Toprak sahibi 40 milyon hissedar için karar zamanı – Ali Ekber Yıldırım

İktidar ve muhalefet el ele verdi, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önleyecek, “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”u kabul etti.Bu yasa, tarımda yeni bir dönemin başlangıcı olacak.Bu yeni dönem bir çok sorunu da beraberinde getirecek. Çiftçiler topraklarını kaybedecek, topraklar bölünmesin derken aileler bölünecek. Miras yüzünden arzu edilmeyen kardeş kavgaları, kan davaları çıkacak. Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin iş yükü artacak.Bu süreç en az hasarla atlatılabilirse tarımın geleceği açısından olumlu sonuçlar elde edilebilir.

Toplamda 40 milyon toprak sahibi hissedarı ilgilendiren yasa neler getiriyor?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in verdiği bilgiye göre, Türkiye’de 3 milyon tarım işletmesi var. Bu işletmelerin üretim yaptığı tarım arazilerinin ortalama büyüklüğü 59 dönüm. Toplam 3 milyon tarım işletmesinin yüzde 65′i 50 dönümün altında arazi varlığına sahip. Yüzde 83′ünün ise tarım arazisinin büyüklüğü 100 dönümün altında.
Amerika’da tarım işletmesi başına ortalama arazi büyüklüğü 1818 dönüm. İngiltere’de 538, Fransa’da 521, Almanya’da 457, İspanya’da 238 dönüm.
Bu ülkelerin tamamında tarım nüfusu ortalama yüzde 5′in altında. Türkiye’de yüzde 20′nin üzerinde olduğu unutulmamalı.

Türkiye’de ortalama tarım arazisi büyüklüğü 59 dönüm. Fakat, tek parça değil. Ortalama 10 parselden oluşuyor. Ülke genelinde 30 milyon parsel ve 40 milyon hissedarı var.

Yeni çıkan yasa bu 40 milyon hissedarı doğrudan ilgilendiriyor. Tarım arazisi sahibi toplam 40 milyon hissedar ne yapacak?
1- Hissedarlar veya mirasçılar kendi aralarında anlaşarak sahip oldukları toprakları bölmeden tarımsal üretimi birlikte sürdürebilirler.
2-Aile Malları Ortaklığı kurarak, tarım arazilerini bölmeden birlikte üretim yaparak elde ettikleri geliri paylaşabilirler.
3- Hissedarlar şirket kurarak sahip oldukları hisse oranında ortak olabilirler. Şirketi kendi aralarında seçecekleri bir yönetim veya dışarıdan profesyonel bir yönetim atayarak faaliyetlerini sürdürebilir.
4- Hissedarlar veya mirasçılar anlaşarak hep birlikte tarım arazilerini bölmeden üçüncü bir şahısa veya şirkete satabilir, devredebilir. Bu durumda her bir hissedar tek başına satış yapamaz.
5- Mirasçılardan birisi istekli, gönüllü mirasçı olarak tarım arazilerini diğer hissedarlardan “tarımsal üretim değerini” ödeyerek satın alabilir. Bunun için ekonomik güce ve üretim yapabilecek beceriye sahip olması gerekiyor.
6- Hissedarlar, mirasçılar kendi aralarında anlaşamazsa, şirket kuramazlarsa bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesi devreye girerek mirasçılar arasından birisini “ehil mirasçı” tayin edecek. Tarım arazisini kimin işleyeceğine hakim karar verecek.
7- Hakim tarafından belirlenen ehil mirasçının, diğer hissedarlara, mirasçılara “tarımsal üretim değeri” üzerinden ödeme yapması gerekiyor. Dolayısıyla bu ekonomik güce sahip olması istenecek.
8- Hakim ehil mirasçıyı seçerken neye göre karar verecek? Doğru kişiyi seçmesi için kararı verecek hakimin en azından tarım, çiftçilik konusunda bilgi sahibi olması şart. Ayrıca bu yasa ile mahkemelerin iş yükünün artacağı dikkate alınarak altyapı çalışmalarının yapılması gerekiyor.
9- Gönüllü, istekli mirasçı veya mahkeme tarafından tayin edilen “ehil mirasçı” diğer hissedarlardan tarım arazisini satın almak için yeterli ekonomik güce sahip değilse devlet kredi vererek borçlandıracak.
10- Yasa yürürlüğe girdikten sonra 1 yıl içerisinde mirasçılar kendi aralarında anlaşamaz, şirket kuramaz, istekli mirasçı çıkmaz ve mahkeme tarafından ehil mirasçı tayin edilemezse mahkeme kararıyla söz konusu tarım arazisi açık artırma ile satılacak.

Bu yasa, iktidar ile muhalefetin oylarıyla kabul edilen ender yasalardan biri. Buradan hareketle herkesin bu yasayı istediğini, onayladığı söylenebilir. Ancak uygulamada çok önemli sorunlar yaşanacağının da bilinmesi gerekir.
Türkiye’nin kırsalı, tarımı yeniden dizayn edilecek. Sosyal yapı değişecek. Bir ayağı kentte bir ayağı köyde olan, kışlık yiyeceğini köyden temin edenlerin köyle bağı koparılacak. Kentte yaşayanlar ve kriz döneminde sığınılan liman olarak görülen kırsalın bu rolü yok edilecek.

Küçük toprak sahiplerinin büyük bölümü mülksüzleştirilecek. Tarımda şirketleşme yaygınlaşacak. Tarım toprağı belli ellerde toplanacak.
Tarım arazilerinin bölünmesini yasaklayan Yasa, diğer mirasçıları koruyucu hiç bir önlem öngörmüyor. Aynı köyde yaşayan 5 mirasçıdan birine topraklar devredildiğinde diğer 4 kardeş ne yapacak? Kente mi göç edecek? Kardeşinin yanında işçi olarak mı çalışacak? Bunun için somut hiç bir önlem öngörülmüyor.

Tarımda asıl sorun yüksek girdi fiyatlarından kaynaklanan yüksek girdi maliyetleridir. Maliyetler yüksek olduğu için çiftçi üretim yapamıyor. Bankalara borçlu. Bu yasayı fırsat bilerek elindeki toprağı satarak tarımdan çekilecek çok çiftçi olacak.

Özetle tarımda, kırsalda yeni bir dönem başlıyor. Bu dönem bazıları için zenginlik üretirken bazıları için yoksulluk ve göç getirecek.

Ali Ekber Yıldırım – www.tarimdunyasi.net

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR