Yeşiller & EDP: İnsanların umrunda olan bir iş yapmak

Gençleri kazanmak, konu çeşitliliğimizi arttırma ve medyada yer almak lazım.

Geçtiğimiz günlerde Yeşiller partisi ve EDP ortak çalışma kararı aldı. Pek çok konuda ortak politikalara sahip olan iki parti Türkiye solunda sıklıkla rastlanan ciddi bir özveri ile ortak çalışmalara başladı. EDP ve Yeşiller’in yaptığı işlerde Türkiye solu için istisnai olan şey ise kavga gürültü çıkartmadan demokratik bir tartışma ortamında çalışmaların yürütülmesi oldu ve oluyor.

Ortak çalışma kararı beni sevindirdi. Ben de çalışmalara elimden geldiğince katılmaktayım. EDP İzmir ile birlikte Aliağa’da inşa edilmesi planlanan 7 termik santrali durdurmak için “1 milyon İzmirli Termik Santrale Karşı” kampanyasını başlattık. Kampanya yeni bileşenleriyle güçlenerek devam ediyor.

Birlikteliğimizi pekiştirmek için 32 ilde Ekoloji ve Demokrasi forumları düzenliyoruz. Şu ana kadar ilgi ve tepkiler gayet olumlu. Birlikte attığımız her adımda EDP’yi kendi partim gibi görmeye yaklaşıyorum. Ben bu olumlu duygular içindeyken EDP’li veya Yeşillerden olmayan insanların tepkileri nasıldır diye merak ettim. Sordum google dedeye “Yeşiller ve EDP” neyler deyu. Çıkan pek çok haber yazısının arasında iki tane ekşisözlük bağlantısı da vardı.

Haberleri hızlıca okuduktan sonra açtım sözlüğü.   “edp ve yeşiller partisi birleşiyor” başlığı altındaki 2 nolu yorum beni derin düşüncelere sürükledi: “and not a single fuck was given that day“. Türkçesiyle: “s**imden aşağı Kasımpaşa” ya da “çok da umurumuzdaydı”.

Bu yorumun beni çarpan yanı sadece dakikalar önce haberdar olduğum, iki TKP arasındaki arbedeyle ilgili hislerimi birebir yansıtıyor oluşuydu. Hangi TKP’nin ne yaptığı şahsen çok da umurumda değil. Kafalardaki şiddeti seven sol algısını pekiştirdikleri için yoğun bir kızgınlık hissediyorum. Fakat iki parti de bu akşam bir daha dönmemek üzere siyasetten çekilse hayatımda en ufak bir değişiklik olmayacak. Benim gibi muhalif siyasetle ilgilenen bir insanın bile umurunda olmayan bu arbede sosyal medyada sadece makara konusu olabildi.

Bir hafta Söke’de, bir hafta da Uşak’ta iki foruma katıldım. İkisinde de birbirinden değerli insanlarla tanışma fırsatı buldum. Yoğun olarak Yeşiller’i tanımaya yönelik sorular soruldu. Elimden geldiğince yanıtladım.

Bu iki forumun ve İzmirde gerçekleşen toplantıların ortak yönü gençlerin düşük katılımıydı. Uşak’ta gençler güneşli fakat soğuk pazar gününü tüm tarih boyunca yaptıkları gibi sokakta ve kafelerde muhabbet edip, eğlenerek geçiriyorlardı. Biz ise günümüz gençliğine tamamen anlamsız gelen 30 yıllık husumetler ve şeflik hesapları kokan bir salonda çay üstüne çay içip Yeşilleri ve EDP’yi tanıtmaya çalışıyorduk.

Tüm bunları düşünürken taa İzmir’deki evimden Uşak’lı gençlerin bize “Kasımpaşaaaa!” diye bağırdığını duyar gibi oldum ve irkildim. Tamamı yüksek öğrenim görmüş fakat sol politika ile özel olarak ilgilenmeyen arkadaşlarımdan oluşan (14-15 kişilik) bir gruba HDK‘nın ne olduğunu sordum. Kimse bilmiyordu. Sonra uzun uzun düşündüm.

