Kitap

[Yeşil Sahaf] 40. yılında Büyümenin Sınırları

0

Roma Kulübü raporu diye de bilinen, “Büyümenin Sınırları”nı bilirsiniz. Peki 1972’de basılan ve yeşil hareketin tarihinde belki de en önemli dönüm noktalarından biri olan bu kitabın Türkçeye çevrildiğini biliyor muydunuz?

Kitabı bazı üniversite kütüphanelerinin kataloglarında gördüm. Dolayısıyla bazı araştırmacılar biliyordur. Ama maalesef bu önemli klasik Türkçeye çevrilip yayımlandığı 1978’den sonra bir ikinci baskı yapmadığı için, birkaç sene önce bir sahafta tesadüfen karşıma çıkana tek, ben de Büyümenin Sınırları’nın Türkçesinden haberdar değildim.

Benim sahaftan aldığım kitabın ilk üç sayfası kopuk olduğu için de, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi Kataloğu’na bakan dek, 1978’de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları’ndan, Kemal Tosun’un çevirisyle ve 81 sıra numarasıyla yayımlandığını bilmiyordum. Eğer yeşil klasiklere meraklı bir yayınevi çıkıp da yeniden basmazsa, sizlerin de bir kütüphanenin yolunu tutmanız, ya da sahaflarda şansınızı denemeniz gerekecek.

Peki bu kitap neden önemli? Büyümenin Sınırları (Limits to Growth), bir grup sanayici ve entelektüel tarafından 1968 yılında dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan ABD’deki Massachusetts Institute of Technology’de (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) çalışan araştırmacılara ısmarlanmıştı. Donella H. Meadows, Dennis L. Meadows, Jorgen Randers ve Williams W. Behrens III tarafından birkaç yılda tamamlanan çalışma 1972’de Universe Books’tan yayımlandı.

Ve ortalık karıştı.

Roma Kulübü’nün sorduğu soru bugün basit gibi görünse de, o yıllarda alışılmış bir soru değildi: Bugün hakim hale gelen 5 değişken, hızlı nüfus artışı, şu anki gıda üretimi paterni, sanayileşme hızı, çevre kirlenmesi düzeyi ve yenilenemez doğal kaynakların tükenme hızı bugünkü seyrinde ilerlerse, önümüzdeki yüzyıl içinde ekonomimizi nasıl bir gelecek bekliyor? Bugün olsa bu soruyu “mevcut ekonomik düzen ve uygarlığımız sürdürülebilir mi?” diye sorarlardı kuşkusuz. Ama 1968 yılında henüz sürdürülebilir sözcüğü bu anlamda kullanılmıyordu.

Araştırmacıların verdiği yanıt karmaşık bazı matematik modellere daytanıyordu. Metodolojilerini açıklarken öncelikle yaptıkları hesapların uzun vadeli olduğunu, kısa vadeli projeksiyonlar yapmadıklarını vurguluyorlardı. Verdikleri yanıtın özeti şuydu (Türkçe çevirinin 10. sayfasından aktarıyorum):

“1- Dünya nüfusunda, sanayileşmede, çevre kirlenmesinde, gıda üretiminde ve doğal kaynakların tükenmesinde bugünkü büyüme eğilimi süregelecek olursa, gezegenimizde ekonomik büyüme gelecek yüzyıl içinde sınırına dayanacaktır. Olasılığı en fazla sonuç gerek nüfusta, gerekse sinai kapasitede oldukça ani ve kontrol altına alınmayan bir düşüşün ortaya çıkmasıdır.

2- Bu büyüme eğilimini değiştirme ve gelecekte uzun süre devam edebilecek ekolojik ve ekonomik bir denge kurma olanağı vardır. Dünya çapında bir denge, dünya yüzeyindeki her bireyin temel maddi ihtiyaçlarına doyumunu sağlayacak ve her bireyin beşeri potansiyelinin geliştirilmesi için eşit fırsata sahip olmasına olanak verecek biçimde tasarlanabilir.

3- İnsanlar, birinci sonuç yerine ikinci sonucu elde etmek için çaba harcamaya karar vermeleri halinde, ne kadar çabuk harekete geçerlerse, başarı olasılıkları o ölçüde artacaktır.”

Bu yanıtın politik dile tercümesi, “hemen şimdi” ve “sıfır büyüme” oldu. 1972’yi takiben sadece 10 yıl içinde pek çok Batı ülkesinde birbiri ardınca kurulan yeşil partiler ekonomik büyüme paradigmasını çok daha cesaretle eleştirmeye ve sıfır büyümeyi savunmaya başladılar.

Büyümenin Sınırları, bugün aradan tam 40 yıl geçtikten sonra, modası geçmiş gibi mi görünüyor? Belki bazı veriler evet, ama temel soru ve cevaplar bugün 40 yıl öncekinden çok daha yaşamsal. Tabii kitabın temel sonucu olan “kaynaklar tükenecek” öngörüsünün yanlış çıktığına ilk 10 yıl içinde o kadar çok insan inanmış (daha doğrusu inanmak istemiş)  ki, bu rapora bakarak yeşil hareketin yanlış bilimsel varsayımlara dayandığını öne sürenler çok olmuş. Oysa Büyümenin Sınırları’na saldıranlar, raporun ekonomik büyümenin sınırlarına “önümüzdeki yüz yıl içinde gelineceği” uyarısını görmezden geliyorlar. Onlara 10 yıllık vadeler yetiyor.

Üstelik 1972’de henüz küresel ısınma bilinmiyordu. O zamandan beri köprülerin altından çok sular aktı. Evet, fosil kaynaklar (zift kumulları gibi) ikincil rezervler devreye sokulduğu ve doğal gaza yönelim hızlandığı için beklenenden daha uzun süre dayanıyor. Ancak gezegenin taşıma kapasitesinin yüz yıl daha dayanamayacağını küresel ısınma tahminlerinden de gayet iyi biliyoruz.

Yani Büyümenin Sınırları, maalesef haklıydı. Üstelik eğer yazarların koyduğu vadeye bakarsak, haklı olduklarını ispatlamaları için daha en az 60 yılları var.

Büyümenin Sınırları’nın bulabilirseniz okumanızı öneririm. Yeşil hareketi belki de en çok etkileyen, yeşil ekonominin çıkış noktalarından biri olan, hatta hatta bir noktaya kadar yeşil partilerin sebebi sayılabilecek tarihsel belgelerden biridir.

Bir de merakım var: 1978’de bu kitap Türkçeye çevrildiğinde o dönem kimlerin okuduğunu, akademide, ama daha çok da politik çevrelerde ne gibi tartışmalar yarattığını merak ediyorum. Hatırlayan, bilen varsa bana yazabilir mi?

İyi okumalar!

Ekonomik Büyümenin Sınırları
Donella H. Meadows, Dennis L. Meadows,
Jorgen Randers ve Williams W. Behrens III
Çeviren: Kemal Tosun
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları
1978

Ümit Şahin
twitter.com/#!/umitsahin

More in Kitap

You may also like

Comments

Comments are closed.