrir olaylarını, Occupy ve Gezi Hareketlerini de örnek olarak verdi. Başarı olarak değerlendirdi. Başarıyı ise bu hareketlerin lidere, manifestoya ve gündeme sahip olmamalarına bağladı.

Demokrasi ve kapitalizme sosyalist bakış açısı getirdi. Davis, çözüm sürecinde kapitalizme vurgu yaptı ve demokrasinin kapitalizmle olan bağını koparmadığı sürece çözüm sunamayacağını savundu. Kapitalist sistemin kabulleniş ve belirli bir kalıp sunduğunu kaydetti.

Sonuç Yerine:

8

Afrikalı-Amerikalı hareket; ırkçılık, sosyalizm, sivil haklar mücadelesi gibi konuların yanında Amerikan sisteminin ve kültürünün anlaşılabilmesi için etkili ve yararlı araştırma alanı sunmaktadır. Köle ticareti ile Amerika’ya gelinmesi, köle olarak hayatın “idame edilmesi”; linç kültürüne, ırkçılığın her örneğine karşı mücadele edilmesi ve sonrasında Barack H. Obama’nın başkanlığının görülmesi… Kısaca Afrikalı-Amerikalıların siyasi ve kültürel tarihi bu şekilde özetlenebilir.

Davis, bu sürecin en önemli siyasi figürleri arasında bulunmaktadır. Fikirleri ve düşünceleri ile Afrikalı-Amerikalı siyasi hareketinin bir öğesini oluşturmaktadır. Davis mücadelesinde Kara Panterler çizgisinde yani Martin Luther King Jr.’ın barışçıl söylemine kıyasla daha sert bir tutum takınmıştır. Komünizmi benimsemesi de hem Afrikalı-Amerikalı hareket içerisinde hem de Amerikan siyasi ve kültürel tarihinde dikkat çekici figür olmasına sebebiyet vermiştir. Malcolm X, King, Che, Castro’dan etkilenmiş fakat farklı bir çerçevede mücadele etmek istemiştir.

Bugüne gelindiğinde Afrikalı-Amerikalı harekette Davis, King veyahut Malcolm X gibi öne çıkan isimler bulunmamaktadır. Daha çok sivil haklar hareketi başlığı ve gündemi altında politikalar üretilmekte, hedefler belirlenmekte ve geçmiş değerlendirilmektedir. Davis; Afrikalı-Amerikalı siyaseti salt sivil haklar hareketi olarak nitelendirmenin politik mücadeleyi indirgemek ve sadeleştirmek olarak nitelendirmektedir.

Siyahi, Afrikalı-Amerikalı hareket çeşitli başarılara ulaşmıştır. Öte yandan geçmişteki sıkıntıların bazıları devam ederken yenileri de eklenmektedir. Eğitim, sağlık, hizmetlerine, temel gereksinimlerine ulaşım başta Afrikalı-Amerikalılar olmak üzere azınlıklar için hâlâ sorunludur.

ABD’de ırkçılığın olup olmadığı da hâlâ tartışılmaktadır. Davis’in yorumundan hareketle Harvard ve Yale üniversitelerinin kökeninin kölelik olması bugün verilen eğitimin niteliğini sorgulatmakta ve böylelikle Amerikan sisteminin aynı yapıyla devam ettiği anlaşılmaktadır. Öte yandan ülkedeki ırkçılık farklı tezlerle çeşitli taraflarca ele alınmaktadır. Yapısal, sisteme dair bir ırkçılığın mı olduğu veyahut sorunun Afrikalı-Amerikalıların yeteri kadar çaba göstermemesinden mi kaynaklandığı tartışılmalıdır. Obama gibi her iki tezi savunan kesim de mevcuttur. Irkçılıkla bağdaştırmasa da Amerikan mali, hukuki sistemindeki eşitsizliği ve bunun azınlıkları ciddi şekilde olumsuz etkilediğini kabul etmektedir; eşitsizliklerin giderilmesi gerektiği görüşündedir. Obama; sistemdeki mevcut adaletsizliklerin kısmen giderildiğini fakat kendisini örnek olarak göstererek kişinin de çaba sarfetmesi gerektiği görüşündedir. Bazı kesimler ise Amerikan sisteminin Afrikalı-Amerikalılar dahil olmak üzere azınlıklara eşit haklar tanıdığını fakat hak kazanımı için yeterince adım atılmadığını savunmakta.

Davis’in verdiği Shakur örneğinden hareketle Amerikan sisteminin, Afrikalı-Amerikalılara belirlediği çerçeve dışında siyasi gündeme ve faaliyetlerde bulunma imkanı tanımadığı söylenebilir. Çeşitli alanlarda sınırlar koyulmaya devam edilmektedir. Bu sene oy verme hakkının genişletilmesinin 50. yıldönümü kutlanacak fakat Afrikalı-Amerikalılar da dahil olmak üzere azınlıkların bulunduğu güney bölgelerinde oy verme sorunu devam etmekte. Örneğin 1965’ten bu yana kısıtlamalar çeşitli eyaletlerde uygulanmakta. Artık seçim vergisi istenmemekte veya oy kullanabilmek için okur-yazarlık testi yapılmamakta fakat bugün seçmen kaydı ve önceden oy kullanmada kimlik ve fotoğraf istenmektedir. Bu taleplerin Afrikalı-Amerikalıların üzerinde ekonomik ve siyasi ek getirdiği ve kaldırılması gerektiği bizzat mahkemelerce belirtilmiştir.

Öte yandan sosyal ve kültürel alanlarda da ayrımcılıkla bağdaştırılabilecek çeşitli örnekler bulunmaktadır. Amerikan ordusuna uyum getirmek için konulan son kurallarda Afrikalı-Amerikalıların örme gibi doğal saç toplama modelleri kabul edilmemiştir. Bu seneki Oscar adayları arasında Afrikalı-Amerikalı aktörler ya da yönetmenler bulunmamaktadır. Sosyal medyada eleştiriler yapılmıştır. Oysa Amerikan kültüründe pek şaşırılacak bir örnek teşkil etmemektedir. Sinema veya TV filmlerinde Afrikalı-Amerikalılar genellikle yan rollerdedir, figürandır ya da yoktur.

Afrikalı-Amerikalı toplumun da mevcut kalıpları kabul ettiği ve kendilerini değiştirmek istediği örnekler mevcuttur. Özellikle medya sektöründeki Afrikalı-Amerikalı kadınların saçlarını doğal halleriyle kullanmak yerine düzleştirmeyi tercih ettiği görülmektedir. Sistemin güzellik algısına uymak için ten rengi de açılmaktadır. R&B’nin önemli temsilcilerinden Beyoncé’nin bir reklam kampanyasında ten renginin açılması tepki çekmişti. “Mevcut güzellik algısına” uymak adına böyle bir işlemde bulunulduğuna dair eleştiriler getirilmişti. Beyoncé ise zaman zaman ten renginin açtırdığına dair eleştirilere maruz kalmaktadır.

Sistemin bazı kısıtlamalarına rağmen Afrikalı-Amerikalılar da çeşitli girişimlerde bulunuyor. Davis’in de değindiği üzere hikaye yeniden anlatılmakta ve tekrarlanmakta. Afrikalı-Amerikalıların kölelikten gelmeleri; ayrı ve farklı bir kültür; siyasi, tarihi bilinç yaratma ve koruma ihtiyacını doğuruyor. Kültürün, tarihin canlı tutulması, Amerika’nın tarihine ve kültürüne katkıda bulunmasının hem Afrikalı-Amerikalılara hem de toplumun geri kalanına hatırlatılması, paylaşılması adına ülke çapında çeşitli faaliyetler düzenlemekte; üniversitelerde kürsüler, merkezler ve bölümler açılmaktadır. Black History adı altında her yıl Afrikalı-Amerikalılar tarihlerini, kültürlerini, acılarını ve başarılarını yeniden anlatmakta, tekrar etmektedir.

Afrikalı-Amerikalıların beyazlardan farklı bir kültüre sahip olduğu da günlük yaşamdan çeşitli örneklerle anlatılmaktadır. Gospel müzik türünün kökeni Afrikalı-Amerikalı kültüre dayanmaktadır ve bu kültürle özdeşleştiği ifade edilebilir. Kilise ayinlerinde Afrika kültürünün kimi özellikleri bulunmaktadır.

Sonuç olarak; 1992 Los Angeles isyanı, 2014 Ferguson olayları toplumda gerginliğin olduğunu; tetikleyici bir olay ile şiddete dönüşebildiğini göstermektedir. Toplumsal alanda azınlık-çoğunluk ayrımının gözlemlenmesi ve siyasetin ABD’nin mevcut çerçevesinde devam etmesi sistemin Afrikalı-Amerikalılar tarafından kabul edildiğini de düşündürtmektedir. Mississippi Yanıyor’dan bir alıntı ile bitirelim: Gene Hackman’ın oynadığı ve sivil haklar aktivisiti üç gencin Klu Klux Klan tarafından öldürülmesini araştıran FBI ajanı, berber salonunda şerife beysbolu şöyle yorumlar: “Siyah adamın beyaz adama sopa salladığı ve isyanın çıkmadığı tek zamandır”.

Ceren Gürseler 2

 

 

Ceren Gürseler

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.