ManşetKöşe YazılarıYazarlar

Pek fazla beklemedik!

0

Yeni yılın ilk günlerinde kamuoyuna yansıyan üç haber 2022 yılında da çevre sömürüsünün tüm hızıyla, hatta önceki yıllara oranla daha da artarak devam edeceğini gösterdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının kararlarıyla gündeme gelen ilk iki proje İzmir ile ilgiliydi. Üçüncü haber ise Aydın’dan geldi. Yeni yılın ilk günleriyle birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Maden Tetkik Arama (MTA)  tarafından bölgede siyanür liçi ile altın madenciliğinin önünü açacak çalışmalar başlatılmıştı.

İlk karar İzmir’in ağır çevre sorunlarıyla boğuşan ilçesi Aliağa ile ilgiliydi. İlçede tam 105 bin metrekare tarım alanı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yeni yılın ilk günlerinde kamuoyuna yansıyan kararı ile yapılaşmaya açıldı. Samurlu mahallesinde bulunan bu alanda bakanlığının kararına göre TOKİ 766 konut ve 16 dükkân yapacak. Proje için yayınlanan ÇED raporunda ‘Projenin yapılacağı alanın niteliği 259 ve 267 parseller tarla, 268 parsel tarla ve bağ, 959 parsel ham toprak olarak nitelendirilmiştir. Mevcut durumda projenin gerçekleştirileceği alan boş olup en yakın kullanım olarak proje sınırı itibariyle meskenler yer almaktadır’ ifadeleri yer alıyor. Kabul edilen planlara göre tarım alanları üzerinde beş kat yapılaşma olacak.

Taşocağı Urla’da ormanlık alanda ve 1. derece arkeolojik sit alanına sadece 10 metre uzaklıkta.

Bakanlığın ikinci kararı ise daha da inanılmaz bir çevre katliamının önünü açıyor. Doğal güzellikleri ile tanınan İzmir’in tarihi ve turistik ilçesi Urla’da, ormanın ortasında ve arkeolojik sit alanının hemen yanında 70 hektarlık bir alan üzerinde taş ocağı izni verilmek isteniyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Zeytinler Mahallesi’nde 70,41 hektarlık ruhsat alanının 25,09 hektarlık bölümünde yıllık 800 bin ton kapasiteli ‘kalker ocağı ile kırma ve eleme tesisi’ kurulması için gerekli ÇED sürecini 12 Ocak’ta başlatmış.  Başvuru formunda faaliyetler sırasında günlük 5013 kg patlayıcı da kullanılacağı da belirtiliyor. Düşünebiliyor musunuz; ormanlık bir alanın ortasında ve 1. derece arkeolojik sit alanına 10 metre mesafede patlayıcı madde kullanarak taş ocağı işletilmesine izin verilecek !.. Üstelik bölge özellikle yaz aylarında turizm nedeniyle nüfus hareketlerinin çok fazla olduğu ve çok sayıda yazlık konut ve turistik tesisin yer aldığı bir alan…

Mücadele devam ediyor

Aydın’dan gelen ve Germencik ilçesinin Dağyeniköy yakınlarında MTA tarafından başlatılan sondajlar ise bölge halkının sert tepkisi ve fedakârca direnişi sayesinde şimdilik durduruldu. Köy meydanında toplanan Dağyeniköylüler sondaj alanına yürüdüler ve jandarma barikatını da aşarak sondaj çalışmalarını engellediler. Şimdilik bölgedeki sondajlara son verildi ama bölge için tehlike tamamen geçmiş değil.

Dağyeniköylüler madencilere karşı yeni yılın ilk günlerine topraklarını savunarak girdiler (Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel)

Yeni yılın ilk günlerinde kamuoyuna yansıyan bu üç haber bile önümüzdeki günlerin yeni çevre talanı dalgasına gebe olduğunu, geçen yıllardan daha fazla doğal kaynaklara el konmak isteneceğini bize gösteriyor. Yapılmak istenen yarımada talanına, kent merkezinin tamamen gökdelenlere teslim eden ve Kültürpark’ı yapılaşmaya açan imar plan düzenlemelerine karşı bilimsel ve hukuksal mücadelelerini sürdüren İzmirlilerin önüne, 2022 yılında da çok sayıda yeni çevre talanı dosyalarının çıkacağı, yeni yılın ilk günlerinden itibaren belli oldu. Aydınlıları da aynı sorun bekliyor. Yıllardır incirini, pamuğunu, üzümünü uygun yer seçimi yapılmayan ve daha çok para kazanmak uğruna gerekli teknolojilerle işletilmeyen jeotermal enerji santrallerine karşı savunan Aydınlılar 2022 yılının ilk günlerinde bir de topraklarını, sularını kirletecek, yeraltı sularını tüketecek siyanür liçi yöntemiyle yapılan madencilik talanıyla karşılaştılar. İnsanlarımız bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü talana karşı her şart altında toprağına, suyuna, havasına sahip çıkacağını yılın ilk günlerinde de ispatladı.

Fakat çevre sömürüsünü kesin çözüm yolunun, bu sömürünün temel nedeni olan kapitalist sistemi ve onun tüketim ilişkilerini sorgulamaktan geçtiğini hiç unutmamamız gerekiyor. Yoksa her yıl artan çevre katliamı dosyası ile ahtapotun kollarıyla mücadele eder gibi uğraşır dururuz.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.