Soma’nın Yırca köyünde, köyün hemen girişinde, bahçe içinde, yüksek merdivenli, tek katlı bir ev. Az ötede bacası tüten termik santralde yanan kömürlerin atıklarını kül barajına taşıyan kamyonların tozunun dumana karıştığı bozuk yolda zeytin ağaçları ve kömür bantları boyunca tıngır mıngır ilerlerken, üzerinde silinmeye yüz tutmuş “Zeytin Nöbeti” yazan ok işaretini biraz geçince, solda. Başını heybetli bir kavak ağacı tutan ilk sapakta. Bahçesini çeviren tellerde asılı bezde, güneşten solmuş kumaş parçalarıyla yazar “Köyünü Unutma”. Merdivenleri çıktıkça alelacele çıkarılmış bir sürü terlikle aralık kalmış kapının ardında şen kahkahalara heyecanlı konuşmalar karışıyor, mis gibi kokular yayılıyorsa, yaşasın, demek ki o gün üretim var! Hemen içeri girmeli, sevgi dolu bir kucaklaşmadan sonra işe girişmeli. “Sabun Evi”nde yapacak bir şey illa çıkar.
(Fotoğraf: Ayşegül Ersoy)
Önceden kesilen sabun bazları yavaşça eritilir mikrodalga fırında. Göz, arzu ettiği tonu bulana ve oranına alışana dek renkler karıştırılır usulca. Sıcak sıcak kalıplara dökülür, kokusu katılır kararında. Soğuyana dek sabırla beklenir, o arada iki çift laf edilir, çay demlenir. Soğudu mu kalıptan çıkarılır, renk renk, çeşit çeşit sabunlar masaya dizilir. Aşık kuşlar, zeytin dalı, kar tanesi, üç güllü, çifte gül, akvaryum, papatya… Kadınlar kalıptan çıkan sabunu neye benzetir, ne ad koyarlarsa… Şu günlerde en çok geyik, kar tanesi, noel baba. Kutuları yapılır, sabun gözüksün diye penceresi yapıştırılır bir yandan da. Hazırdır sipariş artık kargolanmaya. Günün sonunda, “Kömürün İsi”, bir kez daha “Sabunun Misine” dönüşür kadınların mutlu yorgunluğunda…
Zeytin nöbetinden sabun üretimine…
Soma’nın ikinci kömürlü termik santralini yapmak için Kolin şirketinin altı bin altı yüz altmış altı zeytin ağacını kestiği Yırca köylülerinin direniş hikayesi, şirket köyü terk edince bitmedi, sabun üretimine evrildi. Kolin, termik santrali Yırca köyünde yapmaktan vazgeçti ancak katlettiği binlerce zeytin ağacıyla birlikte hem köylülerin onları yetiştirmek için verdiği onca emek, hem de geçim kaynakları yitti. İlk termik santral yapılmadan önce her yer yemyeşil tütün tarlasıyken, kömürlü termik santral yüzünden yıllar içinde taşa kesen toprakta artık tütün yapamaz olan köylüler, ölmez ağacın küle, dumana gelmeyen meyvesini keşfetmişti. Termik santralin koyu gri gölgesine diktiği zeytin ağaçlarını sabırla yetiştirdi. Geçen yıl, hasat vakti… Ancak köylüler bu kez zeytinliklerinde değil, dikenli tellerin ardında kalan ağaçları kesilmesin diye karşısındaki damda nöbette, geceleri ateş başında bekleyişteydi.
Bu hale sebep olan, termik santral projesi için zeytinliklere verilen acele kamulaştırma kararının iptali için Greenpeace’in avukatları ile birlikte Danıştay’a açtıkları davaya yürütmeyi durdurma kararı verildiği haberini alacakları gün, sabaha karşı şirket iş makineleriyle binlerce zeytin ağacını yerle bir etti. Köyün en yaşlı direnişçilerinden Emine Sezer, o anı, aktivist sokak fotoğrafçısı, yönetmen Kazım Kızıl‘ın “Ölmez Ağaç – Yırca Direnişi” belgeselinde, “Zeytinlerin çıtırtıları kulaklarımdan gitmiyor. Ağaçlar yıkılırken insan gibi ağladı oğlum.” diye tarif edecekti. Dava kazanıldıktan sonra, adını “Zafer” koyduğu ilk zeytin fidanını elleriyle dikti.
Sabun üretimi de Yırcalı kadınların hayatına bu süreçte girdi. Zeytin ağaçları kesildikten sonra geçim kaynaklarını da kaybeden köylüler, zamanında çok yaptıkları gibi, mevcut termik santralin yaktığı kömürlerden çıkan atıkların döküldüğü kül barajında, nam-ı diğer “Kömür Dağı”ndaki “açık hava madeninde” kazma sallayıp, sağlam kalan kömürleri canlarına pahasına bulup, çuvalını 10 TL’den satma “sonuna” bu yeni yolu çizdi: “Kömürün İsi, Sabunun Misi”…
Onlar buldular bu ismi. Çünkü Yırca köyünde, Sabun Evi’nde sabun üreten 34 kadının elleri kömürün karasından çıktı, beyaza kesti. Kiralanan o yüksek merdivenli, tek katlı ev, köyde “Sabun Evi” diye anılalı, odalarını rengarenk sabun kalıpları dolduralı, sabunun kıvamını deneyen, rengini birbirine danışan, aksiliklerle başa çıkmayı, birlikte sorumluluk ve karar almayı öğrenen kadınların sesindeki güven, o eve hayat katalı, hummalı geçen üretim günleri sonunda işleri eriştirmenin telaşı ve huzuruna karışan ya yeni sipariş gelmez de sabun işi biterse endişesi arasında bir yıl geçti. Bazı sivil toplum kuruluşlarının girişimi ve desteğiyle başlayan projede, “sabuncular” ve “sabun işi” birlikte gelişti.
