Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yerkabuğu fayının açığa çıkardığı sosyal faylar-2

0

Yazının birinci bölümünde deprem felaketiyle tekrar gün yüzüne çıkan bazı gerçeklerden, aldığım bazı notlardan söz etmiştim. Devam edeyim.

İktidarın orman illüzyonu

Bu köşede ormanlarla ilgili o kadar çok yazı yazdım ki, muhtemelen birkaç kitap olacak boyuta ulaşmıştır. Sanırım hemen hepsi ormanlara darbe vuran bir uygulama üzerinedir. Ama bitmiyor. Ben yazmaktan yoruluyorum, inanın, fakat iktidar yapmaktan yorulmuyor.

Ulus olarak depremin yarattığı olumsuz etkileri atlatamadık, uzun süre de atlatamayacağız. Hiç değilse böyle zamanlarda daha korumacı bir yaklaşım beklenir, öyle değil mi? Heyhat, iktidar için ne gam! Deprem(ler)in üzerinden daha 10 gün geçmişti, acılarımız kor kor yakıyordu hâlâ hepimizi. Biraz başımızı kaldıracak gibi olduk, bir yönetmelik değişikliğiyle[1] orman alanlarının yeni bazı faaliyet ve tesislere tahsis edilebilmesinin önünün açıldığını gördük. Yönetmeliğin önceki hâlinde izin verilmeyen güneş enerjisi santralleri de artık ormanlarımızda yapılabilecek faaliyetler kervanına katılmıştı. Aynı yönetmelik değişikliğiyle, havalimanlarında yakıt ve bakım ile ilgili tesisler ile yolcular için sağlık, otel, lokanta, akaryakıt tesisi, dini tesis, terminal binası, alışveriş ünitelerine de izin verilmesi olanaklı hale getirildi.

Hep daha fazlası…

2021 yılı sonuna kadar orman alanlarında verilen ormancılık dışı faaliyet izinleri 790 bin hektara, diğer bir ifadeyle ülkedeki tüm orman varlığının yaklaşık %3,5’ine ulaşmıştı ama öyle anlaşılıyor ki bu yetmiyordu birilerine. Daha fazlasını, hep daha fazlasını istiyorlardı.

Dişlerimizi sıkmaktan çene kaslarımızın yorulduğu uykusuz gecelerden birinin ardından, 24 Şubat sabahında Resmi Gazete’nin bir başka orman talanını duyurmasına tanıklık ederek güne başladık. Buna benzer bir şey olacağından kaygılanıyordum, açıkçası. 12 Şubat günü bu kâbus gibi kaygımı aşağıdaki tivit aracılığıyla paylaşmıştım.

İktidarın ormanları bedava arsa olarak görme illüzyonunun yine başımıza çorap öreceğini öngörmekle birlikte, bu konuda yapabileceklerinin sınırı olmadığını öngörememiştim. O gün yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi[2] ile bu dersi de almış oldum.

Bu kararnameye göre, afetten etkilenenler için geçici ve kesin iskân alanları ormanlarda ve meralarda da kurulabilecekti. Yine bu iktidarın 2018 yılında Orman Kanunu’na eklediği Ek 16’ıncı madde ile orman sınırları dışına çıkarılıp yerleşime açılan alanları biliyorduk. 2020 yılında yaşanan İzmir Depremi’nden sonra da bu madde yoluyla 375 hektar orman alanı deprem konutu yapılmak üzere orman sınırları dışına çıkarılmış ve TOKİ’ye tahsis edilmişti. Gelin görün ki, iktidar kendini geliştirmek konusunda sınır tanımıyordu ve bu kez uygulamayı, yani orman sınırları dışına çıkarma işlemini yapma yetkisini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına veriyordu. Muhtemelen bundan önceki uygulamalarda orman teşkilatı, serde ormancılık olduğu için ormandan arsa yaratmak konusunda az da olsa güçlük çıkarmış olmalıydı. Yetki, betonlaşma konusundaki uzmanlığıyla bilinen bir başka teşkilata verilerek bu sorunun da üstesinden gelinmiş oluyordu böylelikle.

Offlaya offlaya online eğitim

Ülkeyi yönetenlerin eğitimi de ormanlar gibi çok da umursamadıklarını biliyorduk. Şüphemiz yoktu ya, perçinlendi. Eğitim, yine sepetten atılması gereken ilk ağırlık olarak görüldü. Depremlerin üzerinden daha birkaç gün geçmişti ki üniversitelerde bahar yarıyılının uzaktan eğitimle geçirileceğine dair açıklamaları duyduk. Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarına depremzedeler yerleştirilecekmiş. Ardından, öğrencilerin apar topar yurtlarından kapı dışarı edilmelerine şahit olduk. Ne var ki kamuoyu bu karara çok, ama çok büyük bir tepki gösterdi.

Bundan olsa gerek, bazı üniversiteler büyük yerden gelen emiri delecek çözümler üretmeye başladı. Fakat her zaman her şeyin en doğrusunu bilen yüce otorite bu çabaların tepesine balyozu indirmekte gecikmedi. Örneğin, görev yaptığım İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa yönetiminin bütün akademik kadroya gönderdiği eğitimin yüz yüze yapılacağını duyuran e-postaların üzerinden bir gün ya geçmiş ya geçmemişti ki, nisana kadar teorik derslerin çevrimiçi (uzaktan) yapılacağı, uygulamalı dersler ile laboratuvar derslerinin ise yapılmayıp nisan ayı başında alınacak kararı bekleyeceğini ifade eden yeni mesajlar geldi. Uzun sözün kısası, eğitim hep olduğu gibi ilk kurtarılacaklar değil de ilk kurtulunacaklar listesinin başındaki yerini aldı. Biz de 20 Şubat’tan itibaren offlaya offlaya online eğitimimize başladık. Eğitim mi, eğitim işte; dostlar alışverişte görsün.

Can köpekler

Arama-kurtarma çalışmalarında dur durak bilmeden çalışan, can kurtaran can köpekler; onlar hakkında bir iki satır yazmazsam her şeyden önce kendime ihanet etmiş olurum. Oysa toplumun bir bölümü onları birer can değil de canavar gibi göstermeyi öncelikli vazifesi saymıyor muydu depremden önce? Ve sular durulduktan sonra bu mide bulandırıcı misyonlarına geri dönmeye başlamadılar mı yavaş yavaş? Bu soruları biz insanlar sorarız, ama köpekler böyle şeyler düşünmez. Onların öyle büyük kalpleri vardır ki, insanın kötülükten kararmış ve küçülmüş kalbi ile kıyaslanması bile ayıp olur.

Deprem sonrasında can kurtarmak için canını dişine takan köpeklerden küçük de olsa bir ders alarak, bu yolda canını kaybeden Proteo’nun anısı önünde de saygıyla eğilerek, binlerce yıllık can dostlarımıza hiç değilse minnet ve sevgilerimizi iletmek ödemesi ertelenemez bir gönül borcudur.

*

[1] Orman Kanununun 17’nci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Uygulanması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik. 15 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete.
[2] Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.