Ana Sayfa Blog Sayfa 5255

Bahar geldi

İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez denir ya; bizim için de öyledir, Paris- Nice başlamadan bahar gelmez.

Paris-Nice baharın müjdecisidir.

(Hoş, şu anda bu yazı yazılırken dışarda kar yağıyor. Üstelik mevsimin ilk karı yağıyor…Wallerstein’ın kült kitabı gibi, Bildiğimiz Dünyanının Sonu galiba.. Kurduğumuz her cümle, kısa bir süre sonra, başkasına gerek yok. Kendi kendini yalanlıyor…)

Benim en sevdiğim yarışlar ‘Bahar Klasikleri’dir. Geçen Cumartesi Dağ Filmleri Festivali’nde  mahşeri (!) bir kalabalığa (sanırım 20-30 kişi filandı) karşı yaptığımız söyleşide de söyledim. 1 haftalık ya da tek günlük yarışlar bisikletin doğasına daha uygun. Fransa, İtalya gibi büyük turlar çok stratejik, çok endüstriyel ve manipulasyona daha açık.

Paris- Nice pazar günü, 22 takımda yarışan 176 sporcuyla başladı. Aşağı yukarı bütün takımlar ağır toplarıyla pedal çeviriyor. Geçen yılın şampiyonu  Contador malum sebeplerle bu yıl gelemedi. Ama Wiggins, Sanchez, Vinokourov gibi güçlü isimler takımlarının başında.

Schleck kardeşler ise yeni takımları Leopard-Trek ile güneşe karşı pedal çevirecekler.

Bazı takımların başında ise Peter Sagan gibi (21) Tony Martin gibi (26) gepegenç adamlar var.

An itibariyle turu Avustralyalı Goss önce götürüyor. Perşembe başlayacak olan yokuş etaplarında tablonun değişeceği kesin.

Sporcuların bugünkü (çarşamba) randevusu Bellevile’de. (O muhteşem animasyona selam olsun bir kez daha)

*

PN sürerken İtalya’da başka bir klasik start alıyor: 45 yaşındaki Tirreno- Adriatico. Burada geçen yılın galibi Garzelli’de yarışacak. Aynı zamanda Evans, Cavendish, Pozzato, Basso, Cunego, Boonen gibi namı yürümüş pedallar da  yine şahane bir peyzajın altında rekabet edecek.

Victor

Hem kendisi hem mecazı güzel bir kelime bahar. İşte Victor Ananias’ta ömrünün baharında geçip gitti bu dünyadan.  Ömrünün ilk baharında, sonbaharı beklemeden toprağa karıştı.  Türkiye’de organik hayat deyince akla gelen belki de ilk isimdi.

Arkada bıraktığı dostları çok şey söyledi, çok şey yazdı. Onların üstüne bir cümle eklemek manasız.

Yunus Emre söylesin son sözü:

“…Bu dünyada bir nesneye

yanar içim göynür özüm

Yiğit iken ölenlere

gök ekini biçmiş gibi…”

Gazeteciler pazar günü Galatasaray’da

Gazetecilere Özgürlük Platformu, cezaevindeki gazetecilerin özgürlüğüne kavuşması için bir dizi etkinlik kararı aldı. İlk eylem pazar günü saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda başlayacak.

Gazetecilere Özgürlük Platformu, cezaevlerindeki gazetecilerin en kısa sürede özgürlüğüne kavuşması; ceza kanunlarında, ceza muhakemesi usul kanunlarında, Terörle Mücadele Kanunu’nda, iletişim özgürlüğünü engelleyen diğer kanunlarda değişiklik yapılması talebiyle, bir dizi etkinlik kararlaştırdı.

Gazetecilere Özgürlük Platformu’ndan yapılan yazılı açıklamada, Platformu oluşturan örgüt temsilcilerinin 8 Mart’ta Türkiye Gazeteciler Sendikası genel merkezinde toplanarak, son haftalarda gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerle ilgili gelişmeleri değerlendirdiği ve medya üzerindeki baskıların nedenlerini tüm ayrıntılarıyla görüştükleri belirtildi.

