Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yangından kutuplaşma çıkarmak

0

Birçok noktada yangınlar devam ederken gerek yangın alanlarında gerekse de köylerde iktidara yakın olan insanlarla muhalif olanlar arasında yer yer gerginlikler ve kavgalar çıkıyor. Öyle ki tanık olduğum, sabah başlayıp neredeyse akşama kadar devam eden köy meydanı kavgasında jandarmayı hiç görmedim. Biz sabah köyde durup yangın bölgesine giderken gördüğümüz kavga, akşam saatlerinde dönerken daha şiddetli haldeydi. Yangınlar devam ederken, yangına odaklanıp el birliğiyle hareket etmek ve dayanışmak yerine ortaya çıkan bu kavgalar içimizi acıtırken, sebepleri üzerine düşünmek zorundayız.

Görevini yapmak yerine kutuplaştıran iklim siyaseti

Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, anayasanın “ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlıklı 169.maddesinde orman yangınlarında sorumluluğun devlette olduğunu açıkça belirtmesine rağmen tam tersine sorumluluğun belediyelerde olduğunu söylemesi büyük tepki çekmişti. Arkasından bakanın “yerleşim yerlerini korumak için ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kalındı” söylemi işin şirazeden iyice çıktığını gösteriyordu. Muhalefetten bu söylemlere gelen haklı eleştirilere karşı Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye’ de muhalefet terörü esiyor” sözleri Pakdemirli’nin sorumluluğu başkalarına yükleme stratejisinin devamı gibiydi.

Oysa iktidarsanız ve devlet kurumları elinizdeyse ve bunları doğru düzgün sevk ve idare edemiyorsanız elbette eleştirileceksiniz. Sahadan gözlemlerime dayalı yine bu köşede “Yangınlar, liyakatsizlik ve basiretsizlik” başlıklı yazımda ayrıntılı olarak yangın söndürme yetersizliğini ele almıştım. Yangın gibi olağanüstü bir durumda bir devlet yetkilisi bırakın sorumluluğundaki alandan kaçıp bunu başka kurumlara havale etmesini, sorumluluk alanında olamayana bile destek vermek zorundadır. Bu bilinçli görev alanı çarpıtmalarını yandaş medyanın da gerçekten böyleymiş gibi ve yangın söndürmede bir zafiyet yokmuş gibi sunması, ister istemez evi ve doğası yok olan insanlarda iktidar medyasına karşı bir tepki doğurdu. Ancak yine de hiçbir vatandaş spikerlere saldırmadı ve sadece onları doğru haber yapmaya davet etti insani bir tepkiyle. Oysa Marmaris İçmeler’de bir grup, Halk TV’nin canlı yayınını basarak “Yanlış konuştuğunuzda engelleriz. Bir yanlış daha olursa müdahale ederiz” deyip fiziki engellemelere varan bir saldırıda bulundu. Beğenilmeyen eleştiriye karşı yöntem hep aynı: Tehdit, şantaj ve saldırı…

Eleştiriyi anlamamak ya da anlamak istememek

Elbette tüm dünyada yangınlar varken hiç kimse size çıkan yangınlar için ateş püskürmek için sıraya geçmiş değil. Ama iktidar tamamen böyle algılıyor. Oysa yapılan eleştirilere bakın, tamamen somut verilere ve yapılabilir olanlara dayalı. Yapabileceğiniz halde yapmadıklarınızı sıralayalım:

  • Neden orman muhafaza memur alımını değiştirdiniz? Önceden tecrübeli ve bölgeyi tanıyan orman köylülerinden alınan memurlar, şimdi sözleşmeli ve eğitimsiz.
  • Neden İzmir’deki yangın eğitim okulunu kapattınız? Antalya’daki de atıl durumda?
  • Neden yeterince uçak ve eğitimli pilot yok? Ve THK ile sorunlusunuz.
  • Neden ekipleri sevk ve idare eden yöneticiler liyakatsiz?
  • Neden size ait olan sorumluluğu almıyor, kamuoyunu şeffaf bir biçimde bilgilendirmiyor ve sorumluluktan kaçan açıklamalar yapıyorsunuz?
  • Neden yaptığınız hatalarda özür dilemek ve eksikleri gidermek yerine hep başkasını suçluyorsunuz? Siz hayatınızda hiç eksik ve yanlış bir şey yapmaz mısınız yoksa?
  • Neden sahada yeterli ekipman yok. Hani tüm olanakları seferber etmiştiniz?
  • Neden askeri –üstelik bu konuda eğitimliyken- yangın söndürmeye sevk etmiyorsunuz?
  • Neden ekipler, köylüler ve gönüllüler koordineli bir şekilde çalışabilecekken – ki bunun geçmişte güzel örnekleri var- bunu sağlamak yerine gönüllülerle tartışıyorsunuz. Ve kendini kamu adına görevli sayan kimi sivil insanlar yol kesip insanlara şiddet ve baskı uygulayabiliyor. Bu insanlar, kişiyi hürriyetten yoksun bırakma ve usulsüz olarak kamu görevi üstlenme cesaretini nereden buluyor?
  • İnsanlar acı içinde ve çocukluğunun geçtiği evleri yok oluyorken nasıl oluyor da belediye başkanınız TOKİ evlerinden bahsedip “evi yanmayan keşke benimki de yansaydı” deme şuursuzluğunda bulunuyor?
  • Neden tüm canlı hayatı savunan insanları özellikle incitmek ister gibi kümes hayvanlarından “beyaz et” diye bahsediyor ve sadece insanlara ait olan hayvanları ödeme garantisi vererek olayı sadece para verme işine indirgiyorsunuz? Doğadaki milyonlarca canlı hiç umurunuzda değil mi?

‘Kutuplaştırma siyaseti tutmayacak’

Bazı insani ve evrensel teamüller vardır ki bunlar yasayla belirlenmez. Özellikle afet durumlarında insanlar kimlik, cinsiyet, ırk, din, dil, mezhep ve sınıf ayrımı gözetmeksizin birbirinin yardımına koşar. Doğadaki her canlıyı yaşatmak ve kurtarmak için olağanüstü bir çaba içerisine girer. Bunu yaparken de sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı gözetmez. Yanan yerin illa da kendi evi ya da bahçesi olması gerekmez, doğadaki her ağaç kıymetlidir. Eğer bu asgari ve müşterek bir bilinçle yürütürseniz işleri sizin yakındığınız “muhalefet terörü” zaten olmaz. Kapsayıcı davranır ve elinizden geleni yaparsanız bir kardeşlik ortamı doğar.

Ancak şimdiki gibi davranmaya devam ederseniz, belki sizin de her durumda istediğiniz gibi kamplaşma olur. Ben yerellerde insanların birbirleriyle çok iyi geçindiğini ancak merkezi siyasetlerle düşmanlıklar yaratıldığını düşünüyorum. Bunca merkezi çabaya rağmen bu siyaset tutmuyor ve tutmayacak!

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.