Dış Köşe

Paydaşsız siyaset kaybeder – Serdar Akinan

0

Uludere’den haber geçerken aldığım tepkilere bakınca bu ülkenin nasıl bir zihni kopuş içinde olduğunu dehşetle gördüm. BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Hasan Cemal’e bir mektup yollamış. Ötekini anlamak için çabası olana bu tür derin acılarda ki paydaşlık yol gösterebilir.

O duygu dolu mektubun siyasi hesaplardan bağımsız kelimenin tam anlamıyla yürekten kopup gelen satırlar olduğunu biliyorum. Zira Ayla Akat Ata’yı, tıpkı diğer BDP’li vekiller gibi olaydan hemen sonra ölenlerin yakınlarının yanında nasıl içtenlikle durduklarına bizzat şahit oldum. İlk gün AKŞAM yazı işleri manşet için bana ne gördüğümü sorduklarında, ‘Cenazelere BDP sahip çıktı’ dedim. Gerçekten de Uludere Devlet Hastanesi’nde otopsiler yapılırken acıyı paylaşan onlardı. Bu vahim olayda ortaya atılan onca komplo teorisi bir yana; yaşananların AKP tarafından algılanışı ve tabiri caizse bu krizi yönetme süreçleri Kürt meselesinin özüne ne kadar uzak olduklarını bir kez daha gösterdi.

Bölgeyi yakından tanıyanlar açısından en basit sosyoekonomik gerçeklerine buradaki sosyal siyasal ilişki ağlarına bu denli yabancı olmaları beni gerçekten düşündürdü. AKP’nin Kürt meselesindeki zikzak politikası, konjoktürel savrulmaları ve kafa karışıklığının nedenini bu meseleye biraz, ‘bir köy var uzakta’ anlayışıyla yaklaşmalarından kaynaklandığını düşünüyorum.
Yerel seçimleri izlerken Diyarbakır Belediye Başkanlığı için AKP adayı Kudbettin Arzu’nun Baydemir’e karşı nasıl büyük bir farkla kazanacağını merkeze, sandığa birkaç gün kala bile, nasıl inançla anlatıldığını hatırlıyorum.

Bu vahim olayda da BDP, tabiri caizse, ne kadar süratle pozisyon aldıysa AKP tam bir akıl tutulması yaşadı. Demokrasi paketinden sivil militarist bir uca savrulan iktidarın devleti ilgilendiren bu vahim sorumlulukla ilgili hükümet sözcüsü veya ilgili bakan hatta başbakan yerine genel başkan yardımcısı üzerinden açıklama yapması ise akıl alacak gibi değildi.

Gülyazı Köyü’nde iş makinesi toplu mezarı kazarken yanıma yaklaşan bir köylü bakın ahalinin duygularına nasıl tercüman oldu:
‘Burada bizim kardeşlerimiz, çocuklarımız, yeğenlerimiz öldürüldü. Saatlerdir televizyonlarda tek kelime edilmedi. Bu ölenler nerede öldü? Kim bu insanlar? Başka bir ülkenin vatandaşları mı? Ailesine bakmak için, okul harçlığını çıkartmak için 50 milyon uğruna bu karlı dağları katırlarla aşan bu insanlara terörist muamelesi yapmak bizi nasıl yaralıyor biliyor musunuz? Biz her şeyin farkındayız. İyi bir şey olunca Sayın Başbakan çıkıp konuşmasını biliyor. Böyle bir durumda ekranlara çıkan yüzler belli. Kimse bize kardeşlikten, açılımdan, demokrasiden bahsetmesin. Alın size bölge gerçeği… Dağa çıkmıyoruz. Devletimizin yanındayız. Masum insanlar öldürülüyor ve burada devlet yok. Sus pus… Bu köy bunca yıl gaziler verdi… Mükafatımız bu mu olacaktı?’

Ayla Akat Ata’nın mektubundaki satırlar yukarıdaki isyan dolu sözlere nasıl bir ruh ile yaklaştıklarını nasıl bir duygudaşlık yaratabildiklerinin kanıtıdır.

Zira o satırların yazarı evladını kaybeden gözüyaşlı bir anneye sarılıp ağlarken aynı anda biri inen bir kalkan Sikorsky’ler devleti taşıyordu.

Paydaşlık kuramayan kaybeder. AKP bugün Güneydoğu’nun sokağıyla  paydaşlığını kaybetmiştir.

Akşam-02.01.2012

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.