İnsanın yeter be dediği anlar vardır. Tam öyle bir durumun içerisindeyiz. Tarihi bir konuda program konuğunun ettiği bir cümleyi bahane ederek, Aziz Nesin‘lik bir süreç işletilerek radyonun yayın lisansını iptal edilmesi aşamasına gelinmesi nedir arkadaş? Radyonun dinleyicilerinin hemen hepsinin duygularımı paylaştığını düşünüyorum hatta beni naif bulan bile olabilir.
İnsan haklarından hayvan haklarına, mülteci sorunundan Filistin-İsrail meselesine, ekolojiden ekonomiye, cinsiyet politikalarına ve daha sayamadığım birçok konuda belki de dünyanın en özenli dilini kuran bir radyoya fikir özgürlüğü çerçevesinde söylenen bir söz sebebiyle bu kadar ceza vermek traji-komik bir duruma düşmektir. Öyle ki traji-komik baskı karşısında, sinirlerini aldırmış bir insanın bile öfkelenmemesi mümkün değil. İnsandaki en büyük öfke, adalet duygusunun örselenmesinden doğar. Ortada bırakın adaleti, hukukun bile zerresi yok. Tamamen çoğunluğun keyfi bir kararı var. Ki cezaya şerh koyan üyeler de var bildiğim kadarıyla.
Can sıkıntısının bir çok anlamı var ama ben gerçekten en düz anlamıyla alıyorum burada yani bize can olan, susuzluğumuzu gideren bir kanalın kesilmesi, boğazımızın sıkılmaya çalışılması anlamında. Ama bu o kadar kolay olmayacak! Ekonomik kriz şartlarına rağmen dayanışmayla radyosunu ayakta tutan insanlar son sözü söyleyecek! Kolektif bir ruhun hareketi cezayla durdurulamaz. Ne yapar eder kendine başka formda da olsa su gibi, “kayayı delen incir” gibi bir yol bulur. Sıkılan can üretir, katlanarak büyür, kendi mecralarını yaratarak var olmaya devam eder. Kısa ve öz: Yolun açık olsun Açık Radyo!
Önemli not: Buradan, Antalya Gıda Topluluğu‘nun dolayısıyla da Antalya Ekoloji Ağı‘nın kurulmasına ilham kaynağı olmuş Açık Radyo’ya tüm topluluk ve kooperatiflerin dayanışmada bulunması çağrısı yapıyorum . Elinizden ne geliyorsa!