Köşe Yazıları

3. köprüye karşı, 2 Milyon İstanbullu eylemine yurttaş katkısı

0

Ülkemizin toz duman içindeki, siyasilerin ağız dalaşıyla kararmış siyasal atmosferi,  2 Ekim akşamı, binlerce İstanbullunun yaktığı binlerce mumla aydınlandı. Boğaziçi, Marmara sahillerinde parlayan ışık,  Ege ve Akdeniz sahillerinde yanan mumlarla destek buldu, büyüdü. Eylem, karanlığa bir mum yakanların,  ses verenlerin; rant uğruna kentimize, doğamıza, havamıza kastedenlere zarif bir uyarısıydı.

Partimizin başlattığı, “2 Milyon Ağaç için 2 Milyon İstanbullu” kampanyası, çevre örgütlerinin, semt derneklerinin, meslek kuruluşlarının, sanatçıların katkılarıyla ve yurttaşların katılımıyla,  2 Ekim 2010 Cumartesi günü, İstanbul’un 23 yerinde, sahillerde, İskelelerde, Saat 20.00’de mumların yakılmasıyla, basın açıklamasının okunmasıyla gerçekleşti.

O gece Fındıklı’ya, eylem yerine ulaşmaya çalışırken, 1. Köprüye, Boğaz istikametine ilerlemeye çalışan araçların içinde olmadığıma şükrederek yürüyor ve milyonlarca İstanbullunun yaşamının nasıl bir çileye dönüştüğünü düşünüyordum. Trafik yayalardan daha ağır ilerliyordu. Sadece raylı sistemdekiler şanslı görünüyordu. İşte iki köprünün  İstanbul’da ulaşım sorununa getirdiği çözüm, diye düşündüm.

3. Köprüye karşı kampanyanın öncüsü olan ve çalışmanın ağırlığını üstlenen Yeşiller Partisinin kampanya ekibine ve destek veren tüm örgütlere, iletişimcilere, sanatçılara kendi adıma teşekkür ediyorum.

Ancak bu yazının asıl amacı, 2 Ekim eylemini radyodan, basından, afişlerden, bildirilerden duyup sahillere koşan isimsiz, İstanbullulardan söz açmak. Bana göre, onların katılımı olmasaydı eylem de başarı da eksik olurdu. Bu başarıda onların katılımını kolaylaştıran etken, eylemin İstanbul’un 23 yerinde, herkesin kendi semtinde katılmasını mümkün kılacak şeklide örgütlenmiş olmasıydı. Kampanyanın çağrısı da açıkça, örgütlü örgütsüz İstanbul sakinlerine, bir başka deyişle çağrı, yurttaşlara yapılmıştı.

2 Ekim’de mumunu alıp sahile koşan İstanbullunun davranışı; 1997 Yılının Şubat ayı boyunca, her gece saat 21.00’de ışıklarını bir dakika boyunca yakıp söndüren, karanlığa ses veren yaklaşık 23 Milyon yurttaşın davranışıydı. Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil eylemi olarak değerlendirilen, “Sürekli Aydınlık için 1 dakika Karanlık” eylemi, hatırlanacağı gibi, 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta bir kamyonla bir Mercedes’in çarpışması, devlet-siyaset-mafya üçgeninin, devlet içindeki çeteleşmenin ortaya çıkmasına yol açmıştı.

Çeteleri kuranların, onlara görev verenlerin yargı önüne çıkarılması talebiyle bir ay boyunca aynı saatte yanıp sönen ışıklar, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerin gecelerini ateş böcekleri gibi yanıp sönen ışıklarla doldurmuş, eylem özgün bir yurttaş eylemi olarak dünya literatürüne geçmişti.

1 dakika karanlık eylemini öylesine yığınsallaştıran özellik, her bireyin kolayca ve güven içinde katılabileceği, yaratıcılığa açık bir eylem olmasıydı. Yurttaş, önce ışıklarını yakıp söndürürken, sonra eylemi yaratıcılıkla çeşitlendirdi. Işıklarını yakıp söndürürken, aynı zamanda ses vermeye, düdük, tencere tava çalmaya, kapı önüne çıkıp hoplayıp zıplayarak “susma sustukça sıra sana gelecek” diye tempo tutmaya, beş dakikalık şenlikli, barışçıl kapı önü eylemleri yapmaya başladı. Her yaştan ev halkı eyleme katılıyor, evlerde ışıkçılar, sesçiler olarak görev bölüşümü yapılıyordu. O saatte yolda olan arabalarsa, eyleme korna çalarak katılıyorlardı. Sokaklar, mahalleler bu yolla iletişim içinde oluyorlar, çetelerden arınmış bir devlet, temiz bir toplum talebinde yalnız olmadıklarını hissediyorlardı.

3. Köprüye karşı eylemin 2 Ekim gecesi yarattığı görüntüler ve isimsiz hemşerilerin katılımı, 13 yıl sonra bana o günleri hatırlattı. Mahallelerde, semtlerde örgütlü olmanın; semtine, kentine, çevreye, doğaya, hayata sahip çıkmanın yolunun yerel örgütlenmelerden başladığını yeniden düşündüm. Diğer yandan, yerel hareketlerin başarısının, sivillerin biraz daha siyasileşmesinden, Yeşiller Partisi’nin başarısının ise, sivil hareketle bütünleşmesinden geçtiğini…

Yeşiller Partisi, 3. Köprüyü kamuoyunun gündemine taşıyarak ilk önemli başarısını elde etti. Toplumda görünürlüğünü ve böylece sorumluluğunu da artırmış oldu.  Şimdi hedefimiz, kampanyanın talebini, kesilecek 2 milyon ağaçtan alternatif çözümlere yükselterek, köprünün yapımını engelleyecek bir yurttaş hareketini örgütlemek olmalıdır.

Yolumuz açık olsun!

You may also like

Comments

Comments are closed.