Ana Sayfa Blog Sayfa 4895

Suriye Arap Birliği barış planına yeşil ışık yaktı

0

Suriye ile Arap Birliği arasında Arap Birliği barış planı çerçevesinde gözlemcilerin Suriye’ye gönderilmesini öngören protokol Kahire’de imzalandı.

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim birliğin protokolde Suriye’nin istediği değişiklikleri yapması üzerinde anlaştıklarını ve Suriye’nin üzerinde değişiklikler yapılan protokol metnini Mısır’ın başkenti Kahire’de imzalandığını açıkladı.

Muallim, “Protokolde değişiklik yapılmasaydı, metni kabul etmezdik” dedi.

Muallim, bununla birlikte bazı Arap ülkelerin ülkedeki krizi tırmandırmaya çalıştığını belirtti.

Muallim, başkent Şam’da düzenlediği basın toplantısında, bazı Arap ülkelerinin Suriye’deki krizi tırmandırmaya çalıştığını, bu davranışların gerekçesinin olmadığını ve Suriye konusunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne götürülmesi konusunda, Arap Birliği’nin sekizinci maddesinin “herhangi bir Arap ülkesine dış müdahaleye karşı olduğunu” kaydetti.

Arap Birliği barış planı, muhaliflerle hükümet arasında diyalog sürecinin başlamasını, Arap Birliği’nin Suriye’ye gözlemci heyeti göndermesini, Suriye’deki şiddetin durdurulmasını, Suriye askerlerinin kentlerden çekilmesini ve Suriye’de olaylar sırasında tutuklananların serbest bırakılmasını içeriyor.

Arap Birliği Suriye’deki olayları son olarak 24 Kasımda ele almıştı.

Mezapotamya sosyalistleri partileşti

Sosyalizm ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunan Özgürlük ve Sosyalizm Partisi adında yeni bir parti kuruldu.

Sosyalizm ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunan parti, üç yıldır partileşme çabasındaki 40 kişi tarafından kuruldu.

İçişleri Bakanlığı’na bugün kuruluş dilekçesi verilen partinin Kurucu Başkanı Sinan Çiftyürek parti başkan yardımcıları ise Hasan Fırat ve Aziz Mahmut Ak.

Başkan Sinan Çiftyürek, Kürt kökenli bir parti olduklarını ancak etnik vurguyu öne çıkarmadıklarını söyledi.

“Türkiye’de liberali, komünisti, zengini, fakiri sürekli herkesi kapsayan koalisyon partileri kuruluyor. Biz Türkiye Kürdistanı’nda Kürdü, Türkü, Arabı ile işçi ve emekçinin yer alacağı sosyalist bir partiyiz.”

Çiftyürek partinin iki ana eksen üzerinden mücadele yürüteceğini söyledi.

“Küresel kapitalizmin yarattığı atmosferde başka dünya mümkün diyen, sosyalizmin 200 yıllık mücadelesini günümüz çağdaş koşullarına göre yerinden üreten bir anlayışımız olacak.

“Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesine sahip çıkarak ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini savunuyoruz. Türkiye’deki Türk ve Kürt halkının sosyolojisi gereği, Kürt sorununun çözümü için eşit koşullu federatif çözümü esas alıyoruz.”

Türkiye’de, geçmişten günümüze kurulmuş sosyalist  ve Kürt sorunu için mücadele eden partilere saygı duyduklarını söyleyen Çiftyürek, bu partilerle ortak çalışmalar da yapacaklarını söylüyor.

Çiftyürek, yeni kurulmuş sosyalist bir parti olarak büyümenin zaman alacağını ancak örgütlenmeyi başlattıklarını belirtti.

Partinin bayrağında, sarı zemin üzerinde kızıl ateş ve yarım emek çarkı amblemi var.

(Bianet)

Yeşil Diyalog’da Hindistan’dan Gerze’ye ekoloji mücadelelerinde kadınlar

Yeşiller Partisi tarafından geçtiğimiz haftasonu düzenlenen Yeşil Diyalog’un ikinci gününde “Ekolojik mücadeleler ve bu mücadelelerderki kadın deneyimi / deneyim paylaşımı” toplantısı yapıldı.

Toplantı, ana konuşmacı ve Narmada Bachao Andolan (NBA) / Save the Narmada Movement hareketi aktivisti Medha Patkar‘ın konuşması ile başladı. Patkar, Hindistan’da yapılmakta olan büyük barajlara karşı verilen kadın mücadelesinden örnekler verdiği konuşmasını, “Birçok sürdürülebilir yaşam tarzı olan kırsal bölge, şehirleşme ve bütün kaynakların hunharca özelleştirilmesi veya kamulaştırılmasından dolayı tehlike altında. Devlet ‘kalkınma’ adı altında yalnızca doğal kaynakları değil, insanların yaşama hakkını da elinden alıyor. Hindistan’da 200 bin kişi tek bir barajın kurulduğu alanda su altında kalabilir. Buna karşı uzun mücadeleler veriliyor, açlık grevleri yapılıyor. Bu mücadelede kadınlar hep ön saflarda, çünkü sebat etme yetenekleri, yaratıcılıkları erkeklerden daha yüksek. Biz mücadele ve yeniden yapılandırma üzerine çalışıyoruz. Hem yeşil, hem kırmızı ideolojiye inanıyoruz. Yani hem eşitlik hem de doğal ekosistemlerin korunması için mücadele ediyoruz.” sözleriyle sürdürdü.

Toplantıda daha sonra sözü Yeşiller Partisi eski eş sözcülerinden Bilge Contepe aldı. Contepe, Patkar’ın bıraktığı yerden başladığı konuşmasında Hindistan deneyimi ile Türkiye arasındaki büyük benzerliklere vurgu yaptı. Contepe, mücadelenin renginin, Yeşil, Kızıl ve Mor olması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.

Contepe’den sonra söz alan Yeşil Gerze Platformu‘ndan Şengül Şahin Gerze’de yaşanan termik santral karşıtı direnişi ve bu direnişteki kadın mücadelesini anlattı. Gerze’den gelen çok sayıda kadın konuğun da bulunduğu konuşmasında Şahin, Gerze mücadelesinin büyüyerek süreceğini söyledi.

Şahin’den sonra söz sırası Büyük Anadolu Yürüyüşü‘nden Pervin Çoban‘daydı. Aynı zamanda göçer Sarıkeçili’lerden olan Çoban, “İlk önce ormanlarda keçi otlatma yasağıyla karşılaştık, sonra göç güzergahımızda suların üzerinde kurulan barajlarla karşılaştık. Ben, Toroslarda gözlerimizle görmediğimiz, kulaklarımızla duymadığımız binlerce canlı için buradayım; doğadaki tüm canlıların haklarının verilmesi için. Bu mücadele zorlu bir yol oldu. Şantiyeleri, şirketleri aramıza getiren siyasilerden çok, çevreci gözüken kurumlarla uğraştık. Ama bizde bir laf vardır; ‘gittiğiniz yolda engeller yoksa bilin ki yanlış yoldasınız” derler. Demekki biz doğru yoldayız” dedi.

Toplantıda son söz Munzur’u Koruma Platformu‘ndan Gül Kapar‘daydı. Munzur mücadelesini anlatan Kapar’dan sonra soru cevap bölümüne geçildi ve toplantı sona erdi.

Yeşil Diyalog’da ekolojik ve feminist anayasalar ortaklaştı

Yeşiller Partisi tarafından geçtiğimiz haftasonu düzenlenen Yeşil Diyalog’un ilk günün ikinci yarısında Ekolojik Anayasa Girişimi’nin taslağı ve Anayasa Kadın Platformu’nun taslağı konuşuldu ve daha sonra bir atölye ile ortaklaştırıldı.

Ekolojik – Feminist anayasa yaklaşımı / atölye çalışması başlığı ile düzenlenen oturuma, KADER Başkanı Çiğdem Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Melda Onur konuşmalarıyla, Yeşiller Partisi’nden Aysen Ataseven ve Burcu Akyüz de kolaylaştırıcılıklarıyla katıldı.

Oturumda öncelikle anayasa taslakları açıklandı. Daha sonra katılımcılar ikiye ayrılıp ekolojik bakış açısıyla feminist taslağı ve feminist bakış açısıyla ekolojik taslağı irdelediler. Sonra birleşen bu iki grup, taslakları ortaklaştırdı ve bu taslak üzerinde çalışma, geliştirme kararı aldı.

