Dış Köşe

AKP iktidarı Ergenekon’la kucaklaşırken – Oya Baydar

0

Son günlerin tozu dumanı arasında, farkında mısınız bilmem, AKP Ergenekon’la sinsice iş bağlıyor. Devlete büyük ölçüde hakim olan iktidar, bir yandan eski ortağı Cemaat’e yeni darbeler vurmaya hazırlanırken öte yandan devletin derinliklerinde kod adı Ergenekon olan yapıyla buluşuyor, uzlaşıyor, bütünleşiyor.

Ergenekon derken sadece Ergenekon davasını değil kadim devlet aklını ve onun emrindeki Türk Gladyosunu, daha doğrusu Gladyo’nun bugünkü şekillenmesini kastediyorum. Türk devletinin genetik kodlarının ve reflekslerinin taşıyıcısı bu yapı, iktidar değişimlerine dirençlidir. İktidarlar, “Türk Devleti’nin yüce çıkarları, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” adına muhaliflere ve halka karşı kullanacakları bu türden yapılara ihtiyaç duyarlar; yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda değiştirebileceklerini sanırken onunla uzlaşır, bütünleşir, böylece kendi beka’larını sağlarlar.

Ergenekon davasında ve benzer davalarda, derinlerdeki karanlıktan fırlayan kimi gerçek kırıntıları ve adı ünü öteden beri herkesce bilinen, yapıp ettikleri artık gözlerden saklanamayan planlamacılar, tetikçiler buzdağının su yüzeyindeki kısmından ibarettir. Daha açık söylenecek olursa, V.Küçük ve benzerleri, Kerinçsizler, merinçsizler, 2000’lerin başlarında “Parola vatan, işareti bayrak” rumuzlu konferansları için o üniversite senin, bu dernek benim, fellik fellik dolaşan provokatör paşa eskileri, onların emirleriyle cinayetler işleyen daha küçük tetikçiler derin planların çeşitli kademelerdeki uygulayıcılarıdır.

AKP Ergenekon’la el sıkıştı

AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde, Kürtlerle birlikte, devletin dehlizlerine, kozmik odalarına, yani derinlere girmesine izin verilmemiş iki üvey evlattan biriydi. Kendini tehlikede hissediyordu, devleti bütünüyle ele geçirmenin yaşamsal zorunluluk olduğunu biliyordu. O sıralarda ortak bile değil, et-tırnak olduğu Cemaat’in, özellikle yargı ve polisteki gücünden yararlanarak askerî darbe tehdidini ve oligarşik vesayeti geriletmek birincil amacıydı.

2002-2007 arasında, hepimizin gözleri önünde gerçekleşen irili ufaklı Gladyo müdahaleleri (Mersin Bayrak provokasyonundan başlayıp Rahip Santorino, Hrant Dink, Zirve yayınevi cinayetleri, kanlı Danıştay baskını, Cumhuriyet gazetesine bomba provokasyonu, bir dizi TV, kitap, medya manipülasyonu, vb…) AKP’yi şu veya bu şekilde iktidardan düşürmeye odaklanmış destabilizasyon (dengesizleştirme-istikrarsızlaştırma) operasyonlarıydı. Müdahale heveslisi vesayetçiler, darbe planları/ hayalleri içindeki merkezler; temelleri sarsılan, korku ve belirsizliğin kol gezdiği bir ülkede amaçlarına ulaşabilmek için derin çetelerden yararlanıyorlardı. Bu tablo, bizler için oldukça tanıdıktı.

2007’de Ergenekon, 2010’da Balyoz davaları açıldı. Bu süreçte AKP devletle daha iyi tanıştı. Tam iktidar olabilmek için çekirdek devlet yapısını ve onun reflekslerini küçümsememek gerektiğini anladı. Üstelik, AKP mutlak iktidar isterken Cemaat de iktidardan aslan payı peşindeydi. Darbeci-vesayetçi odaklar davalar sürecinde güçlerini yitirmiş, bir ölçüde tasfiye edilmişlerdi ama devlete bütünüyle egemen olmanın yolu derin devlet/ gladyo/Ergenekon ile iş bağlamaktan geçiyordu.