Sabunlar ve hikaye Alaska’ya kadar gitti!
Bir zeytin ağacı çeşidi ve köylerinin adından doğan “Yasemin – Yırca” markasının sabunların yolu bu bir yılda nerelere düşmedi ki? İstanbul’daki büyük otellerden Çanakkale’ye, Kazdağları’ndan Ekofest’e, Bozcaada Ekolojik Belgesel Film Festivali’nden üniversitelerin öğrenci kulüplerine, fuarlara, belediyelere… Hatta Amerika’ya, Alaska’ya! Başka hikayelerle buluştu hikayesi kulaktan kulağa anlatılıp, kurulan gönüllü tezgahlarda satıldıkça. Kasaya giren para kira ve masraflar düşüldükten sonra otuz dörde bölündü ay sonlarında. Farklı şehirlerden gönüllü sabuncular sabunları satarken, köye selam biriktirdi bolca. Hatta içlerinden biri, Sabuncu Kenan, geçtiğimiz günlerde Yırca’ya yerleşti. Kadınların sabun hikayesiyle katıldığı 2015 Bilgi Genç Sosyal Girişimci Ödülleri projesinde Yasemin – Yırca markası, ilk ona girerek ödül kazandı.
Köyü mis gibi sabun kokutuyorlar (!)
Başına ilginç şeyler de gelmedi değil Sabun Evi’nin, mesela köyde termik santral kurulmasını isteyen bir grup, kadınları sabun üreterek çevreyi kirletmekten geçen yaz şikayet etti! Kanıt olarak da Sabun Evi’nin kapısından ancak bahçe kapısına kadar varabilen mis gibi sabun kokularını gösterdi. Sabun Evi’ne jandarma da gelince olanı biteni merak eden kadınlar durumu anlamak ve ne yaptıklarını anlatmak için gittikleri Soma Kaymakamlığından teşekkür belgesi ile döndüler köye. Köy meydanında yine hep birlikte yürüdüler teşekkür belgeleri ve içinden emek geçen mücadelelerinin sesi ile…
Yıllarca Soma’daki termik santralin zararlarını gören, köylerinde yeni bir termik santral daha istemeyen Yırcalılar, kadınların ve dayanışmanın özne olduğu direnişleriyle nice çevre direnişine ilham, güç verdi, kendi hayatları da değişti. Yırcalılar, zeytinliklerine gelen, damın altında nöbet bekleyen, zeytinyağlı salçalarına ekmek banan, evlerinde uyuyan zeytin nöbetçisi misafirleriyle karşılıklı unutamayacakları bir deneyimi ve gönül bağını paylaşırken, onlara bir de söz verdi; “Bir sıkıntınız olursa, termik santral, altın madeni, gelir direniveririz gari!”
Yeni yıla özel sabunlar hazır
Sabun Evi’nin duvarları kadınların şen kahkahaları ile ısınıyor yine bu günlerde. Harıl harıl sipariş hazırlıyorlar yeni yıl hediyesi niyetine… Noel baba, geyik, kar tanesi en çok ürettikleri modeller, kırmızı, beyaz ve yeşil ağırlıklı renkler… Kutusunda hikayesi, gideceğe yere varış yolculuğunda zeytin yeşili… Siz de kulaktan kulağa taşımak ister misiniz termik santral direnişinden sabun üretimine evrilen bu hikayeyi? İster bolca anlatın, ister onlardan sabun alın ya da toplu sipariş ayarlayın. Fırsat bulursanız mutlaka köye gidin, hikayeyi bir de onlardan dinleyin. Üretim günüyse sabun evinde birlikte çalışın. Zeytinyağlı salçaya ekmek banmadan aman köyden ayrılmayın. Bu arada hangi şekilde sabun isterseniz, gönüllü sabuncuların sağladığı üç boyutlu yazıcıyla kalıp hazırlanır itinayla. Daha fazla bilgi almak için iletişim bilgileri https://www.facebook.com/yaseminyirca/?fref=ts ve [email protected] adresleri.
Sabun üretmek, direnmek demek
Meltem fırının başında sabun eritiyordur şimdi, Gülşen abla kutuların kenarlarını yapıştırır, yemekleri belki Fadime Abla, belki Hamide Abla yapmıştır. Firdes abla eriyen sabuna dikkatle renk karıştırır. Gençler çayı demler, bulaşıkları yıkar. Havalar soğudu, bir yandan sobada kömür değil ormandan topladıkları kar kırığı odunlar yanar. Güneş batar, sabun evinin ışıkları yanar, sesler yorgunluktan azalır. Kirloş ve Mazlum gitti, eğer yeni bir dost bekliyorsa kapıyı, artan yemekler ona saklanır. Sabun Evi’nde her şey sevgiyle, buz gibi (tertemiz) ve zebil olmasına izin vermeden yapılır. Emine Teyze’nin içeriye güneş girmesin, sabunlar erimesin, terlemesin diye diktiği perdeler aralanır. Önde zeytin ağaçları, arkasında termik santralin bacası… Sabun Evi’nin penceresi, köyün hikayesine açılır. İşte bu yüzden Yırca köyünde sabun üretmek, direnmenin öbür adıdır.
Haber: Güneş DERMENCİ
(Yeşil Gazete)