Platform üyelerinin genel itibarıyla, herkesi ürküten bir tabloyla karşı karşıya kalındığı konusunda görüş birliğine vardığı ifade edilerek, platform üyelerinin sadece gazetecilerin kendi özgürlüklerini değil, tümüyle halkın haber alma özgürlüğünü engelleyen genel bir sorunla karşı karşıya olunduğu görüşünde birleştiği ve bu sorunun hem kanunlardan hem de uygulamadan kaynaklandığına işaret ettikleri kaydedildi.

Platformu oluşturan meslek örgütlerinin, gazeteciler ve yayın kuruluşları arasındaki fikir ayrılıklarını ön plana çıkarmadan, tüm gazeteciler ve yayın kuruluşları için ayrımsız özgürlük talep etme kararlılığında olduklarına işaret edilerek, özgürlüğün sadece gazetecilere bir ayrıcalık olarak değil, halkın haber alma hakkının bir aracı olarak talep edildiği vurgulandı.

”Platform cezaevlerinde 10’u kadın olmak üzere toplam sayıları 68’e ulaşan gazetecilerin, bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını talep etmektedir” ifadelerine yer verilen açıklamada, Türk Ceza Kanununda ”gizliliğin ihlali”, ”adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, ”gazetecilik faaliyeti dolayısıyla belge ve bilgi bulundurma” gibi hükümler başta olmak üzere, basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm maddelerde değişiklik yapılması istendi.

Açıklamada, Terörle Mücadele Kanunu’nun özellikle ”terör örgütü propagandası” ve ”terörle mücadele edenlerin hedef gösterilmesi” ile ilgili hükümleri ile internet sitelerine, sosyal bloglara erişimin engellenmesine, telefon dinlemesine ve her türlü iletişimin izlenmesine olanak sağlayan yasa maddelerinin, mutlak surette değiştirilmesini talep edildi. Platform açıklamasında, bütün bu yasal düzenlemeler için yasa tasarıları hazırlanırken, gazeteci meslek örgütlerinin görüşlerinin alınmasını istediğini de belirtti.

PAZAR GÜNÜ SAAT 12’DE GALATASARAY’DA
Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun ayrımsız, herkes için, her fikirdeki gazeteci ve medya kuruluşu için özgürlük amacıyla etkinliklerini sürdüreceği, yargılanan gazetecilerin duruşmalarını izlemeye devam edeceği, cezaevlerindeki gazetecilerin ziyaret edilmesini gündeminde tutacağı bildirildi. Cezaevlerindeki gazetecilerin en kısa sürede özgürlüğüne kavuşması, ceza kanunlarında, ceza muhakemesi usul kanunlarında, Terörle Mücadele Kanununda, iletişim özgürlüğünü engelleyen diğer kanunlarda değişiklik yapılması talebiyle 13 Mart’ta saat 12.00’de İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda buluşularak, Taksim Meydanı’na kadar yürüyüşün ardından basın açıklaması yapılacağı ifade edildi.

Ankara’da, 20 Mart’ta basın açıklaması düzenleneceğine dikkat çekilerek, 13-20 Mart tarihleri arasında da gazeteci cemiyetleri tarafından her gün farklı illerde basın açıklamaları yapılacağı anlatıldı.

Tüm köşe yazarlarının, gazetecilere özgürlük ve yasalarda değişiklik talebini desteklemeleri, yargılanan tüm gazetecilerle dayanışmalarını göstermeleri amacıyla, ”Özgür basın varsa, özgür toplum vardır” vinyetini, uygun gördükleri günlerde köşelerinde kullanmaları istenen açıklamada, ayrıca, yasa değişiklikleriyle ilgili taleplerin, sorunların, cezaevlerindeki gazetecilerin durumlarının anlatılması amacıyla Cumhurbaşkanı, Başbakan ve basından sorumlu Devlet Bakanından randevu talep edileceği de kaydedildi. (aa)

Yeşiller Partisi: “AKP iktidarı nereye?”

Yeşiller Partisi gazetecilerin tutuklanmasının ardından yaptığı basın açıklamasında “AKP iktidarı nereye gidiyor?” diye sordu.

Yeşiller Partisi Eş Sözcüleri Yüksel Selek ve Ümit Şahin tarafından yapılan açıklamada “Dört yıldır sonuçlandırılmayan, uzun tutukluluk süreleriyle sanıkları mağdur durumuna düşürülen, inandırıcılığı gittikçe örselenen Ergenekon davaları, bu son tutuklama operasyonu ile Türkiye’nin darbelerle ve derin devletle hesaplaşma umudunu bir kez daha kırdı. Toplumun demokratik hukuk devleti özlemi ne yazık ki bir başka bahara ertelenmiş görünüyor. Belli ki AKP iktidarı, seçimlere doğru muhalif basına gözdağı vererek ülkeyi kendisi için dikensiz gül bahçesine döndürmeye çalışıyor. Bunu yaparken de Türkiye’yi eksiklerini tamamlamakta olan bir demokrasiden, otoriter rejimlere benzemeye başlayan bir demokrasiye çeviriyor.” denildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

3 Mart 2011 günü, Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın Ergenekon Örgütü’yle ilişkilendirilerek gözaltına alınmaları ve ardından tutuklanmaları ülkede ve Dünya’da büyük bir şaşkınlık ve tepki yarattı. Kamuoyunda oluşan yaygın kanı, bu tutuklamaların Ergenekon davasının sarsılmış olan ciddiyetine bir kez daha gölge düşürdüğü ve iktidarın muhalif basını susturmak istediği şeklinde oluştu.

Ardından, Şener ve Şık’a sorguda yöneltilen ve kamuoyuna yansıyan soruların yaptıkları mesleki çalışmalarla ilgili olması muhalif basını susturma kanaatini güçlendirdi; savcılık tarafından karşı argüman olarak getirilen soruşturmanın gizliliği bahanesiyle sanık avukatlarına müvekkillerinin neyle suçlandıkları bilgisinin verilmemesi de, adil savunma hakkının ihlali olarak, yargıya güveni bir kez daha sarstı. (Nitekim, AİHM Eski Yargıcı Rıza Türmen, bu durumun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, 5/4 maddesine aykırı olduğunu, yani ”tutuklamaya itiraz hakkı” ihlali olduğunu hatırlattı.)

Dört yıldır sonuçlandırılmayan, uzun tutukluluk süreleriyle sanıkları mağdur durumuna düşürülen, inandırıcılığı gittikçe örselenen Ergenekon davaları, bu son tutuklama operasyonu ile Türkiye’nin darbelerle ve derin devletle hesaplaşma umudunu bir kez daha kırdı. Toplumun demokratik hukuk devleti özlemi ne yazık ki bir başka bahara ertelenmiş görünüyor.

Belli ki AKP İktidarı, seçimlere doğru muhalif basına gözdağı vererek ülkeyi kendisi için dikensiz gül bahçesine döndürmeye çalışıyor. Bunu yaparken de Türkiye’yi eksiklerini tamamlamakta olan bir demokrasiden, otoriter rejimlere benzemeye başlayan bir demokrasiye çeviriyor.

Gerçekten de dün, 9 Mart 2011 günü açıklanan Avrupa Parlamentosu Türkiye İlerleme Raporu, hiç de övünülecek bir karne vermedi Türkiye’ye. Raporda, basın özgürlüğü, medyaya sansür, düşünce özgürlüğü, adil yargılama hakkı, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan öğrencilere polisin sert müdahaleleri konularında çok ciddi eleştiriler var.  Temel insan hak ve özgürlükleri artık ülkelerin iç işleri sayılmıyor. Bu halimizle, üyelik konusunda Türkiye’yi oyalıyor, diye AB’ye kızmaya pek de hakkımız olmasa gerek.

Hükümet Kürt sorununun çözümünde kayda değer bir ilerleme sağlamıyor; binlerce faili meçhul, yüzlerce toplu mezar konusunu ciddiye almıyor; Alevilerin taleplerini yerine getirmekte ayak diriyor; AB Çevre Mevzuatına uyma bahanesiyle tabiat ve kültür varlıklarına yönelik saldırılara kapı açacak yasalar çıkartıyor ve bu haliyle AB’ye tam üyelik bekliyor.

Seçimlerde toplumun yarısının oyunu alsanız bile, diğer yarısının da Hükümeti olduğunuzu unutarak, totaliter yöntemlerle, polis gücüyle bütün bir toplumu ne zamana kadar yönetebilirsiniz? Üçüncü sınıf (hibrid) demokrasinizle Ortadoğu ülkelerine örnek gösteriliyor olmakla öğünürken, bu gidişle Türkiye’yi küme düşüreceksiniz!

Bu gidişat 9 yıllık AKP iktidarına dur demenin iyice acil bir hal aldığını gösteriyor. Ne var ki AKP’nin karşısına çıkan milliyetçi ve militarist muhalefet partileri iktidar partisini, kredisinin çoğunu tükettiği halde hala seçeneksizmiş gibi gösteriyor.

Türkiye’yi tekrar demokrasi rotasına oturtmak için, sosyal hukuk devleti için ve ekolojik yıkımı durdurmak için demokratik muhalefetin ve bütün demokrasi güçlerinin artık ciddi bir alternatif yaratması gerekiyor. Bu alternatifin AB hedefini, eksiksiz demokrasi rotasını, darbecilerle ve derin devletle hesaplaşmayı AKP gibi kendi işine geldiği kadarıyla değil, samimiyetle ve sonuna kadar götüreceği güvencesiyle halkın önüne koyması gerekiyor.

Bir dönem daha AKP iktidarının Türkiye’de demokratik sistemi iyice yıpratacağı ortadadır. Bu gidişe dur demek için demokrasiye samimiyetle inanan bütün partiler eski düzene saplanıp kalmış politikalarını hemen şimdi gözden geçirmeli, AKP’ye karşı gerçek alternatifi hemen şimdi oluşturmalıdır. Bu gidişatı durdurmanın tek yolu budur.

Yüksel Selek – Ümit Şahin
Yeşiller Partisi Eş Sözcüleri

“Onlar rapor hazırlamakla, biz bildiğimizi okumakla görevliyiz”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun hazırladığı son Türkiye raporunu ve hazırlayanları dengeli bulmadığını söyledi.

Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklandıkları döneme denk gelmesi nedeniyle Türkiye’deki basın özgürlüğüne sert eleştirler getiren raporu değerlendiren Erdoğan, raporu hazırlayanları Türkiye’yi ve gerçekleri bilmemekle suçladı.

“Raporun ve hazırlayanların dengeli olduğuna inanmıyorum” diyen Erdoğan, ‘herhangi bir adım atacak mısınız?’ sorusuna da, “Adım atmamıza gerek yok, onlar rapor hazırlamakla biz de bildiğimizi okumakla görevliyiz” yanıtını verdi

(Yeşil Gazete-Ntv)

GDO’lu çikolata skandalı büyüyor

Çikolata ve şekerleme gibi ürünlerde yönetmeliğe rağmen GDO’lu üretimin devam ettiğinin ortaya çıkmasıyla yaşanan skandalda ikinci perde açıldı. Tarım Bakanlığı’ndan çelişkili ifadeler geliyor.

Çikolata ve şekerleme gibi yüzlerce ürünü kapsayan GDO yönetmeliğine rağmen, eskisi gibi GDO’lu üretimin devam ettiğinin ortaya çıkmasıyla yaşanan skandal devam ediyor. SABAH’ın ‘GDO’lu çikolatalar kimin?’ haberiyle önceki gün gündeme getirdiği konu ile alakalı olarak Tarım Bakanlığı’ndan çelişkili açıklamalar geldi. Bakanlık 26 Eylül 2010’dan bu yana gıda amaçlı GDO’lu hiçbir ürünün ithalatının yapılmadığını belirtilerek, “Türkiye’deki gıda ürünlerin tamamı GDO’suzdur” dedi. Ancak yapılan bu açıklama Tarım Bakanı Mehdi Eker’in geçtiğimiz ay cevapladığı bir soru önergesi ile net bir şekilde çelişti. Eker’in cevabına göre Türkiye’ye bugüne kadar yem sanayinde 1 milyon 386 bin 811 ton gıda sanayinde de 93 bin 415 ton GDO’lu kanola, soya ve mısırın ithalatına izin verildi.

 

INTERNETTE BİLE SATILIYORBakanlıktan yapılan tüm bu açıklamalara rağmen Türkiye’de GDO’lu hammaddeler internetten rahat bir şekilde alınabiliyor. Bir çok firma denetim boşluğundan faydalanarak GDO’lu soya alımı yapıyor. Yasal GDO’lu ürün girişinin dışında denetimsiz şekilde Türkiye’ye giren GDO’lu soya ürünleri de madalyonun diğer yüzü. Buna göre Türkiye’nin yıllık soya ihtiyacı 1.6 milyon tonu buluyor. Bu rakamın sadece 50 bin ton civarı yerli üretim olarak gerçekleşiyor. SABAH’ın araştırması Türkiye’ye gelen yılda 1.5 milyon ton soyanın durumunu da ortaya koyuyor. Buna göre GDO yönetmeliğine rağmen hız kesmeyen ithalat şekil değiştirerek devam ediyor. İnternetten dahi onlarca ton GDO’lu soya satın almanın mümkün olduğu Türkiye’de, denetim ise neredeyse yok gibi.

 

GDO ÇİKOLATADA”Türkiye’ye GDO’lu soya ve mısır girmeye devam ediyor ” diyen Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, “GDO yönetmeliği çıkmadan önce yasadışı olarak ithalat yapılıyordu. Şimdi ise yasal olarak üretim yapılıyor. GDO’da değişen hiçbir şey olmadı. Başta soya ve mısır olmak üzere 32 çeşit GDO içeren ürüne izin verildi. Firmalara paketlerinde yasa gereği ‘GDO’lu ürünler içerir’ ibaresini kullanması lazım. Ancak bu da yapılmıyor” dedi.

 

ANALİZ REZALTİ YAŞANIYORGDO analizleri konusunda da tam bir skandal yaşanıyor. Bir analiz laboratuvarının dediği, diğerini tutmuyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın’ın iddiasına göre 10 bin ton civarında buğday gluteni ithal eden ünlü bir gıda firması, ürünü GDO analizine sokuyor. Analiz sonucunda ‘GDO’ludur. Gıdada kullanılamaz’ sonucu çıkınca ürün ikinci kez analize sokuluyor. Yine aynı sonuç alınıyor. Bunun üzerine ürünü alıp başka bir laboratuvara götüren şirket sonunda istediği sonucu alıyor. Ve GDO’lu buğdayı ürettiği gıdada kullanıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, “Bu denetimlerin nasıl yapıldığının en büyük kanıtıdır” diyor.

 

ÇİMENTO SÜSÜNDE GDO’LU SOYATüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya ise Türkiye’de özellikle de büyük markaların GDO konusunda hiçbir çalışma yapmadığını iddia etti. Şirketlerin de bu açıkları değerlendirdiğini anlatan Kaya, “Tarım Bakanlığı sadece kâğıt üstündeki beyana göre denetim yapıyor. Bazı firmalar bunu fırsat bilip çimento ithali gibi gösterip GDO’lu soya ithal ediyor” dedi. (euractiv.com.tr)

“Örtüsüz kadın ya kiralıktır ya satılık”

AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci, sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfasına, başı açık kadınlar için “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” yazdı. Bu skandal sözlerin ardından istifasını sunan Demirci hakkında inceleme başlatıldı.

Ordu’nun Ünye ilçesinde yayımlanan “Ünye Güncel” gazetesinde de yer alan habere yurttaşlar büyük tepki gösterdi.

AKP Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat’ın da bulunduğu bir toplantıya katılan yurttaşlar toplantı sırasında tepkilerini dile getirdi. Yurttaşlar, Demirci’nin yazdıklarını “ahlaksızlık” olarak niteledi.

Hamarat’ın yaşananlar karşısında sessiz kalması karşısında ise yurttaşlar, Hamarat’a “Gerekeni yapmalısınız, aksi takdirde sizin de bu düşünceye sahip çıktığınızı düşüneceğiz” dedi.

Ayrıca AKP Ünye İlçe Başkanı Ahmet Çamyar ve Başkan Yardımcısı Adem Çalık’ın yaşanan olayla ilgili bilgisi olduğu fakat buna rağmen Demirci’yi sadece sözlü olarak uyarmakla yetindikleri öğrenildi.

Demirci’nin de yapılan uyarı üzerine Facebook’a yazdığı yazıyı sildiği fakat olayla ilgili hiçbir disiplin cezası almadığı belirtildi.

Haber ulusal basında yer alınca…

Ancak bu haber ulusal basında yer alınca işin şekli değişti. Süleyman Demirci hem partiden istifa etti, hem de hakkında inceleme başlatıldı.

AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Bugün bazı internet sitelerinde, ‘Örtüsüz Kadın Satılıktır’ başlığı ile yer alan haberde adı geçen AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci, partimizden ve kadınlarımızdan özür dileyerek, görevinden ve AKP’den istifa etmiştir. Ayrıca hakkında inceleme başlatılmıştır.” (Cnn)

İnternet sansürü AİHM’de

Yasadışı olduğuna hükmedilen içeriğin bulunduğu sayfaların engellenmesi yerine tüm platformu kapatma yolunun tercih edildiği Türkiye’de, iki örnek mahkeme kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı.

AİHM Türkiye’den internet sansürü nedeniyle yapılan iki başvuruyu kabul etti. Mahkemenin incelemesi sonucunda olumlu karar çıkması durumunda, erişimi engellenen 10 bine yakın internet sitesi bakımından emsal olacak.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ahmet Yıldırım tarafından, Alternatif Bilişim Derneği aracılığıyla Google Sites’ın kapatılması ve Yaman Akdeniz tarafından last.fm’in engellenmesi ile ilgili başvuruyu (No. 20877/10) incelemeye aldı. Bu başvurular Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin ihlali iddiası ile Strasbourg’a geçtiğimiz sene içinde iç hukuk yolları tamamen tüketildikten sonra taşınmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 31 Ocak 2011 tarihinde taraf ülke Türkiye’ye bu iki başvuruyu birleştirerek incelemeye aldığını bildirdi ve 16 Şubat 2011 tarihinde de iki başvurunun özetini ve hükümete yönlendirilen soruları mahkemenin web sitesinden yayınladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümete bu başvurularla ilgili cevap vermek için 09 Haziran 2011 tarihine kadar süre tanıdı. Kitle örgütlerinin de müdahil olma süreci başladı. Bu başvurularla ilgili görüşler 24 Nisan 2011 tarihine kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekiyor.

KARAR EMSAL TEŞKİL EDEBİLİR
Alternatif Bilişim Derneği Hukuk Danışmanı Ayşe Kaymak kararın, internete yönelik sansürün ve erişim engelleme kararlarının arttığı bir dönemde emsal olacak nitelikte olduğunu vurguladı.

Kaymak, başvuruda Google Sites kullanıcısı Ahmet Yıldırım’ın bir ilgisi bulunmamasına rağmen, eğitim ve iletişim hakkı başta olmak üzere her türlü görüş ve düşüncenin özgürce ifade edilebilmesi, haber alma-yayma, bilgi edinme hak ve özgürlüğü gibi haklarını kullanması ihlal edildiğine dikkat çektiklerini belirtti. Ayşe Kaymak, “Yaptığımız bütün itirazlar sonuçsuz kaldığı için bu durumu AİHM’e taşımış bulunmaktayız. İç hukuk olarak tanımladığımız tüm ulusal mevzuatta bu ihlallere yönelik etkili bir başvuru yolu bulunmadığı için AİHM’nin vereceği karar oldukça önemli. Bu nedenle internete yönelik sansüre karşı hukuki yolların açılması bakımından bu tür dava ve başvuruları takip etmek ve yaygınlaştırmak gerekir” şeklinde konuştu.

TOPTAN CEZALANDIRMA
Kaymak, yasaklamaların ağır sonuçlarına dikkat çekti, “Çünkü, bugün erişim engelleme kararları sadece hukuka aykırı içeriğe yönelik uygulanmamakta, diğer bütün kullanıcıların anayasada ve AİHS’de tanımlanmış temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmekte. Bu kararlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile güvence altına alınmış bulunan, haber alma, yayma, bilgi edinme ve ifade özgürlüğünü kullanma hakkını ortadan kaldıran uygulamalara neden olmakta ve bu nedenle de ağır sonuçlar doğurmaktadır” dedi.

Cyber-Rights.Org.TR adına konuşan Doç. Dr. Yaman Akdeniz “Bir çok kez Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından “fikir özgürlüğü söz konusu olan (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki) davalarda savunma yapmama kararı” alındığının altı çizilirken, bu politik kararın söz konusu AİHM başvurusuyla ilgili uygulanıp uygulanmayacağını ancak Haziran 2011 içinde göreceğiz” dedi.

Ayrıca Akdeniz, Strasbourg Mahkemesi’nin İnternet sansürleri ile ilgili incelemeye aldığı bu iki başvurunun sadece Türkiye açısından değil aynı zamanda Avrupa Konseyi’ne üye bütün ülkeler açısından önem taşıdığını vurguladı. (Ntv)

Fransa Libyalı isyancıları tanıdı

0

Fransa, Libya’da muhaliflerin oluşturduğu ‘Ulusal Konsey’i resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Fransa hükümetinden yapılan açıklamada, Konsey’in Libya halkının tek meşru temsilcisi olduğu belirtildi.

Açıklama, Libya Ulusal Konseyi’nden iki delegenin bugün Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından kabul edilmesinin ardından yapıldı.

Fransa’nın, Konsey’in bulunduğu Libya’nın en büyük ikinci kenti Bingazi’ye bir temsilci göndereceği ve Paris’te Konsey’den bir Libyalı elçiyi kabul edeceği belirtiliyor.

Libya Ulusal Konseyi, 27 Şubat’ta ülkenin doğusunda isyancılar tarafından kurulmuştu.

Konseyin başına, eski Libya Adalet Bakanı Muhammed Abdülcelil getirilmişti.

Libya Ulusal Konseyi, Avrupa Birliği’nin de, Fransa’nın kararını örnek almasını istiyor.

Konu, Avrupa Birliği’nin yarın başlayacak ara zirvesinde de tartışılacak.

Avrupa Parlamentosu dün Avrupa Birliği liderlerine, Ulusal Konsey’i, Libya halkının meşru temsilcisi olarak tanıma çağrısı yapmıştı.

Fransa’nın kararı ise bugün Brüksel’de bir araya gelen NATO savunma bakanlarının, Libya hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesine yönelik planları tartıştığı sırada geldi.

NATO ilk aşamada, Libya hava sahasını 24 saat izleme kararı aldı.

İttifakın ilk devriye uçağı bugün TSİ 08.30’dan itibaren Libya hava sahasını izlemeye başladı.

Kaddafi’nin yardımcısı Kahire’de

Öte yandan Libya lideri Albay Muammer Kaddafi’nin yardımcılarından Abdülrahman el-Zavi’nin dün akşam Mısır’ın başkenti Kahire’ye gittiği bildirildi.

Abdülrahman el-Zavi’nin gezisinin nedeni bilinmiyor.

Ancak el-Zavi’nin, Mısır’da yönetimi elinde bulunduran Askeri Konsey’in üyeleriyle görüşme talebinde bulunduğu bildiriliyor. (BBC)

Devler Muhammed’in peşinde

0

İngiltere’nin en köklü kulüplerinden Manchester United’ın, Beşiktaş’ın genç futbolcusu Muhammed Demirci’ye talip olduğu iddia edildi.

Beşiktaş’ın genç yıldız adayı Muhammed Demirci’nin talipleri artıyor.

İspanya basınında çıkan haberlerde, İngiliz ekibin, daha önce adı Barcelona ile anılan futbolcunun peşine düştüğü, bu iki büyük kulübün, Demirci’yi transfer etmek için büyük bir mücadele içine gireceği belirtildi.

Haberlerde, Barcelona’nın futbolcu için halihazırda teklifte bulunduğu, ancak futbolcunun İngiltere’yi tercih edebilecek olmasının iki kulübü karşı karşıya getirdiği ifade edildi.

Cuban’ın aklı O’nda

0

Dallas Mavericks’in sahibi Marc Cuban’ın, Ricky Rubio ile ilgili büyük planları var. İspanyol guard 18 yaşındayken 2009 NBA draft’ında ilk tur 5. sırada Minnesota Timberwolves tarafından seçilmişti.

Rubio, son iki sezondur ACB’de Regal Barcelona takımında forma giyiyor. Wolves yönetimi gelecek sezon için 1 milyon dolar karşılığında Rubio’nun kontratını satın almayı umuyor. Ancak Minnesota, İspanyol oyun kurucuyu takas etmeyi düşünürse, Cuban hemen devreye girmeyi planlıyor.

1.94 boyundaki Rubio bu sezon Euroleague’de 6.3 sayı 4.1 asist ortalamaları yakaladı. Marc Cuban, Avrupa’daki istatistiklerin oyuncuların gerçek yeteneklerini yanıstmadığı söylüyor. Cuban sözlerine şöyle devam ediyor, “Basketbolcunun yeteneğine, oyun zekasına bakmalısınız. Tabii ki şimdi NBA’e gelse ligi domine edemez, fakat büyük bir etki yaratır.”