İktidara “dışardan”; ceberrut devleti değiştirme, demokratikleştirme, vatandaşın hizmetkârı çağdaş hukuk devletine dönüştürme niyeti ve vaadiyle gelen AKP, adım adım, özellikle de 2011’den sonra “Ankaralılaştı”, devletleşti, eleştirdiği yapının genetik kodlarını ve reflekslerini misliyle devraldı, Ergenekonla kucaklaştı.

Cemaat üzerinden Ergenekoncu devlet aklaması

Eskiden, ülkede ne kadar suç, cinayet, kötülük varsa komünistlere yüklenirdi. Orhan Veli bir şiirinde şöyle der: “Açlıktan bahsediyorsun/ Demek ki en komünistsin/ Demek bütün binaları yakan sensin/ İstanbul’dakileri sen, Ankara’dakileri sen/ Sen ne domuzsun, sen!”

Şimdi, Tayyip Erdoğan öncülüğündeki AKP korosu son 10-15 yılın cinayetlerini, suikastlerini, faili meçhullerini, sahteciliklerini, hukuksuzluklarını, ne kadar melanet varsa, ne kadar mağduriyet varsa tümünü paralel yapı adını verdikleri Cemaat’e yüklüyor. Tümünde sonuna kadar birlikte, ortak, iç içe, kol kola olduklarını bilmiyormuşuz gibi…

Cemaat’in karanlık yüzü; Ergenekon, Balyoz, KCK ve benzer davalardaki hukuksuzlukları, delil üretmekten manipülatif algı operasyonlarına kadar, mağduriyetlere yol açan affedilmez suçları, Kürt siyasî hareketine düşmanlıkları, iktidara tam hakimiyet yolunda önlerine çıkan engelleri adalet kılıfı altında kirli yöntemlerle bertaraf etmeleri, vb., vb. sanki AKP’nin bilmediği, birlikte kotarmadığı işlermiş gibi…

Şimdi, Cemaati tepelemeye kararlı Erdoğan AKP’si bütün suçlarını “paralel”e yükleyip kurtulmaya çalışırken Ergenekonculara yaslanıyor. Dikkatle izleyecek olursanız, Ergenekon davasında yargılanan suçlulukları yeni delil, ispat gerektirmeyen ne kadar Gladyocu figür, cinayetlerin emrini verdiklerini yolunu döşediklerini dünya alemin bildiği ne kadar büyük Küçük çete mensubu varsa, son günlerde mağdur kahraman kesildiler; AKP ile birlikte onlar da paralel yapının savcılarını, hâkimlerini dava etme peşindeler.

Darbecilikle suçladığı paralel yapıya karşı kendi cephesini güçlendirmeye çalışan AKP’nin, altına kaçıran çocuğun “Ben yapmadım, pipip yaptı” demesi gibi, “Hepsini Cemaat yaptı” diyerek Ergenekonculara, darbe heveslilerine sarılması: iktidarın derin devletle, Ergenekoncu zihniyetle uzlaşması ve kendini aklarken onlarca yılın Ergenekoncu devletini aklamasıdır.

Özellikle Türkiye Kürdistanı’nda işlenen bunca cinayetin failleri, şimdi AKP’nin kanatları altında AK’lanma gününü heyecanla beklemektedirler.

Ergenekoncu/ Gladyocu derin devleti dağıtma, ülkeyi demokratikleştirme iddiası ve misyonuyla gelenlerin, iktidarlarını Ergenekonla kucaklaşarak pekiştirmeye çalışmaları ibret verici. AKP-Cemaat savaşına bir de bu gözden bakalım. O zaman AKP’yi Cemaat’e, Cemaat’i AKP’ye yeğlemenin eninde sonunda Ergenekonculuğa teslim olma anlamına geldiğini kavrarız.

Oya Baydar – www.t24.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.