Köşe YazılarıManşetYazarlar

Yangın sonrası yağmurlar ve olası riskler

0

Ülke genelinde süren yangınlar ve bu yangınların söndürülemiyor ve hatta şiddetinin de azaltılamıyor oluşu ülke genelinde ciddi bir infialin de oluşmasına neden oluyor.

Ortada dolanan deli saçması komplolar ve iklim inkârcılığının iklim değişimi gerçekliğinden daha çok itibar görmesi, ilerleyen dönemlerde ortaya çıkması olası olan daha şiddetli felaketler için de önemli düzeyde kaygı yaratıyor.

At izi it izi ile karışınca da ortaya ne idüğü belirsiz ırkçı ve nefret söylemi pompalayan manipülasyon hesaplarının yarattığı algı ve bu algıyla beraber ortaya çıkan yol kesip insan linç etme ilkelliği çıkıyor.

Bir tarafta orman yangını hafifletme için canı pahasına çalışanlar, yangında tüm varlığını kaybedenler ve yangınla beraber yok olan canlılar varken diğer tarafta bu ahmaklık sürüsü kol geziyor.

Orman yangınları her yerde

Tüm Akdeniz hattında ve hatta Sibirya ve Amerika kıtasında bile olan yangınları sanki Türkiye’nin belli bir bölgesine özgü ve dünya genelinden azade bir olaymış gibi değerlendirmek işte bu körlüğün en açık göstergesi.

Çünkü bu şekliyle iklim krizinin diğer etkilerinin de toplum nezdinde anlaşılması ve karar alıcılara bu anlamda baskı oluşturulması noktası ciddi anlamda güçleşiyor.

İklim krizi denilen şeyin tam olarak içerisinde bulunduğumuzu artık görmemiz gerekiyor. Bu sorun sadece gelecek nesillerin baş etmek zorunda kalacağı bir sorun değil hali hazırda mevcut nesillerin de karşı karşıya olduğu bir sorun. Dolayısıyla sorunun çözümüne katkı sunacak değişimlerin gerçekleştirilmesi için kaybedecek bir dakikamız bile yok.

Atina orman yangını

Yangın sonrası katastrofi

Artık iklim krizi ve onun ortaya çıkarttığı sonuçlar tahmin edilenlerin de çok ötesinde. Ortaya mega orman yangınları, aşırı yağışlar, sel ve kuraklık gibi anomaliler olarak ortaya çıksa da henüz farkına varılmayan birçok başka sorunun da habercisi. Bu sorunlardan biri de yangın sonrası oluşan katastrofinin ikincil etkileri.

Dr. Bülent Şık’ın bir boyutuna değindiği ve hem çevre hem de insan sağlığı açısından oldukça risk içeren bu ikincil tehditler, üzerinde ivedilikle durulması gereken bir mesele. Bülent hocanın da yazısında değindiği gibi yangınlarla beraber ciddi miktarda kanserojen kimyasalın içme ve kullanma suyuna karışma ihtimali söz konusu.

Bu kısmın detayı Bülent hocanın yazısında mevcut! Bu risklerin hiç de hafife alınmaması gereken bir durum olduğunu söyleyebilirim. Özellikle yerleşim yerlerine yakın olan orman alanları ve piknik amaçlı kullanılan ya da yetersiz atık yönetiminden kaynaklı olarak birer çöplüğe dönüşen ormanlık alanların yanması sonucu ortaya çıkan durum daha vahim olabilir.

Hemen hepimizin hem fikir olduğu “ormanların çöplüğe dönüşmesi” meselesi bu bahsettiğimiz riskin ülke sathında var olan bir risk olduğu anlamına geliyor. Yangın sonrası ortaya çıkan riskler sadece bu kirleticilerin kendisiyle sınırlı değil.

En temiz ormanlık alan bile yandıktan sonra önemli ölçüde risk oluşturabilir. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Avustralya yangınları sonrası ortaya çıkan durum hakkında yazdığım yazıda konuya biraz değinmiştim.

Fotoğraf: AA

Yağmur sonrası tehlike

Yangın esnasında ya da sonuna yakın hemen herkesin en çok sevineceği şey muhtemelen yağmur yağmasıdır. Çünkü onlarca emekle yangını söndürmek için harcanan çabaya gerek kalmadan bir anda yağmurla beraber tüm yangın söner ya da etkisini kaybeder.

Ancak işin detayı bu durumun sanılanın aksine başka sorunlara da neden olabileceğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl Avustralya’da çıkan yangınlar esnasında yağan ve yangının sönmesine de yardımcı olan yağmur ile birlikte tonlarca kül, en yakın sucul ortama taşınmış ve geniş alanlarda sucul yaşamın tamamen ortadan kalkmasına neden olmuştu.

Bu, aslında uzun yıllardır bilinen bir fenomen. Yani yangın sonrası oluşan külün yüzey akışlarıyla tatlı su ortamına taşınması, ilgili ortamın yaşam ortamı olma özelliğini kaybetmesine neden olabiliyor.

Tatlı su kaynakları

Özellikle tatlı su kaynaklarının orman yapısıyla iç içe olduğu yerlerde bu risk için özel birimler ve araştırma programları birçok dünya ülkesinde mevcut. Örneğin ABD’deki tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 80’i ormanlık alanlarda.

