Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Sorumluluk

0

Ortak kültürümüzden sevdiğim bir deyiş vardır: “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu”. Hz. Ömer’e de bir kaç Osmanlı Padişahı’na da atfedildiğini ifade edilse de sözün sahibi Mehmet Akif Ersoy.

Ne zaman sorumluluktan kaçmak için kıvranan birilerini görsem aklıma bu söz gelir. Kendisi yıllardır iktidarda değilmiş gibi hala suçluyu başka yerde arayanlar için söylenmiş bu söz, 6 Şubat Depremleri’nden sonra tam da yerini buldu. Ekranlarda sorumluluk almayan, doğrudan olmasa da cümle içlerinde sorumluluğu kabine arkadaşına atan, esas sorumluluğun kimde olduğunu bildiği halde onu suçlayamadığı için yardımcısına okları çeviren bakanlar dolu. On binlerce kişinin hayatını kaybettiği, neredeyse yıkılan her yapının bir suç mahalli olduğu 11 ilde bir sorumlu, bir suçlu yok.

‘Olası başarı kiminse, sorumluluk da ondadır’

Bir zihin jimnastiği yapalım ve şöyle düşünelim: 1999 Gölcük Depremi olmuş ve ülke vergisiyle, yasal düzenlemeleri ile bir takım önlemler almaya başlamıştı. Deprem ve arkasından gelen ekonomik kriz mevcut hükümeti barajın altına itti ve AKP‘yi iktidar yaptı. (Fantezi kısmı şimdi başlıyor) AKP de yapılması gereken her şeyi yaptı. Deprem vergilerini doğru yerlere harcadı. İmar afları çıkarmadı. İstanbul‘da rantın değil tehlikenin büyük olduğu yerlerde yenileme yaptı. Deprem toplanma alanlarını “kupon arazi” olarak görmedi ve deprem için korudu. Ve elbette bunları sadece İstanbul için değil tüm Türkiye için yaptı. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli depremler meydana geldi. Alınan önlemler sayesinde çok az kişi zarar gördü. Can kaybı minimum düzeyde tutulabildi.

Bugün ne konuşuyor olurduk?

AKP’nin ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan‘ın başarısını konuşuyor olurduk. 100 yıllık bir cumhuriyette 20 yıl hiç de azımsanacak bir süre değildir. Bu yüzden de başarıyı sadece Erdoğan’a ve yönetimine verebilirdik.

Fakat öyle olmadı! Yerle bir olan şehirler, resmî rakamlara göre on binlerce ölü, 11 yıldır çürük olduğu bilinmesine rağmen çalışmaya devam eden hastaneler, kolonları kesilen ve görmezden gelinen binalar… Liste çok uzun. O zaman esas sorumuza gelelim: Zihin jimnastiği sonucundaki başarıda sahne ışıkları kimi gösterecekse; bu korkunç durumda da ışıklar onu gösteriyor.

Sorumlu bellidir. 100 yıllık bir cumhuriyette 20 yıl hiç de azımsanacak bir süre değildir. Sorumlu bakanlar sırayla çıkıp 6 Şubat günü, gün ağarırken her şeyin hazır olduğunu söyleyerek lafı bir noktaya getiriyorlar. Onların sözüne inanmamız için de bir sebep yok ama bu iktidar içindeki çatlağı iyi okumak gerek. Hepsinin ağzında bir Fuat Oktay ismi. Recep Tayyip Erdoğan diyemeyen, Fuat Oktay diyor. Çünkü aslında onlar da biliyor eğer başarı olsaydı bir kişinin olacaktı. Başarısızlık da bir kişinin!

Tüm yollar Roma’ya çıkıyor

Başa dönelim. Türkiye ucube bir sistemle yönetiliyor. Her karar için bir kişinin ağzına bakılıyor. Tüm yolların Roma‘ya çıktığı gibi, tüm kararlar da Cumhurbaşkanı’ndan geçiyor. İşte o yüzden Mehmet Akif’in şiirindeki dizede geçen Ömer bugün Cumhurbaşkanıdır.

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu” diyorsak ve bu adalet, sorumluluk alma, karar verme fikri sahiplenilen bir kültürde varsa, o zaman tartışılacak bir şey yoktur. Yıkılan her bina için, hayatını kaybeden her insan için, ada-i ilahiyi bilemem, ama hukukun hesabını sorması gerekir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.