Ana Sayfa Blog Sayfa 5148

Türkiye’de 4 kent daha “sakin şehir”

Polonya’nın Lidzbark Warminski kentinde düzenlenen 2011 Cittaslow Genel Kurulu’nda Türkiye’den dört kent daha Sakin Şehir olarak “Yaşamın Kolay Olduğu Kentlerin Uluslararası Ağı’na” katıldı.

Lidzbark Warminski Belediye Başkanı Artur Wajs tarafından açılışı yapılan toplantıda Türkiye’nin Cittaslow Başkenti Seferihisar tarafından birliğe aday gösterilerek dosyaları teslim edilen 4 kentin Cittaslow üyeliği açıklandı. Buna göre Akyaka (Muğla), Yenipazar (Aydın), Gökçeada (Çanakkale) ve Taraklı (Sakarya), Türkiye’nin yeni Sakin Şehirleri oldu.

Cittaslow Türkiye adına sunum yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer yeni kentleri Cittaslow üyelerine tanıttı. Sunumda Akyaka’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğu ve biyoçeşitliliğiyle, Taraklı’nın karakteristik mimari yapısı ve restore edilen çok sayıda binasıyla Türkiye’nin Sakin Şehir olmaya en uygun yerlerinden olduklarını belirtti. Yenipazar’ın Türkiye çapında ünlü pidesi başta olmak üzere yerel yemekleriyle, Gökçeada’nın ise adada organik üretim yapılmasıyla ve Slow Food etkinlikleri sayesinde kendi özelliklerine sahip çıkan kentler olduğu vurgulandı. Türkiye’de 5 Cittaslow olmasıyla Uluslararası İcra Kurulu’na giren Türkiye, bundan sonra Cittaslow örgütünün karar alma süreçlerinde söz sahibi olacak. 25 ülkeden 150 kentin belediye başkanları düzeyinde temsil edildiği  16 üye tarafından kurulan İcra Kurulu’nda Türkiye’den başka İtalya, Portekiz, Avustralya, ABD, Polonya, Belçika ve Avusturya’lı belediye başkanları yer alıyor.

Yeni üyelerle birlikte Ulusal Birliği’ni kurarak İcra Kurulu’na giren Seferihisar, Cittaslow’ların geleceğiyle ilgili karar verme yetkisini kazandı. Ulusal Birliği’ni kuran Türkiye 2013 yılı Cittaslow Genel Kurulu’na ev sahipliği yapma hakkını elde etti.

Birliğin en büyük organizasyonu 2013 Haziran’ında dünyanın dört bir yanından 25 ülke, 150 belediye başkanı, Cittaslow yetkilileri ve gönüllülerinin katılımıyla Seferihisar’da gerçekleşecek.

Türkiye’den Cittaslow olmak isteyen birçok kentin başvuruda bulunduğu söyleyen Cittaslow Türkiye Koordinatörü Bülent Köstem, Türkiye’de Cittaslow olmak isteyen birçok kent olduğunu ve kendilerinin bu konuda oldukça seçici davranarak Türkiye’nin en güzel ve en yavaş kentlerinin başvurularını değerlendirdiklerini söyledi. Köstem, 2011 yılı içerisinde Türkiye’nin farklı bölgelerinden de Cittaslow kabul ederek yavaş hareketini tüm Türkiye’ye yaymak istediklerini belirtti.

Cittaslow (Sakin Şehir) Nedir?
İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow Sakin Şehir anlamında kullanılmaktadır. Cittaslow Ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. Küreselleşmenin yarattığı homojen mekanlardan biri olmak istemeyen, ye­rel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birliktir. Şehirlerin hangi alanlarda önemli ve özel olduklarını düşünmeleri ve bu özelliklerini korumak için strateji geliştirmeleridir. Şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikayesinin uyum içinde, şehir sakinlerinin ve ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanmasıdır. Yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarmak için bunları çocuklarımızla ve misafirleri­mizle paylaşmaktır. İnsanların kendi sağlıklarını ön planda tutmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerin sürekli kontrol edilmesi ve sağlığı tehdit et­meyecek boyutta tutulmasıdır. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır. Yerel üreticileri desteklemek ve onların ürünlerini satabilecekleri satış merkezleri oluşturmaktır. Çevreye ve insana zararlı olmayan al­ternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir. Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır.

Google+, sosyal ağ savaşında Facebook’a meydan okuyor

İnternet devi Google, Facebook’a alternatif olabilecek, yeni bir sosyal paylaşım ağını hizmete soktu.

500 milyonu aşkın kullanıcı hedefleyen Google+ (Google Artı) kullanıcıları kendi fotoğraf, mesaj ve yorumlarını paylaşırken bir yandan da internet devinin harita ve görsellerinden yararlanabiliyorlar.

Google+ aynı zamanda kullanıcıların bağlantılarını kolaylıkla gruplandırmalarına olanak sağlıyor.

Kimi yorumcular ise Google’un video sohbet işlevi ekleyerek aslında Facebook özelliklerini aynı şekilde yeniden ürettiğini savunuyor.

ABD’de her üç kişiden ikisinin internet aramalarında kullandığı Google, son yıllarda Facebook’a bir kaç darbe vurmayı başarsa da şirketin önceki sosyal ağ denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmış, Google Wave ve Google Buzz, kullanıcıların fazla ilgisini çekmemişti.

Yeni işlevler

Şirket şimdi Google+ ile dört yeni özelliği sosyal paylaşım ağı kullanıcılarına sunarak bu pazarda kalıcı bir oyuncu olmaya soyunuyor:

* Circles – Çember gruplar, kullanıcıların istedikleri arkadaşlarını gruplandırarak her bir grupla ayrı içerik paylaşmasına imkan tanıyor.

* Hangouts – Takılmak sözcüğüne karşılık geliyor ve bu özellik, nerede olunursa olunsun, birden fazla kişiyle canlı video konferans sistemi sağlıyor, bu uygulamada kişilerin herhangi bir grup sohbetine girip çıkmalarını sağlıyor.

* Huddle (Kalabalık) – toplu anında mesajlaşma özelliğini içeriyor.

* Sparks (Kıvıcımlar)- sosyal ağ içinde ortak ilgileri bulunan kişilerin birbirini bulmasını sağlayan bir özellik olarak pazarlanıyor.

Google+, şimdilik sadece belli sayıda kullanıcıya deneme amacıyla sunuldu ancak şirket sosyal ağı yakında herkese açmayı planlıyor.

İnternet uzmanları, Google’un sadık Facebook kullanıcılarını kendi tarafına çekmekte büyük güçlük yaşayabileceği noktasında birleşiyor.

Christine Lagarde IMF başkanlığına seçildi

Dominique Strauss-Kahn’dan boşalan IMF koltuğuna yine bir Fransız olan Maliye Bakanı Christine Lagarde atandı. Lagard Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere tarafından en başından beri desteklenmişti. Ancak işin başına gelmek için ihtiyaç duyduğu yeteri desteği, özellikle Rusya, Çin ve Hindistan’ı ikna ederek hızlı ve etkin bir biçimde sağlamayı başardı. Lagarde’ın rakibi Meksika Merkez Bankası başkanı Agustín Carstens ise sadece Meksika, Kanada ve Avustralya’dan destek sağlayabildi.

Yeni başkanın önünde çözüm bekleyen en büyük sorun tabii ki Yunanistan’daki mali kriz. Her ne kadar seçim sürecinde herkese mavi boncuk dağıtmış, küresel krizin ilk günlerinde finansal piyasalar hakkında duymaya alışık olmadığımız ilerici çıkışlar yapmış olsa da, seçimin hemen ertesi Yunanistan üzerine sarfettiği sözlerden aslında hiçbir şeyin değişmediğini, IMF’nin yine eski bildik IMF olarak yola devam edeceğini anlatıyor. Lagarde, kendinden önceki başkanlar gibi halkların değil büyük sermayenin dilini kullanıyor ve Yunanlı siyasilere kemer sıkma programını siyaseten mümkün kılacak bir birlik hükümeti çağrısı yapıyor.

Tecavüz protestosuna soruşturma

Kaş’ta geçen yıl 16 yaşındaki kız öğrenciye tecavüz edilmesiyle ilgili davanın duruşması öncesinde adliye binası önünde basın açıklaması yapan demokratik kitle örgütlerinin kadın temsilcileri hakkında soruşturma başlatıldı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, davanın üçüncü duruşmasının yapıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde, Antalya Kadın Dayanışma Merkezi üyeleri, Eğitim-Sen Antalya ve Kaş şubeleri, Antalya Kadın Platformu üyesi kadınlarla ve Kaşlı bazı kadınlar, Kaş Meydanı’ndan adliye önüne kadar ellerinde dövizlerle ve pankartlarla yürüyüş düzenlemişlerdi. Kaş Cumhuriyet Savcılığı, polis kamerasından tespit ettiği ve Kaş’ta yaşadıklarını belirlediği 20 kişiyi ifade vermek üzere savcılığa davet etti.

Basın açıklaması yapan ve gösteriye katılanların 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri iddiasıyla haklarında soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

Kaş’ta 11 Mayıs tarihinde bir araya gelen demokratik kitle örgütlerine mensup kadın temsilcileri, ellerinde “Kadınlar alanlara, sokaklara”, “Tecavüze ortak olma”, “Kadın ve çocuğa yönelik şiddete sessiz kalma” dövizleri taşıyarak Kaş Meydanı’ndan adliye önüne kadar yürüyüş düzenlemişler ve Kaş Polis Merkezi Amirliğinin bahçesinde basın açıklaması yapmışlardı.

Savcılıkta ifadesi alınan Kaş Eğitim-Sen Temsilcilik Başkanı Önder Saraç, yürüyüş esnasında trafiği engellemekle suçlandıklarını söyledi. Saraç şunları kaydetti:

“Savcılık, suçumuzun 2911 sayılı Kanun’a muhalefetle, izinsiz gösteri yapmak olduğunu belirtti. Oysa ki yapılan yürüyüşün bilgisi verilmişti. Bu yıldırma politikasıdır. Daha 10 gün önce meydanda kesilen ağaç için yaptığımız basın açıklaması için de bu yıldırma politikasıyla karşılaşmıştık. Yine ağacı kesenler değil, ağaç kesilmesini protesto ettiğimiz için ifadeye çağrılmıştık. Şimdi de tecavüzcülere karşı olduğumuz için ifademiz alınıyor.” dedi.

Örgütlenmeye doyamayan öğrenciler!!

Aralarında, ODTÜ’deki “Başkaldırıyoruz” eylemine katıldığı için dava açılan 117 öğrenciden birinin de olduğu beş üniversite öğrencisi, “ülkücü bir öğrenciyi dövmeyi planlamaktan” gözaltına alındı, dört ayrı terör örgütüne üye olmak suçuyla tutuklandı.

Aralarında, ODTÜ’deki “Başkaldırıyoruz” eylemine katıldığı için dava açılan 117 öğrenciden birinin de olduğu beş üniversite öğrencisi, “ülkücü bir öğrenciyi dövmeyi planlamaktan” gözaltına alındı, dört ayrı terör örgütüne üye olmak suçuyla tutuklandı. 5,5 aydır f tipi cezaevinde haklarında iddianame yazılmasını bekliyorlar.

Bianet‘ten Ayça Söylemez‘in haberine göre, Ankara’da 20 Ocak’ta gözaltına alınıp 23 Ocak’ta tutuklanan beş üniversite öğrencisi, PKK, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP-C), Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP-L), Maoist Komünist Parti (MKP) isimli dört ayrı örgüte üye olmakla suçlanıyor. 5,5 aydır Sincan 1 No.lu F Tipi Cezaevi’nde olan öğrenciler bu süre içerisinde okullarına da devam edemediler.

Tutuklanan Ankara Üniversitesi İktisat Fakültesi birinci sınıf öğrencisi Yusufcan Yıldırım’ın annesi Melek Yıldırım, bianet’e yaptığı açıklamada, “Muhalif öğrencileri bu yolla sindirmeye çalışıyorlar” dedi.

Yıldırım, 5 Ocak’ta Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ndeki (ODTÜ) “Başkaldırıyoruz” protestosuna katıldığı için hakkında dava açılan 117 öğrenciden biriydi.

Tutuklanan öğrencilerden Ali Haydar Yıldız’ın avukatı Murat Yılmaz da, Yusufcan Yıldırım, Ali Haydar Yıldız, Uğurcan Soybelli ve Rıdvan Akbaş isimli dört öğrencinin 20 Ocak’ta akşam 18:30 civarında Demetevler Parkı’nda, “başka bir öğrenciyi dövmeyi planlamakla” suçlanarak gözaltına alındıklarını, ertesi gün de Didem Ezgi Serap’ın aynı olayla ilgili gözaltına alındığını söyledi.

Yılmaz, gözaltına gerekçe gösterilen olayı şöyle anlattı: “19 Ocak’ta Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde sağ görüşlü öğrenciler, sol görüşlü bir öğrenciyi dövdükten sonra Sıhhiye tren istasyonundan aşağıya attılar. Ertesi akşam, Yıldırım, Yıldız, Soybelli ile Akbaş bu olayın ardından “ülkücü bir öğrenciyi döverek misilleme yapacakları şüphesiyle” parkta yürürken gözaltına alındılar. Polis tutanaklarında, ‘HPG tüzüğüne göre hareket ederek, ülkücü öğrencinin evini tespit edip keşif yaptıkları, istihbarat faaliyetinde bulundukları’ ileri sürüldü.”

“İşlenmemiş bir suçla itham edildiler”
Avukat Yılmaz, tutanaklarda iddia edilen suçlamalara hiçbir delil gösterilmediğini ayrıca basında çıkan bazı haberlerle olayın yanlış yansıtılarak öğrencilerin karalanmaya çalışıldığını ifade etti. Tutanaklara göre, Soybelli’nin üzerinde, ülkücü öğrencinin adresi çıktığı da iddia ediliyor ancak Soybelli bu iddiayı reddediyor.

“Biz de ‘HPG tüzüğü’ diye bir şey olduğunu ilk kez tutanakları okuduğumuzda gördük” diyen Yılmaz, 10 Ocak’ta dosyaya gizlilik kararı konulduğunu olduğunu ifade etti.

Tutuklama ve gizlilik kararlarına ettikleri itirazlarına da, mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini belirten Yıldız, şu anda dosyaya ulaşamadıklarını açıkladı.

Yıldız, “İşleyip işlemeyecekleri belli olmayan bir suçla itham edildiler. Aralarında bağlantı kurulamayan bir tüzükte yazılı planla ilgili suçlanarak tutuklandılar ve 5,5 aydır haklarında iddianame düzenlenmesini bekliyorlar. Dosyaya dört örgüt kondu, kimin hangi örgüte üye olmakla suçlandığı da belirsiz. Tutuklama kararına da kimin hangi örgütle bağlantılı olduğu yazılmadı, suçlamalar açıklığa kavuşmuş değil. Bununla ilgili delil de sunulmadı” diye konuştu.

Avukat Yıldız, “Ayrıca Serap olduğu söylenen başörtülü bir kadının fotoğrafları bazı gazetelerde yayınlandı ve ‘Kimliğini başörtüsüyle gizleyerek ülkücü öğrencinin evinin çevresinde keşif yaptı’ diye yazıldı. Serap baştan suçlu ilan edilerek sanık hakları ihlal edildi. Oysa fotoğraflardan o kişinin Serap olup olmadığı bile anlaşılmıyor, öyle olsa bile sadece yolda yürürken çekilmiş fotoğraflar var, istihbarat faaliyeti yaptığına dair bir kanıt yok” dedi.

“Dört örgüte birden nasıl üye olsunlar?”
Yusufcan Yıldırım’ın annesi Melek Yıldırım da özetle şu açıklamayı yaptı:

* Oğlum hakkında hiçbir delil göstermeden “cezalandırma timinden” olduğu iddiası öne sürüldü, basında çıkan haberlerde de böyle lanse edildi. Birbirinden alakasız dört ayrı örgüte birden nasıl üye oldukları da tutanaklarda açıklanmıyor. Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz da olayla ilgili 28 Ocak’ta yazdığı yazısında “Şizofrenik terör örgütü” başlığını kullanmıştı.

* Yusufcan da bu davalarla ilgili süreçleri bildiğinden, “Beni burada daha uzun süre tutarlar, benimle ilgili yaz tatili planı yapmayın” demişti. Tutuklamaların cezaya dönüştürüldüğünün farkındaydı. Cezaevinde, tutuklanan iki arkadaşı Akbaş ve Yıldız’la birlikte kalıyor.

Baskılar cezaevinde de devam ediyor. “Gereksiz slogan atmak” suçlamasıyla yedi ay iletişimden men cezası aldı, cezalar kesinleşirse, üç iletişimden men cezasına karşılık bir ay ziyaretçi cezası alacak, oğlumuzu en az bir ay göremeyeceğiz.

* Oğlum muhalif, ülke sorunlarına duyarlı bir çocuktu, ODTÜ’deki protestolara katıldığı için de hakkında dava açılan 117 öğrenciden biriydi, buradaki dava gerekçesi de “basın açıklamasına katılmasıydı”. TEKEL eylemlerine de 78 gün boyunca destek vermişti. Yükselen öğrenci muhalefetini, yargı yoluyla sindirmeye çalışıyorlar. Bu öğrencilerin tümünün haksızlığa uğradığını düşünüyoruz.

* Bir aile için oğlunu cezaevinde görmek, kapalı kapılar ardında ya da telefonla iletişim kurmaya çalışmak çok zor. İddianame de olmadığı için, yargılama başlamadığı için elimiz kolumuz bağlı

CHP’de 12 yıl sonra bir ilk

CHP Meclis yönetimi belirlendi. Grup Başkanvekilliklerine Akif Hamzaçebi, Muharrem İnce ve Emine Ülker Tarhan seçilirken, Grup Yönetim Kurulunun 9 üyesi de belirlendi. Emine Ülker Tarhan, CHP’de 1999’dan sonra göreve gelen ikinci kadın grup başkanvekili oldu.

CHP’nin basına kapalı toplantısında, ilk olarak grup başkanvekilliği için seçim yapıldı. Akif Hamzaçebi, Muharrem İnce ve Emine Ülker Tarhan’ın aday olarak katıldığı ve 129 milletvekilinin oy kullandığı seçimde, üç milletvekili 117’şer oy alarak, CHP’nin yeni grup başkanvekilleri oldu. Seçimlerde, 12 oy ise boş ve geçersiz sayıldı.

Grup Yönetim Kurulunun 9 üyesi de belirlendi. Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, Bolu Milletvekili Tanju Özcan, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, Adana Milletvekili Ali Demirçalı, Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Manisa Milletvekili Sakine Öz, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Grup Yönetim Kurulu üyeliklerine seçildi.

Grup Disiplin Kurulu ise Niğde Milletvekili Doğan Şafak, Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ, Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Çorum Milletvekili Tufan Köse, Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’dan oluştu.

Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve İzmir Milletvekili Aşkın Türeli de grup denetçisi seçildi.

Federasyon yeni başkanını seçti

0

Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda geçerli 201 oyun tamamını alan Mehmet Ali Aydınlar, başkanlığa seçildi. Başkanlık devir-teslim töreni, yarın İstanbul’da yapılacak.

Ankara Sheraton Otel’de yapılan genel kurula, oy hakkı olan 300 delegeden 204’ü katıldı. 3 oyun boş çıktığı oylama sonunda geçerli 201 oyun tamamını alan Aydınlar, TFF’nin 39. başkanı oldu.

“Federasyonda birçok değişikliğe gideceğiz”

Aydınlar, değişimin her zaman gerekli olduğunu belirterek, ”Federasyonda birçok değişikliğe gideceğiz. Eğer değişime ihtiyaç olmasaydı, ben burada olmazdım” dedi.

Şu an için ilk iş olarak federasyonun rutin işlerine yöneleceklerinin altını çizen Aydınlar, ”Yapacağımız birçok iş var. Öncelikle yönetici arkadaşlarımla biraraya gelerek, bir yol haritası belirleyeceğiz. Çok zorlu bir göreve geldik. Futbol ailesinin her zaman yanında olacağız. Onların da bizim yanımızda olmalarını diliyorum” diye konuştu.

Aydınlar, (A) Milli Takım Teknik Direktörü Hiddink ile ilgili bir soruya ise kendisinin hala sözleşmesinin devam ettiğini ve görevinin başında olduğunu söyledi.

Yönetim kurulunda değişiklik

Mehmet Ali Aydınlar’ın dün açıkladığı yönetim kurulu listesinde değişikliğe gidildi.

Dün yönetim kurulunda yer alacağı açıklanan Önder Karaduman’ın yerine Erdal Atalay listede yer aldı.

Trabzonspor oylamaya katılmadı

Bu arada TFF Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda Trabzonspor Kulübü oylamaya katılmadı.
Trabzonspor Kulübü’ne yakın kaynaklardan alınan bilgiye göre, bordo-mavili kulüp, federasyon başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın listesinde tek Trabzonsporlu temsilci bulunması nedeniyle oylamayı protesto ederek genel kurul salonuna gelmedi.

Yönetim kurulu

Mehmet Ali Aydınlar’ın başkanlığa seçilmesinin ardından yönetim ve denetim kurulu üyeleri de belli oldu.

Buna göre Aydınlar’ın yönetim kurulu listesi, Göksel Gümüşdağ, Lutfi Arıboğan, Erdal Atalay, Hüsnü Güreli, Erhan Kamışlı, Kemal Olgaç, Cüneyt Tanman, Servet Yardımcı, Yunus Egemenoğlu, Mehmet Akif Üstündağ, Mehmet Baykan, Ergün Tekin, Arif Koşar ve Hakan Kanık’tan oluştu.

Denetim kurulu listesinde ise şu isimler yer aldı:

Hamdi Topçu, İsmail Gerçek, Hakkı Koçak, Mehmet Ali Kaynar, Kenan Özsaraç.

Başkanlık devir-teslim töreni

Başkanlık devir-teslim töreni, yarın İstanbul’da yapılacak.

TFF’nin internet sitesinde yapılan açıklamaya göre, İstinye’deki federasyonun ana binasında saat 10.00’da gerçekleştirilecek devir-teslim törenine, eski başkan Mahmut Özgener ve yeni başkan Mehmet Ali Aydınlar’ın katılacağı bildirildi.

Orman yangını Los Alamos nükleer laboratuarını sardı

ABD’nin New Mexico eyaletinde bulunan Los Alamos nükleer laboratuarında çevredeki orman yangını nedeniyle Pazar günü başlayan tehlike sürüyor.

Ülkenin en büyük nükleer silah üretim merkezi olan ve Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılan ilk atom bombalarının da geliştirildiği Los Alamos Ulusal Laboratuarı Pazar günü çevredeki ormanda başlayan Las Conchas yangını tarafından sarıldı.

İtfaiye bütün gücüyle yangının nükleer araştırma laboratuarına ulaşmasını engellemeye çalışırken, merkezin depolarında 20.000 varil dolusu radyoaktif plütonyumla kirlenmiş atık olduğu bildiriliyor.

Yaklaşık 250 kilometrekarelik bir alanda 4 gündür devam eden yangın nedeniyle 11 bin kişinin yaşadığı Los Alamos kasabası tamamen boşaltıldı. Alevlerin laboratuar binasına bazı yerlerde 15 metre kadar yaklaştığı bildiriliyor. Yetkililer ise yangından kaynaklanan herhangi bir radyoaktif sızıntı riski olmadığını açıklamış durumda.

Yaklaşık 93 kilometre karelik bir alanda 2000 binadan oluşan ve 15.000 kişinin çalıştığı Los Alamos laboraturarı ülkenin en büyük nükleer tesisi. İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan Los Alamos’ta gizlilik içinde yürütülen Manhattan projesiyle ilk atom bombaları üretilmişti.

Rauters ve Associated Press’den derlenmiştir.

(Yeşil Gazete)

 

 

 

Petrolcü parasıyla iklim değişikliğini inkara yeni kanıt: Dr. Willie Soon’a 1 milyon dolar

Önde gelen iklim değişikliği inkarcılarından Dr. Willie Soon

İklim değişikliğinin varlığını inkar eden araştırmacılar arasında en tanınmış isimlerden biri olan Dr. Willie Soon’un, yaptığı araştırmalar için petrol ve kömür şirketlerinden son on yılda 1 milyon dolardan fazla para aldığına dair belgeler ortaya çıktı. Dr. Soon petrol şirketlerinden para aldığını inkar etmedi, ancak aldığı desteğin araştırmalarını etkilemediğini savundu.

Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nde araştırmacı olarak çalışan Dr. Soon, kuzey kutup bölgesindeki buzul erimelerinin CO2 emisyonlarından değil, güneş ışınlarındaki değişmelerden kaynaklandığını savunuyordu. Willie Soon’un yayınlarındaki iddialardan biri de kutup ayılarının iklim değişikliğinden etkilenmediğine dairdi.

Greenpeace ABD’nin Bilgi Edinme Yasası kapsamında Smitshonian’dan edinerek ortaya çıkardığı belgelere göre Dr. Soon 2001 yılından bu yana kömür ve petrol sanayii tarafından ciddi biçimde fonlanıyor. Soon’un para aldığı kurumlar arasında ExxonMobil, Amerikan Petrol Enstitüsü, Koch Şirketi ve dünyanın en büyük kömürlü termik santral şirketlerinden Southern da var.

Soon’un aldığı “araştırma fonlarının” bazıları şöyle: İklim inkarcılarını destekleyen önde gelen kuruluşlardan biri olan ve ABD’deki aşırı sağcı Çay Partisi hareketinin kurucularından Charles Koch’un sahibi olduğu Koch Vakfı’ndan 175.000 dolar, ABD’deki petrol ve doğal gaz şirketlerinin çıkarlarını savunmak üzere kurulan Amerikan Petrol Enstitüsü’nden 274.000 dolar, dünyanın en fazla kar eden petrol şirtketi ExxonMobil’den 335.000 dolar, kömürlü termik santral şirketi Southern’dan 120.000 dolar.

Dr. Willie Soon’un fosil yakıt endüstrisi tarafından desteklendiğinin ortaya çıkarılması önemli bir gelişme. Çünkü Dr. Soon iklim inkarcıları arasında çalışmaları hakemli dergilerde yayınlanan çok az sayıda araştırmacıdan biri, hatta bu anlamda önde gelen bir isimdi.

20. yüzyılda yaşanan küresel ısınmanın istisnai olmadığını ısrarla savunan Soon, iklimbilimin en önemli araştırmaları arasında yer alan Michgale Mann’in hokey sopası grafiğine zayıf argümanlarla saldıran bir çalışmasını alanın önemli dergilerinden biri olan Climate Research’de yayınlatmış, bunun üzerine ciddi iklim bilimciler dergiyi boykot etmişti.

Son kanıtlar 2008’de iklim inkarcılarına verdiği fonları kestiğini açıklayan ExxonMobil’i de utandıracak gibi görünüyor. Çünkü Exxon 2010’a kadar Soon’a para vermeye devam etmiş.

Willie Soon 2004 yılında Guardian’a yazdığı bir mektupta aldığı fon kaynaklarının açık olduğunu, aldıkları fonların büyük bölümünün NASA gibi federal kaynaklardan geldiğini iddia etmişti. Dr. Soon Reuters’a yaptığı son açıklamada ise yeni belgeleri belgeleri inkar etmedi, ancak çalışmaları için aldığı paranın araştırma sonucunu etkilemeyeceğini söyledi.

The Guardian ve Reuters’den derlenmiştir.

(Yeşil Gazete)

Hopa’daki HES projesi halkın tepkisi nedeniyle iptal

Hopa’daki Güneşli HES projesi şirket tarafından iptal edildi. Güneşli HES’in ruhsat sahibi olan Nett Enerji basın kuruluşlarına gönderdiği yazılı açıklamada projeden toplumsal olaya meydan vermemek için vazgeçtiğini duyurdu.

Hopa ilçesinde yapılacak Güneşli HES projesine Hopalılar uzun süredir tepki gösteriyordu. Son olarak ÇED yönetmeliği gereği yapılması gereken bilgilendirme toplantısı, Hopalıların tepkisi nedeniyle iptal edilmişti.

Nett Enerji, projeden vazgeçtiklerine dair yaptığı basın açıklamasında halkın HES karşıtlığının yanlış bilgilere dayandığı iddia edildi. Şirkete göre iptal kararı verme nedenleri konunun “toplumsal bir olaya bahane edilmesini engellemek”. Şirket tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Nett Enerji olarak tüm projelerimizde, ülkemiz kaynaklarının en verimli ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirilmesi konusunda son derece hassas davranmaktayız. Ayrıca Güneşli HES projemizde olduğu gibi, yurt genelindeki tüm projelerimizde yüksek maliyetleri göze alarak alternatif çevreci çözümler geliştirmeyi prensip haline getirdiğimiz de bilinmelidir.

Şirketimiz her zaman yöre halkının memnuniyetini ön planda tutarak huzurlu bir şekilde çalışmayı hedeflemekte ve her projesini öncelikle ‘vatandaşın desteğini alarak’ hayata geçirmeye özen göstermektedir.

Son dönemde yanlış bilgilere dayandığını tespit ettiğimiz yükselen HES karşıtlığı, Artvin’in Hopa ilçesinde de etkisini hissettirmiş ve yöre halkından olumsuz bir tepki yaratmıştır. Bu durumun en somut göstergesi ilk olarak Hopa’da kurmayı planladığımız Güneşli HES projesi kapsamında halkı bilgilendirmek, projeye katılımının sağlamak, varsa görüş ve önerilerini almak, planladığımız sosyal sorumluluk projelerini paylaşabilmek amacıyla düzenlenen katılım toplantısının gerçekleşmemesiyle ortaya çıkmıştır.

Bu sebeple yaklaşık 5 yıldır üzerinde çalışarak tüm hazırlık çalışmalarını tamamlamış olmamıza rağmen Hopa’da hayata geçirmeyi planladığımız Güneşli HES Projesi’nden, sorumlu bir davranış sergileyerek toplumsal bir olaya bahane edilmemesi amacıyla vazgeçtiğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

Bilgilendirme toplantısı nasıl engellendi?

Hopa’da Mayıs ayında yapılmak istenen ÇED bilgilendirme toplantısı protestolar nedeniyle yapılamamıştı.

Hopa’da yapılması düşünülen Güneşli HES projesi bilgilendirme toplantısının Hopa Öğretmen evinde yapılacağı gün Hopalılar Hopa Dereleri Koruma Platformu’nun çağrısı üzerine Belediye parkında toplanan yaklaşık 350 kişilik grup sloganlar atarak İnönü Caddesi üzerinden toplantının yapılacağı Hopa Öğretmen evine kadar yürümüş ve Öğretmen Evi’nin önünde toplanarak grup toplantıyı protesto etmişti. Grup “Dereler bizimdir, Hes Yapılamaz. Dereler özgürdür özgür akacak “ şeklinde sloganlar atarak protesto eylemlerini sürdürdü.

Karadeniz Gündem gazetesinin haberine göre eylem sırasında Hopa kaymakamı Abdullah Aktaş ile vatandaşlar arasında yer yer tartışmalar yaşandı. Kaymakam Aktaş’ın kalabalığın dağılması için megafonu eline alarak “Çocuklar okuldan çıkamıyor, kalabalığı dağıtın başka yere gidin” çağrısına eylemciler “Sen kimden yanasın? Orada okuyan çocuklar bizim çocuklarımız, biz onların geleceği için buradayız, siz çocuklarımızı kullanmayın” şeklinde tepki gösterdi.

Eylemin ardından toplantıya katılan görevliler tarafından “toplantıya halkın katılımı sağlanamadığı için toplantı yapılamamıştır” şeklinde tutanak tutuldu.

Hopa’nın içme suyu kaynağını da tehdit eden projenin durdurulması HES’lere karşı mücadelenin yeni bir zaferi olarak değerlendiriliyor.

08 Haber ve Karadeniz Gündem gazetelerinden derlenmiştir.

(Yeşil Gazete)