COP27İklim KriziKöşe YazılarıManşet

Talep ettiğimiz aciliyet nerede?

0

27’inci kez umutlar yine COP yani Taraflar Zirvesi’ne çevrildi. 11 yaşındayken ilk aktivist olduğum zaman tanışmıştım Taraflar Zirvesi’yle. 2019 yılında Şili’de yapılması planlanan zirve ülkedeki protestoların güvenlik sorunu oluşturması sebebiyle Madrid’e taşınmıştı. Ben de COP25’e katılabilmiştim.

İçimde büyük bir umut; Mavi Alan‘daki tüm toplantılara katılabilmiştik. Yine bir güvenlik sorunu bahanesiyle Mısır hükümeti bu yıl, sivil toplum kuruluşlarının ve aktivistlerin, hükümetlerin buluşacağı “mavi bölge“ye girişini ciddi şekilde kısıtladı. Bu, sivil toplumun ve aktivistlerin rolünü baltalayarak etkinliğe tam katılımlarını yasaklayıp görüşlerinin önemsiz olduğu ve dikkate alınmaya değer olmadığı mesajını veriyor. Kaldı ki Ağustos ayından itibaren benim gibi bir çok aktivist zirve için akreditasyon beklememize rağmen sıra bizlere gelmedi.

Kaynak: Twitter

COP26 için 31 bin başvuru yapılırken, 13 bin akreditasyon verilmesine rağmen, bu yıl 35 bin talepten sadece 8,2 bin akreditasyon verilmiş. Bu yıl 30 bin delegenin katılacağı söylenen zirve iklim aktivistleri tarafından hiç olmadığı kadar eleştirilerle karşı karşıya.

Fotoğraf: Çocukların iklim vaatleri Glasgow’daki COP26’da sergilendi, ancak yaratıcılıklarını ve tartışmalarını destekleyecek resmi bir alan yoktu.
Alastair Grant/AP

Peki bu durumda talep ettiğimiz aciliyet nerede?

COP’lar, iklim değişikliğini küresel sahneye çıkarmak için bir fırsat olarak değerlendirilse de gerçek değişimi hayata geçirmedeki etkisizliğini neredeyse her sene daha iyi kanıtlamak için yapılıyor.

Glasgow’da gerçekleşen COP26’da tüm ülkeler iklim planlarını güçlendirmeyi kabul etmişler ancak COP27 başlayana kadar 193 ülkeden yalnızca 24’ü planlarını BM’ye sunmuştu. Oysa COP27 öncesi çığ gibi gelen korkutucu raporlardan biri ülkeler, yakınında dahi olmadıkları 2030 hedeflerine ulaşsalar bile, küresel sıcaklıkların 2100 yılına kadar sanayi öncesi seviyelerin 2,4 derece üzerine çıkmaya devam edeceğini söylüyordu.

Peki bu durumda talep ettiğimiz aciliyet nerede?

Etkinlikte sivil toplum katılımı büyük ölçüde sınırlı olurken, çevreyi kirleten mega şirketler ve suç ortağı finansörler her yerde, karar masalarında oturuyorlar, lobicilik faaliyetlerine devam ediyorlar. Bu, COP27’nin son dört yılda dünyanın en büyük plastik kirleticisi ilan edilen ve fosil endüstrisiyle yakın bağları olan Coca-Cola‘nın sponsorluğunda olması gerçeği açıkça bir yeşil yıkama örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bu derece hayati bir iklim toplantısında fosil yakıt sanayine bu kadar yakından bağlı bir firmaya sponsorluk izni verilmesi kabul edilebilir değil.

Üstelik işleri daha da kötüleştirmek için, Mısır tarafından COP27 için görevlendirilen halkla ilişkiler firması Hill+Knowlton Strategies, dezenformasyon rekorları ile Exxon Mobil, Shell ve Chevron gibi büyük petrol şirketlerinin imajlarını yeşil yıkama yoluyla süsleyen bir şirket. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bile PR şirketini “fosil yakıt endüstrisini gözden uzak tutmak için milyarlarca dolarlık devasa bir halkla ilişkiler makinesi” olarak nitelendirmişti.

Peki bu durumda talep ettiğimiz aciliyet nerede?

Ayrıca Mısır’ın insan hakları sicili de başlı başına bir sorun oluşturuyor. Zirvenin gündemindeki isimlerden biri de Alaa. “Hükümet hakkında dezenformasyon yaymaktan” tutuklanan ve yedi aydır açlık grevinde olan Mısırlı siyasi aktivist Alaa Abdel Fattah COP27’nin başladığı Pazar günü (6 Kasım) su içmeyi bırakmıştı. Mısır hükümetinin tahmini 60 bin siyasi mahkumu tuttuğu ve bağımsız çevrecileri ve iklim aktivistlerini susturduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Alaa Abdel Fattah için Fattah’ın posterleriyle eylem yapılıyor. BM, Alaa Abdel Fattah’ın “keyfi olarak özgürlüklerinden yoksun bırakılan” Mısırlılardan sadece biri olduğunu söylüyor.
Fotoğraf: AA

Peki bu durumda talep ettiğimiz aciliyet nerede?

Anlamlı bir iklim eylemi gerçekleştirme umudumuz varsa aktivistler, bilim insanları ve gazeteciler, hükümetlere misilleme korkusu olmadan fosil yakıtlardan uzaklaşmaları için baskı yapmakta özgür olmalıdır.

COP27’de İskoçya, Danimarka, Almanya, Avusturya, İrlanda, Yeni Zelanda ve hatta Çin’in zirvenin ana gündem maddelerinden biri olan kayıp ve zararları konusunda finansman sağlayacaklarından bahsettiklerini görüyoruz. Oysa tarihi sorumluluklarına bakacak olursak küresel güneydeki toplulukları iklim krizine karşı dayanıklı ve güçlü yapmak için bunların hiçbiri yeterli değil. Can kayıpları, kültür kayıpları, biyoçeşitlilik kaybı, toprak kaybı, geçim kaynakları kaybı finansmanla ödenebilecek şeyler değil.

Kaynak: Twitter

Tüm bunların sonucunda bu dünyada yarattığımız iklim krizine karşı hayatlarımızı sürdürebilmemiz mücadelesi söz konusuyken, talep ettiğimiz aciliyet nerede?

Bilim insanları iklim çöküşü biliminin ürkütücü olduğunu söylemek için uzun zamandır işlerini riske ederek eylemler yapıyorlar. Toplum olarak yapmamız gereken acil duruma geçmek. Son sekiz yıl dünyadaki en sıcak yıllar olarak kayıtlara geçerken ve Paris Anlaşması’nın hedefi olan “1,5 derecenin altında kalmak” raporlara göre neredeyse imkansızken bile umudumuz var.

Kaynak: Twitter

Zirveye katılabilen genç iklim aktivistleri bu iki hafta boyunca fosil yakıt lobisine, inkarcılara ve kȃrı düşünen büyük şirketlere, karar vericilere ve en zoru da zamana karşı mücadele ediyorlar. Unutmayın, umut güçlendirilmesi gereken bir kastır ve eğer toplum olarak bugün harekete geçmezsek zirvelerde ve konferanslarda talep ettiğimiz aciliyeti bulamayacağız.

More in COP27

You may also like

Comments

Comments are closed.