Alevilerin korku barajı – Ali Kenanoğlu

Seçimler sürecine girilmesiyle birlikte her toplumsal kesimde gündem seçimler üzerine yoğunlaşmaya başladı. Alevi kurumları, aktivistleri de yoğun bir şekilde seçimler süreciyle haşır neşir oluyorlar.
AKP gibi muhafazakar bir iktidarın dindar nesil hedefleri üzerinden yürüttüğü siyaset en çok Alevileri rahatsız etmekte hatta korkutmaktadır. Bu seçimlerin diğer taraftan da Başkanlık sistemi sürecini belirleyecek seçimler olması nedeniyle hassasiyetler, endişeler ve korkular daha da artmış durumda.
Hemen hemen her seçimde olduğu gibi bu seçimlerde de kimi sosyal demokrat, demokratik sol, laik, ilerici, Cumhuriyetçi olduğunu söyleyen siyasi partiler Alevilerin bu korkularına yoğunlaşıp Alevilerin inanç özgürlüğünden, demokrasiden, laiklikten kaynaklı haklı taleplerine sahip çıkmak bunu açıkça dillendirmek yerine Alevilere ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikalarına sarılacaklardır.

Bunun yanı sıra yine bir taraftan ‘Biz kimlik siyaseti yapmıyoruz, biz her inanca ve kimliğe aynı mesafede bakıyoruz’ diyerek Alevilerin mücadelesinde yer almış insanları tercih etmezlerken diğer taraftan da müftülere, diyanet işleri eski başkanlarına, milliyetçi muhafazakar sağ kesimin önde gelen aktörlerine teklif götürmeyi ihmal etmiyorlar.

Ancak Alevi toplumu artık bu ezber ve sahte yaklaşımları görmeye başladı. Yıllardır korku politikalarıyla Alevileri maniple eden siyasi anlayışlara rest çekmeye başladılar. Bunun farkında olanlar özellikle de CHP, hemen karşı ataklara başlayıp belediyelerinde cemevlerinin ibadethane olması yönünde kararlar çıkartmaya başladı.

Bunun siyasi bir manevra olduğu söylense de bu kararları Alevi toplumunun mücadelesinin ve o ezberlere boyun eğmeyip rest çekebileceğini göstermesinin bir sonucu olarak görüyorum ve olumlu buluyor, destekliyorum. CHP nin belediyelerinde cemevleri için ibadethane kararı alması CHP’nin Alevilere bir lütfu değil Alevilerin mücadelesinin bir sonucudur. Daha da önemlisi cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde öyle tıpış tıpış sandığa gidip kendilerine sunulan ezberlere boyun eğmeyeceklerini göstermesinin CHP’de yarattığı bir korkunun kazanımıdır. Bu defa korkan Aleviler değil, Alevilerin oyları gidecek diyen siyasi partiler olmaya başlamıştır ve bu durum da devam edecektir.
Alevileri bu korku politikaları ile maniple eden siyasi partilerin en büyük kozu ise yüzde 10 barajı olmaktadır. Bu barajın olduğu ve barajı aşma ihtimalinin üç partiyle sınırlandığı, bunlardan birisinin muhafazakar sağcı parti diğerinin ise Alevilerle kan davalı bir milliyetçi parti olduğu sürece Alevilerin mevcuttaki sosyal demokrat görünümlü partiden başka bir yere gitme olanakları yoktur.

Ancak bu sefer durum bundan ibaret olmayacak ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de görüldüğü üzere artık yüzde 10 barajını aşma ihtimali olan parti sayısı dörde çıkmıştır. Bu partilerden ikisinin yani CHP ile HDP’nin Alevi oylarını alabilme konusunda rekabete girecekleri daha şimdiden kendini göstermektedir.
Haziran 2015 seçimleri Aleviler açısından da son derece farklı bir seçim olacak. Artık Aleviler bu rekabet sayesinde korku politikalarına mahkum olmadan gösterilecek adaylara ve sahiplenilen siyasetlerine bakacak. Bu iki partinin özellikle de cemevleri, din dersleri, asimilasyon, Alevi katliamları ve de din devlet ilişkisinin olmazsa olmazı Diyanet İşleri Başkanlığının durumu konusunda ne söylediklerine bakacaklar.

Bu seçim Alevilerin de kendilerine sunulan korku barajlarını aşıp temsiliyetlerine ve taleplerine yoğunlaşacakları bir seçim olacak.
Hızır yoldaşımız olsun…

Ali Kenanoğlu – www.evrensel.net

 

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR