Dış Köşe

Tarımda üretim düşüyor çiftçi tarımdan kopuyor – Necdet Oral

0

Bu yazı birgun.net sitesinden alındı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 yılına ilişkin ‘Bitkisel Üretim 2. Tahmini’ni açıkladı. Üretim 2017 yılına göre hububat ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 4,2, sebzelerde yüzde 3, meyvelerde yüzde 1,7 oranında azalacak. 2018 yılında üretim, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 65,5 milyon ton, sebzelerde 29,9 milyon ton ve meyvelerde 20,5 milyon ton olarak gerçekleşecek.

Buğday üretimi yüzde 7 azalacak
TÜİK’e göre, 2017 yılında 36 milyon yon olan hububat üretimi bu yıl yüzde 4,8 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon tona düşecek. Buğday üretimi bir önceki yıla göre yüzde 7 oranında azalarak 20 milyon ton, mısır üretimi ise yüzde 3,4 oranında azalarak 5,7 milyon ton olacak.

 Türkiye’de buğday üretimi 30 yıldır yerinde sayıyor, üretim nüfusla aynı oranda artmadığı için dışa bağımlılık daha da derinleşiyor. 1988 yılında 20,5 milyon ton olan buğday üretimi yüzde 2,5’luk bir düşüşle 2018 yılında 20 milyon tona geriledi. Buna karşılık 1988 yılında 53 milyon olan nüfus yüzde 53 oranında artarak 2018 yılında 81 milyona yükseldi. Bu süreçte kişi başına buğday üretimi de 380 kilodan 250 kiloya düştü. Bu veriler ışığında, son 30 yıllık dönemde hububatta verimlilik ve maliyet sorunlarını çözmek adına ciddi bir çaba gösterilmediğini söylemek mümkün.

Ülkemizde çeşit sayısındaki fazlalığa karşılık, buğday üretiminde belirgin bir artış sağlanamıyor. Ekim alanlarının tarla alanları üst sınırına ulaşması, üretimin kurak koşullarda yapılması, ekim ve başaklanma dönemlerinde kritik su ihtiyaçlarının karşılanmaması, verimi (ve dolayısıyla üretimi) düşürüyor.

Mısır üretimi gerilemeye başladı
Mısırda 2015 yılında ton başına 40 lira olan prim desteği 2016 yılında yarı yarıya (20 liraya) düşürüldü. Üstelik TMO ton başına alım fiyatını sadece yüzde 2 oranında artırdı. 2017 yılında prim desteği 30 liraya yükseltildi; ancak alım fiyatındaki artış yüzde 2,7’de kaldı. Bu yıl ise alım fiyatı enflasyon oranında artırıldı.

Mısır alım fiyatının girdi fiyatlarının ve enflasyondaki artışların çok altında açıklanması, prim desteğinin düşürülmesi ve su kısıtının bulunduğu yörelerde destek verilmemesi mısır üretiminde düşüşe yol açtı. 2006-2016 yılları arasında yaklaşık yüzde 70 oranında artarak 2016’da 6,4 milyon tona yükselmiş olan mısır üretimi, 2017’de 5,9 milyon tona, bu yıl ise 5,7 milyon tona düştü. Dolayısıyla son iki yılda üretimdeki gerileme yüzde 11’i buldu.

Mısırda dışa bağımlılık artarak devam ediyor. 2017 yılında 2,1 milyon ton olan ithalat, bu yılın ocak-ağustos döneminde 2 milyon tonu aştı. 2002 yılında 113 dolar/ton olan ithalat fiyatı 2017 yılında 209 dolar/tona yükseldi.

Mercimek üretiminde yüzde 20’lik düşüş
TÜİK’in açıklamasında 2018 yılında baklagillerin önemli ürünlerinden kırmızı mercimek ve kuru fasulye üretiminin azalacağı, buna karşılık yeşil mercimek ve nohut üretiminin artacağı belirtiliyor.

Son 15 yılda bakliyat ekim alanları 1,4 milyon hektardan 790 bin hektara düştü, yani yüzde 42 oranında daraldı. Buna karşılık 1,5 milyon ton olan bakliyat üretimi de 1,5 milyon tondan 1,2 milyon tona düşerek yüzde 23 oranında azaldı. Bu dönemde toplam 4,4 milyon ton bakliyat ithal edilerek 3,6 milyar dolar ödendi.

Menemen lüks yemek haline gelecek
Dar gelirlilerin sıklıkla tükettiği menemen için kullanılan domates üretimi yüzde 4,7 oranında azalarak 12,2 milyon ton, biber üretimi ise yüzde 25,9 oranında gerileyerek 99 bin ton olacak. Kuru soğan üretimi ise yüzde 7,1’lik düşüşle 2 milyon tonda kalacak.

Dar gelirlilerin sıklıkla tükettiği bir başka gıda olan patates üretimi 4,8 milyon tondan 4,5 milyon tona (yüzde 5,2 oranında) düşecek. Hal böyle olunca, patates için de ithalat kapılarının açılacağını söylemek hiç de zor değil.

Tütünde dışa bağımlılık artacak
Destekleme alımlarının kaldırılarak sözleşmeli usule geçilmesi, TEKEL’in özelleştirilmesi, girdi fiyatlarındaki yükselişler ve ithal tütün kullanımındaki artış, tütün üreticisinin gelirlerini düşürmüş, sonuçta tütün ekimi ve istihdamında çok çarpıcı bir daralma yaşanmıştı. TÜİK’e göre 20 yıl önce üretimi 250 bin tonu aşan tütün üretimi, 2018 yılında 80 bin tonda kalacak. Bu, tütünde dışa bağımlılığın daha da artacağı anlamına geliyor.

Bir başka özelleştirme mağduru şeker pancarı üretiminde de yüzde 5,4’lük bir daralma yaşanacak. 2017 yılında 21 milyonu aşan üretim bu yıl 20 milyon ton olarak gerçekleşecek.

Portakal ve greyfurt üretimi düşüyor
TÜİK’in tahminine göre, turunçgillerden portakal üretimi yüzde 7, greyfurt ise yüzde 10 oranında azalırken; mandalina yüzde 5, limon yüzde 10 oranında artacak.

Öte yandan elma üretiminde yüzde 17, muz üretiminde ise yüzde 35 gibi önemli sayılabilecek bir artış beklenirken; kayısı üretiminde dramatik bir düşüş (yüzde 25) yaşanacak.

Zeytin iklim değişikliğine yenildi
TÜİK’in açıklamasında, 2017 yılında 2,1 milyon ton olan zeytin üretiminin bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle 1,5 milyon tona gerileyeceği belirtildi. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi 26 Eylül’de yaptığı açıklamada, geçen sezon 287 bin ton olan zeytinyağı rekoltesini bu sezon 194 bin ton olarak tahmin etmişti.

Pamuk üretimi arttı ama…
TÜİK, pamuk üretiminde yüzde 6 oranında artış beklendiğini açıkladı. Ancak bu yılki üretim 2002 yılı üretiminin 50 bin ton gerisinde kaldı. 2017 yılında 914 bin ton olan pamuk ithalatı, bu yılın ocak-ağustos döneminde 620 bin tona ulaştı. 2003-2018 yılları arasındaki 16 yıllık dönemde ise yaklaşık 12 milyon ton lif pamuk ithal edildi, karşılığında 20 milyar dolar ödendi.

tarimda-uretim-dusuyor-ciftci-tarimdan-kopuyor-525838-1.

tarimda-uretim-dusuyor-ciftci-tarimdan-kopuyor-525839-1.

***

Fındık üreticisi mağdur edildi

Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyi, mayıs ayında Türkiye’nin fındık rekoltesinin 640 bin ton olarak gerçekleşeceğini açıkladı. Ayrıca 170 bin ton stok olduğu belirtilerek arzın yüksekliğine dikkat çekti. Bu açıklama, fiyatı düşük tutmayı amaçlayan bir manipülasyondan ibaretti. Ancak TÜİK’in 580 bin tonluk üretim tahmini dışında Tarım ve Orman Bakanlığı suskunluğunu sürdürdü ve rekolte açıklamadı.

Toprak Mahsulleri Ofisi de fiyat açıklamadı ve piyasaya girmedi. Nutella’nın üreticisi olan İtalyan Ferrero üreticilerle doğrudan iletişime geçerek 2018 ürünü kabuklu fındığın kilosunu kalitesine göre 11,25-11,5 liradan alacağını bildirdi.
Bu yıl iklim koşullarından dolayı fındık hasadı erken başladı. Bu nedenle üretici, fındığını ağustos ortasından itibaren pazara indirmeye başladı ve ekim ayı ortasına kadar fındık Giresun’da 13-14 lira, Ordu’da 11-12 lira, Batı Karadeniz’de ise 10-11 lira bandında alıcı buldu. Bu tarihten sonra fiyatlar bir miktar gerileyerek Giresun fındığı 12-13 TL/kg, levant kalite fındık 10-11 TL/kg bandında seyretti.

Nihayet 26 Ekim’de “TMO’nun 1 Kasım’dan itibaren fındık alımına başlayacağı, Giresun kalite fındığın kilosunun 14,5 liradan, levant kalite fındığın ise 14 liradan alınacağı” duyuruldu. Ancak bu süreçte küçük ve orta ölçekli çiftçilerin büyük bir bölümü fındığını zaten satmıştı.

Küçük üreticiler, gübredeki yüzde 100, diğer girdilerdeki (mazot, zirai ilaç, besi ve süt yemi) yüzde 35-60 seviyesindeki artışlar ve son zamlarla yaşanan hayat pahalılığı nedeniyle üretim sürecini terk etme noktasına geldiler. Bu nedenle açıklanan 14- 14,5 liralık fındık fiyatının küçük üreticilere bir faydası olmayacak. Bu fiyattan ancak fındığı stoklarında bekleten büyük çiftçiler ve aracılar yararlanacaklar.

Çözüm, Fiskobirlik’in üretimden pazarlamaya kadar zincirin her halkasına hâkim olacağı ve yönetim organlarını üreticilerin belirleyeceği şekilde yeniden yapılandırılması ve üreticilerin bağımsız olarak sendikal örgütlenmelerini sağlayacakları düzenlemelerin hayata geçirilmesidir.

***

Üretim neden artmıyor? Niçin ithalatçı hale geldik?

► Tarım destekleri çiftçinin eline geçen fiyatlara yapılan müdahale olmaktan çıkarılarak, prim örneğinde olduğu gibi piyasa fiyatını etkilemeyen bir hale getirildi.

► Uygulanan neoliberal politikalara bağlı olarak ürün girdi piyasalarında etkili olan KİT’ler özelleştirildi. Özelleştirmeler sonrası girdi piyasası (özellikle tohum, gübre, ilaç piyasası) tümüyle uluslararası tekellerin kontrolüne girdi.

► Tarıma yönelik desteklerin azalması ve uygulanan liberalizasyon politikaları, sektörü çokuluslu tarım/gıda tekellerine karşı korunmasız hale getirdi.

► Girdi maliyetlerinin çiftçi aleyhine gelişmesi sonucu üretim maliyetleri arttı.

► Fiyat politikalarının belirlenmesinin şirketlere bırakılması sonucu ürün fiyatları maliyetin altında (veya başa baş olacak şekilde) belirlendi.

► 2000’li yıllar kırda küçük üreticinin yoksullaştığı, mülksüzleştiği ve işçileştiği bir dönem oldu. Üretiminden para kazanamayan küçük ölçekli işletmeler için tarım, geçimlerini sağlayacak bir ekonomik faaliyet olmaktan çıktı. Yoksullaşan çiftçiler tarımdan koptu, tarlalar boş kaldı.

► Son 15 yıldır mısır, pirinç, ayçiçeği ile bazı sebze ve meyveler dışındaki bütün ürünlerde üretim ya düştü ya da kendini tekrarladı.

 

Dr. Necdet Oral – BİRGÜN

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.