ManşetHafta SonuKöşe YazılarıYazarlar

Plastik kirliliğinin Paris Anlaşması: Nairobi Sözleşmesi

0

Geçen hafta Kenya’nın Nairobi kentinde toplanan Birleşmiş Milletler üye devletleri, plastik kirliliğinin ana nedeni olan plastik üretimini de kapsayacak şekilde olan ve yasal yaptırımları olan bir anlaşmanın hazırlanması için fikir birliğine vardıkları bir sözleşme yayınladılar. Plastik ve yarattığı sorunlar açısından tarihi nitelikte olan bu karar için “plastiğin Paris Anlaşması” denilebilir. Artık bu karar bir dönüm noktası olarak kabul edilecek ve bundan sonra yapılacaklar için de önemli bir referans noktası olacaktır. İşte bu yüzden plastik endüstrisi ve onların lobileri bu anlaşmanın imzalanmaması ve hatta ölü doğması için ciddi girişimlerde bulunmuş ancak başarılı olamamışlardır. Olsaydılar bugün bu konuyu bu şekilde konuşmuyor olacaktık.

Plastik için neden yasal yaptırımları olan küresel bir anlaşmaya ihtiyaç duyduğumuzu bu köşede yazdığım yazıları okuyarak anlamanız mümkün. Çünkü geri dönüşüm kandırmacasıyla körüklenen plastik tüketimi sonucu her yıl milyonlarca ton plastik denizel ortamlara akıyor. 1950 ile 2017 yılları arasında üretilen tahmini 9,2 milyar ton plastiğin yaklaşık 7 milyarı artık çöp ve bu çöpün de yaklaşık %75’i ya çöplüklerde ya da karasal ve sucul ortamlarda kirlilik yaratıyor.

Yani hayatımızı kolaylaştırıyor iddiasıyla her türlü alanda kullanılan plastik dünyanın başına bela olmuş vaziyette. Ayrıca bu bela gün geçtikçe daha da büyüyor. Artık plastik kirliliği bir salgın haline geldi ve tedavi için gerekli olan yasal yaptırımı olacak küresel anlaşmaya oldukça yaklaştık diyebilirim.

Kararı imzalayanlar arasında Türkiye de var. Ancak Türkiye Paris Anlaşması’nda olduğu gibi bir çelişki içerisinde. Bir yandan karbon net sıfır deyip diğer yandan kömüre yatırım yapılması gibi bir durum plastik için de geçerli. Bir yandan plastik üretiminin sınırlandırılmasından bahseden bir anlaşmaya taraf olup diğer taraftan da Ceyhan’da Yumurtalık’ta, Erzin’de ya da memleketin bir başka köşesinde, kimyasal zehir saçan plastik ham madde üreten zehir fabrikalarının açılması için yapılan yatırımlara son hız devam ediyor. Öyle ki Çukurova bir nevi “zehirova” olma yolunda son hız ilerliyor. Bu durum hem yerel tarım üreticisini, hem de Türkiye’nin önemli bir ihracat kalemi olan tarımsal ürünleri tehdit ediyor.

Türkiye’nin bu sefer kaçacak fazla alanı yok

Yani bir yandan 3-5 üretici milyon dolarlar kazanırken diğer taraftan binlerce tarımsal üretici uzun vadede oldukça sıkıntılı bir duruma sokuluyor. Çünkü bu kadar petrokimya, geri dönüşüm, polyester ya da asit fabrikasının çepeçevre sardığı alanda yetiştirilen tarımsal ürünler ne yazık ki bu zehirli üretimin etkilerini de taşımak zorunda kalacak. Bölgede plastik sevdası yüzünden tarımsal üretim ciddi bir tehdit altında. Üstelik tarımsal alanda plastik kullanımına dönük yapılan yönlendirmeler de (plastik örtü altı yetiştiriciliği, tek kullanımlık damla sulama boruları vb.) önemli bir kirlilik kaynağı. Tüm bu etmenleri bir araya getirince, toplanmayan, toplansa bile işe yaramayan bir malzemeye kurban edilen gıda tedarik zinciri ile karşılaşıyoruz.

Dolayısıyla BM devletleri tarafından imzalanan bu yeni anlaşma ile bu ekokırım faaliyetlerinin de iki kere düşünülmesi durumu söz konusu olacak. Ancak tabii ki bunun için güçlü bir irade lazım. Bu iradenin olup olmadığını zaman içinde daha net anlayacağız. Ayrıca Paris İklim Anlaşması’ndaki ana argüman olan “biz o kadar karbon salmıyoruz” argümanı plastik için geçerli değil, çünkü gerçekten de çok fazla plastik üretiyoruz. Avrupa’nın ikincisi dünyanın da ilk 10 en fazla plastik üreten ülkesiyiz. Dolayısıyla bu sefer kaçacak pek bir alan yok gibi.

BM’nin Nairobi Sözleşmesi plastik çöp ticaretine de ciddi sınırlamalar getirebilir. Ancak bu durum için yasal yaptırım ve plastik çöpün dolaşımının net çizgilerin olması şart. Aksi takdirde çöpe ham madde muamelesi yapan uyanık çöp tüccarlarının suyuna gidilmeye devam edilirse iş içinden daha da çıkılmaz hale gelebilir. Sonuç olarak BM üye devletleri tarafından kabul edilen anlaşma tarihi öneme sahip olmakla birlikte henüz başlangıç. Asıl mücadele bundan sonra başlıyor. Artık tüm yeni plastik yatırımlarının rafa kaldırılması ve bu alanda fütursuzca yatırım yapılmasının zorlaştırılmasının zamanı. Ancak bu da ancak ciddi bir kamuoyu baskısıyla mümkün olabilir.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.