Köşe Yazıları

Anadolu Yürüyüşü’nden; Anadolu Direnişi’ne

0

Bu yazıyı yazdığımda direnişin onuncu günü. Siz okurken de, onuncu günden itibaren belli bir zaman geçmiş olacak. Direniş diyorum, çünkü Büyük Anadolu Yürüyüşü bir direniş halini aldı. Bu hem bir savunma, hem de bir meydan okuma aslında. Yürüyüş katılımcılarının, geçen zamanda aldıkları bir konum.

Savunma çünkü, medya onları hala küçümsüyor. Çevreci diyorlar, develi HES karşıtları diyorlar. Tabii ki bunlar onları görenler. Hala onları görmeyenler ya da ziyaretçilerinin kimliği yanında “garnitür” olarak görenler mevcut. Tabii ki bir de, onları fon yapıp, kendi siyasi söylemlerini tutturanlar mevcut. Ekoloji mücadelesinin, doğa mücadelesinin nasıl bir mücadele olduğunu kavrayamayanlar onlar. Gün geçtikçe anlayacaklardır ama. İşte kervan katılımcıları, bu tip yanlış anlaşılmalara karşı kendi adlarını kendileri koymayı seçtiler. Büyük Anadolu Yürüyüşü Gölbaşı Direnişçileri! Çevreci değil! Doğayı köle olarak görüp, onu öldürmeyecek ama hizmet edecek seviyede yaşatmayı savunanlardan değil bu direniş. Doğa onlar için ayrı duran bir “şey” değil. Doğa onlar, doğa onlarla. Bu yüzden kendileri için de direniyorlar.

Bu işin savunma ayağı. Kendilerini küçümseyenlere karşı oradaki varlıklarını savunuyor direnişçiler. Diyorlar ki, burası Büyük Anadolu Yürüyüşü Gölbaşı Direnişi ve biz de Direnişçileriz. Bir de işin meydan okuma kısmı var. “Direneceğiz diyorlar. Evet bizi buraya hapsettiler. Bizi buradan çıkarmaya, Ankara’nın dışına atmaya çalışıyorlar. Fakat biz direneceğiz!” İki gün ömür biçenlere, üç gün sonra gidersiniz diyenlere karşı direniyorlar. İşte bu isim değişikliği artık meydan okumaya da geçildiğinin kanıtıdır. İki değil, yirmi iki gün olsa da biz kararlıyız. Dönmeyeceğiz! Ankara’nın girişinde (bu arada bu laf olsun diye söylenmiş bir kelime değil. Direniş alanından, Ankara’ya dönerken, Ankara’nın nüfus ve rakım tabelasının yanından geçiyorsunuz. Yani gerçekten Ankara’nın dibinde tutuluyor insanlar.) onları durduranlar, onları bekletenler yoruluyor, dönüyor evlerine. Onlar direniyor, Anadolu için direniyor, kendilerini küçümseyenlere, kendilerini kriminal bir vaka olarak göstermeyenlere karşı direniyorlar.

Her biriyle konuştuğunuzda kararlılığı görüyorsunuz. Bize, gidip gelmek bile zor gelirken, yerimizden kalkıp oraya gitmeye üşenirken; onlar işlerini, okullarını ve belki de hayatlarını bir kenara koyuyorlar ve direniyorlar. Sanmayın ki, kolay geride bırakılır bir hayatları var. Gidin, görün, dinleyin. Zaten kolay olmayan, özel hayatları olduğu için direniyorlar onlar. Bu hayatları devam etsin diye. Hayatları zehir olmasın diye. Güzel bir örnek bu durumu anlatan: Veterinerler buraya gelsin diyorlar. Belki aralarında da veteriner var. Gelsinler, çünkü bu direniş başarıya ulaşmazsa iyileştirecekleri hayvan kalmayacak doğada. Herkes kendi mesleğine uygulayabilir bunu. Ya da uygulamayın. Doğa ile ilgili mutlaka bir temas noktanız vardır. O da mı yok? İçme suyu, yağmur düzensizliği bunlar mutlaka sizi ilgilendiriyordur. Nasıl mı? Şöyle:

Ankara’ya günlerdir düzensiz ama çok şiddetli yağmurlar yapıyor. Günlük güneşlikken, bir anda ortalık sel alanı oluyor. Yarım saatte! Hani o maden için ormanlar kesiliyor ya, hani elektirik ihtiacı için kömür santralleri yapıldı ya, hani akarsuları borulara doldurup HES’ler yapılıyor da, ormanlara sular verilmiyor ya… İşte o yüzden oluyor bu yağmurlar. Bu yağmurlar altında da ıslanıyor direnişçiler. Doğa düzenini kaybetmesin diye. Ankara’da ıslananlar ise, Gölbaşı’ndan ya da doğa mücadelesinden habersiz bulutlara küfrediyor.

İşte şimdi o direnenler bizi yanlarına çağırıyorlar 4-5 Haziran’da. Ankaralılar, Türkiyelileri çağırıyorlar. Dinleyelim, paylaşalım diye. Bulutları da düzene sokabilmek için. Bunun için de direnmek gerekiyor, katılmak gerekiyor. Kervanlar tekrar toplanacak Gölbaşı’nda. Anadoluyu Vermeyeceğiz diyenler toplanacak. Daha fazla olarak toplanacaklar. Ankara’ya sokulmayanlara Ankara gidecek bu sefer.

Herhangi bir resmi tebligat olmaksızın yapılan bu hukuk dışı uygulamayı protesto etmek amacıyla direnişe başladık. Sağlıksız koşullar, olumsuz hava şartları altında devam ettirdiğimiz direnişimizin 2. haftasındayız. Halkın ve demoktatik kitle örgütlerinin her geçen gün artan ziyaretleri ve destekleriyle direnişimize devam ediyoruz.  Direnişimize destek verenler, polis tarafından engellenmeye çalışılıyor.  En temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için gönderilen seyyar tuvaletler kamp alanına sokulmuyor. Ancak bu insanlık dışı baskılar bizi yıldırmak yerine daha da güçlendiriyor.

Bugüne kadar geliştirilen dayanışmayı pekiştirmek ve sesimizi daha da gür duyurmak için tüm destekçilerimizle 04-05 Haziran 2011 tarihlerinde Gölbaşı’ndaki kamp alanında buluşuyoruz.

Sizleri de direnişimize destek vermeye çağırıyoruz.

Büyük Anadolu Yürüyüşçüleri Gölbaşı Direnişi

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.