Ana Sayfa Blog Sayfa 5408

Macaristan’da çevre felaketi geliyorum dedi

Felaket bölgesinde zehirli kırmızı çamurla kaplanmış bir köpek

Macaristan’ın Ajka kentinde bulunan aluminyum fabrikasının atık barajının önceki gün çökmesi sonucunda yaşanan çevre fekaletinin sonuçları büyüyor. Başkent Budapeşte’nin 160 km güneyindeki Ajkai Aluminyum Rafinerisi’nde meydana gelen kaza sonucu en az 1 milyon metreküp zehirli kırmızı çamur 40 kilometrekarelik bir alana yayılmış, yaşanan atık seli sonucuda 4 kişi ölmüş ve 120’dan fazla kişi yaralanmıştı. Halen 6 kişi de kayıp.

Boksit madeninden aluminyum elde edilen fabrikanın “kırmızı çamur” adı verilen atığı yüksek miktarda demir, kadmiyum, kurşun, arsenik ve krom gibi ağır metaller içeriyor. Bu ağır metaller çevrede ve canlıların dokularında birikme özelliğine sahip. Düşük düzeyde radyoaktif ve yüksek pH düzeyine sahip olan zehirli atıkla kirlenen Marcal nehri için üçüncü derecede alarm ilan edildi. Kıpkırmızı olan nehrin suları aşırı yağışların da etkisiyle Tuna nehrine doğru ilerliyor.

Zehirli atık Marcal nehrini kırmızıya boyadı

Yaşanan felaketin Avrupa’nın 12 ülkesini etkileyebileceği söyleniyor. Macaristan WWF başkan yardımcısı Gabor Figeczky yaptığı açıklamada bu beklenmedik felaket nedeniyle sulak alanların ve akarsuların zehirlendiğini ve içme suyu kaynaklarının tehlikede olduğunu belirtti.

Kaza bundan 10 yıl önce, Ocak 2000’de Romanya’nın Baia Mare kentindeki altın madeninin siyanür havuzunda meydana gelen patlamayı hatırlatıyor. Baia Mare kazasında da tonlarca siyanür ve ağır metal içeren zehirli atık Tuna nehrine karışmıştı.

Kaynaklar, aluminyum tesisindeki atık barajının çökme tehlikesi konusunda çevrecilerin yetkilileri yıllardır uyardığını bildiriyor. (Guardian, Xpatloop)

Bir vicdani ret daha: Mahir Yüksel vicdani reddini açıkladı

Türkiye’de vicdani olarak eline silah almak istemeyenleri sayısı gün geçtikçe artıyor. Son olarak Kürt vicdani ret hareketinin aktivistlerinden Mahir Yuksel de vicdani reddini açıkladı. Mahir Yüksel ile birlikte vicdani reddini açıklayan Türkiyeli sayısı 139’a ulaştı.

Hindistanlı çöp toplayıcılar iklim değişikliğine dikkat çekecekler

Hindistanlı üç çöp toplayıcı, Birleşmiş Milletler’in Çin’de devam eden İklim Değişikliği Konferansında bugün (06 Ekim Çarşamba); karbon salımlarını azaltmak için yaptıkları çalışmaları sunacak ve deneyim paylaşacaklar.

Çöp Toplayıcılar - Delhi

Pune’dan gelen Baidabai Gaikwad, Nasik’ten gelen Maya Khodave ve Bombay’dan katılan Sushila Sable; Çin’deki toplantıda dünyadaki tüm çöp toplayıcıları da temsil ediyor olacaklar.

Hint Atık Toplayıcıları Birliği koordinatörü Nalini Shekar konu hakkında açıklama yaparak, şunları söyledi:

Dostlarımız, deneyimlerini ve paylaşmak ve katılımcıları emisyon azaltımına atık toplayıcıların yaptığı katkı hakkında bilgilendirmek için buradalar. Onlar aynı zamanda, Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi sürecinin dışlanmış kesimler üzerindeki olumsuz etkilerini de açıklayacaklar.

Dünya’da 15 milyondan fazla insan yaşamını çöp toplayarak idame ediyor. Çöp toplayıcılar, iklim değişikliği ile mücadele ve emisyon azatlım konusunda atık yönetimini içeren ve böylelikle hem ekonomik, ekolojik hem de sosyal boyutları olan çözüm önerileri getiriyorlar.

