Dış Köşe

Sol yanım – Sennur Baybuğa

0

Memleketten tabi bu kadar uzak olunca neler olup bittiğine de takip edemiyormuş insan hakkaten. Bizi boğan şeyin bizzat o sokaklarda aldığımız ağır hava olduğunu anladım. Buranın sokaklarında kimse bizim tüm dünya sandığımız o coğrafyanın farkında bile değil.

Ama biz ne kadar dolaşırsak dolaşalım hayatı hepimize karanlık kılan o ülkeye döneceğiz, o ağır havada nefes alacağız tekrar.

Hamaseti iktidardan öğrendiğinden en ufak bir şüphemin olmadığı muhalefetimiz, benim asıl dert alanım olan sol, geçen hafta kimin ne niyetle çıkardığı bilinmez kendini aradığı bir canlı yayına çıktı büyük abileri temsiliyle. Kimin kendine ne ad takacağına ben karar veremem elbette ama görünen köy de kılavuz istemez. Bu ülkede doğmuş, büyümüş, eğitim almış, diline çevrilmiş kitapları okumaya çalışıp kendine solda yer arayan tüm gençler için en çok kendi gençliğim için ne kadar yazıklandım anlatamam. Evet, bize solu bu adamlar tarif ettiler ve bunu da yutturdular, ona göre bizi bir kalıba sokup solcu olduğumuza da uzun zaman inandırdılar. Çıkar kavgasının orta yerinde, yediğimiz tüm sopalarla da kendilerine benzeyen iktidara muhalif olduğumuzu sandırdılar. Karşımıza aldığımız sistemden çok, her daim hükümetler olduğu sürece işimiz çok kolaydı, meclisteki herhangi bir muhalefet partisinden dilde keskin belki ama özünde farklı hiç birşey demeden ve yapmadan yıllarca kendi solumuzla mutlu mesut yaşadık.

Cumhuriyeti kuran kadroları bir yere göre ilerici bulup yapıştık yakasına, Ermenilere, Kürdlere hatta Alevilere ne yaptığını sormadık bile. Laik ve solcuyduk.

Sonra cumhuriyeti kuran muhafazakar kadroların, saçı başı açtırıp harfleri değiştirmesinin ilerici yanına hayran olup kalabalıkça bir insan topluluğuna kulak kapatarak seksen yıl yürüdük kendi kendimizle, o yığına halk demeye bile tenezzül buyurmadan. Bunlara söz söylemeyi başarıp mecliste hükümet kuran her partiye sadece gerici ve sağcı diyerek yolumuzda bildiğimiz türkülerle yürüdük. Ne bir kişi daha katabildik yanımıza ne de halk olabildik. Üreten olamadık, çalışanı, üreteni sağa kaptırdık.

Çekilen acılar yaşanan işkenceler, zindanlar ve ölümler için yeter de artarken iktidara, acı türkülerimiz ve cenazelerimizin sadece kendimiz olduğunu yaşadığımız zamanlarımız oldu, sol artık acı ve ölüm demek oldu, gülmekten eğlenceden uzak bir sol yarattık başımıza. Bizden daha hızla modernleşen halka da çarptık bu arada tabi.

Gençliğimin başladığı yıllarda uzak bir coğrafyada fındık fıstık yer gibi öldürülen sesi, taa bize kadar ulaşan bir halkı tekrar hayretle izlemeye başladık. Dilimizi konuşmayan, konuşmadığı için öldürülen, modernleşemeyen, Atatürk’ten de ürken bir halk asit kuyularındaki kemiklerinden bir hayat örmeye başlamış, orada bizden daha cesurca ölüp, aymazca çoğalan bir halkı tekrar gördük.

Bize inat ve bizden izin almadan direndiler ve bize rağmen çoğalarak büyümekle kalmayıp, Ortadoğu denen cehennemin orta yerinde bir başka katiller ordusunu kadın erkek demeden silip süpürdüler bir avuç toprak parçalarından.

Ve yine ne yaptık, kendi kahraman askerimizi kırk yıldır uzaktan izleyen biz; Devlete ve devleti kuran kadrolara hala biat eden, çoğu aslında o olan zihnimizle ve utanmadan hala solcu olduğumuzu söyleyerek ve kendimiz dahil herkesi kandırdığımızdan emin, kıskanç ve milliyetçilikten başka birşey olamamış halimizle, Lenin bizi rezil etmeyecek olsa, başkaldırmanın ve ölmenin ne olduğunu tüm dünyaya anlatan bu insanlara, Kürdlere burun kıvırarak, bu coğrafyada onlardan bahsetmeden, ölümlerini lanetlemeden insan yolu alınabilirmiş gibi, sol, Türk, Kürd ayrımı yaparak bu ülkede solcu olduğunu sanarak, ezik ve suçlu ruhlarımızı yine kelimelerle süs süs edip, tv’lerde arzı endam ettik.

Solum benim hep acıyan tarafım, sana bana rağmen akan bir nehir var bu ülkede ne güzel ki.

 

Sennur Baybuğa – basnews

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.