3 bin 400’den fazla kamu içme suyu sistemi, ulusal orman arazilerini içeren su havzalarında yer aldığı için ABD’de yangının bu havzaları nasıl etkilediğinin araştırılması amacıyla ve etkilerin azaltılması için özel birimlere sahip. Çünkü bu alanlarda (önemli ormanlık su temin havzalarını içere alanlar) son 30 yılda 2 milyon dönümden fazla arazi yandı. İşte bu yangınlar, hem aktif yangın esnasında hem de yangın kontrol altına alındıktan aylar ve yıllar sonra bile su kalitesini bozabilecek etkilere sahip.

Orman yangınları, su havzalarının sel ve erozyona karşı duyarlılığını artırır ve su kaynakları üzerinde eğer içme suyu olarak kullanılıyorsa arıtma maliyeti artışına bununla beraber de ilgili su ekosistemini kullanan canlılar için öldürücü etkilere neden olabilir.

Yangın sonrası gerçekleşen yüzey akışı, yangınla beraber oluşan külü taşımak suretiyle havzalarda yaşayan balık ve kurbağa türlerine ve onların yaşam habitatlarına zarar verebilir.

Ancak bunun boyutunun ne olduğunu anlayabilmek için karar alıcı mekanizmanın kirletici maddeler, koruma ve arıtma süreçlerini planlama ve yönetimi buna göre yapmaları gerekir. Henüz iklim krizini bile doğru anlayamamış bir ülkede bu bahsettiğimiz rutin izleme ve olası risklere göre çeşitli eylem planlarının oluşturulmasını beklemek ne yazık ki ütopya.

Ağır metaller taşınabilir

Orman yangınlarıyla berber yerleşim yerlerinin de yanması, kimyasallarda ve kirleticilerde daha fazla artışa neden olur. Bülent hocanın da bahsettiği üzere yağmur yağdığında, kentsel kül ve enkazdan gelen kirleticiler (ağır metaller, plastik eklenti kimyasalları, vb.) yağış ve rüzgâr tarafından birçok farklı ekosisteme taşınabiliyor.

Bunun yanında sediman ve nitrat ile birlikte kül (Ca, K, Mg, alkalinite ve çözünmüş organik karbonca zengin) ile aşırı yüklü yüzey akış suları hem yerüstü sularının hem de yeraltı sularının ciddi oranda kirlenmesine ve beraberinde oksijen azalması meydana getirerek oksijensizleşmeye neden olduğunu söyleyebiliriz.

Örneğin Colorado Front Range’deki Big Thompson Nehri‘nin su kalitesini yangın öncesi ve yangın sonrası dönemde kıyaslayan araştırıcılar, yangın öncesi su kalitesinin iyi olduğunu ancak yangın sonrası nitrat konsantrasyonlarında çok ciddi değişiklikler olduğunu belirtiyorlar.

Şimdi benzer bir risk özellikle Manavgat, Marmaris, Feke, Kozan, Saimbeyli, Köyceğiz vb yerler için de söz konusu. Özellikle Manavgat, Oymapınar, Karacaören ve Naras barajları ve bağlantılı nehirler, Köyceğiz gölü, Akköprü barajı ve bağlantılı nehirler, Gökova Körfezi, Adana’nın içme suyunu sağlayan Çatalan Barajı gibi yangın alanlarının etkisi altındaki sucul alanlarda ciddi miktarda kirlilik riski söz konusu.

Sadece yağmur nedeniyle değil aynı zamanda yangın söndürme sularından da kısmen de olsa kaynaklanabilecek bir kirlilik sıkıntısı ciddi balık ölümlerine, habitat kaybına ve kuraklıkla beraber su seviyesinde önemli düzeyde azalma olan alanlarda da ötrofikasyona neden olabilir. Üstelik içme suyu olarak kullanılan su kaynakları üzerinden de ciddi bir halk sağlığı problemi söz konusudur denilebilir.

Naras Barajı

Zincirleme felaketler

İklim krizinin etkilerinin zincirleme felaketlere yol açacağı uzun zamandır biliniyordu. Ancak bu zincirleme felaketlerin ne olacağı konusu tahmin edilemez karakterdedir. Bunun için de açıkçası ciddi bir tedirginlik olması gerekiyor. Tedirgin olmak önlem almayı da beraberinde getirebilir. Yani durum ortaya bir mega yangının çıkması ile sınırlı kalmıyor.

Zincirleme bir etkiyle toplu balık ölümlerine, yakın yerleşim yerlerinde kronik hastalıkların ortaya çıkmasına ve bir sonraki döneme etki edebilecek yeni problemlerin doğmasına neden olabilmektedir. Üstelik içme ve kullanma suyu olarak kullanılan yeraltın ve yer üstü sularının kirlenmesiyle de hem besin zinciri hem de halk sağlığı doğrudan tehdit altına girebiliyor.

İklim krizine adaptasyon ve etkilerinin azaltılması çalışmaları ciddiyet isteyen bir mesele. Eğer ki bu durum salt iklim fonlarından yararlanma olarak görülmeye devam edilirse daha çok yangın, sel ve bunların ardılı olan felaketlerle karşılaşacağımızdan şüpheniz olmasın.

You may also like

Comments

Comments are closed.