ManşetTarım-Gıda

Tarımda ipler biyoteknoloji endüstrisinin elinde

0

Aralarında Çiftçi-Sen’in ve Tarım-Or-Kam-Sen’in de bulunduğu dünya çapındaki çok sayıda örgüt Birleşmiş Milletlet Gıda ve Tarım Organizasyonu’nun (Food and Agriculture Organization of the United Nations – FAO) “Tarımsal Biyoteknolojilerin Sürdürebilir Gıda Sistemleri ve Beslenmedeki Rolü” konusundaki sempozyumuna ilişkin  bir bildiri yayınladılar.

1

Bildiride “FAO’nun önceliklerini açıkça belirlemesinin zamanı gelmiştir. FAO, şirketlerin kendi biyoteknoloji ajandalarını dayatmalarına izin vermeden dünyayı doyuracak ve gezegeni soğutacak ekolojik tarım ve gıda egemenliğinin yolunu izlemek zorundadır” ifadelerine yer verildi.

Karasaban.net’de Zehra Biçer’in çevirisi ile yayınlanan bildirinin tam metni şu şekilde;

Rows of a Carrot Field

Rows of a Carrot Field

“Çiftçi ve diğer sivil toplum örgütlerinin temsilcisi olarak aşağıda imzası olan biz erkekler ve kadınlar, Roma’da FAO genel merkezinde 15-17 Şubat 2016 tarihleri arasında yapılacak olan FAO’nun “Tarımsal Biyoteknolojilerin Sürdürebilir Gıda Sistemleri ve Beslenmedeki Rolü”(1) konusundaki Uluslararası Sempozyumuna ilişkin endişelerimizi ve uyarılarımızı ifade ediyoruz

Bizim FAO’nun bu sempozyumu neden düzenlemeye karar verdiği ve niçin şimdi düzenlediği konusunda endişelerimiz var. Biz, FAO’nun2010’da Guadalajara, Meksika’da düzenlediği Gelişmekte olan Ülkelerde Tarımsal Biyoteknolojiler üzerine Uluslararası Teknik Konferansta biyoteknoloji şirketlerinin gizli ajanı gibi davrandığı son talihsiz girişimini hatırlıyoruz.(2)

FAO’nun, tam da bu şirketlerin kendi aralarında ticari tohum sektörünün daha da az elde toplanmasına neden olacak daha fazla birleşmeler üzerine konuştuğu bir dönemde, bir kez daha aynı şirketleri kollayacağından endişe ediyoruz. FAO özel sektörün ideolojik yaklaşımlarının destekleyicisi olmaktan ziyade bir bilgi merkezi olarak hareket etmelidir. Ne yazık ki, bu sempozyumun programı GDO’ların, olasılıkla çok daha tehlikeli teknolojiler tarafından yaratılmış olan yapay genetik ürünlerin ve bir avuç Uluslararası Şirketin elinde bulunan diğer biyoteknolojilerin “yararlarını” sergileyen bir vitrin olmak üzere tasarlanmıştır.

Geçen yıl FAO ekolojik tarım konusunda uluslararası bir sempozyuma ve üç bölgesel toplantıya ev sahipliği yaptı; bu toplantılarda hükümetlerle ve sivil toplum örgütleri ile ekolojik tarım ajandasının nasıl daha ileri götürülebileceği tartışıldı.(3) Bu etkinlikler FAO’nun, azınlığın yararına gizli bir ajandası olmadan, bilgi değiş tokuşunu sağlayan bir merkez olarak oynaması gereken role çok daha yakın etkinliklerdir. Ama bu durumda, gerçekten yararlı çiftçiliğe dayalı teknolojiler yalnızca şirketlerin karını arttırmaya hizmet eden teknolojilerden daha az önem taşımalıdırlar.

Açıktır ki, endüstri genetik mühendisliği ile elde edilmiş tarım ürünlerinin dünyayı doyurabileceği ve gezegeni soğutabileceği yanlış mesajını FAO aracılığıyla bir kez daha lanse etmek istemektedir; gerçekte ise biyoteknoloji cephesinde hiçbir şey değişmemiştir. GDO’lar insanları beslemez, onlar çoğunlukla az sayıdaki ülkede endüstriyel plantasyonlarda biyo-yakıt ve hayvan yemi olarak kullanılmak üzere ekilmektedirler, pestisit kullanımını arttırmaktadırlar ve çiftçileri topraklarından atmaktadırlar.(4) Yücelttikleri endüstriyel gıda sistemi iklim değişikliğine yol açan en önemli faktörlerden biridir.(5)

Tam aksine durum geçtiğimiz yıllar içerisinde daha da kötüleşmiştir:

Özel sektörün tarım araştırmalarının niteliği, harcamaların artmasına karşın, giderek bozulmaktadır ve bu da tohum ve bitki kimyasalları şirketlerinde kırılganlığa yol açmaktadır;

Bunun bir sonucu olarak, tarımdaki global özel sektör araştırmalarının ve gelişiminin neredeyse %75’ini kontrol eden Büyük Altılı tohum/pestisit şirketi ile ve bunların arasında birleşmeler ve alımlar planlanmaktadır;

Ayakta kalabilen şirketler çaresizlik içerisinde “İklime uyumlu” /climate smart) tarım için çağırıda bulunmakta, anti-kartel/rekabet kurullarının korumasını talep etmekte, planlarını sürdürebilmek için daha fazla fikri ve sanayii mülkiyet hakkı ve kamusal sübvansiyonların arttırılmasını talep etmektedirler.

Aynı şirketler konvansiyonel GDO’lu ürün çeşitlerinden daha öteye geçmekte, yeni genetik yapılar yaratmak için sentetik biyoloji gibi “ekstrem biyoteknolojiye”doğru ilerlemekte ve bir kez daha BM’nin Terminatör tohumlara karşı moratoryumunu alaşağı etmeye çalışmaktadırlar. Yalnızca çiftçi haklarını ihlal etmekle kalmamakta, halen köylülerin tarlalarında olan ve bizim kendimiz için seçtiğimiz bitki genlerinin patentlerini de alabilmek için biyoteknolojiyi kullanmaktadırlar. Tohum Anlaşmasının da katkılarıyla, Divseek programı denilen program, bizim gen bankalarına ücretsiz olarak vermiş olduğumuz tohumların bütün gen dizilimlerine tamamen serbestçe erişilmesine olanak sağlamaktadır. Genomu biçimlendiren yeni biyoteknolojilerin katkısıyla uluslararası şirketler bu genleri onları patentlemek üzere yeniden düzenlemektedir. Onlar bizim kendi tohumlarımızı üretmemizi yasaklamak ve her yıl onların patentli GDO’larını ve elbette GDO’ların ayrılmaz bir parçası olan toksik pestisitlerini almamız için bizi zorlamak istiyorlar.

Transgenik (genetiği değiştirilmiş) somon ve domuzların halen mevcut olduğu hayvancılık ve balıkçılık alanlarında da aynı senaryoyu görüyoruz: endüstriyel üretimin güçlendirilmesi ve antibiyotik kullanımında artış.

FAO’nun biyoteknoloji devlerinin uluslararası bir konferansa katılmasına izin verdiği ama La Via Campesina ve diğer STK’ların müdahalesini ve katılımını sınırlandırmak için amansızca çalıştığı ve utanmazca GDO promosyonu yapılmasının dünyadaki pek çok örgüt tarafından açıkça kınandığı 2010’da Guadalajara’da yapılan son toplantıyı hatırlıyoruz.(6)

Niçin FAO kendini biyoteknoloji ile birlik olma ve köylü teknolojilerinin varlığını inkar etmekle sınırlandırıyor? Bu dar kurumsal biyoteknoloji ajandasının öne sürülmesine dur demenin zamanı gelmiştir. Dünyadaki çiftçilerin çok büyük bir çoğunluğu köylüdür ve dünyayı besleyen bu köylülerdir. Bizim köylülüğe dayanan teknolojilere gereksinimimiz var, şirket biyoteknolojilerine değil.

FAO’nun önceliklerini açıkça belirlemesinin zamanı gelmiştir. Şirketlerin kendi biyoteknoloji ajandalarını zorlamalarına izin vermekten ziyade FAO zorunlu olarak Dünyayı doyuracak ve gezegeni soğutacak yol olan ekolojik tarım ve gıda egemenliğinin yolunu izlemelidir!”

1 http://www.fao.org/fileadmin/templates/agphome/agribiotech/Programme_Overview_detailed.pdf

2 http://www.gmwatch.org/news/archive/2010/11990-fao-condemned-for-shameless-promotion-of-gmos62

3 http://www.fao.org/agriculture/crops/news-events-bulletins/detail/en/item/346167/icode/?no_cache=1

4 https://www.grain.org/e/4720

5 https://www.grain.org/e/5102

6 http://www.gmwatch.org/news/archive/2010/11990-fao-condemned-for-shameless-promotion-of-gmos62

 

(Karasaban.net)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.