Yeşeriyorum

Savaşın en büyük mağlubu kadınlar: Irak Savaşı üzerine düşünceler – Patricia Hynes

0

Aralık ayının üçüncü haftasında, Amerika ve Irak’taki kadınların hayatlarını derinden etkileyen bir dizi olay gerçekleşti.

Sözünü ettiğimiz hafta, Irak’taki son Amerikan birlikleri de ülkeden çekildiler.  Bu sade bir biçimde gerçekleşti: güvenliği artırılmış betonarme bir bahçede, Amerikan bayrağı katlanırken,  küçük bir orkestra müzik çalıyordu.  Savunma Bakanı Leon Panetta, ödenen bedelin yüksekliğine rağmen, ABD işgalinin bağımsız, özgür ve egemen bir Irak Devletine hayat verdiğini belirtti. Irak cumhurbaşkanı Maliki törene katılmadı.

Bu sessiz sedasız vedaya karşın, eve dönen birlikler Fort Bragg’da Başkan Obama tarafından şaşalı, Amerikan tarzı bir törenle karşılandı. Bu savaş, ‘Amerikan askeri tarihindeki en sıra dışı bölümlerden biri’. ‘Hiç tanışmadıkları insanlar’ için bu kadar çok şey feda etmiş olan askerler, ‘biz Amerikalıları özel yapan şeyin’ bir parçası. Doğal kaynaklar ve toprak için savaşa giden diğer imparatorlukların aksine, biz bunu ‘doğru’ olduğu için yapıyoruz.

Aynı hafta, OWFI (Irak’ta Kadın Özgürlüğü Derneği) kurucu başkanı Yanar Mohammed, kendisiyle yapılan bir görüşmede, Amerikan işgali sona ererken Irak’taki durumu değerlendirdi. Irak şehirlerini tarif ederken, yıkık binalardan, kırık sokaklardan, gelip giden elektrik akımından ve sağlık açısından güvenli olmayan içme suyundan bahsetti. Ona göre Irak’ın yüzde 99’u fakirlerden, yüzde 1’i ise Yeşil Bölge’de yaşayan zenginlerden oluşuyordu. Ülke petrol kaynaklarını çokuluslu şirketlere devreden, dünyadaki en yolsuz hükümetin varlığı altında eziliyordu.

Bu savaşın ‘en büyük kaybedeni kadınlar’ dedi Mohammed. Özgürlükten, sosyal güvenceden ve fırsatlardan yoksun durumdalar. Üstelik giderek artan bir cinsel terörle karşı karşıyalar.  Mohammed’in derneği Irak’taki dul, kaçırılan ve öldürülen, kadın tacirlerinin eline düşen kadınların içler açısı durumunu ve bu durumun yaygınlığını ortaya koyan oldukça riskli ve kapsamlı araştırmalar yaptı. Irak’ta yaşayan 1 ila 2 milyon dul kadından yüzde 15’i ekonomik açmazlardan ve tek başlarına olmanın yol açtığı aşırı güvensizlikten kurtulmak için geçici evlilik yapmaya yöneliyor.

OWFI bundan önce, 2006 yılına kadar geçen sürede Bağdat’ta genelevlerde, iş yerlerinde ve gizli köşelerde fuhuş yapan kadınların sayısında bir patlama yaşandığını tespit etmişti. Üstü kapalı yürütülen son araştırmalar, kadınları ülkenin tüm eyaletlerindeki Irak’lı erkeklere, Amerikan askerlerine ve komşu ülkelere pazarlayan bir kadın ticaretinin varlığını ortaya koydu. Kadınlar için, Irak’ta demokrasi yerle bir olmuştu.