 

Kendi adıma vardığım bazı sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum:

Gençlerin umurunda (ve facebook albümlerinde) olamazsak varolamayız

Yeni bir parti vb. kurulacak olursa temel strateji insanların canını çektirtmek olmalıdır. İnsanlara kendiliklerinden “ben de orada olmalıyım, ortam süpermiş!” dedirtmeliyiz. Gençler için Y+EDP’de olmak cool bir durum olmalı. Yaz kampları, festivaller vb. düzenlemek, yapılan etkinliklerin sonunda eğlenmek ve en zoru da etkinliklerin kendisini eğlenceli hale getirmek işe yarayabilir.

 

Niceliksel değil niteliksel büyüme

Soru: Yeşiller ve EDP işbirliği ortaya atıldığından beri tüm ortak toplantılarda ısrarla “2+2 nasıl 4’ten fazla eder?” diye sordum. Ya da “İki ayrı parti olarak yola çıkıp sonunda nasıl on parti gücüne ulaşırız?”

Cevabım: Daha önce ilgilenmediğimiz, hakkında politika üretmediğimiz konularda çalışarak. Yeni ve cür’et-kar fikirler ortaya atarak. Somut hedefi olan kampanyalar düzenleyerek. Kısacası geniş spektrumlu antibiyotik gibi olmak gerek.

Soru: Beraber yol alırken, başkalarına da “gel bize katıl bize” diyeceksek; kime, nasıl çağrılarda bulunmalıyız?

Cevabım: Eğer bir çağrıda bulunacaksak yeni ilgilendiğimiz konular hakkında programatik metnimizi bizimle birlikte yazmaları için konunun muhataplarını ve uzmanlarını çağırmalıyız. Çağrımız kesinlikle “gelin üye olun” şeklinde değil, “biz şu ve bu konularda politika üretmek istiyoruz gelin bizimle görüşlerinizi paylaşın” şeklinde olmalı. Sonrasında katılan katılır.

Soru: Kimlere çağrı yapılmamalı?

Cevabım: Yanında antika didişmelerini de getirecek eski solculara.  Kimsenin okumadığı dergilerin etrafındaki insanların ya da onuncu partisini kurmuş ve dağıtmış çelik çekirdeklerin bize faydadan çok zarar vereceğini adım gibi biliyorum. Üstelik EDP’nin politikaları benim “sol politika” ihtiyacımı gayet kaliteli bir şekilde karşılıyor.

 

Medyada yer almak (hiç kimsenin olmadığı bir ormanda devrilen ağaç olmamak)

Biz ne yaparsak yapalım, ne kadar süper olursak olalım, medyada var olmadığımız sürece etkimiz sınırlı kalacaktır. Bilinirlik çok önemli.

Direk populizm: Medyada yer alma ihtimali yüksek eylemlere, etkinliklere ağırlık vermemiz gerekir. Gerisi hikaye.

 

 

Efe Göktoğan
Efe Göktoğanhttp://www.goktogan.com

Yeşil Gazete’nin kurucusudur. Makine mühendisi. İzmir’de yaşıyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Antalya’da olmayan suya HES yapacaklar

Antalya- Konyaaltı'ndaki Doyran Deresi'nin üzerine yapılmak istenen HES'den etkilenecek 11 köyün halkı mücadeleye hazırlanıyor.

Konut konut konut … ama hangi konut?

Türkiye'deki konut sorununun çözülmesi için ilk maddeler, onun bir meta değil, hak olarak ele alınması ve yaklaşımın 'mülk' yerine 'kiralık konut' biçiminde olmasıdır.

Moda dünyası çocuk istismarı üzerinde yükseliyor

Çocuk işçiliğinin bu kadar yaygın olmasının temel sebebi, denetimsizliğin getirdiği sömürü kolaylığı. Lüks markalar için ise 'bakmazsan görmezsin' kuralının işlediği bir sır değil. 

Konut ve barınma: Engels’e göre konut sorunu

Konut ve barınma sorununa bakarken, bu defa temel bir kaynakla; Engels'in yaklaşık 150 yıl önce yazdığı 'Konuk Sorunu' broşürüyle başlamak ilginç olabilir.

Gıda ve kent

Tüm dünyada taze gıdaya erişmekte en önemli sorun aradaki kademeler veya tekeller. Türkiye'de ise ek olarak tarımsal üreticiler ve tüketciler çok güçsüz ve örgütsüz. 

EN ÇOK OKUNANLAR