Yeşeriyorum

Amasra Termik Santrali Doğayı, Tarihi, Kültürü ve Toplumsal Değerleri Bitirme Projesidir

0

Amasra ve Bartın’ın kabusu bir kez daha geri döndü. Yine yeniden Amasra Termik Santrali’ni tartışıyoruz. Bu kez gündemde Termik Santral ve birlikte inşa edilecek tesisler için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu var. İtirazlara rağmen Amasra ve Bartın sınırları içinde böyle bir tesise izin vermeyen Çevre Düzeni Planı’na ne oldu?  Bu plan böyle bir tesise hiçbir şekilde izin vermezken, tesis için ÇED Raporu hazırlanması uygulamasına nasıl ve neden geçildi? Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri siyasi baskı altında kalıp bu planı devre dışı mı bıraktılar? O zaman bu kadar para, zaman ve emek harcanıp bu planlar neden hazırlanıyor? Her şeyi sermayedar-girişimci, bürokrat ve politikacıları n eline bırakalım da rahatlıkla ensemizde boza pişirsinler. Neden uğraşıyoruz ki? Bu ülkede doğaya, tarihe, kültüre ve topluma sahip çıkacak planların uygulanmasına ne zaman olanak tanınacak? Bilen var mı?

Öncelikle şunu belirtmeliyim. İthal kömür kullanan termik santrallere karşıyım. Fakat, ülkemizin yer altı kaynaklarını kullanarak üretim yapan termik santrallere karşı değilim. Bu noktada çevrecilerin iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı bana hatırlatıp hesap soracağını da biliyorum. Buna rağmen yerli kömürle üretim yapacak termik santrallere karşı olmadığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Fakat, Amasra’ya (ya da Bartın sınırları içinde) bir termik santral yapılmasına şiddetle karşı çıkıyorum. Çünkü, termik santralin yapılacağı yerin seçiminde çok hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir tesisin yapımının doğal, tarihi ve kültürel değerler üzerinde oluşturacağı yıkımları, yörenin turizm potansiyelini ortadan kaldıracak bir yatırımdan öteye gidemeyeceğini, tesisin yöre insanına yarardan çok zarar getireceğini görmemek için kör ya da vicdansız olmak gerekiyor. Bu arada santrali yapacak şirkete de karşı olmadığımı, aksine yöremizin taş kömürünü çıkarıp, ülke ekonomisine kazanç sağlayabilirlerse çok memnun olacağımı belirtmek isterim.

Hattat Holding, Hema Şirketi olarak (benim bildiğim) ilk kez 1999’da Bartın’a geldi. O zaman taşkömürünü çıkarmak gibi bir niyetleri yoktu. Amasra’da ithal kömüre dayanan bir santral kurmak istiyorlardı. Çok hazırlıksız bir şekilde Bartın Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda yaptıkları toplantıda, Bartınlıların yoğun tepkisini aldıkları için birkaç yıl Bartın’a uğramadılar. Birkaç yıl sonra Bartın’a tekrar geldiklerinde aynı salonda yapılan toplantıda bu kez Amasra’da termik santral kurmayacakları nı, sadece taşkömürü çıkaracaklarını, üretecekleri taşkömürünü piyasaya satacaklarını ifade ettiler. Kendilerine ısrarla sorulduğu halde bir termik santral kurma niyetleri olmadığını söylediler. Buna rağmen geçen süre içinde ilgili devlet kuruluşlarında girişimlerde bulunarak gerekli izin ve ruhsatları alıp, olayı ÇED Raporu hazırlama aşamasına kadar getirdiler.

Elbet farklı açıklamalarda bulunanlar vardır. Fakat, senelerdir içinde bulunup takip ettiğim bir konu olan ÇED süreçlerinin daima yatırımcı kuruluş lehine, yani yöre halkının aleyhine yaşandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye’deki ÇED sürecinin; bütün bilimsel bulguların perdelenerek ve halkın tüm tepkilerinin yok sayılarak yatırımın mutlak yapıldığı, ÇED Raporu hazırlayan kuruluşun, eğer ÇED’i olumlu sonuçlandıramazsa bir daha piyasadan iş alamayacağı bir süreç olduğunu belirtmem gerekiyor. Yaşanan çoğu örnekte; “ÇED Halkın Katılımı Toplantısı”nda yöre halkının tümü karşı olsa bile, yapılacak yatırımı engelleyemediği görülmüştür. Kaldı ki, adı geçen şirketin yörede yürüttüğü “halkla ilişkiler (!)” faaliyetleriyle, yapılacak olan “Amasra Termik Santrali ÇED Halkın Katılımı Toplantısı”nda bu şirkete ve yatırımın gerçekleştirilmesine destek olacak timleri çoktan oluşturduğu da iddia edilmektedir.

ÇED Raporu hazırlama konusunda oldukça deneyimli (!) bir şirket tarafından “kopyala-yapıştır”  yöntemiyle hazırlanmış olan, “Termik Santral Entegre Projesi ÇED Başvuru Dosyası”nın eleştirisi süreç içinde ayrıntılarıyla yapılacaktır. Bu açıklamada bu raporun eleştirisine girmeden, üç önemli noktaya değinmekle yetineceğim. Bunu da yine bu başvuru dosyasından aldığım bilgilerle yapacağım.

