Yönetilen kalp- 2

Pan kapitalizmle birlikte kadının tek ve mutlak görevi 'arzulanır olmak', bedenini arzulanabilecek bir bedene dönüştürmekti; erkeği arzulaması, arzusunu belli etmesi düşünülemezdi bile.

Modernlik öncesinde duygular üzerinde tasarlanmış kontroller de yoktu; bedenle doğrudanlık ilişkisi kopmamış, duygular bedensizleştirilmemişti. Önce din; kadınların duygusal istikrarsızlığını, tekinsizliğini, cinselliğini tehlikeli buldu. Sonra ulus devletler kuruldu, toplumsal düzenin gereklerine göre duyguların şekillendirilmesine karar verildi. Erkek ve kadın duyguları ayrıldı; erkeğe kamusal duygular (ulusal-militer davalara düşkünlük, siyaset, ekonomi, rekabet), kadına da özel duygular (aile, şefkat, çocuk bakımı ve erkeğe itaat) düştü.

Böylece, pan-kapitalizmin çalıştırma biçimine göre tanzim edilmiş kamusal hayatta yorulmuş, yıpranmış erkek akşam aileye döndüğünde kadının şefkatli duygusallığıyla kendisini toparlayabilecek, ertesi güne enerjik işgücü olarak kendisini hazırlayabilecekti. Sık sık ulusal bayramlar ve ulusal spor karşılaşmaları düzenlenerek, birlik ve beraberlik duygusunu körükleyecek resmi geçitler tasarlanarak, her gün beş vakit secde etmeye çağırılarak patriarkal duygunun kökleşmesine dikkat edilecek, böylece duyguları yönetmek ve disipline etmek kolaylaşacaktı.

‘Arzulanır olmanın’ normalleşmesi

Kadının tek ve mutlak görevi “arzulanır olmak”, bedenini arzulanabilecek bir bedene dönüştürmekti; erkeği arzulaması, arzusunu belli etmesi düşünülemezdi bile.

Bu noktadan sonra artık, polis ve asker üzerinden zorla baskı kurmaya gerek yoktu, zira modern insanın kontrol mekanizmalarını benimsemesi ve bu durumu “normal” kabul etmesi mümkündü.

Öyle de oldu.

İnanmayacaksınız ama modernlikle birlikte “yönetilen kalp” sözcükleri de kullanıldı.

Yönetilen kalp!

Yönetilen kalp!

Yönetilen kalp![1]

Başlangıçta yeryüzünün bir parçası olan beden artık dünyanın bir parçasıdır.

Oysa biliyoruz: “Kişi, edindiği aşk kapasitesi kadardır!”[2][3]

*

[1] Bu bölümdeki çıkarsamaların çoğunun Yaşar Çabuklu’nun Toplumsalın Sınırında Beden adlı kitabından esinlenildiğini (özellikle s. 76-161) belirtmek isterim.
[2] Daha etraflı bir okuma için Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı adlı denememize bakılabilir. Yukarıdaki cümle s. 172’de geçiyor.
[3] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan Yarabıçak adlı deneme kitabından bir bölüm.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR