Köşe Yazıları

Para Pul İşleri

0

Uzunca bir zaman süren ve partileşmeyi hedefleyen ”koordinasyon” yıllarından sonra Türkiye Yeşilleri partileşmeye karar verdi. Sanki önceden planlanmış gibi kırk kişilik bir kurucular kurulu oluşturuldu. Ve ardından olup bitenleri hem kamuoyunda hem de partinin yayınlarında hep birlikte gördük,  duyduk, okuduk… Eski güzel günlerdeki gibi ” hava bedava su bedava ” değildi, para lazımdı.

Paranın aramızda hiyerarşi yaratan bir araç haline gelmesini istemiyorduk

Koordinasyon günlerinde de ufak tefek ortak ihtiyaçlar ve dayanışma için aidat toplanırdı. Hatta herkesin aynı aidatı vermesi gerektiğini, hiç kimsenin diğerinden fazla ödeme yapmaması gerektiğini düşünen arkadaşlarımız vardı. Paranın aramızda hiyerarşi yaratan bir araç haline gelmesini istemiyorduk. Hem ülke gündeminde hem de günlük yaşamda etkin olmak için partileşmenin vazgeçilmez önemde bir araç olduğunu hepimiz biliyorduk. Tüm güçlüklerine rağmen ve özelliklede kendi adıma Kafka’nın Dava’sını anımsatan bürokratik sıkıntılarını yaşayarak bu günlere geldik. Dediğim gibi önce para lazımdı tüm kurucular biner TL ödeyerek bir havuz oluşturduk. Kimimiz peşin ödedik, kimimiz taksitle ödedik, bir kaç arkadaşımız ödeyemedi ama sonuçta ilk günlerde bizi oldukça rahatlatan bir bütçe oluşturmuştuk.Yeşil Evler kurup kendi kendine yaşar hale getirmek istiyorduk. Onlar için de benzer şekilde dayanışma havuzları oluşturduk. Ancak bu projelerde havuza sağlanan katkılar bin TL ile üç bin TL arasında değişti ve çok daha sınırlı sayıda ( üç beş kişi) destekçi tarafından sağlandı.

Eski güzel günler geride kaldı. Son tahlilde de sadece eski olduğu için güzel olan günlerdi. Değilse eski günlerde politik olarak kendimiz çalıp kendimiz oynuyorduk. Birileri bizi duysun diye çırpınıyorduk. Şimdiyse demokratik sistemin vazgeçilmez temel taşlarından biri olan siyasal partilerden birinin Türkiye Yeşiller Partisinin üyeleriyiz. Ülkemizde geçerli olan ve siyasal partiler yasası tarafından çizilen yasa ve yönetmeliklere tabiyiz.

Aidatlar ve yeşil ilkelere uygun bağışlar üstüne kuramadığımız bir mali yapıyla gidilecek yol ”yol” değildir.

Biliyorsunuz seçime katılıp belli bir oranda oy alamayan siyasal partilere devlet yardımı yapılmıyor. Siyasal partiler yasasına göre de aidatlar, bağışlar ile flama rozet satışı vb. etkinlikler dışında gelir elde etme olanakları da yok. Yerleşik siyasal partilerin çoğu da şu ya da bu sermaye grubuna sırtına dayayıp ayakta duruyor. Yine çoğu siyasal partide ödenmesi zorunlu olan aidatlar ”delege ağaları” tarafından ödenip oylar satın alınıyor. Yerleşik siyasal partilerin çoğunda  parti içi demokrasinin olmayışının en temel nedenlerinden biri de bu partilerin mali yapılarının su ya da bu sermaye grubuna bağımlı olusuyla, ”delege ağalığı”  düzenidir.

Oranın dünya olmadığı kesin ama dilerim hepimiz, ”para pul işleri mi? onlar önemsiz ayrıntılar! ” diyen sevgili dostların yaşadığı gezegende yaşarız. Demokrasiden, antikapitalizmden söz edip, kalem oynatan, emme ve lakin ceplerinde akrep olan yeşiller partisi üyeleri aidatlar ve yeşil ilkelere uygun bağışlar üstüne kuramadığımız bir mali yapıyla gidilecek yol ”yol” değildir.

Muhalif olduğumuz yerleşik düzen bizi ve ilkelerimizi hiç desteklemiyor.
Mevcut haliyle Yeşiller Partisinin mali yapısının şeffaflıkla ilgili bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Henüz o kadar büyümedik, biliyorsunuz her parti örgütünün bir gelir gider defteri ve resmi makbuzları var. Her dileyen üye kendi örgütünü denetleyebilir. Ayrıca partiden tamamen bağımsız bir mali müşavirimiz var. Özellikle teknik ve usul açısından bizi denetleyip danışmanlık hizmeti veriyor. Her siyasal parti gibi bizim partimiz de mali açıdan Anayasa mahkemesi tarafından her yıl denetleniyor.
Ama sanıyorum sorunu sosyolojik zeminlerde aramak lazım. Muhalif olduğumuz yerleşik düzen bizi ve ilkelerimizi hiç desteklemiyor. Yani mevcut düzen bizi ”satın almaya değer bir ihtiyaç” olarak tanımlasaydı, başka bir deyişle televizyonda reklamımız olsaydı, belki aidat ödemek için insanlar kapımızda kuyruk olurlardı. Görünen o ki ”farkında” olan bir azınlıkla yolumuza devam etmek durumundayız. Shakspeare’den bu yana iyiliğin ve kötülüğün bir arada olduğunu biliyoruz. O yüzden daha çok dayanışmak ve her şeye rağmen birbirimize daha çok güvenmek zorundayız.
Bu kadarını da beceremeyeceksek daha fazla uzatmadan topluca intihar edelim
”Zaten insan niye yaşar ki…”

You may also like

Comments

Comments are closed.