Ahmet Atıl AşıcıYeşeriyorum

Türkiye Sermaye Akımlarına Derhal Vergi Koymalıdır!

0

Küresel kriz derinleşirken, “kahinler” yeni bir balonun şişmekte olduğunu belirtip daha ciddi bir kriz için uyarıda bulunuyor. Bayağı hırpalanmış olsalar da çokuluslu finansal devlerin kötü alışkanlıklıklarını kendi istekleriyle terkedeceklerini beklemek safdillik olur. Sınırsız serbestleşme yanlılarının “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sloganı finansal sektörde “bırakınız girsinler bırakınız çıksınlar” haline son geldiğinde dünya önce 1929 Büyük Buhranı’nı, arkasından da milyonlarca kişini öldüğü ülkelerin ve yaşamların yerlebir olduğu bir dünya savaşını yaşamıştı. Tarihin tekerrür etmemesi elimizde. Türkiye gibi sıcak para giriş çıkışlarından çok çekmiş bir ülke olan Brezilya sıcak para akımlarına vergi koydu. Ardından süriz bir şekilde İngiliz başbakanı Gordon Brown Londra’da yapılacak tüm finansal işlemlere vergi koymak için harekete geçti. Finansın mabedi Londra’da çıkıp “finansal sektörle ülkenin geri kalanı arasındaki sosyal kontratın bozulduğunu” söylemek nasıl zorlu bir süreçten geçtiğimizin bir göstergesi.

Tobin Vergisi denilen bu verginin amacı spekülatif sıcak para akımlarını önlemek. Merkel ve Sarkozy’nin de sıcak baktığı bu öneriyi IMF ve ABD’ye kabule ettirmek o kadar kolay değil ancak. Guardian’ın (12 Kasım 2009) haberine göre Brown Washington’a iki Hazine yetkilisini gönderip IMF’yi ve Amerikan Hazine bakanını ikna etmeye çalışıyor. Ama işlerinin zor olduğunu kabul etmek gerek. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de yapılan yıllık toplantılar sırasında IMF başkanı Dominik Strauss-Kahn “sıradışı” bir şekilde finansal sistemi yeni baştan tasarlamak gereğini söylediğinde birçok kişi sevinmişti oysa ki. Tam da “Türkiye’de doğru söyler Washington’da şaşar” durumu ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki bu bile şaşırtıcı değil. Brezilya doğru olanı yaptı, krizleri tavsiyeleri politiklarıyla derinleştiren kurumların sözünü dinlemeyip tek taraflı olarak sıcak paraya vergi koydu, böylelikle üretken hiçbir amaçla serseri mayın gibi gezinen, ülkelerin iliğini sömüren sıcak paraya karşı kendini korumuş oldu. Darısı Türkiye’nin başına!

Tobin Vergisi ile teknik bir açıklamadan önce günümüzdeki küresel ekonominin haline çok benzeyen 1929 Buhran’ı sonrası yaşanan gelişmelere ve sonuçlarına bir göz atmakta fayda var.

Krizlerin giderek ağırlaşması ve bir ülkeden bir ülkeye bu kadar hızlı yayılmasının arkasında elbette ki küreselleşme yatmakta. 2. Dünya Savaşı sonrası yanıp yıkılmış dünya ekonomisini ayağa kaldırmak için Bretton Woods kasabasında biraraya gelen ülkeler para ve mal ticaretini düşmanlıklara sebebiyet vermeyecek düzeyde tutabilmek için bir sistem tasarlamışlardı: adına Bretton Woods Sistemi dediğimiz ve polisliğini IMF ve Dünya Bankası’nın yaptığı bir küresel ekonomik ve finansal mimari. Özellikle IMF üye ülkelere dara düştüklerinde döviz rezervi yardımında bulunuyor böylelikle diğer ülkeleri zora sokacak alternatif çözüm yöntemlerini engellemeye çalışıyordu. Anılar tazeydi, 2. Dünya Savaşı’na giden günlerde ülkeler döviz gelirlerini artırmak için yerli paralarını devalüe edip ihcatlarını artırmak yarışına girdiklerinde olan dünya ticaretine olmuş, kriz daha da derinleşmişti. 1970’lerin ortasına kadar bu sistem iyi çalıştı denebilir. 1950-70 arası birçok ülke kesintisiz büyümeyi başarabildi. 1973’te sistem çöktüğünde yeni bir sistem arayışları finansal sistemin kar hırsına kurban edildi. “Kuralsızlaştırma” ve “serbestleştirme” ülkelerin kaderini sıcak para akımlarına mahkum etti. Önce Latin Amerika ülkeleri battı 1980’li yıllarda, sonra diğer ülkeler. 1990’ların sonlarında Asya ülkeleri krizlere girdiler, 2008’de de tüm küresel sistem…

Küresel finansal akımlara vergi koymak tabii ki krizlere karşı kalıcı bir çözüm sunamaz. Ancak kısa vadede ülkelerin hareket kabiliyetlerini artıracağından ve kırılganlıklarını azaltacağına şüphe yok.

Bu tür akımların ülkeler için en yıkıcı olan biçimi çok kısa süreli girip çıkanları. Anlık fırsatları değerlendirip, bir ay bir hafta kalıp çıkan fonlar bunlar. Tobin vergisi bu tür kısa vadeli akımları önlemek için önerilmekte, yoksa üretken yatırımlara dönüşüecek uzun vadeli para akımlarına etkisi neredeyse hiç yok.

Örnek vermek gerekirse: 100 dolarınız var ve Tobin Vergisi’nin binde 1, (0,1%) oranında uygulanan bir ülkeye bu parayı yatırmak istiyorsunuz. 100 doları birgün tutup çıkarsanız, paranızın %52.2 ‘sini vergi oalrak ödemek zorunda kalıyorsunuz. 1 hafta tutarsanız, daha az, %10.9 bir vergi ödüyorsunuz. 1 yıl %0.2, 5 yıl tutup çıkarsanız da %0,04 vergi ödüyorsunuz. Binde birlik faiz farklarının milyarlarca doları harekete geçirebildiği bir dönemde, %10’lar seviyesinde bir verginin ne kadar caydırıcı olabileceği su götürmez bir gerçek.

Vergi gelirlerinin yoksullukla ve küresel iklim değişikliği ile mücadelede kullanılması öngörülüyor. Şurası açık ki, ne yoksullukla ne de küresel ısınma ile mücadele için bu önlemler yeterli değildir. Ancak kısa vadede böylesi bir verginin ülkelerin krize düşme sıklığını düşüreceğini, yoksullukla ve küresel ısınma ile mücadele için kapasite inşa etmek için atılması gerekli bir adım olduğu düşünülebilir.

Türkiye ‘de kendisi gibi krizlerden çok çekmiş Brezilya’yı takip ederek finansal akımlara derhal vergi koymalı, buradan sağlanan geliri de yeşil işlerin ve yatırımların finansmanında kullanmalıdır.

Ahmet Atıl Aşıcı

Yeşiller Partisi

You may also like

Comments

Comments are closed.