Ana Sayfa Blog Sayfa 46

ABB önünde protesto: Mansur Yavaş elini hayvanlardan çek

Hayvan hakları savunucuları, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş’a hayvanlara yönelik politikaları nedeniyle tepki gösterdi. Yaşam için Yasa ile Hayvan, Yaşam, Özgürlük inisiyatifleri, hayvanların öldürülmesini öngören yasanın iptal edilmesi için yapılan eylemlerin 91. gününde Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde toplandı. “ABB elini sokaklardan ve hayvanlardan çek” pankartı açan protesto, “Yasa değil cinayet”,  “Mansur Yavaş elini hayvanlardan çek”, “Toplayamazsın, Hapsedemezsin, Öldüremezsin!” ve “Hayırsıza da, Niğde, Altındağ, bir daha asla” sloganları atıldı.

İnisiyatif adına konuşan Zarife Çamalan, CHP’nin “yasayı uygulatmayacağız” beyanına rağmen ABB’nin hayvanları toplamaya devam ettiğini eleştirerek, “Geçen hafta Birlik Mahallesi’nde ABB araçları ve veterinerleri mahallesi sakinlerinin, ‘biz hiçbir sorun yaşamadık. 11 yıldır bu sokaktaki köpeklerle birlikte yaşıyoruz, elimizde doğdu, çocuklarımızla ve bizimle uyumlu yaşadılar, yaşıyorlar’ demesine rağmen neden almaya çalıştınız?” dedi. Mansur Yavaş’a seslenerek ,“Siz Ankara halkının belediye başkanı mısınız yoksa hayvan katillerinin mi?” diye sordu.

Çamalan,  “Buradan ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı uyarıyoruz; Toplumun yüzde 85’inin karşı olduğu katliam yasasından yana durmayın. Üyesi olduğunuz partinin katliam yasasına karşı almış olduğu karara uyun. Toplamayın, hapsetmeyin, öldürmeyin. Birlik Mahallesi’ndeki gibi uygulamaları aklınızdan bile geçirmeyin. Eğer toplamada, hapsetmekte, öldürmekte ısrarcı olursanız bilin ki dün olduğu gibi bugün de karşınıza dikileceğiz. Bundan çok daha kalabalık olacağız, çok daha kararlı olacağız. Katliam yasasından yana durmayın. Ya yasayı uygulamaktan vazgeçin ya da Ankara halkıyla karşı karşıya gelmeye hazır olun. Biz bu sokaklardaki tek bir canlıyı size vermeyeceğiz” dedi.

Kalabalık, Mansur Yavaş’ı, katliam yasasına karşı durmaya ve hayvanları toplamaktan, hapsetmekten, öldürmekten vazgeçmeye çağırdı. Açıklama, alkışlar ve sloganlarla bitti.

‘Verilen sözler tutulmuyor, fosil yakıttaki artış engellenemiyor’

Isınma, yakıt ve elektrik ihtiyacını karşılamada kullanılan fosil yakıtlar, sera etkisine sahip karbondioksit, metan, nitröz oksit, su buharı ve ozon gibi gazların salımını artırarak atmosferin daha fazla ısınmasına, iklim değişikliğinin etkilerinin de daha fazla hissedilmesine neden oluyor.

İngiltere merkezli Enerji Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu tarafından yayımlanan Dünya Enerji İstatistikleri İncelemesi başlıklı raporda, 2023’te küresel enerji tüketiminde artan kömür ve petrol kullanımının fosil yakıt ve sera gazı emisyonlarını rekor seviyelere yükselttiği belirtildi.

Rapora göre, küresel birincil enerji tüketimi 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 2 artışla en yüksek seviyeye çıkarak 620 exajoule (EJ) olurken bu enerji ihtiyacının 196 EJ’lik kısmı petrol, 164 EJ’lik kısmı kömür ve 144 EJ’lik kısmı doğal gaz olmak üzere toplam 504 EJ’lik bölümü yani yüzde 81,2’si fosil yakıtlardan karşılandı. Geri kalan yüzde 18,8’lik bölüme karşılık gelen 116 EJ enerji tüketiminin 25 EJ’si nükleerden, 40 EJ’si hidroelektrikten, 51 EJ’si ise diğer yenilenebilir kaynaklardan sağlandı.

Küresel fosil yakıt tüketiminin bir önceki yıla göre yüzde 1,5 arttı. Tüketimle bağlantılı olarak yüzde 2 artan enerji kaynaklı emisyonlar ilk kez 40 gigaton karbondioksiti geçti. Fosil yakıtlar arasında petrol üretimi yüzde 2,2 artarak 4 milyar 514 milyon tona, doğal gaz üretimi yüzde 0,3 artışla 4 trilyon 59 milyar metreküpe, kömür üretimi ise yüzde 3,1 yükselişle 9 milyar 95 milyon tona ulaştı. Her üç fosil yakıt kaynağında da tüm zamanların en yüksek üretim rakamları kayıtlara geçti.

Bölgelere ve ülkelere göre enerji tüketimi

Bölge bazında en fazla birincil enerji tüketimi 247 EJ ile Asya Pasifik‘te gerçekleşirken, onu 117 EJ ile Kuzey Amerika, 78 EJ ile Avrupa, 45 EJ ile Güney Asya, 41 EJ ile Bağımsız Devletler Topluluğu, 40 EJ ile Orta Doğu, 31 EJ ile Orta ve Güney Amerika ve 21 EJ ile Afrika takip etti.

Ülke bazında ise Çin 170,74 EJ ile birincil enerji tüketiminde ilk sırada bulunurken ABD 94,28 EJ ile ikinci, Hindistan 39,02 EJ ile üçüncü, Rusya 31,29 EJ ile dördüncü, Japonya 17,40 EJ ile beşinci sırada yer aldı.

Ülkelerin fosil yakıt kullanımlarına da değinilen rapora göre, Çin’de fosil yakıt kullanımının birincil enerjideki payı yüzde 81,6 olurken, bu oran Hindistan’da yüzde 89, ABD’de ise yüzde 80 olarak hesaplandı.

Enerji kaynaklı karbondioksit salımı miktarlarının da ülkelere göre hesaplandığı raporda, ilk sırada 11 milyar 218 milyon ton karbondioksit ile Çin bulunurken bu ülkeyi 4 milyar 639 milyon tonla ABD, 2 milyar 814 milyon tonla Hindistan, 1 milyar 614 milyon tonla Rusya ve 1 milyar 12 milyon tonla Japonya takip etti.

‘Sanayi Devrimi’nden sonra atmosferdeki karbondioksit miktarı 1,5 katına çıktı’

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, küresel birincil enerji tüketiminde ihtiyacın yüzde 81,2’sini karşılayan fosil yakıtlardan uzaklaşmak için ülkelerin geçen yılki BM İklim Zirvesi’nde çağrılar yaptığını ancak bu konuda henüz gelişme olmadığını söyledi.

Fosil yakıtların büyük ölçüde karbondan oluşması nedeniyle oksijenli ortamda yandığında karbondioksite dönüştüğünü hatırlatan Şahin, şunları belirtti:

“Fosil yakıtların elektrik üretimi, ulaşım, sanayi, ısınma gibi amaçlarla yakılması sonucunda havaya büyük miktarlarda karbondioksit salınır. Bu karbondioksit atmosferde yüzyıllar boyunca kaldığı için birikir. Sanayi Devrimi’nden sonra son 200 yıldır kömür, petrol ve doğal gazın yakılmasıyla atmosferdeki karbondioksit miktarı 1,5 katına çıkmıştır. Karbondioksit de bir sera gazıdır ve yeryüzünü ısıtır.”

Sanayi toplumunun temelinde fosil yakıtların var olduğunu, ulaşımdan, sanayiye, evlerin aydınlatılmasından, ısınmaya ve soğutmaya kadar enerjinin kullanıldığı her alanda fosil yakıtların da kullanıldığını belirten Şahin, elektrik üretiminde kömürün payı azalırken, petrolün ulaşımda, doğal gazın ise elektrik üretimi, ısınma ve sanayideki payının arttığına dikkati çekti:

“Fosil yakıt kullanımı yavaş da olsa azalıyor. AB ülkelerinde fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonları hızla azalıyor. ABD’de de kömür kullanımı azaldı. İngiltere, ABD, Almanya gibi büyük ekonomiler dahil pek çok ülke kömürü terk etme sözü verdi. Hatta Çin’de bile birkaç yıl içinde fosil yakıtların payı azalacak. Ancak bu azalış olması gerekenden çok yavaş gidiyor. Geçen yıl düzenlenen COP28‘de ülkeler ilk kez iklim kriziyle mücadele için fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapmalarına rağmen yaklaşık 1 yıllık sürenin ardından henüz bir gelişme yok.”

‘Fosil yakıt şirketleri dönüşüme izin vermiyor’

Fosil yakıtlara alternatif seçeneğin hem ucuz hem temiz ve güvenilir enerji sunan rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklar olduğunun altını çizen Şahin, 2050’lere kadar yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının yüzde 90’ı geçmesi gerektiğini vurguladı.

Yenilenebilir kaynakların, fosil yakıtların yerine yeterince ve hızlı şekilde geçememesinin temel nedeni, fosil yakıt şirketlerinin hükümetler üzerindeki kontrolü, fosil yakıt lobisinin gücü ve çabalarına bağlı.

Şahin, “Bundan 20-30 yıl önce yenilenebilir enerji teknolojisi yeterince gelişmemişti ve pahalıydı. Oysa bugün rüzgar ve güneş en ucuz enerji üretim biçimi ve teknoloji de inanılmaz ilerledi. Buna rağmen yılda trilyonlarca dolar kar eden fosil yakıt şirketleri dönüşüme izin vermiyor” diye konuştu.

Fosil yakıtların artarak devam ettiği bir senaryonun, iklim değişikliğinin hızlanması ve yüzyıl sonuna kadar en az 4-5 derece sıcaklık artışı anlamına geleceğini ifade eden Şahin sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugün 1,5 derece sınırına ulaştık, iklim felaketleri şiddetlendi ve 2 dereceyi geçmemiz halinde bu felaketler tolere edilemez hale gelebilir ve gıda ve su krizi nedeniyle yaşanacak sosyal patlamalar ve göçlerle başa çıkılamaz. Sanayi öncesine göre 3-4 derece sıcak bir dünyada ise insan uygarlıklarının ayakta kalması mümkün değil. Bu nedenle fosil yakıt kullanımının artarak devam ettiği bir senaryo insanlık için intihar senaryosudur.”

Birleşik Krallık’ın Kuzey Denizi’ndeki petrol ve gaz lisanslarına dava

Oceana UK, Mayıs ayında Birleşik Krallık’daki önceki hükümet tarafından Kuzey Denizi Geçiş Otoritesi‘nin son petrol ve gaz lisanslama turu kapsamında verilen 31 lisansa karşı yasal mücadele başlattı.

Bir arama lisansı her zaman üretim yapılan bir sahaya dönüşmese de, çevre grupları petrol ve gaz üretiminin genişletilmesinin, hükümetin 2050 yılına kadar net sıfır karbon ekonomisi olma hedefine aykırı olduğunu savunuyor.

Reuters’ın haberine göre, Oceana ve Açık Deniz Petrol Aramacılığına Karşı Okyanus İttifakı’ndan diğer üyeler, bu hafta Birleşik Krallık Enerji Bakanı Ed Miliband’a bir mektup yazarak, Oceana’nın yasal mücadelesini kabul etmesini talep etti.

Yeşil NoktaBirleşik Krallık, Kuzey Denizi’nde 24 yeni petrol ve gaz arama lisansı verdi
Yeşil NoktaBirleşik Krallık civarındaki okyanus suyu sıcaklıkları rekor kırdı
Yeşil Noktaİklim krizi: 2023 Birleşik Krallık’ta kayıtlara geçen en sıcak ikinci yıl oldu

Mektupta, “Davanın kabul edilmesiyle hükümet, halka verdiği sözleri yerine getirebilir ve önceki yönetimin fosil yakıtlara olan sürekli bağımlılığından net bir şekilde uzaklaşabilir” ifadesi yer aldı.

İngiltere Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Bakanlığı ise konuya ilişkin yorum yapmayı reddetti. Oceana’nın bu davası, kampanyacıların emisyonlarla mücadelede hükümetleri daha hızlı hareket etmeye zorlamak için giderek artan bir şekilde yasal yollara başvurduğu son örneklerden biri olarak öne çıkıyor. Bu tür yasal girişimlerin sonuçları ise karışık olabiliyor.

Oceana UK, deniz yaşamını koruma amacıyla harekete geçtiği bu davada, hükümetin deniz ekosistemine yönelik riskleri göz ardı ettiğini iddia ediyor ve bu lisansların iptal edilmesini talep ediyor. Davanın sonucu, Birleşik Krallık’ın enerji politikaları üzerinde önemli etkiler yaratabilecek potansiyele sahip.

Anagold’un işten çıkardığı yurttaşlar maden sahası önünde eylemde

Anagold Madencilik‘in İliç‘teki Çöpler Altın Madeni‘nde işten çıkardığı çalışanlar, maden sahasının önünde eylem gerçekleştirdi. Yurttaşlar, şirkete “Toprağımızı geri verin” sloganlarıyla seslendi.

İliç’te yaşananları sosyal medya hesabından aktaran aktivist gazeteci Hakan Tosun, işçilerin eylemine karşı bölgeye çok sayıda jandarmanın aktarıldığını bildirdi.

Anagold Madencilik geçtiğimiz günlerde 187 işçiyi işten çıkarmış, ardından da şirketin Çöpler Altın Madeni için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının verdiği ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi’ onayı mahkeme tarafından iptal edilmişti.

Mahkeme İliç’teki madene Bakanlığın verdiği ÇED’i iptal etti: ‘Şirket kararı bildiği için işçileri çıkardı’

Hakan Tosun’un paylaşımına göre; eyleme katılan eski çalışanlardan biri, “Göçük altında ölen biz, işten çıkarılan biz, bedel ödeyen biz, sefasını süren onlar. Oy verdiğimiz siyasiler buraya gelsinler bizimle muhatap olsunlar!” dedi. 

 

İspanya’da kuraklıktan etkilenen Costa Blanca’da halk su kuyruğunda

İspanya‘nın Costa Blanca bölgesinde yaşanan şiddetli kuraklık, birkaç kasabada musluk suyunu içilemez hale getirdi. Bu durum, yerli halkla tatilcilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için şişe suyu dağıtım noktalarında sıraya girmesine neden oldu.

Reuters’ın haberine göre, bölgede su seviyelerinin düşmesiyle birlikte tuzluluk oranı arttı ve bazı bölgelerdeki yetkililer, musluk suyunu içme veya yemek amaçlı kullanmanın güvenli olmadığını belirtti. Bu nedenle, şişe suyu ücretsiz olarak dağıtılmaya başlandı.

Aşırı yapılaşma, iklim krizi ve yaz aylarında popüler bir tatil yeri olan Akdeniz’in nüfusunun artmasıyla birlikte su sıkıntısı daha da derinleşti. Aktivistlere göre bu durum, sorunun büyümesine yol açtı.

Alicante ilinin kuzeyinde yer alan Marina Alta bölgesinde, su tüketimi Ocak ayında 2,3 milyar litre iken, Temmuz ayında 19,67 milyar litreye yükseldi. Bölgedeki yüzme havuzlarının sayısı ise yaklaşık 38 bin olup, her beş kişiye bir havuz düşüyor. İspanya genelinde ise bu oran 35 kişiye bir havuz düşecek şekilde değişiyor.

Su kıtlığı nedeniyle belediyeler, gündüz saatlerinde havuz doldurma, bahçe sulama ve araba yıkama gibi faaliyetleri yasakladı.

Artık bir iklim acil durumuna giriyoruz’

Alicante’nin kuzeyinde yer alan bölgede, geçen yıl normal yağış miktarının yarısı kadar yağış düştü ve bu yıl ise ortalama yağışın sadece yüzde 10’u alındı. Bu durumu değerlendiren çevre grubu Accio Ecologista-Agro’dan Joan Sala, “Artık bir iklim acil durumuna giriyoruz” dedi.

Teulada-Moraira kasabasında El Raco De L’arros adlı paella restoranının sahibi Fernando Sapena ise, yaz aylarında nüfusun kış aylarına kıyasla çok daha fazla olduğunu ve bu durumun önceden daha iyi planlanması gerektiğini vurguladı.

Kuraklık, bölgedeki tarım sektöründe de büyük zararlara yol açtı. Çiftçiler birliği ASAJA, Temmuz ayında yaptığı açıklamada, kuraklığın bölgeye 65 milyon eurodan fazla zarar verdiğini belirtti.

Bolu’daki tarihi kaya oymaları, artık birinci derece sit alanı

Bolu Müze Müdürlüğü ekipleri, Kıbrıscık’ın Karadoğan köyü Avlatarla mevkisindeki tarihi kaya oymaları ve yerleşim yerinin koruma altına alınması için Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvuru yaptı. Başvuru sonrasında bölgede yapılan inceleme ve hazırlanan rapor kapsamında verilen karar, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu‘nun 4684 sayılı kararı kapsamında tarihi duvar oymaları, ‘1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı’ olarak tescillenip, koruma altına alındı.

Kıbrıscık’taki kayaya oyulmuş yapıların, M.S. 7’nci ve 9’uncu yüzyıllar arasında bölgedeki Bizans halkı tarafından korunma ve yaşama amaçlı kullanıldığı düşünülüyor.

Bölgede kaya manastırı, kayaya oyulmuş mezar odaları ve keşiş odalarının bulunduğu belirtiliyor. Tarihi kaya yerleşim yeri, Seben ilçesindeki Solaklar, Muslar ve Çeltikdere kaya evleriyle benzerlik gösteriyor.

Kıbrıscık Belediyesi’nin verdiği bilgiye göre; Kaleönü (Elliönü) mağaralarında kayaya oyulmuş üç nefli sıvalı, mezar bölmesi ihtiva eden küçük bir kaya şapeli, ayrıca kayaya oyulmak suretiyle yapılmış birinden diğerine geçilebilen 3-4 hücreden oluşan muhtemelen keşiş odaları ve yine kayaya oyulmak suretiyle yapılmış mezar odası yer alıyor.

Bu mağaralarla ilgili bu bulgular Roma dönemine ait bir kaya manastırı olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, Belen Köyü Çukur mahallesinde birisi sarnıçlı olmak üzere iki adet su havuzlu (yalaklı) çeşme yer alıyor.

Duvarları gayrı muntazam kesme taşlardan yapılmış olan çeşmelerde kullanılan kireç harcı ve çevredeki mezarların yapıları buranın Roma devrine ait olduğunu belgeliyor.

Yine Uludere’ye bakan dik yamaçta bulunan Alcının Kayası denilen mevkiide ise kayaya oyulmuş kaya sığınakları bulunuyor. Bu sığınakların Seben İlçesi Muslar mahallesi, Alpagut Köyü, Çeltikderesi kaya sığınaklarıyla büyük benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır. Dik yamaçlara yapılmış olan bu sığınakların M.S. 7. ve 9. yüzyıllar arası Orta ve Kuzey Anadolu’daki Arap-Bizans mücadeleleri sırasında bu bölgede yerleşik Bizans halkı tarafından korunma amaçlı kullanılmış olması muhtemel görülüyor.

Ankara’dan Bolu’ya sıçrayan yangın 22 saat sonra kontrol altına alındı

Ankara‘nın Kızılcahamam ilçesinde otluk alanda başlayarak Bolu‘nun Gerede ilçesinde ormanlık alana sıçrayan yangının kontrol altına alındığı bildirildi.

Dün (21 Ağustos) öğle saatlerinde Kızılcahamam ilçesine bağlı Şahinler mahallesinde henüz bilinmeyen nedenle otluk alanda yangın başladı. İhbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri, arazöz, tanker ve 2 helikopter sevk edildiği bildirildi.

Ankara-Bolu sınırında başlayan yangın daha sonra Bolu’nun Gerede ilçesindeki ormanlık alana sıçradı. Yangının Gerede ilçesine bağlı Demirler köyü bölgesine sirayet etmesi riskine karşı köydeki yurttaşlar tahliye edildi. Bir samanlığın yandığı köyde, havadan ve karadan yapılan çalışmalarla yangın bu bölgede yerleşim yerlerine sıçramadan kontrol altına alındı.

Kızılcahamam ve Gerede’de ormanlık alanda devam eden yangını söndürme çalışmaları ise sürüyor.

Ankara Valisi Vasip Şahin, Şahinler mahallesinde başlayan yangının rüzgarın etkisiyle Demirler köyüne de ulaştığını söyledi. Şahin, 6 helikopter ve yeterli sayıda iş makinesiyle yangına hızlı bir şekilde müdahale edildiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Buradaki yangın daha çok mera ve ot yangını şeklinde. Arazide ağaç türü meşelik, meşe de yangına dayanıklı bir ağaç türü. Dolayısıyla ağaç yangınımız çok fazla olmadı. Yerdeki otlardan kaynaklanan ve rüzgarın da tesiriyle yayılan bir yangın söz konusu. Hem helikopterlerimiz havadan hem de arazözler, itfaiye ve iş makineleriyle çeşitli şeritler açarak karadan da yangının hızla söndürülmesi için çalışmalar devam ediyor. Şu anda henüz net, teknik olarak bir şey söylemek mümkün değil ama yine insan elinden, insan hatasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Tabii onun tespiti yapılacak.”

Bolu Valisi Erkan Kılıç, Demirler köyünde 65 kişinin tahliye edilerek güvenli bölgeye alındığını söyleyerek şunları aktardı:

“Demirler köyünde evlere birkaç metre kalmıştı. O esnada yangın söndürme ekibimiz, AFAD, itfaiye araçları, orman görevlileri evlere sıçramasını önledi. Akabinde güvenlik görevlileriyle bölgedeki vatandaşlarımızı uzaklaştırdık.”

Kılıç, alanın büyüklüğüyle ilgili henüz net bir rakam vermenin zor olduğunu dile getirerek, “Havadan ve karadan müdahale devam ediyor. Civar illerden de takviye istendi. Devletin bütün kurum ve kuruluşları burada. Yangını söndürmek için herkes var gücüyle çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Yangının yerleşim yerlerini tehdit etmesiyle ilgili şu anda kendilerine intikal eden bir durumun olmadığını aktaran Kılıç, “Yangın yön değiştiriyor, ona göre değerlendirmeyi yapacağız. Öyle bir durum olursa da gereği yapılır” diye konuştu.

Kılıç, bu sene fazla sayıda yangının meydana geldiğine değinerek, şöyle devam etti:

“Bugün de hava gerçekten çok sıcaktı. Bunun da çıkış nedeni araştırılıyor. Hep ikaz ediyoruz. Bu da insan kaynaklı gibi görünüyor, tam net olmamakla beraber. Araştırmalar devam ediyor. Tüm vatandaşlarımızın özellikle bu mevsimde çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yağış yok zaten. Otlar kurudu. Ağaçlar en ufak şeyle beraber tutuşuyor. Bununla ilgili valilikler bir sürü kararlar aldı; orman alanları yasaklandı, yer ateşleri yasaklandı. Bunun yanında diğer tedbirler de alındı ama bu tip yangınlarla da karşılaşıyoruz. İnşallah bunlardan hep beraber ders çıkaracağız. Ormanlarımızı korumamız gerekiyor çünkü bunun söndürülmesi büyük bir çaba gerektiriyor.”

Orman Genel Müdürlüğünün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, yangının kontrol altına alındığı bildirildi.

Açıklamada, “Bolu Gerede’de meydana gelen yangın, gece gündüz demeden yapılan müdahaleler sonucu kontrol altına alındı. Yeşil vatan için mücadele eden kahramanlarımıza, bize destek veren tüm kurumlarımıza, STK’larımıza, gönüllülerimize ve vatandaşlarımıza teşekkür ederiz” ifadelerine yer verildi.

Rüzgarın da etkisiyle kısa sürede yayılan yangın nedeniyle dün, Demirler ve Kavacık köylerinde başta yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve engelli bireyler olmak üzere 123 kişi tedbir amaçlı tahliye edilmişti.

Yeşil Noktaİktidarın yangın kumarı: Bütçe şişiriliyor ve harcanmıyor; kaybetmeye mahkum

İklim krizi geçen yıl Kanada’da şiddetli orman yangını riskini üçe katladı

Copernicus‘un Earth System Science Data dergisinde yayımlanan orman yangınlarına ilişkin yeni bir rapora göre; iklim krizi, geçen yıl orman yangınlarını tetikleyen sıcak ve kuru hava koşullarını Kanada‘da üç kat, Yunanistan‘da iki kat ve Amazon ormanlarında yirmi kat artırdı.

Raporun yazarlarından biri olan Birleşik Krallık Meteoroloji Ofisi‘nden iklim bilimci Chantelle Burton, bu bölgelerdeki yangınların, küresel ısınmanın bir sonucu olarak kesinlikle daha büyük olduğunu belirtti.

Rapora göre; Kanada’daki yangınlar özellikle yıkıcıydı: Alabama büyüklüğünde bir alanı yaktı ve benzeri görülmemiş bir karbon emisyonuna neden oldu. Yangınlar, 230 binden fazla insanın tahliye edilmesine ve sekiz itfaiyecinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Ayrıca, Güney Amerika‘nın kuzey kesimlerinde, özellikle Brezilya’nın Amazonas eyaletinde ve komşu Bolivya, Peru ve Venezuela bölgelerinde olağandışı sayıda yangın görüldü. Bu durum, Amazon bölgesinin gezegendeki en kötü hava kalitesi derecelerinden bazılarını yaşamasına yol açtı.

Dünyanın diğer yerlerinde de benzer senaryolar yaşandı. Şili, Hawaii ve Yunanistan‘da yoğun şekilde yanan ve hızla yayılan bireysel yangınlar sırasıyla 131, 100 ve 19 doğrudan can kaybına yol açtı.

Fotoğraf: Alberta Wildfire/Reuters

East Anglia Üniversitesi‘nden iklim bilimci ve raporun baş yazarı Matthew Jones, Kanada’da neredeyse on yıllık karbon emisyonunun tek bir yangın sezonunda kaydedildiğini söyledi.

Yeni rapor, geçen yıl küresel orman yangını emisyonlarının tarihsel ortalamanın yüzde 16 üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. Afrika savanındaki olağandışı sakin sezon olmasaydı, geçen yıl yangın kaynaklı emisyonlar rekor kırabilirdi. 

Raporda kullanılan iklim modelleri, sera gazı emisyonlarının yüksek kalması durumunda yüzyılın sonuna kadar aşırı yangınların sıklığı ve şiddetinin artacağını öne sürüyor.

Rapora göre, 2100 yılına kadar, orta-yüksek sera gazı emisyonları senaryosunda (SSP370), Kanada’da 2023-24 sezonu ölçeğinde yangınlar altı kat daha yaygın hale gelecek. Batı Amazon’da, 2023-24 gibi aşırı bir yangın sezonu üç kat daha sık yaşanma riskine sahip. Benzer şekilde, Yunanistan’da 2023-2024 döneminde görülen yangınların ölçeğindeki yangınların sıklığının iki katına çıkacağı öngörülüyor.

Fotoğraf: Jesse Winter/Reuters

Uzmanlara göre; düşük emisyon senaryosunun (SSP126) takip edilmesi, gelecekte aşırı yangın olasılığını sınırlayabilir. Batı Amazon’da, düşük emisyon senaryosunda 2100 yılında 2023-24 gibi olayların sıklığı, mevcut on yıldaki seviyeden daha büyük olmayacak. Kanada’da, aşırı yangınların sıklığındaki artış altı kat yerine iki kat ile, Yunanistan’da ise yüzde 30 ile sınırlı kalacak.

Yangın riskinin tahmin edilmesi, giderek büyüyen bir araştırma alanı. Yalnızca hava durumu faktörlerine dayanan erken uyarı sistemleri ise şimdiden geliştiriliyor. Örneğin, Kanada’da, aşırı yangın havası iki ay önceden tahmin edildi ve 2023’te yüksek yangın potansiyeline dair erken işaretler verdi. Yunanistan ve Amazon’daki olaylar için daha kısa tahmin pencereleri vardı.

2024-25 sezonu için yapılan tahminler, Kuzey ve Güney Amerika‘nın bazı bölgelerinde yangın havası – sıcak, kuru ve rüzgarlı koşullar – olasılığının ortalamanın üzerinde devam edeceğini öngörüyor. Bu durum Haziran ve Temmuz aylarında Kaliforniya, Alberta, Britanya Kolombiyası ve Brezilya Pantanal‘da yangınlar için elverişli koşullar sunuyor.

Deprem sonrası Malatya’da TOKİ’lerdeki foseptik çukuru, içme suyunun üzerine açıldı

Malatya’da Akçadağ‘a bağlı Aksaray mahallesinde depremin ardından yapılan 40’a yakın köy evi için açılan foseptik çukuru mahalleliyi tedirgin ediyor. Mahalle sakinleri, içme sularının yanı başındaki foseptik çukuru yerine, köy evlerine hemen 200 metre kadar uzaklıkta olan eski köy yerleşkesinin kanalizasyonuna bağlantı yapılmasını talep ediyor. Foseptik çukurunun bir süre sonra sızma yapmasından ve içme suyuna karışmasından endişe duyuluyor.

Malatya Söz gazetesinden Belgizar Abiri Şimşek‘in aktardığına göre; toplamda 160’a yakın haneden oluşan Aksaray mahallesinde TOKİ tarafından 35 köy evinin yapıldığını ifade eden Malatya Çevre Platformu Sözcüsü Hasan Kaya, foseptik sorununa dikkat çekti. Kaya, 200 metre yakınlıkla bir kanalizasyon hattı olduğunu ve bağlantının bu noktaya yapılması gerektiğini söyledi.

‘Foseptiğin 150 metre ilerisinde suyu kullanılan Sultansuyu var’

“50 metre alt tarafta bu köyün gerçek manada yıllardan beri kullanmış olduğu kaynak suyu var ve onun önünde de bahçeler var” diyen Kaya, şunları aktardı:

“Diğer tarafta okul var, cami var ve aynı zamanda birkaç tane de öğrencilerin, vatandaşların şehre ya da havaalanına gidip gelebilmesi için duraklar var. Yarın bu foseptik çukuru en geç altı ay içinde dolacak. Bu kışı geçirmeyecektir. Yağan yağmurlarla birlikte bu fosseptik çukurundan çıkan atıklar, ya da zehir ve gazlar dolayısıyla hem içme suyumuzu hem de kanalizasyonumuzu kirletecek. Önünden de 150 metre ilerisinden Sultansuyu geçiyor. O suyla da ilerdeki köylerdeki bağlar, bahçeler sulanmakta. Yetkilileri buradan, bu işten dönüşe davet ediyoruz. Diyoruz ki; bir an önce bu yanlış yoldan dönünüz. Bu bir yanlış yoldur. Dolayısıyla kanalizasyona bağlansın, kanalizasyon yolun öbür tarafındadır. Burayla orası arasında 200 metre mesafe vardır.”

Fotoğraf: Malatya Söz

‘İçme suyumuz 50 metre altında’

Aksaray mahalle sakinlerinden Alişan Aydın ise toprak yapısının geçirgen olduğunu belirterek, “İçme suyumuz 50 metre alt tarafta. Zaten sızmaya müsait olan bir toprağımız… Yağmur yağdığı zaman köyün eski kaynak suları çoğalıyor” dedi ve şunları aktardı:

“Dolayısıyla buradan giden su, köyün kaynak sularına karışacaktır. Üç aydır evler yapıldığı halde bu bağlantıyı yapmadıkları için çadır ve konteynerde kalıyoruz. Çocuklarımız hasta, biz kendimiz hastayız. Üç aydır 200 metre ilerde eski köyün şebekesine bağlayacaklardı, bağlamadılar bir türlü.”

‘Hayvanlar bu sudan içiyorlar; ayaklarında problem var. Otlatmaya bırakmıyorum’

Öte yandan yine Aksaray mahallesinde uzun süredir patlak halde olan atık su rögarından çevreye kirli suyun aktığını belirten Aydın, şu ifadeleri kullandı:

“Evlerden çıkan atık suyu, altı aydır patlak olduğu halde akıyor. Defalarca söylediğimiz halde gelip tamir etmediler. Bu yol hayvanlarımızın yolu. Ekip biçtiğimiz tarlalarımıza akıyor. Küçük baş hayvanlarımız devlet kayıtlarında da vardır. Hayvanlar meraya otlanmaya gittiği zaman bu sudan içiyorlar. O sütleri de biz içiyoruz. Hayvanların ayaklarında problem var, onun için ben hayvanlarımı otlatmaya bırakmıyorum.”

İklim grupları Kamala Harris için 55 milyon dolarlık reklam kampanyası başlattı

İklim kriziyle mücadele eden birkaç organizasyon, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris‘i başkanlık yarışında desteklemek amacıyla 55 milyon dolarlık bir reklam kampanyası başlattı. Kampanya, Arizona, Georgia, Michigan, Nevada, Pennsylvania ve Wisconsin gibi kritik eyaletlerde yapılacak reklamlar içerecek ve çevre politikalarının ekonomik getirisine odaklanacak. Bu kampanya, Doğa Koruma Seçim Fonu (LCV), Çevre Savunma Fonu (EDF), Climate Power Action ve Future Forward gibi grupların iş birliğiyle yürütülüyor.

The New York Times’ın aktardığına göre; ilk reklam, Kamala Harris’in başkanlık hedefinin Amerika’nın orta sınıfını güçlendirmek olduğunu vurguluyor.

Reklam, bunun, ileri düzey üretim ve temiz enerji gibi büyüyen sektörlere yatırım yaparak, dört yıllık bir üniversite diploması gerektirmeyen, iyi maaşlı işler yaratarak başarılabileceğini belirtiyor. Ayrıca ilaç fiyatlarını sabitleme ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nu güçlendirme çabalarından bahsediliyor.

İkinci reklam, Harris’in San Francisco bölge savcısı ve Kaliforniya başsavcısı olarak görev yaptığı dönemi öne çıkarıyor; bu dönemde toplulukları kirleten petrol şirketlerine ve ev sahiplerini haciz eden bankalara karşı açtığı davalara dikkat çekiliyor. Reklam, Harris’in adalet için çok güçlü gruplara karşı durduğunu, Donald Trump’ın ise her zaman halkı sömüren şirketlerin yanında yer aldığını ve bunu sürdüreceğini belirtiyor.

Üçüncü reklam, yaşam maliyetlerinin yüksek olduğunu kabul ediyor ve Harris’in “Amerika’nın temiz enerji üretimini üç katına çıkararak” ailelerin tasarruf yapmasını sağlayacağına vurgu yapıyor. Ayrıca, büyük petrol şirketlerinin fiyat yükseltme uygulamalarına karşı durma niyetine de dikkat çekiliyor.

Kampanyanın mesajları, Biden-Harris yönetiminin söylemleriyle uyumlu olarak, çevre politikalarının ekonomik faydalarını vurguluyor. 

Kamala Harris’in iklim politikaları, Donald Trump’ın politikalardan oldukça farklı. Harris, yenilenebilir enerji kullanımını teşvik ederken, Trump ise düzenlemeleri geri almak ve iklim değişikliğini küçümsemek istiyor. 

Anketler, birçok seçmenin iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu gösterse de, ekonomik endişelerin öncelikli olduğunu vurguluyor. Bu kampanya, seçmenler için iklim ve ekonomi arasındaki bağlantıyı vurgulayan bir mesajla Harris’i desteklemeyi amaçlıyor.