Yeşil Diyalog’da Vicdani Ret ve şiddetsizlik tartışıldı

Yeşiller Partisi tarafından geçtiğimiz haftasonu düzenlenen Yeşil Diyalog’un ilk oturumunda “Vicdani Ret ve Şiddetsizlik” tartışıldı.

Tartışmaya vukat Hülya Üçpınar ile vicdani retçiler Ercan Aktaş, Mehmet Tarhan, Yavuz Atan ve Yeşiller Partisi’nden Serkan Köybaşı katıldı.

Katılımcıların hem deneyimlerini, hem de Vicdani Ret hakkındaki görüşlerini aktardığı tartışmada Hülya Üçpınar ve Serkan Köybaşı meselenin hukuksal boyutu üzerinde dururken, Türkiye ve Dünya’dan örneklerle birlikte katılımcıların da deneyimleri değerlendirildi.

Kuzey Kore lideri öldü

0

Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin başkanı Kim Jong Il kalp krizi geçirerek öldü.

Çin haber ajansı Şinhua’nın haberine göre, Kuzey Kore’nin Ulusal Lideri Kim Jong Il, 17 Aralık’ta trenle yaptığı yolculuk sırasında kalp krizi geçirerek 08.30 sıralarında yaşamını yitirdi. Ülkede 29 Aralık’a kadar ulusal yas ilan edilirken, Kuzey Kore Haber Ajansı, Kim Jong İl’in cenazesinin 28 Aralık’ta kaldırılacağını açıkladı.

8 Temmuz 1994’de iktidarı babası ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDKC) kurucusu Kim Il-Sung’dan devralan Kim Jong Il, ülkesinde “Sevgili Lider” olarak anılıyordu. Daha önce de öldüğü iddia edilen Jong İl’in kalp ve şeker hastalıkları bilinirken, üç yıl önce de beyin kanaması geçirdiği söylenmişti.

Güney Kore haber ajansı Yonhap ise, Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-bak’ın başkanlık sarayında Ulusal Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırdığını bildirdi. Savunma Bakanlığı ise Kuzey Kore sınırında güvenliğin arttırıldığını açıkladı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de Kim Jong İl’in ölümünü yakından takip ettiklerini ve Japonya ve Güney Kore ile iletişim halinde olduklarını belirtti.

Kendisini bir internet uzmanı olarak belirten Kim Jong İl’in film tutkunuydu. Ayrıca uçuş korkusundan dolayı Kim Jong İl’in uzun mesafelere trenlerle gittiği söyleniyordu. Sanatla da ilgilenen Kuzey Kore Devlet Başkanı, altı tane opera yapıtı üretti.

Milyonlarca kişinin açlıktan ve sel felaketlerinden öldüğü, sayısız muhalifin de çalıştırma kamplarında hapsedildiği Kuzey Kore’de Kim Jong-İl’in ölümünün ardından ne olacağı merak ediliyor.

2010 senesinde yapılan açıklamayla bir sonraki devlet başkanının Kim Jong Il’in küçük oğlu Kim Jong Un olacağı ilan edilmişti.

21 Aralık’ta grev hayatı durduruyor

21 Aralık’ta KESK, tüm iş kollarıyla birlikte greve gidiyor. Böylece çalışanlar grev hakkı, insanca yaşam ve emekçilerin söz ve karar hakkı için AKP iktidarını uyaracak. KESK’le birlikte, TTB ve sağlık emekçilerinin birlikte gerçekleştireceği greve başka kesimler de destek veriyor.

KESK’in açıklaması şöyle:

Grev hakkımızın yasal teminat altına alındığı bir Toplu Sözleşme düzeni için,

Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için,

“KHK Demokrasi ”sine son verilmesi için,

Her türlü güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara kadrolu iş güvencesi sağlanması için,

Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için,

Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi için,

Temel ücretlerin artırılarak, eşit işe eşit ücretin gerçekten hayata geçirilmesi için,

Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,

Net asgari ücretin açlık sınırı olan 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması için,

Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için,

Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli her sendikanın, konfederasyonun yapması gereken, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın bize tanıdığı hakkımızı kullanarak 21 Aralık’ta, en uzun gecede, en kısa günde, karanlığın en koyu,  ışığın en az olduğu günde aydınlığı arttırmak için Grev yapacağız.

Romanlar için sosyal politikalar

Edirne Roman Kültürü Araştırma Geliştirme, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EDROM)   ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu ve Anadolu Kültür Ortaklığı ile düzenlenen Roman toplulukları için sosyal politikalar konferansı başladı.

İstanbul Cezayir toplantı salonunda gerçekleşen konferans Cumartesi günü de atölye çalışmaları ile devam edecek. Konferansın ilk gününde Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu tarafından yapılan 6 ili kapsayan saha araştırmalarının araştırmanın sonuçları tartışıldı.

İstanbul-Ataşehir, İzmir-Bergama, Samsun-Canik, Konya-Karatay, Erzurum-Yakutiye, Hatay-Antakya’da Romanların yoğun yaşadığı bölgelerde yürütülen araştırmada Romanların istihdam, eğitim ve sağlık, barınma konularında maruz kaldıkları dışlanma masaya yatırıldı.

Toplantının açılışında konuşan Prof. Ayşe Buğra Romanların maruz kaldıkları çok yönlü dışlanmışlığa dikkat çekerek yoksulluğun sadece gelir düşüklüğünden ibaret olmadığını, bu mağduriyetlerin giderilmesi için hak temelli sosyal politikaların gerektiğini vurguladı.

Projenin genel amacının Roman topluluklar ve yerel ulusal düzeydeki kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, eğitim kurumları arasındaki diyalogu geliştirmek ve böylece bu sorunun gündemde olmasının  sağlanması olduğu belirtildi. İki gün sürecek konferans ve atölye çalışmalarında yerel idarelerin, yerel ve ulusal düzeydeki ilgili tüm yapıların katılımıyla uygulanabilir bütünlüklü sosyal politika önerilerinin geliştirilmesinde katkıda bulunmak amaçlanıyor.

Çok sayıda roman dernekleri temsilcilerinin katıldığı toplantıda Avrupa’daki Roman platformlarından gelecek katılımcılar da hak savunuculuğu konusundaki deneyimlerini paylaşacaklar.

Bu araştırma kapsamında çeşitli mahallelerdeki roman çocukların katılımı ile gerçekleştirilen fotoğraf, video çalışmaları İstanbul’da bulunan Tütün Deposu adlı kültür merkezinde açılan sergide görülebilir.

Yeşil Gazete

Via Campesina Avrupa Koordinasyonu :”Monsanto arıcılara tazminat ödemelidir”

Dünya ölçeğinde arı ölümleriyle karşılaşılıyor. Buna ilişkin bilimsel araştırmalar yapıldı,  konunun  korkunç boyutları artık gözler önünde neden GDO.

Bu konuda Çiftçi-Sen’in de bileşenleri arasında bulunduğu, La Via Campesina Avrupa Koordinasyonu bir bildiri yayınladı, bildiri şöyle:

Avrupa Birliği Adalet Divanı, MON 810 mısırından kaynaklanan polenleri içeren bal ve polenin insan tüketimine yönelik pazarlanamayacağı yönünde bir karar verdi.

Arıcılar, Monsanto’nun GDO’lu mısırının polenleriyle kirlenmiş ürünlerini satamamaktalar. Bu yeni felaket aynı zamanda yüksek miktarda pestisit kullanımından kaynaklı olarak kovanlarda büyük oranda arı ölümlerine yol açtığından sürdürülebilirliği de ortadan kaldırmaktadır. GDO’lara onay vermiş olan Avrupa Birliği bu sorunu artık görmezden gelemez.

Çİftçi Sendikaları Konfederasyonunun da kurucu üyesi olduğu, Via Campesina Avrupa Koordinasyonu (ECVC), Avrupa’daki binlerce bal üreticisinin yanısıra ve Avrupa pazarını ürünleriyle destekleyen Latin Amerika ve diğer ülkelerdeki bal üreticilerine yıkıcı bir felaket yaşatan Monsanto’nun dikkatsizliğini ve GDO üretiminin zararlarını duyurarak açıkça suçlamada bulunmaktadır.

ECVC, Monsanto’yu sorumluluklarını yerine getirmeye ve bal üreticilerinin ürün kaybı, pazar kaybı ve artan maliyetlerinden kaynaklanan tüm zararlarını karşılamasını talep etmektedir.

ECVC, yetersiz bir değerlendirmeyle izin verilmiş MON 810 isimli mısır için verilen iznin derhal geri çekilmesini talep etmektedir. Bu mısır türü konusunda yapılan yetersiz değerlendirmeye ek olarak, transgenik polenin bu poleni tüketen arılar, yavruları ve kış arıları üzerinde ne gibi etkiler yarattığına dair ciddi ve kapsamlı bir çalışma yürütülmemiştir.

ECVC, arıcılıktan elde edilen ürünleri kısa veya uzun vadede kirletebilecek genetiği değiştirilmiş nektar ve/veya polen üreten bitki ekiminin yasaklanmasını talep etmektedir. Bu tür enfeksiyonlar bal üreticilerinin, ürünlerinde GDO’ların olmadığını kanıtlamaları yönünde türlü analizler yaptırmalarına yol açacak veya bal ve arıcılıkla ilgili diğer tüm ürünleri GDO’lu olarak yaftalanacaktır. Bu tür bir yafta, bal üreticileriyle birlikte ürünlerinin döllenmesi için arıya gereksinim duyan tüm çiftçileri de piyasadan dışlar. Bal ve polen tümden doğal olarak kalmalıdır.

ECVC, Avrupa Komisyonu’ndan, büyük çoğunluğu GDO’yu reddeden ve sağlıklı, doğal bal tüketmeye devam etmek isteyen Avrupa halkının fikirlerini dikkate alarak karar almasını talep etmektedir.

Via Campesina Avrupa Koordinasyonu

(Karasaban)

Akkuyu’da sismik rapor eksik, Greenpeace eylemde

Akkuyu NGS (Nükleer Güç Santrali) Elektrik AŞ’nin kuruluşunun birinci yılı nedeniyle Ankara Hilton Otel’de düzenlediği basın toplantısı, Greenpeace üyelerinin protestosuna sahne oldu. Toplantı sırasında pankart açan üç eylemci, ‘Türkiye nükleer istemiyor’  ve “Nuclear Free Turkey” mesajı verdi. Eylemciler, Akkuyu NGS Elektrik AŞ’nin, inşaat lisansı için Türkiye Hükümeti’ne verdiği belgelerdeki eksikliğe dikkat çekmek istediklerini ifade etti. Eylem, Greenpeace eylemcilerinin salon dışına çıkartılmasıyla sona erdi.

Şirket 13 Aralık Salı günü nükleer santral inşaat lisansını alabilmek için gerekli belgeleri teslim etti. Ancak bu belgeler arasında bölgenin sismik raporu (deprem riskleri ile ilgili araştırma) bulunmuyor.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, “Akkuyu NGS Elektrik AŞ Genel Müdürü Alexander Superfin, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, gerekli belgeleri Türkiye Hükümeti’ne vermiş olmalarına rağmen, sismik araştırmaların halen devam ettiğini söyledi. Nükleer santralin en tartışmalı konusu olan güvenlik ve deprem konusunda hala gerekli çalışmalar tamamlanmadan, inşaat lisansı için başvurmak, projede güvenlik konusunda gösterilen duyarlılığın ne kadar düşük olduğunun ispatı. Belgelerin üzerindeki bu şaibe, Türkiye Hükümeti’ne, nükleerden vazgeçmek için tarihi bir fırsat sunuyor. Tarih liderleri aldıkları cesur kararlarla hatırlar ve anar. Başbakan’dan beklenen davranış bu anlaşmayı fes etmesidir. Nükleer tehlikeden uzak bir Türkiye, bölgesinde istikrar ve güvenlik açısından örnek olacaktır” dedi.

Viyana Üniversitesi tarafından birkaç ay önce hazırlanan bilimsel proje Akkuyu’da kurulması planlanan santralde bir kaza yaşanması halinde radyasyon bulutlarının hem Türkiye’nin tamamına, hem de komşu ülkelere yayılacağını ortaya koyuyor. Özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde insanlar ilk 5 gün içerisinde bir yılda alabilecekleri radyasyonun 60 katına maruz kalıyor.