(Yeşil Gazete)

Hak ihlalleri sürüyor

Uluslararası Baran Tursun Vakfı’nın aylık olarak yayınladığı raporun Ekim sayısında da, ne yazık ki hiç iç açıcı haberler yer almıyor. Türkiye’nin dört bir köşesinde kolluk kuvvetleri, görev tanımlarını ve yasal yetkilerini kötüye kullanarak uluslararası insan haklarına gölge düşürmeye devam ediyorlar. Vakıf’ın bu ay kamuoyu ile paylaştığı vakalar arasında; gözaltında işkence ve tecavüze cezasızlık talebi, cezaevlerinde baskılar, anadilde eğitim isteğine polis müdahalesi, engellenen internet sitesi, Mehmet Ağar davası gibi konular yer almakta. İnsan hakları ihlali yapan, işkence ve kötü muamele sorumlusu devlet görevlilerinin cezasız kalması, Türkiye’yi özellikle AİHM kararlarında zorluyor ve ülkenin uluslararası itibarını son derece zedeler durumda olmayı sürdürüyor.

Beyaz Saray’da güneş panelleri

350.org tarafından organize edilen ve dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde aynı anda yapılacak olan 10/10/10 eylemlerine 5 gün kala ABD başkanı Barack Obama Beyaz Saray’ın çatısına güneş panelleri koymayı kabul etti. ABD’de 10/10/10 kampanyasının önemli amaçlarından birini Beyaz Saray yönetimini daha önce Carter döneminde yerleştirilen, ama Reagan yönetimi tarafından sökülen güneş panellerini tekrar Beyaz Saray üzerine yerleştirmeye ikna etmek oluşturuyordu. Kampanyanın öncülerinden Bill McKibben geçtiğimiz haftalarda Beyaz Saray’la yaptığı görüşmelerde yöneticileri konunun önemine ikna etmeyi başaramadığını ve hayal kırıklığına uğradığını söylemişti.

10 Ekim’de bütün ülkelerde yapılacak “Küresel İş Başı Partisi”ne sadece 5 gün kala Beyaz Saray’ın en azından banyo ve mutfağının enerjisini karşılayacak büyüklükte güneş panellerini yerleştirmeyi kabul etmesi eylemciler için büyük motivasyon oldu. Bill McKibben kampanya sitesinde “şimdi bu zamana kadar beklediklerine seviniyorum, çünkü zamanlama çok iyi oldu” diye yazdı.

10/10/10 eylemleri iklim değişikliğini durdurmak için bireysel eylemin ve günlük hayatta yapılacak değişikliklerin hükümetlere örnek oluşturmak için önemli olduğunun altını çizmeyi amaçlıyor. Eylemler 185 ülkede ve 6227 noktada aynı anda yapılacak. Türkiye’de yapılacak eylemlerin en büyüğü “eylemce” adıyla Pazar günü Taksim Gezi Parkı’nda yapılıyor. Buluşma 15:00’de Galatasaray’da başlayacak. (The Huffington Post, 350.org)

Cancun başarısız olursa; iklim müzakerelerini “anlamsızlaştırır”

Meksika’da yıl sonunda yapılacak olan iklim değişiklikleri müzakerelerini gösteren Avrupa Komisyonu İklim Değişikliği Politikaları Başkanı Artur Runge-Metzger; ülkeler aralarındaki antlaşmazlıkları ciddi bir biçimde azaltmazlarsa uluslararası iklim müzakerelerinin gereksiz ve anlamsız olacağı konusunda delegeleri uyardı. Çin’in Tianjin kentinde Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen iklim değişikliği toplantılarının açılışında konuşan Runge-Metzger şunları söyledi:

Eğer Meksika’nın Cancun şehrinde yapılacak olan Taraflar Konferansı’nda iklim değişikliği ile mücadele konusunda mücadeleyi ileriye götürecek bir somut adım üretilemezse;  bu toplantılar dünya tarafından anlamsız ve gereksiz olarak görülecektir. Bu güzel yerlerde buluşuyoruz, binlerce km yol yaparak geliyoruz buralara; eğer bu süreç etkili değilse, insanlar; “eğer siz anlaşamıyorsanız; niye sizi desteklemekle uğraşmalıyız?” diye soracaklardır.

