Türkiye geleceğini fosil yakıt teşvikleriyle karartıyor – Pelin Cengiz

Fosil yakıtları teşvik etmenin hem ekonomiye hem de ekolojiye verdiği zararlardan yıllardır bahsedip duruyoruz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler her ne kadar fosil yakıtların yarattığı tahribata kulak asmasa da, son veriler durumun ne derece kritik olduğunu gösteriyor. Oil Change International ve küresel iklim hareketi 350.org’un açıkladığı “Türkiye’de Fosil Yakıt Üretimini Sübvanse Etmenin Maliyeti” başlıklı raporda önemli veriler mevcut. Bu yılki G20 zirvesine Kasım’da Türkiye’nin dönem başkanı olarak ev sahipliği yapacağı düşünüldüğünde durum daha önem kazanıyor.

30

2009’da G20 ülkeleri, iklim değişikliği sorununa çözüm bulabilmek ve temiz enerji kaynaklarına yatırımları artırmak amacıyla “verimsiz” fosil yakıt teşviklerini aşamalı olarak kaldırmayı taahhüt etti. Ancak, bu taahhüdün üzerinden beş yıl geçmesine rağmen çok az yol alındı.

IMF verilerine göre, dünyada 2013’te verilen enerji teşviklerinin miktarı 4,9 trilyon dolar. 2015’te bu rakam 5,3 trilyon doları bulacak ki, bu da küresel GSYİH’nın yüzde 6,5’i demek. Bu teşvikler, gelişmekte olan ülkelerin GSYİH’larının yüzde 13 ila 18’ine kadar çıkabiliyor.

G20 zirvesi, fosil yakıt teşviklerini aşamalı olarak kaldırma taahhüdünü yerine getirmesi hususunda G20’ye liderlik etmesi ve küresel iklim anlaşmasına önemli bir katkıda bulunması için Türkiye’ye ele geçmeyecek bir fırsat sunuyor, burada nasıl tavır alacağı ise meçhul.

Bilim insanları, küresel ısınmayı üst sınır olan 2 derecede tutmak istiyorsak, dünyada tespit edilmiş mevcut petrol, gaz ve kömür rezervlerinin en az üçte ikisinin çıkarılmaması gerektiğinde mutabık. Buna rağmen, G20 hükümetleri fosil yakıt arama çalışmalarını daha fazla teşvik etmek için yılda 88 milyar dolar ayırmayı sürdürüyor.

Raporda Türkiye ile ilgili temel bulgular ise şöyle:

–Türkiye, fosil yakıt üreticilerine yıllık tahmini 1.6 milyar dolara kadar ulaşan teşvik sağlıyor.

–2013’te Türkiye sadece fosil yakıt arama çalışmalarına 500 milyon dolar kamu kaynağı aktardı.

–Tespit edilen en büyük sürekli teşvik, taş kömürü işletmelerine sağlanan yıllık 250 milyon ila 400 milyon doların üzerindeki teşvikler.

–2012’de benimsenen Yeni Yatırım Teşvik Rejimi petrol ve kömür yatırımlarına yenilenebilir enerjiye olduğundan daha yüksek düzeyde teşvik sağlayarak, temiz enerji kaynakları yerine karbon yoğun altyapı projelerini özendirdi.

–Devletin fosil yakıtlar için sağladığı kredi ve elektrik satınalma anlaşması garantileri merkezî bütçeye ciddi koşullu yükümlülükler getiriyor. Bu yükümlülükler nihayetinde ülkenin kredi notunu ve dolayısıyla borçlanma maliyetini tehdit edebilir.

–2007’den beri Türkiye’deki fosil yakıt projeleri çok taraflı kalkınma bankaları, ihracat kredi kuruluşları ve ulusal kalkınma bankalarından 5 milyar doların üzerinde uluslararası kamu finansmanı aldı. Bu miktarın 1,5 milyar dolardan fazlası kömür projelerine gitti.

–Fosil yakıt teşviklerinin Türkiye toplumuna büyük maliyetleri var. Karbon emisyonlarından ve yerel hava kirliliğinden kaynaklanan zararlara dair negatif dışsallıklar, IMF tarafından 31,2 milyar dolar olarak hesaplanan Türkiye’nin yıllık fosil yakıt teşvik miktarının büyük bölümünden sorumlu.

Teşviklerden aslan payını kamu kuruluşları alıyor. “Stratejik” yatırımlar için sağlanan teşvikler dâhilinde petrol ve kömür yatırımları için yılda 610,5 milyon dolar vergi indirimleri sağlanmış. TPAO üzerinden 2013’te 500 milyon dolara mal olan petrol ve doğalgaz desteği verilmiş. 2005-2011 arası 250 ila 400 milyon dolar tutarında Hazine’den Türk Taş Kömürü İşletmeleri’ne sermaye enjeksiyonları yapılmış.

Türkiye bu hâliyle inanılmaz bir çelişki içinde. İklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlayacağına fosil yakıt teşviklerine milyarlar döküyor. Türkiye’nin acilen bu teşvikleri kaldırarak, somut hedefleri olan bir yol haritası ortaya koymalı. G20’de alacağı tavır da bu açıdan önemli olacak.

Bu yazı taraf.com.tr/ den alınmıştır

29.Pelin Cengiz

 

Pelin Cengiz

[email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR