Ana Sayfa Blog Sayfa 5248

Türkiye nükleer karşıtlarını, Dünya nükleer zihniyeti yargılıyor

Japonya’da beterden betere safhaları birbirini takip eden bir nükleer felaketin yaşanmaya devam ettiği ve tüm Dünya ülkelerinde nükleer enerji karşıtı eylemlerin görülmeye başlandığı bugünlerde Türkiye ise nükleer enerji karşıtlarını yargılamaya devam etti. Türkiyeli nükleer karşıtlarının davasında bu celsede de karar çıkmadı ve dava 31 Mayıs’a ertelendi. Davanın bu sabah yapılan 3. celsesinde biri hariç tüm ifadeler alınmış oldu.

Eylemciler 170 bin imzayı Meclis'e taşımışlardı

58 Eylemci geçtiğimiz yaz 6 Temmuz günü, henüz TBMM Rusya ile yapılan Akkuyu nükleer santral anlaşmasını onaylamadan önce, anlaşmanın iptali için Meclis kapısında barışçıl doğrudan bir eylem yapmışlardı. Meclis’e nükleer karşıtı 170.000 imza teslim etmek üzere dilekçe kutularıyla giden eylemciler polis tarafından gözaltına alınmışlardı.

Nükleer karşıtları niçin nükleer santral istemediklerini açıklamışlardı. Maalesef Fukuşima kazası yargılandıkları gün onları doğruluyor.

Bu barışçıl ifadeleriyle Anayasa’nın 56. temel hak maddesiyle kendilerine  verilen sağlıklı bir çevrede yaşama ve bunu koruma hakkını savundukları ve sağlıklı bir çevre geliştirme ödevini yerine getirdikleri hâlde eylemciler hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten dava açılmıştı. Aralarında Yeşiller Partisi, Greenpeace, Küresel Eylem Gurubu, Mersin Nükleer Karşıtı Platformu, Sinop Çevre Platformu üyelerinin bulunduğu eylemcilerin arasında Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Dr. Ümit Şahin de var.

(Yeşil Gazete)

Japonya’da deprem ve nükleer felaket – Prof. Dr. Tolga Yarman

Prof. Dr. Tolga Yarman

Japonya’da dünya tarihinde bir ilk olarak dokuz şiddetinde bir deprem ve  bunun uzantısında dalga kıranları biçen bir tsunami uzantısında üç nükleer santral tamamen telef olmuştur. Yalnız söz konusu telefatın ederi yuvarlak 10 milyar dolardır. Enkazın ortadan kaldırılması, en az bir o kadar kaynak sarfı gerektirebilecek gibi durmaktadır.

Nükleer afeti küçümseme yolundaki tavırlar, bilimsel yansızlığın ihlali anlamında, nükleer holigan, arabesk tavırlardır. Sanki nükleer patlamalar soba üzerinde unutulmuş at kestanesi patlamalarıdır. Sanki nükleer afet uzantısında, dışarı sızan radyasyon miktarı, ihmal edilebilirdir ve bu sebeple, kazalar önemsenmeyebilirdir.

Bu arada, kazayı, bilgece izleme ve anlama çabası yerine, buna hani saat başı laf yetiştirme gayretkeşliğindeki yerli siyasi hafiflikler, olsa olsa katmerli bir nükleer cehaleti sergilemekte, gerçekte bunların sahiplerini küçük düşürmekten başka bir izlenim yansıtıyor katiyen, değildir…

Nükleer afeti, eski teknolojiye raptetme yönündeki tevil vari girişimler ise, gerçegi hiç yansıtmamaktadır. Ortada bir teknolojik zaafiyet yoktur. Tersine söz konusu Japon nükleer teknolojisi döneminin doruğundadır…

Mesele basitçe şudur ki, ortadaki gelişme, güvenlik önlem yelpazesinde hiçbir biçimde yer almış değildir. Ne depremin şiddeti, ne de buna bağlı oluşan tsunaminin dev boyutu, bugüne kadar hafsala dışıdır…

Tsunami, nükleer afeti azdırmış, nükleer kazalar dolayısıyla gereken tahliyeyi zorlaştırmış, hatta imkansızlaştırmıştır…

On katlı binaların damlarında civardaki gemileri yüzdüren tsunami, bu arada, santrallerin yanıbaşlarındaki yanmış yakıt havuzlarını, ayrıca çok korkulur ki, talan edebilecek, etrafı nükleer bir lağıma çevirebilecektir…

Bu o kadar böyledir ki, daha çok öncesinden işaret ettiğimiz çizgide, nükleer afet derecesini (“7” üzerinden) “4” şiddet; resmetmekten uzaktır ve işte nihayet Japon yetkililer afet derecesini (“7” üzerinden) “6” düzeyine yükseltmişlerdir…

Şurasını tahmin etmek abartılı değildir ki, dünya nükleer enerji üretimi, üç Japon nükleer reaktörünün birden, işte göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre zarfında telef olmasıyla, ayrıca, benzersiz bir darbe daha almıştır…

Hem Tsunami felaketi, hem de nükleer afetle boğuşmakta olan Japon halkına kalbî baş sağlığı ve esenlik dileklerimizi sunuyorum…

 

Prof. Tolga Yarman, Ph.D., 1972, Nuclear Science&  Engineering,
Massachusetts  Institute of Technology
T.C. Okan Universitesi, İstanbul

Korkulan aşama!: Reaktör 3’te sızıntı

Japonya Hükümet Sözcüsü Yukio Edano Fukuşima 1 Nükleer Santrali’nin 3 numaralı reaktöründe muhafaza kazanının delinmiş olabileceğini açıkladı . Saat 08:30 (TSİ:01:30) itibarıyla reaktörden buhar sızdığı açıklanıyor. 3 numaralı reaktör, sızıntısının son derece  kirletici ve tehlikeli olduğu bilinen plütonyum da içeren MOX (plütonyum uranyum-oksid karışımı) yakıtla yüklü.

Japonya Nükleer ve Sanayi Güvenlik Ajansı, tesiste radyasyon seviyesinin 10:40’ta (TSİ:03:40) kısa bir süre için saatte 10 mili Sievert’e (mSv) yükseldiğini 30 dakika sonra 2.7 mSv’e düştüğünü belirtti.  10 mSv insan için ölümcül bir doz, 5 mSv ani sağlık sorunlarına sebep olabiliyor, doğal radyasyon ise 0.0003 mSv civarında seyrediyor. Ancak kurum, bunun soğutma çalışmaları süren 2 numaralı reaktörden yayılan radyoaktif maddelerden de olabileceğini söyledi.

Daha önce açıklandığı gibi heliköpterle su taşıyarak hasarlı 3 numaralı reaktörü soğutma girişiminin ise iptal edildiği açıklandı. Açık Radyo’da konuşan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, taşıma suyla reaktörlerin soğuması için gereken miktarın sağlanamayacağını söylüyor.

Bu arada, Fukuşima’daki kazalara müdahale eden reaktör personeli geri çekildi. Geride kalan 50 işçi ve mühendis kahraman ilan edildi. Bu işçi ve mühendisler yoğun radyasyona maruz kaldıkları için ölüme mahkûmlar. Sosyal paylaşım ağları Facebook ve Twitter’da teşekkür ve destek kampanyaları yürütülüyor, ancak sosyal medya üzerinden alınan haber resmi kanallarca doğrulanmış değil.

Ayni kurum, dün gece yangın çıkan ve bir patlamadan sonra atmosfere açık kalan 4 numaralı reaktör binasındaki yüksek dereceli radyoaktif atık havuzu içindeki yakıt çubuklarının tekrar kritik bir reaksiyona girmesini engellemek için helikopterle borik asit yaymayı düşünüyor. Bu havuza soğutmaya devam ve yakıt çubuklarının atmosfere temasını engellemek için nasıl su verileceği hâlâ çözülebilmiş değil. Santralin sahibi Tokyo Elektrik Şirketi (TEPCO) çubukların tekrar kritik bir reaksiyona girme ihtimalinin devam ettiğini açıklıyor.

TEPCO ayni santralde bulunan ve depremden beri soğutma krizi yaşayan 1 numaralı reaktörde çekirdek erimesinin %70, 2 numaralı reaktörde %33’3 ulaştığını açıklıyor. Daha önce2 numaralı reaktörde de bir izale sorunu yaşandığı açıklanmış, şimdiki açıklamalarda burada da kazanın delinmiş olabileeği ifade ediliyor.

Fransız nükleer güvenlik ajansı, Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü gibi kurumlar bu kazanın artık hiçbir şekilde 1-7 skalasında ilk açıklandığı gibi 4 olarak görülemeyeceğini, ‘6- ciddi kaza’  olduğunu açıklıyorlar.  Bu değerlendirme, çevreye ve insanlara zararı dokunacak ciddi radyasyon yayımı olan, uzun süreli tedbirler gerektirecek kaza  anlamına geliyor. Kazanın skalanın son aşaması olan 7’ye çıkmasından korkulurken, Hayrettin Kılıç bu kadar fazla kazanın iç içe yaşandığı, bu derece fazla nükleer materyal içeren bir kazanın Çernobil’in tesirinden çok daha büyük tesiri olacağı ve skala dışı kalacak kadar büyük olacağından endişeli.

(Yeşil Gazete, NHK, Kyodo News, Açık Radyo)

 

Mersin NKP: “Japonya’daki nükleer felaketlerden ders alın”

Mersin Nükleer Karşıtı Platformu Japonya’daki nükleer santral kazasıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada Japonya’daki kazanın nükleer enerjinin güvensiz olduğunu bir kez daha kanıtladığı ve siyasi bir tercih olan nükleer santral projelerinin derhal iptal edilmesi gerektiği belirtildi.

Açıklama şöyle:

“Japonya halkına geçmiş olsun dileyerek basın açıklamamızı okuyoruz.

Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami felaketi,en son teknolojinin kullanıldığı nükleer santraller dahil, hepsinin güvensiz, insan ve doğa yaşamını tehdit eden, kirli teknolojiler olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Japonya’da deprem sonrasında nükleer santrallerdeki tehdit, ciddi boyutlarda olmuştur, nükleer santraller de meydana gelen radyasyon sızıntıları ve radyoaktif kirlenme nedeniyle nükleer santrallere yakın 200.000  kişi yerleşim bölgelerinden tahliye edilmiş ve ülke tarihinde ilk defa bir nükleer acil durum ilan edilmiştir. Nükleer santrallerde yangınlar çıkmış, radyasyon sızıntıları meydana gelmiş, ülke çapında 20 reaktör devre dışı bırakılmıştır. Nükleer santrallerde en son teknolojiyi kullanan Japonya  bile doğa felaketleri karşısında çaresiz kalmıştır.

Nükleer santrallerin dünyada 50 yıldır kullanılmasına rağmen, nükleer santrallerden ve nükleer atıklardan yayılan radyasyonunun etkilerini yok edecek bilimsel bir metot bulunamamıştır. Nükleer santrallerde meydana gelen sızıntıların  ve kazaların sonucunda yayılan radyasyonun Çernobil kazasında ve en son Japonya’da olduğu gibi can kaybı ve geniş çevrenin etkilenmesi söz konusudur. Doğada milyonlarca yıl yok edilemeyen ve sürekli radyasyon yayan nükleer santrallerin atıkları için dünyada hala sürekli depolama alanları kurulamamaktadır, nükleer santrallerin bakım ve güvenlik maliyetleri kuruluş maliyetlerini aşmaktadır. Ayrıca nükleer enerjinin sonlu, finansman, yatırım, işletim, söküm maliyetleri açısından en pahalı, yakıt ve  teknoloji olarak dışa bağımlı oluşu, ekolojik dengeyi bozması nedeniyle ve üretim güvenirliği, kaza ve risk  açısından da en tehlikeli enerji üretim teknolojisi olduğu yaşanmış ve bilimsel olarak kabul edilmiştir.

Deprem kuşağında olan ülkemizde, şiddetli ve yerleşim bölgelerini yerle bir eden deprem ve tsunamilerin meydana geldiğinin bilimsel kanıtlarını tarih yazmıştır. Rusların tamamen  sahip olacağı ve onların denetiminde olacak, dünyada denenmemiş olan VVER 1200 modeli ile, hareketli Ecemiş fay hattına yakın kurulumu planlanan Akkuyu nükleer santrali, taşıyacağı riskler açısından ülkemiz ve dünya için ilerde büyük bir felaket kaynağı olacaktır.

Japonya’daki nükleer tehdit Çernobil faciasında olduğu gibi ülkemizde nükleer lobilere yakın olan medya tarafından gizlenmiştir. Dünya ülkeleri nükleer programlarını yeniden gözden geçirirken, örneğin İsviçre nükleer programını askıya aldığını duyurken, insan ve doğa yaşamını hiçe sayan nükleer lobilerin temsilcileri olan hükümet yetkililerinden nükleer santral projelerine devam kararının verilmesini doğru bulmuyoruz.

Japonya’da yaşanan nükleer felaketlerden hükümetin ders almasını, ülkemiz için bir teknik zorunluluk olmayan, siyasi bir tercih olan nükleer santral projelerinin derhal iptal edilmesini, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasını, enerjinin etkin ve verimli kullanılması yönünde kararların alınmasını ve uygulanmasını  talep ediyoruz.

Mücadelemiz bundan sonrada etkin bir şekilde devam edecektir. Herkesi mücadelemize destek vermeye davet ediyoruz.”

(Yeşil Gazete)

‘Japonya’daki olay nükleer enerjinin sonudur’ – Pelin Cengiz

Japonya, yaşadığı deprem ve tsunami felaketinin yaralarını sarmaya çalışadursun, fekaletin hemen ardından nükleer santralların zarar görmesi ülkeyi alarma geçirdi. Ülke artçılarla ara ara sallanıyor ancak nükleer santrallerde yaşanacak yeni patlama korkusu, deprem ve tsunami korkusunun önüne geçmiş durumda. Nükleer enerjinin bundan sonraki geleceğini de Japonya’da bu konuda yaşananlar belirleyecek gibi görünüyor. Çünkü, Japonya’dakilerin depreme en dayanıklı ve felaketlere en hazır santrallar olduğu belirtiliyordu. Durumun kontrol altına alınamaması halinde dünya kamuoyunda nükleer enerjiye güvenin tamamen kaybolacağı konuşuluyor.

Ancak, Japon Hükümeti’nin yaşanan sürece ilişkin şeffaflığını ve dünya kamuoyunu bilgilendirme şeklini de takdir etmek lazım. Felaketin ardından nükleer reaktörlerden birinde patlamanın meydana geldiği Fukushima 1 santralında, soğutma sisteminin devre dışı kalması nedeniyle, son çare olarak deniz suyundan yararlanıldı. Soğutma sistemi devre dışı kalınca uranyum yakıt çubukları aşırı ısındı ve soğutma suyunun hidrojen ve oksijeni ayrıldı. Hidrojenin patlaması sonucu reaktörü çevreleyen duvarlar yıkıldı. Reaktördeki basıncını azaltmak için buharın dışarı verilmesi esnasında radyasyon seviyesi arttı. Ardından iki ve üç numaralı birimlerde patlama oldu. Durum son derece kritik.

Dünya ne konuşuyor, biz nereye?
Atom Enerjisi Kurumu’nun rakamlarına göre, dünya genelinde, faal durumdaki 442 ticari nükleer santralin yüzde 20’si önemli derecede sismik faaliyetin olduğu bölgelerde. Artan enerji ihtiyacını karşılamak için 20 yıl içinde 350 yeni santral inşa edilmesi planlanıyor ve bu durum, bir doğal felaket sonucu nükleer facia yaşanması riskinin artması anlamına geliyor. Türkiye de, Mersin Akkuyu’da nükleer santral yapmayı planlıyor. Zira, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Japonya’daki santralların otomatik olarak kapadığını ve durumun kontrol altında olduğunu açıklaması, konu hakkında ne kadar erken açıklama yaptığını gösterdi. Dün de, bir TV programında Yıldız’ı, 3’üncü jenerasyona sahip santralların daha yüksek standartlara sahip olduğunu söylerken duydum. Santralın yapılacağı bölgenin Ecemiş Fay Hattı’nın birkaç kilometre yakınında olması kimsenin pek umrunda olmasa gerek. Nükleer tehlikenin farkına varmak için daha ne olması gerekli, onu da sizlerin takdirine bırakıyorum.

Hesaplanmamış riskler çıkıyor
Dünyada nükleerle ilgili en büyük felaketler 1979’da ABD’deki TMI ve 1986’da Rusya’da meydana gelen Çernobil kazaları. Çernobil’in yarattığı yıkım ve tahribatla başetmek yıllar aldı. Fukushima da aynı kaderi paylaşabilir. Fikirlerini almak üzere Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Ümit Şahin ile konuştuk. Şahin, Japonya’da meydana gelen olayın nükleer enerjinin sonu olduğunu belirtiliyor ve şunları anlatıyor: “Bu kazalardan sonra nükleer alandaki yatırımlarda önemli bir duraklama oldu. Raporlar, nükleer enerjinin 20-30 yılda sonunun geleceğini ortaya koyuyor. En önemli sebeplerinden biri pahalı olması. Son yıllarda tekrar nükleeri diriltme yönünde girişimler oldu. ABD’de Bush döneminde nükleer santrallere Hazine garantisi verilmesi gündeme geldi ancak olmadı. Ancak, Obama inşa edilecek nükleer enerji santralleri için Hazine garantisini 30 milyar dolara çıkardı. Bu son olaylardan sonra kimsenin nükleerin güvenli olduğunu iddia edeceği bir durum yok artık.”
Peki, Türkiye’deki süreci nasıl etkiler diye soruyoruz, Şahin onu da şöyle yanıtlıyor: “Türkiye, nükleer enerji savunucularının çok kolay at oynattığı bir yer değil. Akkuyu’nun lisansının alınması 1976. Türkiye’de çok sağlam bir nükleer karşıtı kitle var. Şimdiye kadar birşey olmaz, ileri teknolojinin kalkınmaya faydası olur deniyordu. Japonya’daki olaydan sonra artık onlar bile bu şekilde savunamaz. Sistem kontrol altına alınamıyor, soğutmayı devreye sokamıyor, deniz suyu pompalıyor o da başka sorunlar yaratıyor. Tahmin edilemez sonuçları var. Deniz suyu pompalayınca hidrojen patlaması oluyor. Japonya’daki bu üç reaktör artık kullanılamaz halde. Avrupa’da, Kanada’da yıllarca açılamayan santraller var.”

Dünya nükleeri tartışıyor
Meydana gelen bu olumsuz gelişmeler, nükleer enerjiye bağımlılığı 58 nükleer enerji santralıyla yüzde 80’lere varan Fransa’da da nükleer enerji tartışmasının yeniden açıklmasına neden oldu. Nükleere karşı çıkan siyasetçiler eleştirilerini arttırdı. Ekoloji ve Yeşil Hareketi, 2012’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için yürütülecek kampanyada, bu konuyu ön plana çıkartacak. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eş Başkanı Daniel Cohn-Bendit, nükleer enerji santrallerinin inşası konusunda ülkede referandum düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Ama siyasiler inatçı. Başbakan Francois Fillon, eleştiriler karşısında nükleer enerji santrallerinin güvenli olduğunu, yatırımların durdurulmayacağını belirtti.

Nükleer tartışmanın yapıldığı bir diğer ülke Almanya. Nükleer santralların kapatılarak, yenilenebilir enerjiye yönelinmesi konusunda bir eğilim olduğunu belirten hükümet temsilcileri, bağımsız uzmanlardan oluşan bir komisyona risk analizi yaptırmayı planlıyor. Japonya’daki felaketin ardından Hindistan da, nükleer santrallerin güvenlik sistemlerini gözden geçirme kararı aldı. İngiltere ve İtalya’da hükümetlere ciddi baskılar uygulanırken, pek çok ülke nükleer planlarını yeniden gözden geçiriyor.

Nükleer santrallar, halihazırda içerdikleri yüksek riskler yüzünden sigorta şirketleri tarafından sigortalanmıyor. Böylece felaket ve kazalarda oluşan tüm ekonomik maliyet halka yüklenmiş oluyor. Türkiye’de de olası bir durumda ortaya çıkabilecek tehlikenin boyutunu, bizi nasıl bir felatket senaryosunun beklediğini Japonya’ya bakarak görebiliriz. Görmek isterseniz tabi…
* * *
Almanya santralları kontrol edecek

Dünyanın pek çok yerinde nükleer santraller sorgulanırken, Alman Hükümeti, ülkedeki nükleer santrallerin kapatılma süresinin uzatılmasına ilişkin kararın üç ay ertelenmesine karar verdi. Bu sürede her bir nükleer santralin güvenlik standartları ayrı ayrı gözden geçirilecek. Almanya Başbakanı Angela Merkel, güvenliğin her şeyden önemli olduğunu, bu nedenle bir an önce nükleer enerjiden yenilenebilir enerji çağına geçilmesi gerektiğini kaydetti. Bu üç aylık süreçte bağımsız bir uzmanlar komisyonu oluşturularak, bu komisyonun kararına göre gelecekte ne yapılacağına karar verilecek. Her bir nükleer santralda inceleme yapılarak, Japonya’da soğutma sistemlerinde meydana gelen arızalar nedeniyle Almanya’daki nükleer santrallarda da özellikle soğutma sistemleri kontrol edilecek.

Taraf

Sinoplu çevreciler: “Japonya’yla nükleer görüşmelere son verin”

Sinop, Ayancık ve Gerze Çevre Platformları ortak bir açıklama yaparak hükümeti Sinop ve Akkuyu nükleer santral projelerinden vazgeçmeye çağırdı. Hükümetin “Japonya ile nükleer santral konusundaki görüşmelerimiz devam ediyor” dediğine dikkat çekilen açıklamada Japonya’da yaşananlardan ders çıkarılması istendi.

Açıklama şöyle:

11 Mart Cuma günü Japonya’da 8,9 büyüklüğünde yaşanan deprem ve tsunami felaketi bir nükleer felakete dönüşmüş durumda. Geçmişte nükleerin acılarını, yüzbinlerce masum insanını 6 Ağustos 1945 Hiroşima ve 9 Ağustos 1945 Nagasaki’ ye yapılan nükleer saldırılarda kaybederek yaşayan ve bugün bir nükleer felaketin eşiğinde olan Japon Halkının acılarını paylaşıyor, geçmiş olsun diyoruz.

8,9 büyüklüğünde yaşanan bu deprem aynı zamanda dünyanın en büyük ve en güvenli nükleer santrali olarak gösterilen, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanı ve Türk yetkililerce gezip incelenilen, Japon TEPCO’ ya ait Fukuşima nükleer santralinde bir reaktörün patlamasına bunun sonucunda reaktör çevresinde sezyum, radyoaktif iyot sızıntısına neden olduğunu ibret ve endişe ile izliyoruz.

Muhtemel bir çekirdek erimesi durumunda içinde yaşadığımız dünya üçüncü büyük nükleer felaketten biri ile karşı karşıya kalacaktır.

Sinop İnceburun’ da yapılması planlanan, toplam 4.800 megavat büyüklüğündeki dört adet nükleer santralin, İlimiz Boyabat İlçesinin hemen güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattına yakınlığı düşünüldüğünde ve Mersin Akkuyu’ya yapılması planlanan nükleer santralin Ecemiş Fay Hattına yakınlığı göz önüne alındığında, Japonya’da 8,9 büyüklüğündeki depremle başlayan nükleer felaketin, ne kadar güvenli ve en son teknoloji ile yapılırsa yapılsın nükleer santraller insanlık ve çevremiz için nasıl bir tehdit oluşturduğunu, geçmişte yaşanan nükleer felaketlerin (Rusya-Çernobil, ABD Three Mile Island) üçüncüsünün eşiğinde olduğumuzu göz önüne seriyor.

Enerji Bakanı ve yetkililerden beklenti ve talebimiz Rusya ve Japonya ile yapılan nükleer anlaşmaların askıya alınarak, zaruri olmayan nükleer enerji santrali kararlarına bir son vermeleridir.

Bilmeyen de sanki bizim ülkemiz deprem kuşağında bir deprem ülkesi değil sanır. Oysa, Japonya gibi ülkemizde deprem kuşağında bir deprem ülkesidir. Geçmişte yaşanan insan kaynaklı hatalar ve doğal afetlere karşı nükleer santrallerin son derece riskli olduğu ve güvenli olmadığı yaşanarak bir kez daha ispatlanmış durumdadır.

Deprem yaralarını sarmaya çalışan Japonya hükümeti, nükleer alarm vererek Fukuşima Daiçi nükleer santralinin 20 km. yarıçapındaki 1256 kilometrekarelik bir alanda yaşayan onbinlerce insanı tahliye etmeye çalışıyor. Santralin 70 km’lik çevresi yasak bölge ilan edilerek, acil olarak troid kanserine karşı iyot tableti dağıttığını gözlemliyoruz.

Fukuşima Daiçi nükleer santralinin birinci ünitesinde yaşanan patlamanın ardından, reaktörün üçüncü çekirdeğinde de kısmi bir erime ve buna bağlı olarak radyasyon sızıntısının başladığının, ayrıca ülkenin diğer nükleer santrallerinde de hasar meydana geldiği Japon yetkililer tarafından açıklanmaktadır.

Geçmişte ve günümüzde yaşananlardan ders çıkarmak yerine, yetkililerin “Japonya ile nükleer santral konusundaki görüşmelerimiz devam ediyor” beyanlarına tanık oluyoruz.

26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil’de yaşanan felaket karşısında önlem almak yerine televizyon ekranlarına çıkıp “ben içiyorum çayda radyasyon yok” deyip ve kanserden ölen Devlet Bakanı Cahit Aral örneğinde olduğu gibi, yaşanan bu felaketi görmezden gelme, küçümseme, yok sayma anlayışının değişmediğini gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak,

Hatada ısrar etmenin anlamı yoktur. İnceburun’a kurulmak istenen nükleer santral için Türk ve Japon yetkililerden, bu gün ve geçmişte yaşanan nükleer felaketlerden ders çıkararak, nükleer lobilerin baskı ve dayatmalarını bir tarafa bırakarak, ülkelerimizin insanlarını ve geleceğimizi tehdit eden ve gelecek kuşakları ipotek altına alacak bir nükleer maceraya son vererek, güneş, jeotermal, rüzgar gibi alternatif, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmelerini talep ediyoruz.

SİNOP ÇEVRE PLATFORMU- YEŞİL GERZE ÇEVRE PLATFORMU- AYANCIK ÇEVRE PLATFORMU

FLAŞ – Nükleer dehşet: Fukuşima’dan alevler yükseliyor

Japonya’da nükleer kriz derinleşiyor. Depremde zarar gören Fukuşima nükleer santralının 4 numaralı reaktöründe Türkiye saatiyle 22:45’de yeni bir patlama olduğu ve yangın başladığı bildirildi. 30 dakika sonra ise hiç alev görülmediği bildiriliyor.

Nükleer ve Sanayi Güvenlik Ajansı acilen daha fazla suya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Kurum daha önce bu reaktör binası kazası için “acil tedbirler” alınması gerektiğini açıklamıştı.

300-400 milli Sievert seviyesinde, çok yüksek radyasyon olduğu için yetkililer söndürme işlemlerine başlayamıyorlar. Azalan su yerine tam olarak nasıl su verileceği bilinmiyor. Çatıdan itfaiye arabası ile su vermek düşünülenler arasında. CNN televizyonunun haberine göre ise helikopterlerle su taşınmaya başlandı. 4 numaralı reaktörün çatısında bir delinme olduğu gelen bilgiler arasında.

Patlamanın daha önceki gibi düşen su seviyesi sonucu havuzda bekletilen yakıt çubuklarının buharla temasıüzerine oluşan hidrojen yüzünden olduğu sanılıyor.

Tokyo’da radyasyon paniği büyüyor.

(Yeşil Gazete, NHK, CNN)

Fukuşima felaketi: İlk bağımsız radyoaktivite ölçümleri korkuttu

Japonya’da 8.9 şiddetindeki depremin ardından yaşanan tsunami nükleer felakete neden oldu. Nükleer kazalarını kamuoyundan saklamakla meşhur Japon hükümeti bu kez bunu başaramayacak gibi gözüküyor. Felaketin boyutunun çok büyük olmasının yanında bağımsız sivil toplum kuruluşları da kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için tehlikeyi göze alarak çalışmalar yürütüyor. Bu kuruluşlardan biri de Japon gazetecilerle ortak çalışan “Nükleerden Çıkış” Ağı. Ağın 13 Mart’ta yayınladığı bağımsız ölçüm sonuçları felaketi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Ölçümler 13 Mart’ta reaktörün uzağında 20 ila 1000 mikro-sievert/saat gibi yüksek radyasyon oranları ölçmüştü. Bu zamandan beri kazaların felakete dönüşen seyri resmi bu ölçümlerde maalesef çok daha yüksek resmi rakamlar açıklanmasına sebep oldu.

 

Açıklamanın metni şöyle:

“Nükleerden Çıkış” ağı, aralarında Days Japan dergisi yöneticisi Ryuichi Hirokawa’nın da bulunduğu JVJA (Japan Visual Journalist Association – Japon Görsel Gazeteci Derneği) üyesi altı bağımsız gazetecinin, 13 Mart Pazar günü saat 10.20’de Fukuşima Daiichi nükleer tesisine 2 km. uzaktaki Futaba Belediyesi yakınlarında ölçüm yaptığını duyurdu. Otoritelerden bağımsız şekilde yapılan ilk ölçümler bizimle paylaşıldı. Mesleklerini yapmak üzere gösterdikleri cesaret ve aldıkları risk için ölçümleri yapan Japon gazetecileri saygıyla selamlıyoruz.

 

Fukuşima Daiichi nükleer tesisine 2km. uzaktaki Futaba Belediyesi’ndeki radyoaktivite seviyesi Japon gazetecilern kullandığı bazı Geiger ölçüm cihazlarının (Beiger Countr DZX2, Victoreen 209-SI ve MYRate PRD-10) ölçüm kapasitesini aştı.

 

Yalnızca Victoreen 209-SI cihazı sayesinde doz debisi 10 mili-Röntgen/saat olarak ölçülebildi (0,1 mSv/h, bu demek ki bir Japon Fransa tarafından tolere edilen yıllık miktara sadece 10 saatte maruz kalıyor.). Ölçümü gerçekleştiren gazeteci Ryuichi Hirokawa şöyle konuştu: “Çernobil’de 2011 Şubat’ında yaptığım röportaj sırasında kaza yaşanan reaktörün 200 metre ilerisinde radyoaktivite oranı 4 mili-Röntgen/saat’ti (0,04 mSv/h). Çernobil reaktörüne 4 km uzaklıktaki Pripyat kentinde miktar 0,4 mili-Röntgen/saat’ti.”

 

Diğer 2 cihaz tarafından yapılan ölçümler 20 ila 1000 mikro-sievert/saat (0,02 ila 1 mSv/h) arasında değişiklikler gösterdi. Açıklaması: 1 mSv Fransa’da bir sene boyunca toplumun yapay radyoaktivite ışınlarına maruz kalabileceği azami sınırı teşkil ediyor. Bir Japon bu yıllık doza 1 saat içerisinde maruz kalıyor.

 

Bu bilgiler, nükleer santralin çevresindeki büyük bir alanda, sağlık açısından sonuçları çok ağır olacak aşırı yüksek seviyede radyoaktivite olduğunu gösteriyor.

 

Hatırlatmak gerekir ki bu sabah, Fukuşima Daiichi nükleer santralinin 80 km uzağındaki Miyagi Belediyesi’ndeki radyoaktivite normalin 400 kat üzerindeydi.

 

Japon yetkililer yaşanan durumla ilgili tüm kontrolü kaybetmekte. “Nükleerden Çıkış” ağı vatandaşları uyarıyor: Japon hükümeti, yaşanmakta olan nükleer felaketin ve çevreye yayılan radyoaktivitenin ciddiyetini mümkün olduğunca küçük göstermeye çalışıyor.

 

Japonya’daki nükleer felaket nükleerin toplumlara karşı nasıl bir tehlike içerdiğini bir kez daha ortaya koydu. Sorumlu tek siyasal karar nükleerden çıkmak olacak.

 

Basın açıklamasının orijinali: http://www.sortirdunucleaire.org/actualites/communiques/affiche.php?aff=769

 

Erdoğan: Ha nükleer, ha tüpgaz, ha köprü…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Japonya’da meydana gelen deprem ve daha sonrasında yaşanan nükleer kazalar zincirini yorumladı. Tüm Dünya’da nükleer santrallerin güvenliği sorgulanırken, Almanya bazı nükleer santrallerini kapatma kararı almışken ve Japonya Başbakanı, radyasyonu, tsunamiden daha tehlikeli ilan etmişken, Başbakan Erdoğan nükleer santralleri savundu.

Erdoğan’a göre, risksiz bir yatırım yok ve nükleer santralin riski ile bir tüp gazın ya da boğaz köprüsünün riski aynı. Japonya’daki depremin ardından nükleer sızıntıyla ilgili büyük endişe yaşandığını ifade eden bir gazetecinin, “İsviçre, Almanya gibi bazı ülkeler de askıya alma, nükleer projeleri durdurma gibi kararları ardı ardına açıklıyorlar. Türkiye’nin nükleer projeleri askıya alma gibi bir düşüncesi var mı” sorusuna, “Şu anda bizim Rusya ile yaptığımız görüşmeler ve nükleer enerji ile ilgili atacağımız adım konusunda herhangi bir askıya alma gibi şu anda düşüncemiz veya böyle bir takvim söz konusu değil. Takvim şu anda işliyor ve bir an önce de biz programımızı gerçekleştirelim, bitirelim istiyoruz” yanıtını verdi.

Gazeteci de bunun üzerine, “Başa gelebilecek böyle bir radyasyon sızıntısı, deprem sonucu ya da tsunami sonucu Japonya’da olan burada da meydana gelebilir” dedi.

Başbakan Erdoğan da “Riski olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani evinize Aygaz tüpü de o zaman koymamak gerekir veya bir doğalgaz hattı çekmemek gerekir veya ülkeden ham petrol hattının geçmemesi gerekir. Şimdi bunlar hangisi olursa olsun herhangi bir tehditle ya da saldırıyla karşı karşıya kaldığı zaman bunların az veya çok bir bedeli olur. Bunların hepsi özellikle dünyada sanayileşme olsun, teknoloji olsun modern dünyanın bütün güzelliklerinin yanında bilelim ki birçok sıkıntıları da olacaktır. Yani kozmetik dünyanın içerisinde birçok sıkıntılar var. Ve bu kozmetik yaşamın içerisindeki sıkıntılar güzelliği getirirken bu güzelliğin yanında da bakıyorsunuz birçok sıkıntıları da getiriyor. Ama kimse ondan vazgeçmiyor. Yine kullanmaya devam ediyor. Bu ise çok daha farklı. Adeta bizim enerjideki sıkıntılarımızı büyük ölçüde aşmamıza vesile olacak. Ama böyle bir, Allah göstermesin fevkalade yüksek 8.9 büyüklüğündeki bir deprem bırakın nükleer enerjiyi, görüyorsunuz, televizyonlarda izliyoruz köprüler vesaire.. Yani biz köprüleri yapmayalım mı? Bütün o dev köprüler gördünüz gitti. Şimdi bizim 1. köprümüz, 2. köprümüz ne bileyim 3. köprü bunların hepsi hesapta. Bütün tedbirleri alacağız ve bu tedbirlerle de tabii bu tür adımları da atacağız” diye konuştu.

-Yeşil Gazete-

Japonya’da radyasyon paniği büyüyor

Depremin ardından ardarda patlamalar olan Fukuşima nükleer santralından radyasyon sızıntısı büyürken 24o kilometre mesafedeki başkent Tokyo’da da radyasyon paniği başladı.

Kentin 24 saat açık alışveriş merkezi Don Kişot’ta telsiz, el feneri, uyku tulumu ve yakıt tanklarının tükendiği bildiriliyor. Turistler kenti terk ederken uçak bileti sıkıntısı baş gösterdi.

Patlama ve radyasyon sızıntısı

Fukuşima’daki 3 nükleer reaktörde depremden bu yana dört patlama oldu. Reaktörlerdeki basıncı azaltmak için atmosfere verilen radyoaktif buhar rüzgarla dağılırken, radyoaktif bulutun Tokyo’ya 10 saat içinde ulaşabileceğini söyleyen Tokyo’daki Fransız Elçiliği vatandaşlarına kenti terk etme çağrısı yaptı.

Alman havayolları şirketi Luftahsa ise Japonya’dan gelen uçaklarda radyasyon taraması yapıyor.

Öte yandan Fukuşima nükleer santralinin 500 kilometre kuzeyinde bulunan Rusya’nın Viladivostok kentinde dün gece ölçülen radyasyon seviyesinin 6 saat içinde arttığı tespit edildi.

Başbakandan dışarıya çıkmayın uyarısı

Japonya Başbakanı Naoto Kan Fukuşima nükleer santralinin çevresindeki radyasyon seviyesinin yasal olarak izin verilen düzeyin 400 kat üzerine çıkması üzerine 20 ile 30 kilometre arasındaki mesafede yaşayanların evde kalmaları ve sokağa çıkmamaları uyarısında bulundu.

Santralın 20 kilometre çevresinde yaşayanlar ise Cumartesi günü 1 numaralı reaktördeki patlamanın ardından boşaltılmıştı. Evlerinden boşaltılanların sayısının 200 bini geçtiği bildiriliyor.

Yeşil Gazete

Kyodo News, Rauters ve MSNBC’den derlenmiştir.