Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yenilenebilir enerji kaynakları için yer seçimleri ne kadar doğru yapılıyor?

0

Geçtiğimiz hafta içinde Yeşil Gazete’de çıkan bir haberde, ülkemizde elektrik üretiminde rüzgar enerjisinden üretim açısından tüm zamanların rekorunun kırıldığını belirtiyordu. Habere göre Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerine göre, geçtiğimiz salı günü ülkemizde üretilen elektrikte rüzgar enerjisi payı % 25 olmuş ve bu pay üretimin ilk sırasında yer almış. Aynı habere göre rüzgar santrallerini (RES), % 24,7 ile ithal kömür, % 14,9 ile linyit santralleri izlemiş. Yani elektrik üretiminde kömürün toplam payı % 39.6 ve kömürlü termik santrallerin elektrik üretimi içindeki payı RES’lerin yine de çok önünde…

Yine RES’lerin elektrik üretimi içindeki payının artması sevindirici… Çünkü çok iyi bilindiği gibi küresel iklim değişikliğini önlemenin tek yolu fosil yakıtlardan kaynaklanan sera emisyonlarını azaltmaktan geçiyor. O nedenle elektrik üretimi içindeki kömür payını çok kısa sürede ülke olarak sıfırlamamız lazım. Ancak başta RES’ler olmak üzere yenilenebilir enerji kaynakları için doğru yer seçimlerini yapılabiliyor muyuz? Bu soruya ‘evet’ yanıtı verebilmek çok zor…

Neden itiraz ediyorlar?

Genelde RES veya GES’lerin kurulduğu bölgenin, yerel ekonomik yapısı,  ekosistemi ve bu santralleri kaldırma kapasitesini hiç dikkate alınmadı. Sonuçta Türkiye’nin birçok bölgesinden başta rüzgar, güneş ve jeotermal enerji santralleri olmak üzere yenilebilir enerji santrallerinin yer seçimi konusunda bölge insanından itirazlar yükseldi. Bu tartışmaların kamuoyu tarafından en iyi bilinenlerinden biri İzmir’in Karaburun ilçesindeki RES’ler ile ilgili yöre halkının yıllardır süren direnişi… Direnişin odağında ise Karaburun’un ünlü keçileri var.

Kamuoyuna yansıyan itirazlar genelde keçilerin sayısının ve süt veriminin düştüğü üzerineydi. Karaburun’un yerel ekonomisinde keçilerin önemli bir yeri var. Yüzyıllardır bu bölgede keçi yetiştiriliyor. Bölgede keçi sütünden üretilen peynirler çok meşhur… Ancak bölgede RES’lerin kurulması ile beraber hiçbir sakıncası olmamasına karşın yüzyıllardır keçilerin otladığı meralar Karaburunlu keçi üreticilerine kapatılmış. Karaburunlu keçi yetiştiricileri keçilerini meraların RES’ler nedeniyle kapatılması nedeniyle besleyemez olmuş. Sonuç olarak daha birkaç yıl öncesine kadar sayıları 300 binin üzerinde olan keçilerin sayısı bugün Karaburun’da 28 binlere kadar düşmüş. Karaburunlular kapatılan mera alanları kullanımlarına tekrar açılmazsa keçi sayısının birkaç yıl içinde 5 binin altına düşeceğini söylüyor.

Şirket çıkarlarına öncelik verilirse…

Zaten son on yıldır tarımın ve keçi yetiştiriciliğinin RES’ler yüzünden aldığı darbe nedeniyle genç nüfus bölgeden göç etmeye de başlamış. Karaburunlular yüzyıllardır kullandıkları ve Karaburun keçisini bir marka haline getirdikleri meralarını geri istiyor. Çözüm RES’lerin kurulu olduğu meraların tekrar Karaburunlulara açılmasında yatıyor. Almanya’da RES’lerin kurulu olduğu alanlar da bırakın mera olarak kullanılmayı, tarım yapılmasına bile tamamen açık…

Uygun yer seçimi sorunu Ege bölgesinde sadece Karaburun ile ve RES’lerle sınırlı da değil. Başta Urla olmak üzere İzmir’in yarımada bölgesinde orman ve tarım alanlarının içinde güneş enerjisi santralleri (GES), Aydın ve İzmir’de incir ve narenciye bahçelerinin ortasında jeotermal enerji santralleri (JES) kuruluyor. Üstelik elektrik üretim ve dağıtımı özel sektöre verildiği için tüm bu santraller yerel ekonomi ve halkın duyarlılıklarına saygı göstermeden ve çevresel koşullar dikkate alınmaksızın yapılıyor. Şirketler elektrik üretim ve dağıtımından daha çok para kazanmayı her şeyin üstünde tutuyor.

6-18 Kasım tarihlerinde Mısır’ın Şarm-El Şeyh kentinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nda (COP 27) Türkiye’nin verdiği niyet mektubunda ‘artıştan azaltım’ yolunu seçtiğini, üstelik artıracağı sera gazı emisyonlarından %41 azaltımı, 2038 yılından sonra yapacağını beyan ettiğini düşünecek olursak, geçtiğimiz hafta içinde yaşanan, üretilen elektrikte rüzgar enerjisi payının % 25’e ulaşması çok değerli… Ülkemizin elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesi, başta kömür olmak üzere fosil yakıtların tamamen terk edilmesi, kömürlü termik santrallerin kapatılması temel amaç olmalı… Ayrıca sera gazı emisyonları açısından dünyada ilk yirmi ülke arasında olan Türkiye’nin artık COP toplantılarında ciddiyetten uzak ‘artıştan azaltım’ mektupları yerine ‘mutlak azaltım’ niyetini beyan etmesi için de çalışmak gerek… Bunun için yenilebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi gerekiyor. Fakat bu yapılırken, yenilenebilir enerji santrallerinin kurulacağı bölgenin ekolojik yapısı, yerel halkın duyarlılığı ve yerel ekonomik yapı kesinlikle dikkate alınmalı… Ayrıca elektrik üretim ve dağıtımının bir kamu görevi olması gerekliliği de unutulmamalı…

Aksi halde geleceğimiz açısından çok önemli olan yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtların yerini alabilmesi zorlaşabilir…

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.