Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Show must be gone!

0

Yıllardır ülke ormanlarının durumu ile ilgili pembe masalların anlatıldığı bir şov sürüp gidiyor. Bu masallarda orman alanlarımızın arttığı anlatılıyor, yapılan ağaçlandırmalar allandırılıp pullandırılıyordu. Buna karşılık ben ve benim gibi düşünen bazı ormancı meslektaşlarım durumun hiç de gösterilmeye çalışıldığı gibi olmadığını anlatmaya çalışıyorduk.

Orman alanlarının ülkenin her yanında değil yalnızca nüfusun azaldığı, arazi rantının olmadığı yerlerde arttığını, buna karşılık İstanbul, İzmir, Antalya gibi arazi rantının yüksek olduğu illerde ise orman alanlarının azaldığını devletin resmi rakamları ile ortaya koyuyorduk. Dahası, kağıt üzerinde, bir envanter bilgisi olarak gerçekleşen orman alanı artışının ormanların niteliğinde bir artış anlamına gelmediğini, orman alanlarında yapılmasına izin verilen maden arama ve çıkarma başta olmak üzere pek çok projenin ormanları paramparça ettiğini ve bu parçalanmanın ormanların ekolojik işlevleri yönünden telafisi olanaksız zararlar oluşturduğunu anlatmaya çalışıyorduk.

Ne var ki, biz ne dersek diyelim, bizi kendilerince bazı etiketlerle ötekileştirmiş olan büyük bir kitle söylediklerimize kulaklarını tıkıyor ve pembe masalları dinleyip uyumaya devam ediyordu. Tam bu sırada öyle bir şey oldu ki…

Şapka düştü, kel göründü

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) kısa bir süre önce Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2019 Türkiye Raporu (SOY 2019)’nu yayımladı.[1] Bu rapor, detayları çok teknik olduğu için burada açıklama gereği duymadığım ve uluslararası süreçlerde belirlenmiş olan bazı kriter ve göstergelerin ülke koşullarına uyarlanmış haline göre orman alanlarının sürdürebilirliğini ortaya koymaya çalışıyor. Bu raporun benzeri 2008 yılında da yayımlanmıştı.[2] İşte, SOY 2019 raporunda ormanların parçalara ayrılması[3] ile ilgili öyle sayılar ve açıklamalar var ki, bizim yıllardır söylediklerimizin ispatı niteliğinde. Gelin, isterseniz açıklamaya her iki rapordan aldığım verilerle hazırladığım aşağıdaki tabloyu inceleyerek başlayalım:

Rahatlıkla görülebileceği üzere 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 11 yılda yaklaşık 55 binden 120 bine çıkmış, yani %118 oranında artmış. Oysa daha büyük orman parçalarından 10-99 hektar aralığındaki orman parçalarının sayısı %11, 100 hektardan büyük orman parçalarının sayısı ise, ne yazık ki %32 azalmış.

Bu sayıların anlamı şudur: Türkiye’de ormanlar küçük küçük parçalara bölünüyor. Yani, büyük ve ekolojik dengeleri güçlü orman parçaları küçük ağaçlık alanlara dönüşüyor; ekosistemin bütünlüğü açısından pek çok özelliğini kaybediyor. Büyük ormanların küçük parçalara bölünmesinin yarattığı olumsuzluklar ve riskler sanmayın ki benim yorumum. Bunlar bilimsel gerçekler ve SOY 2019 raporunda da bütün çıplaklığı ile yer alıyor. Rapordan birkaç pasajı, noktasına virgülüne dokunmadan aşağıda aktarıyorum:

“Ormanın parçalanması, habitat konfigürasyonunun değiştirilmesini, orman alanı ve bağlantı kaybını, orman parçalarının artan izolasyonunu ve orman parçası kenarları boyunca insan arazi kullanımlarına daha fazla maruz kalmayı birlikte getirir. Orman parçalanması, habitatlar ve orman ekosistem hizmetleri üzerindeki etkileriyle geri kalan orman parçalarının yapısında ve işlevlerinde uzun vadeli değişiklikler başlatır.” (s. 89)

“Parçalanma, genden ekosistem düzeyine kadar hemen hemen tüm ekolojik süreçleri etkiler ve bitki ve hayvan popülasyonunun bileşimini ve dinamiklerini etkiler. Ayrıca hayvancılık ve vahşi yaşam arasındaki etkileşimi ve buna bağlı hastalık bulaşma riskini artırabilir.” (s. 90)

“Orman parçalanması çoğunlukla türün zenginliği ve besin tutulmasını da azaltır, trofik dinamikleri etkiler ve daha izole parçalarda hayvanların hareketini değiştirir. Orman parça boyutunun azaltılması ve parça izolasyonundaki artışın, kuşların, memelilerin, böceklerin ve bitkilerin bolluğunu yüzde 20 ila 75 oranında azalttığı, tohum yayılımı ve dolayısıyla orman yapısı gibi ekolojik işlevleri etkilediği ve aynı zamanda ekosistemde bir azalmaya katkıda bulunduğunu göstermiştir.” (s. 90)

Peki, orman neden parçalanır? Diğer bir söyleyişle, orman kendi kendine parçalanır mı? Elbette hayır. Ormanlar dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanlar tarafından parçalanmaktadır. Nasıl? Bunun yanıtını da rapor veriyor. Yine harfi harfine aktarıyorum:

“Ülkemizde son yıllarda hızlandırılan otoyol, enerji nakil hatları ve su yolu inşasındaki çalışmaların orman parçalılığının devam etmesinde önemli rolü olduğu değerlendirilmektedir.” (s.90).

Neden ‘Show must be gone’

Çünkü ormanlarımız yalnızca parçalanma sorunu ile karşı karşıya değil. Aşırı odun üretimini odağına alan ve diğer her şeyi arka plana iten anlayışı, korunan alan yönetimindeki yanlışlık ve aksaklıkları, personel politikasının her geçen gün artan problemlerini, orman yangınlarını, orman işçiliği sorunlarını ve saymakla bitmeyecek diğer pek çok başlığı alt alta koyduğumuzda, açıkça görünen o ki ormanlarımız ve ormancılığımızın durumu hiç de parlak değil. “Şu kadar fidanı toprakla buluşturduk” çuvalına  boyu giderek uzayan ağılı mızrak sığmıyor artık.

Bu konuda söylenecek çok söz var daha. Gündemden fırsat buldukça yeni verilerle konuyu işlemeye devam edeceğim diyerek, şimdilik bir virgül koyuyorum. Kaldığımız yerden devam etmek üzere…

*

[1] Rapora şuradan ulaşılabilir: 

[2] 2008 raporu için tıklayın

[3] Ormanların parçalara ayrılması, orman olmayan alanlarla birbirinden ayrılmış, ekolojik bütünlüğü bozulmuş orman parçalarının sayısını ve alanını ifade eder.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.