AB Komisyonu İklim Değişikliği Politikaları Yöneticisi Artur Runge-Metzger

Runge-Metzger’in bu yorumu; sahil şehri Tiajin’de birçok üst düzey müzakereciler tarafından da dile getiriliyor. Çin’in Tiajin kenti şu anda 3.100 resmi iklim değişikliği müzakerecisinin, yöneticilerin, gazetecilerin ve sivil toplum temsilcileri ile iklim değişikliği aktivistlerinin geçen sene Kopenhag İklim Değişikliği Müzakerelerinde kaybettikleri itibar ve güveni tekrar kazanmaya çalıştığı iklim değişikliği toplantılarına ev sahipliği yapıyor.

Nitekim, BM İklim Yöneticisi Christiana Figueres de açılış konuşmasında; ortak bir zemin bulma arayışlarının hızlandırılması gerektiğine dikkat çekti. Cancun’da bir ilerleme kaydetmek ve iklim değişikliğinin önleyecek küresel anlaşmayı yapmak için hükümetlere seslenen Figueres “Hükümentler olarak; ya yerinizde durmaya devam edersiniz ya da adım atarsınız. Şimdi bu seçimi yapmanın tam zamanıdır” diyerek durumun aciliyetini vurguladı.

Tianjin çalışma toplantıları bu görüşler ışığında, iklim değişikliği ile mücadelede harekete geçmenin önemine dikkat çekilen bir ortamda başladı. Tüm dünya; Meksika’da 16. Düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı öncesinde düzenlenilen son çalışma grupları toplantısı olan Tianjin toplantılarını ve tabiî ki Kasım’ın son günlerinde başlayacak olan Cancun toplantısının sonuçlarını dört gözle bekliyor.

(Yeşil Gazete)

Datça’da da mumlar üçüncü köprüye karşı yakıldı

Datça'da da 2 Milyon İstanbullu eylemine destek için mumlar yakıldı

Yeşiller Partisi’nin, İstanbul Boğazı’na üçüncü köprü projesini protesto amacıyla başlattığı ”2 Milyon İstanbullu” kampanyasına destek vermek için Datça’da da eş zamanlı mumlu eylem yapıldı.

İstanbul Boğazı’na yapılması planlanan üçüncü köprü, 2 milyon ağacın kesileceği gerekçesiyle Datça’da protesto edildi. “Ağaçlar Kalsın, Köprüler Kalksın” sloganı ile gerçekleştirilen Datça’daki eylem Taşlık Plajı’nda gerçekleşti. Yeşiller Partisi koordinasyonuyla eş zamanlı gerçekleşen eylemde belirlenen noktada toplanan katılımcılar 1 saat mum yakma eylemi yaptı. Guruptakiler,  ellerindeki mumlarla birlikte  “3. köprü İstanbul için cinayettir. 3. Köprüyü istemiyoruz” diye haykırdı.

Devrimci Gençlik Köprüsü’nün mimarı da eylem alanındaydı

3. köprüye karşı yapılan mum yakma eyleminde, birinci İstanbul Boğaz köprüsünün yapımına karşı çıkan 68 gençliğinden mimar Necati Sağır da eylem alanındaydı. İstanbul Boğaz köprüsüne karşı çıkarken,  aynı dönemde Hakkari’de bir düğün alayı geçişi sırasında yaklaşık 20 kişinin boğularak öldüğü Zap suyuna Devrimci Gençlik Köprüsü inşa eden üniversite öğrencileri arasında yer alan Sağır, “Devrimci gençlik olarak Boğaz Köprüsü’nün birincisine de karşıydık, üçüncüsüne de karşıyız” dedi.

Mimar Necati Sağır, İstanbul Boğazı’na köprü yapımına karşıyken, köprüye çok daha ihtiyaç duyulan Zap Suyu’na köprü yaptıklarını belirterek “Çünkü, ekonomik ve uygun alternatif geçişleri red ederek yapıldığı için İstanbul Boğazı’na köprü yapımına karşı çıkmıştık. Haklıydık da. Şimdi üçüncüsünü yapıyorlar. Her an bir dördüncüsü de yapılacaktır. Yani bunun sonu yok. Otomobil sektörüyle bir anlaşma var sanırım. Birinci Boğaz Köprüsü’ne karşıyken, Zap Suyu’na köprü yaptık. Çünkü oradaki insanların köprüye çok daha fazla ihtiyaçları vardı. Biz köprü yapmaya gitmezden yaklaşık 5 ay önce bir düğün alayı geçişinde zannediyorum 15-20 kişi boğularak ölmüştü. Oralara kimse ilgi göstermiyordu. Biz dikkat çekmek için oraya gitmiştik. Devrimci Gençlik olarak yaptığımız köprü oradaki halk tarafından Deniz Gezmiş Köprüsü olarak adlandırıldı. Ve daha sonra bombalandı” diye konuştu.

Daçev başkanı Melda Omay da yaktıkları mumlarla, Yeşiller Partisi’nin ‘2 milyon ağaç için 2 milyon İstanbullu’ eylemine destek verdiklerini belirterek, “İstanbul kıyılarındaki bütün sahillerde, 2 milyon ağacı kurtarabilmek için 2 milyon insan hedefleniyor. Bizde Datça’dan 2 milyon ağacın kesilmesine karşı olduğumuzu ve İstanbulla eş zamanlı yapılan eylemi desteklemek için burada mum yakarak, eylem yapıyoruz. Zira, ulaşımın köprülerle değil, alt geçitlerle yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bu köprüler Kuzey’e doğru yani İstanbul’un akciğeri olan bu ormanları yok edecek. Çünkü İstanbul’un sadece kuzeyinde orman kaldı. Başka yerde yok. Çok ciddi araziler yok ediliyor ve çok fazla ağaç kesilmek zorunda kalıyor. Bu katliam iklim değişikliğine yol açabilecek kadar ciddi bir sorundur” dedi.

‘İstanbul’un nüfusu artmasın, köprülere ihtiyaç duyulmasın’

Deri rölyef sanatçısı ressam Akif Şenoğlu da “İstanbul’u büyütmemek gerekir. Ama bunun için bütün Anadolu’yu saygın, yaşanılabilir yerler olarak bırakmak veya bu şekilde kalması için çaba göstermek gerekiyor. Örneğin Kars, Kars gibi kalmalı, Adana, Adana gibi kalmalı ve İstanbul’a göç zorunlu olmamalı. İstanbul’un nüfusu 20 milyona çıkmasın ve üçüncü dördüncü köprülere ihtiyaç duyulmasın” dedi.

KAYNAK: Yarımada’nın Sesi (5 Ekim 2010)

Patlamış Mısırların Genetiği Değiştirilmiş!

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu’ndan Hakan Ozan Erzincanlı, cin mısır denen ve patlamış mısır yapmak amaçlı satılan mısırların genetiği değiştirilmiş olduğu konusunda halkı uyardı. GDO’lu gıdaların biz fark etmeden hayatımıza girmeye başladığı gerçeğine dikkat geçen Hakan Ozan Erzincanlı şunları söyledi:

Yeşiller Türkiye’de de üçüncü ana akım olmalı

Latin Amerika’da yeşillerin başardığı oy patlaması bu haftanın en önemli haberiydi. Marina Silva’nın Brezilya devlet başkanlığı seçimlerinin birinci turunda %20’ye yakın oy almasını Yeşil Gazete’de ayrıntılarıyla ele almaya çalışıyoruz. Brezilya Yeşil Partisi’nin adayı Silva, Latin Amerika’da yüksek oy alan ilk yeşil aday değil. Daha önce Kolombiya’da da Yeşiller’in FARC gerillaları tarafından yıllarca rehine olarak tutulan eski devlet başkanı adayları Ingrid Betancourt ile başlayan, ardından 2010 başkanlık seçimlerinde Yeşil aday Antanas Mockus’un ilk turda %27,5 oy alıp ikinci tura kalmasıyla artan popülerliklerini hatırlamak lazım.

Latin Amerika’da solun yükselişi ve birçok yerde iktidara gelen sosyalistlerin klasik kalkınmacı anlayışı sürdürmesi Yeşiller’i alternatif haline getiriyor. Bunun bir istisnası Bolivya olabilir. Kendisi de bir sosyalist olan Evo Morales, iklim değişikliği, ekoloji ve yerli halklarla ilgili öyle sağlam politikalara sahip ki, bir yeşil parti üyesi olmasa da, belki Morales dünyanın tek yeşil devlet başkanı sayılabilir.

Dünya yeşillerindeki bu kıpırdanma Latin Amerika’yla da sınırlı değil. Geçen yıl Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ekolojistlerle birleşerek Avrupa Ekoloji adı altında seçime giren Fransız Yeşilleri’nin %16 oy alıp ikinciliği kıl payı kaçırması, 2009 federal seçimlerinde %10’u aşan Alman Yeşilleri’nin son kamuoyu araştırmalarına göre bugün seçim yapılsa %24 gibi rekor bir düzeyde oy alabileceğinin ortaya çıkması çok önemli gelişmeler. Üstelik en dezavantajlı seçim sistemlerine sahip İngiltere ve Avustralya’da bile Yeşil Partiler son seçimlerde ilk kez milletvekili çıkarmayı başardılar. Son durum Yeşiller’in pek çok Avrupa ülkesinde uzun süredir  devam eden üçüncü parti konumlarını sağlamlaştırmakla kalmayıp kilit parti olmaya başladıklarını, hatta artık koalisyonların birinci partisi olmaya oynayabileceklerini gösteriyor.

Türkiye’de ise Yeşiller Partisi henüz çok genç  ve seçimlere girecek şartları yerine getirmiş değiliz. Ama 12 Eylül ürünü bu anomalinin, yani insanlar politikadan uzak dursun, sistemin uygun gördüğü partiler dışındaki siyasi hareketler seçimlere girmesin diye konmuş olan 41 ilde örgütlenme şartı, seçim koalisyonu yasağı gibi kısıtlamaların artık aşılması gerekiyor. Hele ki referandum sonrası yaşanan değişimin bir “normalleşme” olduğu iddia edildiğine göre, artık öncelikle seçim barajının kaldırılması, seçime girmek için partilere konan zorlayıcı şartların yasalardan temizlenmesi ve siyasi partilerin kendi politikalarına uygun bir şekilde örgütlenmelerinin önünün açılması şart oldu. 12 Eylül’ün tek tipleştirici kısıtlamaları kaldırılmadan normalleşmenin tamamlanması mümkün değil.

Önümüzdeki seçimler bundan tam 8 ay sonra, 5 Haziran 2011’de, yani tesadüfe bakın ki tam da Dünya Çevre Günü’nde yapılacak. Yeşil politikayı  5 Haziran seçimlerinden itibaren artık Türkiye’de de siyasetin belirleyici renklerinden biri haline getirmek zorundayız. Ama bunun için sadece bizim çok çalışmamız, iyi örgütlenmemiz, doğru politikalar üretmemiz yetmez. Her şeyden önce politika yapmanın, demokratik siyasetin ve adil bir seçim sisteminin önünün açılması gerekiyor.

Siyasi istikrar Türkiye’de sadece tek partiden oluşan hükümetlerin iktidar olması olarak anlaşılıyor. Oysa çoğu zaman düzgün işleyen koalisyonlar, hatta azınlık hükümetleri daha demokratik bir siyaseti mümkün kılar. Türkiye’de de demokratik siyaset için birinci şart Kürt sorununun barışçıl çözümüyse, ikinci şart yeşil politikanın ülkenin ana akımlarından biri olmasının önünü açacak bir normalleşmedir.

İklim değişikliğinin ağırlaşması, giderek ağırlaşan doğa yıkımı, enerji krizi ve yeşil ekonominin önemi yeşilleri bütün dünyada gerçek alternatif  haline getiriyor. Yeşiller artık Türkiye’de de olması gereken yere gelmeli, üçüncü ana siyasi akım olmalı.

Rusya Akkuyu anlaşmasını onayladı

0

Rusya Federasyonu hükümeti, Türkiye ile yapılan Akkuyu’da bir nükleer santralin inşa edilmesi ve işletilmesiyle ilgili hükümetler arası anlaşmayı onayladı. Rusya Parlamentosu Duma’dan geçen anlaşma Başbakan Putin tarafından 24 Eylül’de imzalanmıştı.

Bilindiği gibi Türkiye ile Rusya arasında yapılan nükleer santral yapımı anlaşması Mayıs ayında imzalanmış ve 15 Temmuz’da TBMM’de kabul edilmişti.

Rusya tarafından da onaylanan anlaşmaya göre Akkuyu’da Rusya Federasyonu tarafından toplamı 4800 MW kurulu gücünde 4 adet VVER-1200 nükleer reaktör yapılacak. Nükleer karşıtları Rusya ile yapılan bu anlaşmaya karşı çalışmalarını sürdürüyorlar. Temmuz ayında anlaşma Meclis’ten geçmeden önce TBMM önünde yapılan eylemde 58 nükleer karşıtı gözaltına alınmıştı. (Dünya Bülteni, Yeşil Gazete)