1.      Başvuru dosyasında; kurulacak termik santralin (aslında santrallerin demek daha doğru) 660MWx4 = 2640 MW kurulu elektriksel güçte ve 6300 MW yakıt ısıl gücüne sahip olacağı belirtiliyor. Bu demektir ki; bu termik santral, 2001 yılında Boğaz mevkiinde yapılması düşünülen, fakat Bartınlılar karşı geldiği için yapılamayan 100 MW gücündeki “Mobil Santral”den tam 26,4 kat daha büyük. O zaman mobil santralin yapılmasına karşı gelen; kentlisi, köylüsü, işçisi, memuru, esnafı, çilek yetiştiricisi, fındıkçısı, tarımla uğraşanı, ormancısı, otelcisi, lokantacısı, dolmuşçusu, kamyoncusu bu kez 26,4 kat daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıyasınız. Buna ses çıkarmayacak mısınız? Başvuru dosyasında yazdığı gibi bu termik santral Bartın’a sadece 9 km ., Amasra’ya 2 km . mesafede. Bu arada Gömü ve Tarlağzı köyleri zaten santral bölgesinde. Bu kadar yakın mesafeden hiç etkilenmeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Yakındaki diğer köyler Karasu, Güzelcehisar, Gürgenpınarı, Kazpınarı, Akgöz, Topluca, Uğurlar ve diğerleri siz ne düşünüyorsunuz?

2.      İlgili şirket başlangıçtan beri yöredeki işsizliği, gençlerin iş bulmak için başka kentlere göç etmek zorunda kalmasını koz olarak kullandı. Maden ocaklarında ve termik santralde çalıştıracaklarının sayısının 10 bin kişiye kadar ulaşacağını, yöredeki işsizliği önleyeceklerini iddia edip durdular. Başvuru dosyasındaki bilgiler bu vaatlerin doğru olmadığını açık bir şekilde gösteriyor. Başlangıçta (üç-dört yıl sürecek) inşaat aşamasında 2500 kişi çalıştıracaklarını, bunun geçici olduğunu söylüyorlar. Termik santralin çalışması aşamasında 800 kişiyi termik santralde, 400 kişiyi de kömür yer altı işletme ve kireç taşı ocağında çalıştıracakları yazıyor raporda. Bu durumda toplam 1200 kişiye iş verecekler. Bartın’da işsizliği çözecek yatırım bu mu? Vaatler boşmuş demek ki. Amasra’da yeni yeni gelişen turizm, termik santralin kurulmasından sonra yara almayacak mı? Peki termik santralin yaratacağı çevresel sorunlar nedeniyle işsiz kalan çilekçisi, fındıkçısı, turizmcisi, ormancısı, çiftçisi, hediyelik eşya yapıp satanı, esnafı ne olacak? Bunun faturasını kim ödeyecek? Şirket çalışanlara maaşı asgari ücret üzerinden mi verecek? Şu ana kadar şirkette çalışanlar ne kadar maaş aldı? Zorla ücretsiz izine ayrılanlar veya işten çıkarılanlar oldu mu?

3.       ÇED Başvuru Dosyası’nda 2640 MW gücündeki santralin saatte 932 ton kömür yakacağı belirtiliyor. Bu durumda günde 932×24= 22368 ton kömür yakılacağı hesaplanıyor. Kireçtaşı ocağında çalışacakları hesaba katmadan 400 kişinin tümünün yer altı kömür işletmesinde çalıştığını düşünürsek: bir işçinin termik santralin ihtiyacı olan kömürü temin edebilmek için günde 55,92 ton kömür çıkarması gerekiyor. Böyle bir verimlilik düzeyine ulaşmış olan kapalı havza taşkömürü işletmeciliği nerede var? Şirket bu basit hesabı yapmaktan aciz mi? Yoksa santralde yakmayı düşündükleri kömürü ithal mi edecekler? 60000 DWT ağırlıktaki deniz araçlarının yanaşabileceği limanı yapmak istemelerinin sebebi sadece Kandilli’deki işletmeleriyle Amasra arasında kömür alışverişi yapmaktan öte anlamlar mı taşıyor? Kısacası Amasra’da giriştikleri taşkömürü işletmeciliği gerçek amaçlarını perdeleyecek bir göz boyama taktiği mi? Bu sorularımın cevabını gerçekten merak ediyorum.

Sevgili Bartınlılar gerçekten çok karmaşık bir durumla karşı karşıyayız. Bürokratının saman altından su yürütüp verilmemesi gereken izinleri vermeyeceği, politikacı ve işadamı temsilcilerinin “Termik santralin zararlı olup olmadığını bilmiyoruz. Bartın için zararlı olacaksa elbette biz de karşı oluruz” diye yuvarlak cümleler kurmayacağı, gazetecisinin yakın olduğu çevrelerin etkisinde kalarak, termik santralin kurulmasına karşı olanlar için “Bunlar tuzu kurular” demeyeceği, çevrecisi, işine ve yaşadığı yere sahip çıkanı, termik santral karşıtının mücadelesini yanlış bilgi ve yöntem üzerine kurmayarak, elde edilecek zaferden kendine politik bir gelecek hazırlama hayalleri kurmayacağı bir sürece ihtiyacımız var.

Anayasamızın 56. Maddesi “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” der ve çevreyi koruma ödevini Devlete ve biz vatandaşlara yükler. Elbette dürüst ve vatanını seven bürokratlar görevini bu doğrultuda yapacaktır. Fakat, işin çoğu biz vatandaşlara düşüyor. 2001’de bu termik santralin yanında oyuncak gibi kalan “Mobil Santral”e karşı 20 bin kişinin toplandığı mitingleri düzenleme iradesini gösteren Bartınlılar, şimdi de ne yapacaklarına en doğru şekilde karar verecektir. 24.12.2009.

Doç. Dr. Erdoğan Atmış

Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.