Yürümek, adım adım… – Arzu Erturan

sokakbizim_leuven2Zaman zaman içinde bulunduğun çemberin dışına çıkmak gerekir. Hatta buna yönelik bir istek bile doğar içinde, özellikle her gün aynı şeyleri yapıyor gibi hissedip sıkıldığın, yenilikler arayışına girdiğinde. Zaman zaman bir çemberin içinde bulunduğunun farkında bile değilsindir. Farkında olsan bile o çemberin dışına çıkmak sana öyle zor gelir ki, içinde sıkışıp kalırsın. İşte böyle zamanlarda alıp başını gitmek lazım!

leuven_bicycle_sbDışarıda bir yürüyüş yapmak, belki bisiklete binmek, hatta mümkünse yeni şehirlere ve ülkelere gitmek insanı tazeler adeta. Evet, içinde bulunduğun o rahatlık çemberi -comfort zone- çok tatlı ve güvenlidir. Fakat o çemberin içinde ne kadar çok kalırsan, çember daralıp seni bir o kadar boğar.

Ben de yenilenmek, yeni keşifler yapmak için çemberin dışında neler varmış diye baktım geçtiğimiz sonbahar. Çemberimi oldukça genişletip Avrupa şehirlerinde yürüyüşe daldım. Leuven, Münih, Salzburg, Viyana ve Prag çemberini sevgili kardeşim ile birlikte dolaştım. Bütün gezi boyunca bolca yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm…

sokakbizim_munihKardeşimin bir süredir ikamet etmekte olduğu küçük ve sevimli öğrenci şehri Leuven’e varmakla başladı macera. Belçika’nın güzel evleri ve sokaklarından oluşan bu şehirde beni kendine hayran bırakan şeylerden ilki çok fazla bisiklet kullanıcısının olmasıydı!

IMG_0063Gerçekten genç, çocuk, yaşlı demeden herkes bisiklete biniyor. Leuven’de bisikletçiler, yaya ve araç trafiği ile karma ama birbirlerine saygılı bir şekilde var olabiliyorlar. Yürüyerek bile bir günde keşfedilebilen bu şehri bisikletle dolaşmak haliyle daha hızlı oluyor. Avrupa’nın en uzun açık barı olarak tanımlanan Ode Markt, yanyana dizili birçok bardan ve büyük eski bir meydandan oluşuyor. Şehrin merkezindeki bu eğlenceli mekana genellikle yürüyerek veya bisikletle gidiyorsun ve kendine Leuven’in özel birası Stella Artois ısmarlıyorsun!

munich_sokakbizimBir sonraki durak ise Münih’ti. Şehre meşhur Oktoberfest zamanı gittiğimiz için epey kalabalık ve renkli bir şehir karşıladı bizi. Özellikle geceden sabaha tüm şehrin kılık değiştirmesi ve geleneksel kıyafetlerle dolaşması gerçekten ilginçti. Burada da en meşhur ana caddeleri olan Neuhauser ve Kaufinger boyunca yaya olarak dolaşmanın tadını çıkardık. Bu caddede yürürken karşına çıkan bisiklet taksiler eğlenceli görünüşleriyle keyifli bir gezi potansiyeli sunuyorlar.

Uğradığımız bir başka yer ise meşhur Münih Olimpiyatları’nın yapıldığı olimpiyat kompleksi oldu. Münih’te olimpiyat kulesinden tüm şehri görmeniz mümkün, biz de tabii öyle yaptık.

salzburg_sbSanırım tüm gezi boyunca bira bakımından ne kadar şanslı olduğumu söylememe gerek yok:) Çünkü bir sonraki duraklarımız olan Salzburg ve Viyana da bu konuda epey seçeneğe sahip. Münih’e trenle 1,5 saat mesafede olan Salzburg, bizi kendine hayran bırakan bir başka şehir. Mozart’ın doğduğu ve büyüdüğü şehir olarak da bilinen Salzburg üç tane yüksek tepe ile çevrili.

Gezi boyunca sıkça yaptığımız şeylerden biri de şehirleri yüksek bir yerden izlemek oldu. Salzburg’da bize bu konuda meşhur Salzburg kalesi yardımcı oldu. Ortaçağ’dan kalma bu büyük kalede bir anda yüzyıllar öncesine gidebiliyorsun.

sokakbizim_salzburgHohensalzburg Kalesi’nde zamanda yaptığımız bu yolculuktan sonra hava yavaş yavaş kararmaya, biz de yorulmaya başlamıştık. Avusturya’ya gelip şnitzel yemeden dönmek olmazdı…

salzburg kalesi sokak bizimKaleye çıkan yokuşun üzerinde yerel bir atmosfere sahip güzel bir restoranda yemek yedik. Salzburg nehri kenarında yaptığımız yürüyüş ile bir kez daha bir kentte yaya olarak dolaşmanın ne kadar keyifli olduğunun farkına vardık.

Gezimiz burada bitmiyor elbette, devamını merak edenler için bir sonraki yazımız pek yakında!

Arzu Erturan – www.sokakbizim.org

 

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

9 yıl öncesinden bugüne mektup: Siz de nefret söylemine şaşıranlardan mısınız?

Gezegendeki herkesin 'insanî olan'a dair her fikrinin bizim gibi olduğunu, 'vicdan' denilen şeyi tıpkı bizim gibi ürettiğini ya da anladığını mı sanıyorduk gerçekten?

‘Erkeklikle’ zehirlenmiş erkeklere bir arınma kılavuzu- Kürşad Kızıltuğ

Justin Baldoni, 'Erkeklikle Zehirlenmiş Erkekler'de 'yeterince erkek olma' endişesinin biçimlendirdiği kendi erkeklik krizini reddetme ve dönüşüm sürecini anlatıyor.

Radikalizm ve uzlaşmacılık arasında

Kent yoksullarının adaletsiz ve acı verici konumunun değişip iyileşmesi yerel yönetimlerin toplumla demokratik ve katılımcı bir ilişki kurmasıyla mümkün olabilir mi? 

[Bir şarkının hikayesi] Shine On You Crazy Diamond/ Pink Floyd

'Paralel evrende kaybolan' Syd'e hayranlık ve onu kaybetmenin üzüntüsünü dile getiren 'Shine on you Crazy Diamond', olağanüstü bir yeteneğe, benzersiz bir övgü olarak müzik tarihine geçti. 

Gürcistan Tiyatro Festivali’nde distopik bir geleceğe bakış – Seda Elhan

Distopyanın kapsülünde sergilenen bir gelecek sorgulaması olan 'Home, To Zero' çevre bilinci üzerine kafa yoran herkesin ilgisini çekecek bir yapım. Tiflis'e yolunuz düşerse mutlaka izleyin.

EN ÇOK OKUNANLAR