Irak’ta görev yapan kadın Amerikan askerleri de kaybedenler arasında. Neredeyse 2 yüz bin kadın asker, erkeklerle eşit derecede tehlikeli koşullarda hizmet verdiler. Sıcak çatışmaya girmeseler de, otomatik silahlarla sokaklarda kontrole çıktılar, araçların üzerinde topçu olarak görev yaptılar, patlayıcıları etkisiz hale getirdiler, bombalarla dolu sokaklarda araç sürdüler, ölü ve yararlıları çatışma bölgelerinden kurtardılar. Bunlar yetmezmiş gibi, kendilerini ikinci, daha yıkıcı bir savaşın içinde buldular: askeri üslerde sürüp giden gizli bir savunma savaşı. Bir kadın askerin durumu şöyle açıkladı: ‘Ordu’da görev yapan bir kadın olduğun için, onlarla seks yapmaya mecbur olduğunu düşünüyorlar’. Askeri üslerde tecavüze direnmenin bedeli genellikle savaş alanında ödeniyor: sonu gelmez cinsel tacizler, cezalandırmak için verilen yüksek riskli görevler ve arkanızın kollanmadığına dair o korkunç hissiyat.

Aktif görevde bulunan her üç kadından birisi tecavüze uğruyor: neredeyse hepsi sürekli cinsel tacize maruz kalıyor. Boston Savaş Gazileri Kurumunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) konusunda araştırmalar yapan psikiyatr Patricia Resick’e göre,  cinsel travma TSSB için çatışmadan veya genelde erkeklerin yaşadığı tip travmalardan daha belirgin bir risk faktörü. Resick ekliyor: ‘çatışma travmalarının aksine cinsel travmaların sorumlusu, kişiyle bağ kurması ve onu koruması, kollaması gereken insanlar. Hayatını teslim ettiği bu insanlar tarafından ihanete uğramak, kişinin yaşadığı acıyı daha da derinleştiriyor.’

Aynı hafta bir başka önemli olay daha oldu. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, bizzat dışişleri bakanı Hilary Clinton tarafından desteklenen Kadınlar, Barış ve Güvenlik konulu Ulusal Hareket Planı’nı yayınladı.  Ulusal Hareket Planı, ABD politikalarını, kadınların çatışmaların çözümüne ve barış süreçlerine tam olarak dahil edilmesini öngören Birleşmiş Milletler kararları ile uyumlu hale getiriyor. Planın amacı, ABD’nin diplomatik, askeri ve ekonomik anlamda aktif olduğu ülkelerde izlediği politikaları değerlendirirken, bu politikaların kadınlar üzerindeki etkilerini de göz önünde bulundurmak. Bu planın örneklerinden bir tanesi, tecavüz ve cinsel şiddete ilişkin yasal cezaları sıkılaştırarak çatışma bölgelerinde yaşayan kadın ve kızların güvenliğini artırmak olabilir.

Trajik bir biçimde, Irak’ta izlediğimiz diplomasi ve savunma politikaları bunun tam tersi bir durum yarattı: neredeyse 2 milyon kadın meteliksiz,  Basra’da köktendinci birlikler tarafından toplu halde öldürülüyorlar, binlercesi kadın tacirleri tarafından fuhuşa zorlanıyor.  Kadınları yasal olarak erkeklerin yarısına, sosyal olarak ise erkeklerin dörtte birine eşit kabul eden yerel şeriat kanunları, yeni anayasaya dahil edilmiş durumda. Yine aynı savaş, yüz binlerce Amerikalı kadını, asker meslektaşlarının yol açtığı cinsel travmalar yüzünden fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak sakat bıraktı.

Kadınlar yalnız Irak’ta değil, dünyanın her yerinde kendini bilmez askeri politikalarımızın en büyük mağlupları. Bunu açıkça dile getirme cesaretini göstermek, Kadınlar, Barış ve Güvenlik konulu Ulusal Hareket Planı’na gerçek bir içerik ve tutarlılık kazandıracaktır.

CommonDreams.org (27 Aralık 2011)

Çeviren: Tuğçe Tuğran – Yeşil Gazete

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.