Dış Köşe

Yüzleşme özürlü bir toplumun 12 Eylül ve Balyoz/Ergenekon ile imtihanı – Murat Paker

0

Geçtiğimiz günlerde iki önemli gelişme ardı ardına yaşandı: Türkiye tarihinde ilk kez bir askeri darbenin lideri olan iki general (Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya) yargılama sonucu müebbet hapse mahkum oldular ve de Anayasa Mahkemesi’nin haklarının ihlal edildiğine hükmetmesiyle Balyoz davasının bütün sanıkları salıverildiler. Daha önce de Ergenekon davası sanıklarının önemli bir bölümü, beş yıllık tutukluluk süresi boyunca hükmün kesinleşmemesi nedeniyle serbest bırakılmışlardı.

12 Eylül davası ile Balyoz/Ergenekon davaları Türkiye’deki yüzleşme/yüzleşememe meselesi üzerinden birlikte ele alınmayı hak ediyor.

Evren ve Şahinkaya’nın mahkûmiyetini küçümsemeyelim!

12 Eylül 1980 askeri darbesinin beş generallik cuntasından hala hayatta olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya birkaç yıl süren bir yargılama sonucunda müebbet hapse mahkûm oldular ve rütbelerinin sökülmesine karar verildi. 12 Eylül rejimi hem birkaç yıl içinde yüzbinlerce insanın hayatını karartmıştı, hem de getirdiği anayasa, yasalar, kurumlar ve zihniyet ile hala önemli ölçüde sürmekte olan, eşitlikçilik ve özgürlükçülük alerjisinden mustarip bir düzen yaratmıştı.

Türkiye gibi darbeler cenneti olan bir ülkede ilk kez “başarılı” darbeci generaller yargılanıp mahkûm oluyorlar. Bu durum, daha çok sembolik düzeyde de olsa, küçümsenebilecek, yok sayılabilecek bir durum değil. Bu sonucun çıkmasında çok uzun yıllardır sürdürülen demokrasi mücadelelerinin kuşkusuz büyük bir payı var.

Ama son dönemeçte bu yargılamayı ve mahkûmiyeti mümkün kılan, 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunda anayasanın 12 Eylül 1980 rejiminin yetkililerinin yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddesinin kaldırılması, sonrasında açılan dava ve bu davayı başından beri ısrarla izleyen, müdahil olan başta Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Emekçi Hareket Partisi ve de 78’liler Girişimi olmak üzere Türkiye solunun bir kesiminin duruşu oldu. Onlara teşekkür borçluyuz.

Darbecilerin, işkencecilerin, katillerin, insanlığa karşı suç işlemişlerin yıllar sonra olsa bile yargılanıp cezalandırılması (ya da “hakikat komisyonu” gibi bir onarıcı adalet mekanizması karşısında suçlarını ayrıntılarıyla anlatıp af dilemeleri koşuluyla af edilmeleri), insan hakları ihlalleriyle yüzleşme süreçlerinde önemli bir halkayı oluşturuyor. Türkiye’de de böyle bir şey ilk kez oluyor. Ama gelin görün ki Evren ve Şahinkaya’nın müebbet hapse mahkûm olmaları ve rütbelerinin sökülecek olması Türkiye toplumunda ciddi bir yüzleşme heyecanı yaratmamış, sadece hafif bir haber değeri taşımıştır. Bu ilgisizliğin nedenlerini anlamak önemli.

Evren ve Şahinkaya’nın mahkûmiyetini abartmayalım!

Bu mahkûmiyetleri küçümsemeyelim ama abartmayalım da, zira çok çok gecikmiş bir mahkûmiyetten bahsediyoruz öncelikle. 30 yıl geçmiş; nüfusun çoğu 12 Eylül 1980 sonrası doğup büyümüş, dolayısıyla meseleyi 50 yaş ve üstü kuşaklar kadar tenlerinde hissetmiyorlar. Ek olarak, GEZİ ile birlikte ülkenin Batı’sında da 12 Eylül’ün üzerimize serptiği ölü toprağını atmış olsak bile, anayasasından kurumlarına kadar 12 Eylül rejimi yapısal olarak sürüyor zaten. Evren ve Şahinkaya’dan başka binlerce 12 Eylül yetkilisine hiç dokunulmamış durumda, kimileri önemli mevkilerde hayatlarını sürdürüyorlar. Mevcut Başbakan, 12 Eylül rejimini akla getirebilecek bir otoriterlik ve kibirle esip gürlüyor, 12 Eylül’ün yarattığı güçlü cumhurbaşkanlığı konumunu istismar ederek daha da ileri götürüp başkanlık rejimi kurma hayallerine sahip.

Dolayısıyla, evet Evren ve Şahinkaya’nın mahkûmiyetleri bir ilk olması itibarıyla önemlidir, küçümsenmemelidir, ama aynı zamanda kabul etmek gerekir ki bu mahkûmiyetler, 12 Eylül rejimi ile yüzleşme gibi devasa ve çok katmanlı bir faaliyetin ancak çok küçük bir parçası olabilir. Bu mahkûmiyetler, ancak mütevazı bir başlangıç olarak anlamlıdır. Toplumsal demokratik muhalefetin, 12 Eylül’ün diğer unsurlarıyla (kişiler, yasalar, kurumlar) yüzleşme talebini unutmadan ısrarla sürdürmesi gerekecektir. Unutulmamalıdır ki, 12 Eylül’le yüzleşme, Türkiye’nin şimdi ve burada demokratikleşmesini de kapsamaktadır. Giderek otoriterleşen bir ülkede eski bir otoriter dönem ile yüzleşmenin hem imkânı hem de anlamı olmayacaktır.

Balyoz/Ergenekon, ahlaksızca kaçırılmış yüzleşme fırsatlarıdır

Balyoz ve Ergenekon davalarının seyri, Türkiye’nin bu yüzleşme bahsinde ne denli sefil bir durumda olduğunu gözler önüne sermektedir.

2002’de iktidara geldikten sonra AKP hükümetine yönelik ordu içinde sivil bağlantıları da olan çeşitli darbe hazırlıkları/girişimleri olduğunu herkes bilmektedir. Ergenekon, Balyoz ve ilintili diğer davalar, hukuki ve etik çerçeve içinde kalıp sahiden bu darbeci ekipleri soruşturmak ve yargılamak için kullanılmış olsaydı, Türkiye’de yakın geçmişle yüzleşme ve demokratikleşme eksenlerinde epeyce ciddi mesafe kat etmiş olabilecektik. Bunun yerine AKP ve Cemaat el ele, bu davaları dar politik çıkarları için alabildiğine araçsallaştırmış, hukuki standartlar bir çok kez kasten veya özensizlikten ihlal edilmiş, bir çok masum insan sadece AKP ya da Cemaat açısından sakıncalı muhalif oldukları için mağdur edilmiş ve zaman içinde bu davalar toplum nezdinde inandırıcılıklarını büyük ölçüde yitirmişlerdir. Darbeciler ve darbeci zihniyetle yüzleşmek için büyük bir fırsat olabilecek bu davalar, büyük bir ahlaksızlık ve öngörüsüzlükle, amaçlananın tam tersi bir sonuç doğurmuştur. Bu davaların araçsallaştırılması nedeniyle Türkiye’de zaten çok cılız olan yüzleşme kültürü ve ona bağlı olan hakikat arayışı biraz daha yıpranmıştır.

Bize düşen, 12 Eylül askeri cunta döneminde olsun, son 10 yılda olsun, ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, demokrasi standartlarının yerleşmesi için, tüm darbecilerin adil bir şekilde yargılanmalarını talep etmek, bu talebi sosyo-politik bir ihtiyaç haline getirmek için uğraşmak ve bütün bunları yaparken bugünden bağımsız bir geçmişle yüzleşmenin mümkün olmadığını hiçbir zaman unutmamaktır. Yakın ve uzak geçmişimizle yüzleşme, aynı zamanda bir demokrasi mücadelesidir.

Murat Paker – www.t24.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.