Savaş ve şiddet konusundaki Yeşil Politikayı algılama açısından sorun yaşadığımız ortada. Ya da öznel fikirlerimizi Yeşil Politika sanmak gibi bir hastalığımız var ve hepimiz de buna dahil olabiliriyoruz zaman zaman. O nedenle bizim temel siyasi bakışımızı oluşturan ‘’Yeşiller’in Temel İlkeleri’’ çerçevesinden bakmaya çalışmak ve bunu bir zemin olarak kabul etmek, geniş ve ortak bir çerçeve sağlar diye düşünüyorum. En azından yan yana durmak için yeterli olur. Yalnızca şunu unutmayalım ki ‘’gerçeğe’’ dayanmayan, onu göz ardı eden bütün politikalar ne kadar tumturaklı laflarla bezenseler bile ‘Yeşil’’ olamazlar. Bunu ‘’ilkelerimizi’’ gerçek yaşamda test ederek görebiliriz ,veya görmemiz gerekir. Zaten ilkelerimizi doğanın bilgeliğinden ödünç aldığımız için gerçeğin dışına çıkmamız ihtimali zayıftır, doğa bizi dışlar o zaman. Diğer birçok çevrenin ve partinin başına gelen de az çok budur. Ancak bu anlamda doğayı ve dünyayı ne ölçüde algılayabildiğimiz de bizim başkalarından farklılıklarımızı oluşturur. İyidir ve hoştur bu durum. Hepimizi özgür kılar.Yeşiller bunun için vardır biraz.
Gerçek nerede duruyor?
Tam da bu nedenle herkesin hemfikir olduğu bir Yeşil Politikadan söz etmek olanaksızlaşır. Özgür bireylerin özgür düşünceleriyle yukarıdaki avantajın bir anda değişip bizi atomize etmesi riski ortaya çıkar. Burada böyle bir tehlikeden sözedilebilir. Ama olsun, bu da oyunun kurallarından biridir. İlkeler de burada işe yarar. ‘Gerçek’ karşısında sınanmışlardır çünkü. Şüphemiz olursa, endişelenirsek başka doğru sözcükler de bulabiliriz eskinin yerine. Daha önce defalarca yaptığımız gibi. Çünkü bizim ezberlerimiz yok, gerçeklerimiz var, doğanın bilgisi -dünyanın sesi var duyduğumuz.
Bu yüzden dünyanın gördüğü en büyük suç olan şavaşa karşıyız. Şiddetin her türüne karşıyız. Şiddetin siyaset aracı olarak manipüle edilmesine karşı gözümüz açık, zihnimiz yanıltmalara karşı aşılıdır. Yeşiller insan özgürlüğünün ve demokrasinin önündeki en büyük engel olarak gördüğü militarizme karşı sivilleşmeyi, yaşamın ve doğanın baş düşmanı olan ve tümüyle reddedilmedikçe asla yok edilemeyecek olan savaşa karşı koşulsuz barışı ve silahsızlanmayı savunur.
Geç kalmadan
Bu politika savaşı üreten odaklara ve organizasyonlara mesafeli olmayı ve deşifre etmeyi gerektirir. Ama silahı elinde bulunduranın başka güçleri de kontrol ettiğini ve silahın aslında şiddetin yalnızca son aşaması, sonucu olduğu gerçeğini göz ardı etmeden. Ara süreçlerde müdahale etmemek, gelişmeleri zamanında görememek , bazen uzaktan bakmak bizi de şiddetin bir parçası yapabilir .Hiç istemesek bile, Suriye savaşını kurgulayanların, ’savaş karşıtları’ nın tutumunu, hele Irak savaşındaki güçlü ve sonuç alıcı mücadelesini göz önüne alarak bu defa buna göre de hazırlandıklarını görmemek mümkün mü? Bizden en az bir adım önde olduklarını bilmemiz gerekir. Daha hesaplı ve planlılar. Bizi, savaş karşıtlarını çoktan başlamış olan savaşın kendisiyle pasifize etmiş durumdalar. Kirli savaşları uzun süredir vizyondadır. Bugün gördüklerimiz fırtınanın kendisidir. Yıkım yakındır.
Evet geç kalmış durumdayız. Yarattıkları diktatörlerle, şeytanlaştırdıkları figürlerle bizim tutum almamızı engellediler ve uyuşturdular. Gerçek savaş ittifakını , kirli oyunlarını bizden uzun süre gizlemeyi başardıklarını itiraf etmeliyiz. Tam da bu nedenle şu an Irak savaşındaki güçlü savaş karşıtı hareketin bir tekrarının oluşması çok mümkün görünmüyor. Üzüntüm biraz da bundandır.
Umarım yanılırım.
Gazihan Çağlar