Arnavutköy’ün ve İstanbul’un makûs kaderini değiştirmek

İstanbul’un yeşilliği ve sulak alanlarıyla bilinen ilçesi Arnavutköy’de büyük değişimler yaşanıyor. 3. Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. Havalimanı gibi ulaşım projeleriyle parçalanan ve bütünlüğü kaybolan ilçede şimdi de Dursunköy Mahallesi’nde 280 hektarlık alan imara açıldı[i]. Bu alan 3. Havalimanı’nın hemen güneybatısında ve Kuzey Marmara Otoyolu hattının altında bulunuyor.


Planlama alanı çevresindeki projeler

Burası esasen “tarım ve orman alanı” statüsünde bir arazi. Dolayısıyla İstanbul Çevre Düzeni Planı’na göre imara açılmaması gerekirdi. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yukarıda andığımız projelere ek olarak Kanal İstanbul ve hızlı tren projelerinin de mevcut Çevre Düzeni Planı’nı yetersiz kılarak plan değişikliğini zorunlu hale getirdiğini bir raporla dile getirdi. Raporda bu mega projelerle yerleşme alanı arasında bütünlük sağlanması için söz konusu alanın imara açılması gerektiği belirtildi. Bu plan, 3194 sayılı İmar Kanunu ve Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nce 14 Aralık 2018’den itibaren 30 gün süreyle askıya çıkarıldı. Bir itiraz olmazsa yaklaşık üç hafta sonra planın hayata geçirilmesinin önünde herhangi bir engel kalmayacak.


Arnavutköy’e tepeden bakış

Arnavutköy’ün köylüğü mü kalmış? 

İstanbul’un adlarının içinde “köy” geçen Kadıköy ve Bakırköy gibi ilçelerinin her biri kente dönüşmüş.   Arnavutköy de köy olmaktan çıkalı yıllar geçmiş. Ancak son on yılda ayrı bir ivme kazanan nüfus artışı yüzde 62’ye çıkmış. Nüfusla birlikte yapılaşma artıyor, daha fazla tesise gerek duyuluyor. Nitekim Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Aralık 2018 Pazar günü Arnavutköy’de yapımı biten 82 tesisin açılış törenine katılacak[ii]. Çeşitli kent parkları, düğün salonları, çevre yolu ve müftülük binası gibi tesislere “eser” deniliyor (Bkz. Şekil 2). Güzelim Arnavutköy’ün eski halinden eser kalmadığı kesin ama bu tesisler hangi akla hizmetle “eser” olarak nitelendirilir orası meçhul. Arnavutköy, aşırı yapılaşmaya maruz kalmış bir ilçeye ve kimliksiz bir yere dönüşüyor. İşin fenası tamamlanmış ya da planlama aşamasında olan mega projelerle ilçenin betonlaşması daha da hızlanacak.

Arnavutköy’ün kaderi İstanbul’un su havzalarının kaderiyle kesişiyor 

Bütün bu anlatılanlar sadece Arnavutköy’ün sorunları değil elbette. Bu ilçe Kuzey Ormanları’ndan tutun da İstanbul’un en önemli su havzalarına kadar pek çok yaşam kaynağını içinde barındırıyor. İstanbul’un akciğerleri ve damarları olan Arnavutköy’de Alibey deresi, Terkos ve Büyükçekmece gölleri ve Sazlıdere var. İstanbul’un kendi içme/kullanma suyu varlığının yaklaşık yüzde 59’u bu dört havzadan geliyor[iii]. 4 ya da 5 senede bir yaşadığı kurak dönemlerde susuzluktan muzdarip olan İstanbul sürekli büyüyen nüfusun artan su talebini karşılamak için yıllardır Melen Çayı, Sakarya Nehri ve Trakya’da bulunan Pabuçdere, Kazandere gibi İstanbul dışındaki akarsuları da kendisine akıtıyor. Bu nedenle İstanbul için öz su varlığını korumak büyük önem taşıyor. Ancak  buna rağmen tam tersine su havzaları korunmak yerine daha çok imara açılıyor. 

Arnavutköy’de yürürken


Arnavutköy’de kıyı arazileri çoktan parsellenmiş (Fotoğraf: Akgün İlhan)

Mega projelerinin adeta kesişim noktası haline gelmiş Arnavutköy’ü şimdi çok daha yoğun bir kentleşme furyası bekliyor. Ancak başka bir Arnavutköy halen mümkün. Hiking İstanbul ve İki Deniz Arası yürüyüş rotalarının geçtiği bu ilçede Karadeniz kıyılarına vuran büyük dalgalar, sahilde gezinen atlar, balıkçılar, Terkos Gölü yakınlarında piknik yapan insanlar, Sazlıdere boyunca uzanan yemyeşil alanlarda otlayan koyunlar, mandalar, çobanlar, 1960’lı yıllardan kalma köy kahveleri,tarihi kalıntılar, bentler ve barajlar var. Bazen de gözünü para hırsı bürümüş reklam tabelaları çarpıyor gözünüze. “Arsaya yatırımda işin rengi değişti. Alırken yeşil, satarken altın” diye yazıyor birisinin üstünde.

Kuzey Gayrimenkul adlı bir emlak şirketinin reklam tabelası

Yürüyerek daha iyi göreceğiniz bir Arnavutköy’den bahsediyorum. O yollardan yürümeden neyi kaybedeceğini anlaması zor insanın. O taş toprak yollardan ve patikalardan hiç yürümemiş olanlar değil mi bu kenti betonun ve asfaltın geri dönülmez yollarına iten? Hangi yoldan yürüyeceğimize karar vermek ise şimdi bize düşen.   

Son notlar


[i]Gerçek Gündem (19 Aralık 2018). Canan Kaftancıoğlu: “İstanbul’a ihanet devam ediyor”https://www.gercekgundem.com/istanbul/57953/canan-kaftancioglu-istanbula-ihanet-devam-ediyor

[ii] Sabah (21 Aralık 2018). Arnavutköy’deki 82 proje Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı törenle açılacak! https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2018/12/21/arnavutkoydeki-82-proje-cumhurbaskani-erdoganin-katildigi-torenle-acilacak

[iii] İSKİ verilerinden hesaplanmıştır. https://www.iski.istanbul/web/tr-TR/kurumsal/iski-hakkinda1/su-kaynaklari1

.

Akgün İlhan

Akgün İlhan
Akgün İlhanhttps://akgunilhan.blogspot.com
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı’nı 1996’da bitirdi. Önce Hacettepe Üniversitesi Eğitim Programları bölümünde (2002) ve sonra İsveç Enstitüsü bursu ile Lund Üniversitesi Uluslararası Çevre Bilimi (2005) ana bilim dalında yüksek lisanslarını tamamladı. UNESCO Su Bilimleri Bölümü’nde (Paris) tüm dünyada 100’den fazla büyük nehir havzasını kapsayan su yönetimine halk katılımı temalı “Çevre, Yaşam ve Politika için Hidroloji”(HELP) adlı bir projeyi yürüttü. 2005’te Barselona Otonom Üniversitesi (UAB) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA) Politik Ekoloji dalında başladığı doktorasını Katalan Hükümeti bursu ile tamamladı (2010). Aynı dönemde (2005-2008) Avrupa Birliği fonlu Bütünleşik Sürdürülebilirlik Değerlendirme Yöntem ve Araçları (MATISSE) adlı projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. İspanya’da Eco-union adlı STK’da profesyonellere yönelik eğitim programları da veren Akgün (2006-2009), 2012-2018 arasında da Su Hakkı Kampanyası’nda (İstanbul) çalıştı. Çeşitli dergi ve kitaplarda yazıları olan Akgün, ”Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler” (2011) adlı kitabın yazarıdır. Ayrıca Açık Radyo’da önce Su Hakkı’nı (2012-2018) hazırlayıp sunmuştur. 2018 yılından bu yana ise Sudan Gelen adlı programın yapımcısıdır. Akgün ayrıca 2016 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ”Çevre ve Turizm” ile ”Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans dersleri vermektedir. Akgün aynı zamanda 2019-2020 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışmaktadır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR