Kürt’ün partisinden sana ne! – Ece Temelkuran

GECE. Dışarıda silah sesleri, bağrışmalar. Tunus seçimleriyle ilgili gerilim başladı. Bol sivrisinekli odamda depremle ilgili yardıma ihtiyacı olanlarla yardım edebilecek olanları Twitter aracılığıyla buluşturmaya çalışıyorum, camdan bile bakasım gelmiyor o yüzden seslere.
Deprem sonrası başlayan ırkçı saçmalıklar canımı sıkmış ama sonra ülkemin “yalnız ve güzel” insanlarının nasıl hemhal olduğunu da görmüşüm internet üzerinden. Arada birkaç taş gönderen, kullanılmış iç çamaşırı yollayan da var ama esasen insanlar canlarını dişlerine takmış çalışıyorlar. Ben de dönüş biletini aldırabildiğim kadar öne aldırdım, geleceğim, onun derdine de düşmüşüm bir yandan. İşte bütün bunlar olurken Twitter’e haberi düşüyor:
BDP Parti Meclisi üyesi Prof. Büşra Ersanlı gözaltına alındı!
Nasıl yani! Orta çıkıyor ki İstanbul’da KCK operasyonu başlamış. Yani iki taşın arasında buna vakit bulunmuş. Millet çadır beklerken, battaniye diye çığlık atarken, sadece bana gelen haberlerden iş makinesi ihtiyacından içi yünlü çocuk potin ihtiyacına kadar bir sürü şey varken Büşra’ya vakit ayırabilmiş devletimiz. Tebrik ediyorum.
BÜŞRA’DAN SANA NE!
Twitter’da organizasyona katılmaktan dolayı ne ortasında durduğum Arap Baharı’nı izleyebiliyorum, ne doğru dürüst bu yazıyı yazabiliyorum, ama oralarda böyle şeylere vakit bulunabiliyor her nasılsa…
Geçtiğimiz günlerde blog’da “Kürt’ün depreminden sana ne!” diye bir yazı yazmıştım. Aynı mantıkla devam ediyorum:
Kürt’ün partisinden sana ne!
Büşra’dan sana ne!
Bu depremde yaşadığımız ve dün Radikal’de Pınar Öğünç’ün de yazdığı gibi hiç de doğal afet olmayan ırkçılık ve nefretin bizi nerelere getirdiğini gördük. Millet ölmekte olan insanlara sırf Kürt olduğu için ekmek yerine taş yolluyor. Paltoya ihtiyacı olana bayrak yolluyor. Hiçbir şey yapamazsa internette manyakça şeyler söylüyor işi gücü bırakıp.
KCK operasyonuna karşı memlekette takınılan tutum da bundan çok farklı değil. Hakkında kovuşturma başlayan, hiç tanımadığımız insanlarla ilgili, normal insanlar olarak, “Bir şey yaptı herhalde” diye susup bekliyoruz önce. Doğal bir tepki bu. Ama sanırım bu bekleyiş bir süre sonra doğal bir şüphenin sessizliğinden “Aman benim de başıma bir şey gelmesin” sessizliğine dönüşüyor.
Şu anda olmakta olan bu. Memleketteki siyasi depreme karşı da “dilsiz şeytanlara” dönüşmek üzereyiz. Tutuklanan siyasetçilerin, gazetecilerin, “Parasız eğitim istiyoruz” dediği için aylarca hapishanede tutulan çocukların karşısında biraz daha sessiz kalırsak depreme taş gönderen bir ülkeye dönüşeceğiz topyekûn.

YANLIŞ CEZALANDIRMA
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri, okumayı yeni bitirdiğim devletin bütün Kürt raporlarından yola çıkarak söylüyorum bunu, Kürt meselesiyle ilgili hep yanlış insanlar cezalandırıldı. Haklar ve özgürlükler meselesi bir rehin mantığıyla “verildi” Kürtlere. Silahlı olan bir eylem yaptığında gidip silahsız olanın ümüğüne çöküldü.
Bugün bakıldığında çok değişen bir şey olmadığı Büşra’nın da tutuklanmasıyla görülüyor. Ve sadece eşitlikten, kardeşlikten, özgürlükten, demokrasiden yana olan bu satırları yazarken bile “Acaba beni de terörün amacını desteklemek” gibi ne idüğü belirsiz bir suçtan derdest ederler mi diye korkuyorsam işler hiç de iyi değil demektir.
İşler kötü yani azizim. İnsanlar iyi, işler kötü.

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR