Yazarlar

Al yanaklı zehirler – Göknur Yumuşak Yazıcı

0

Kışın pazarda alışveriş yaparken sebze ve meyvelerdeki zehir kalıntıları pek anlaşılmıyor. Asıl yaz gelince benim kabusum başlıyor. Daha çok yeşil biber ve salatalıklarda kimyasal gübre ve ilaç tadı ile kokusunu alabiliyorum. Ama genellikle bütün sebze ve meyveler tatsız ve tuzsuzlar. Kendi yetiştirdiklerim ya da organik pazardan aldıklarımla kıyasladığımda lezzetin, kokunun çok farklı olduğunu gözlemliyorum. Özellikle yazın pazarda alışveriş yapmak, beni yay gibi geriyor, çok canım sıkılıyor. En kötüsü bilmek ve çaresiz kalmak. O çok sevdiğim güzelim, pembe şeftaliler; ustaların ustası Yaşar Kemal’in betimlemelerindeki caanım al yanaklı şeftaliler gözümde düşmana bürünüyorlar, al yanaklı zehirler oluyorlar.

Şeftaliler çok yumuşak dokulu oldukları için zararlı sinek ve kurtlar onları çok rahat delerek içine girerler. Bu yüzden çok fazla ilaçlama yapılıyor, ancak tüylü oldukları için zehri hapsoluyor. Bu kadar çok ve bilinçsizce ilaç kullanılması şeftalileri adeta bir zehir topuna dönüştürüyor. İlaç kutularının üzerindeki etkinin geçme süresi ve hasat zamanı uyarısını da hiç bir çiftçi doğru dürüst okumuyor.

Hallerdeki denetimleri bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki o da çok zehirli şeftalilerin pazarlarda satıldığıdır. Şeftalilerin yanından geçerken bile buram buram o çok aşina olduğum zehir kokusunu hissediyorum.

Ben Narlıdere pazarından alışveriş yapıyorum. Her yaz aynı kabusu yaşıyorum. Çünkü en çok bebekli aileler şeftalileri yumuşak olduğu için satın alıyorlar. İnsanların çocuklarına bilmeden zehir yedirmesi yüreğimi yakıyor. 2012 yılında Tarım Bakanlığı Alo 174 gıda hattına bu durumu bildirdim, Narlıdere pazarındaki şeftalilerin tahlil edilmesini istedim. Birkaç gün sonra bana döndüler ve tüm şeftalilerin faturalı olduğunu söylediler. Yani sadece faturalı olup olmadığını kontrol etmişler. 2013 yılında yine bildirdim, uzun uzun mevzuattan bahsettiler, yine bir sonuç alamadım.

Yılda kaç ton zehir ithal edildiğini doğrusu çok merak ediyorum. Çünkü çok fazla tarımsal ilaç kullanıldığını gözlemliyorum. İlaç bayiileri açılan bölgenin tarım potansiyeline göre değil, tamamen ticari amaç doğrultusunda açılıyor. Örneğin Antalya’nın Kumluca ilçesinde adım başı ilaç bayii var. İlçeyi gezdiğimde adeta ürktüm. Sanki bilim kurgu film setinde gibiydim. Bu kadar çok ilaç bayii demek tonlarca ilaç demekti. Şehri hemen kaçarcasına terk ettim. Sonraki araştırmalarımda burada çok fazla kanser hastası olduğunu öğrendim. Bu durum tabii ki iki kere ikinin dört etmesi kadar kaçınılmazdı. Daha bunun gibi nice yerler var. Çok uluslu dev şirketler dünyanın her yerini ahtapot gibi sarmışlar. Önce kanser yapan tarım ilaçlarını satıyorlar, sonra da kanser ilaçlarını.. Ve hep kazanıyorlar, hep kazanıyorlar. Bizler ise hem para akıtıyoruz hem de kanserle boğuşuyoruz.

Tarım ilaçları ve kanser ilişkisini birçok akademisyen gündeme getiriyor. Bu artık apaçık ortada. Ama pratikte pek bir şey yapılmıyor. Çiftçiler, ilaçların bazılarının renksiz ve kokusuz olmasının çok zehirli olmadığına yorumluyor. Oysa ilaç şirketleri bunu özellikle böyle üretiyorlar. Amaç çiftçileri aldatmak.

Bayilerde ilaçların çok zehirlileri ayrı bir dolapta bulunuyor. Ama çiftçiler bunları kullanırken hiç de öyle özen göstermiyorlar. Ne maske, ne de eldiven takıyorlar. Yani çiftçiden tüketiciye, hepimiz her gün zehirleniyoruz. ‘Şimdiki ilaçlar zehirli değil bir şey yapmıyor’, diyorlar. Evet, çok miktarda alınmaz ise hemen öldürmüyor. Ama vücutta birikerek zamanla kansere yol açtığı artık bilinen bir gerçek. Yıkamayla ya da pişmeyle de etkisi azalmıyor.

Bir de sistemik zehirler var. Bunlar bitkinin damarlarında dolaştığı için kesinlikle yıkamayla etkisi geçemez. Salça vs. gibi endüstriyel ürünlerde kullanılan meyve sebze gibi hammaddelerde ilaç artıkları olabiliyor. Bu kanalla da zehir alıyoruz.

Bu konu beni oldukça rahatsız ediyor. Kendim, bilgilerim ölçüsünde dikkat ediyorum, kendimi kurtarayım diyemiyorum. Çünkü insanların her gün zehirlenmesi beni çok etkiliyor. Yapılacak çok şey olduğunu da biliyorum, fakat öylece elim kolum bağlı seyrediyorum sadece.
Devlet İstatistik Enstitüsü Tarım Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın müşterek olarak, yılda kaç ton zehir ve kimyasal gübre ithal edilip kullanıldığını, yılda kanserden kaç kişinin öldüğünü ya da kansere yakalandığını rakamlarla açıklaması gerekir sanırım. Bunları bilmeye hakkımız var. Tabii ki gerekli tedbirler alınmalı ve ne yapılması gerekiyorsa mutlaka yapılmalıdır.

Ekran Resmi 2014-07-03 23.00.46

Sağlıklı günler diyemiyorum çünkü sağlıklı yaşayamıyoruz maalesef.

Göknur Yumuşak Yazıcı

More in Yazarlar

You may also like

Comments

Comments are closed.