Isınma, yakıt ve elektrik ihtiyacını karşılamada kullanılan fosil yakıtlar, sera etkisine sahip karbondioksit, metan, nitröz oksit, su buharı ve ozon gibi gazların salımını artırarak atmosferin daha fazla ısınmasına, iklim değişikliğinin etkilerinin de daha fazla hissedilmesine neden oluyor.
İngiltere merkezli Enerji Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu tarafından yayımlanan Dünya Enerji İstatistikleri İncelemesi başlıklı raporda, 2023’te küresel enerji tüketiminde artan kömür ve petrol kullanımının fosil yakıt ve sera gazı emisyonlarını rekor seviyelere yükselttiği belirtildi.
Rapora göre, küresel birincil enerji tüketimi 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 2 artışla en yüksek seviyeye çıkarak 620 exajoule (EJ) olurken bu enerji ihtiyacının 196 EJ’lik kısmı petrol, 164 EJ’lik kısmı kömür ve 144 EJ’lik kısmı doğal gaz olmak üzere toplam 504 EJ’lik bölümü yani yüzde 81,2’si fosil yakıtlardan karşılandı. Geri kalan yüzde 18,8’lik bölüme karşılık gelen 116 EJ enerji tüketiminin 25 EJ’si nükleerden, 40 EJ’si hidroelektrikten, 51 EJ’si ise diğer yenilenebilir kaynaklardan sağlandı.
Küresel fosil yakıt tüketiminin bir önceki yıla göre yüzde 1,5 arttı. Tüketimle bağlantılı olarak yüzde 2 artan enerji kaynaklı emisyonlar ilk kez 40 gigaton karbondioksiti geçti. Fosil yakıtlar arasında petrol üretimi yüzde 2,2 artarak 4 milyar 514 milyon tona, doğal gaz üretimi yüzde 0,3 artışla 4 trilyon 59 milyar metreküpe, kömür üretimi ise yüzde 3,1 yükselişle 9 milyar 95 milyon tona ulaştı. Her üç fosil yakıt kaynağında da tüm zamanların en yüksek üretim rakamları kayıtlara geçti.
Bölgelere ve ülkelere göre enerji tüketimi
Bölge bazında en fazla birincil enerji tüketimi 247 EJ ile Asya Pasifik‘te gerçekleşirken, onu 117 EJ ile Kuzey Amerika, 78 EJ ile Avrupa, 45 EJ ile Güney Asya, 41 EJ ile Bağımsız Devletler Topluluğu, 40 EJ ile Orta Doğu, 31 EJ ile Orta ve Güney Amerika ve 21 EJ ile Afrika takip etti.
Ülke bazında ise Çin 170,74 EJ ile birincil enerji tüketiminde ilk sırada bulunurken ABD 94,28 EJ ile ikinci, Hindistan 39,02 EJ ile üçüncü, Rusya 31,29 EJ ile dördüncü, Japonya 17,40 EJ ile beşinci sırada yer aldı.
Ülkelerin fosil yakıt kullanımlarına da değinilen rapora göre, Çin’de fosil yakıt kullanımının birincil enerjideki payı yüzde 81,6 olurken, bu oran Hindistan’da yüzde 89, ABD’de ise yüzde 80 olarak hesaplandı.
Enerji kaynaklı karbondioksit salımı miktarlarının da ülkelere göre hesaplandığı raporda, ilk sırada 11 milyar 218 milyon ton karbondioksit ile Çin bulunurken bu ülkeyi 4 milyar 639 milyon tonla ABD, 2 milyar 814 milyon tonla Hindistan, 1 milyar 614 milyon tonla Rusya ve 1 milyar 12 milyon tonla Japonya takip etti.
‘Sanayi Devrimi’nden sonra atmosferdeki karbondioksit miktarı 1,5 katına çıktı’
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, küresel birincil enerji tüketiminde ihtiyacın yüzde 81,2’sini karşılayan fosil yakıtlardan uzaklaşmak için ülkelerin geçen yılki BM İklim Zirvesi’nde çağrılar yaptığını ancak bu konuda henüz gelişme olmadığını söyledi.
Fosil yakıtların büyük ölçüde karbondan oluşması nedeniyle oksijenli ortamda yandığında karbondioksite dönüştüğünü hatırlatan Şahin, şunları belirtti:
“Fosil yakıtların elektrik üretimi, ulaşım, sanayi, ısınma gibi amaçlarla yakılması sonucunda havaya büyük miktarlarda karbondioksit salınır. Bu karbondioksit atmosferde yüzyıllar boyunca kaldığı için birikir. Sanayi Devrimi’nden sonra son 200 yıldır kömür, petrol ve doğal gazın yakılmasıyla atmosferdeki karbondioksit miktarı 1,5 katına çıkmıştır. Karbondioksit de bir sera gazıdır ve yeryüzünü ısıtır.”
Sanayi toplumunun temelinde fosil yakıtların var olduğunu, ulaşımdan, sanayiye, evlerin aydınlatılmasından, ısınmaya ve soğutmaya kadar enerjinin kullanıldığı her alanda fosil yakıtların da kullanıldığını belirten Şahin, elektrik üretiminde kömürün payı azalırken, petrolün ulaşımda, doğal gazın ise elektrik üretimi, ısınma ve sanayideki payının arttığına dikkati çekti:
“Fosil yakıt kullanımı yavaş da olsa azalıyor. AB ülkelerinde fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonları hızla azalıyor. ABD’de de kömür kullanımı azaldı. İngiltere, ABD, Almanya gibi büyük ekonomiler dahil pek çok ülke kömürü terk etme sözü verdi. Hatta Çin’de bile birkaç yıl içinde fosil yakıtların payı azalacak. Ancak bu azalış olması gerekenden çok yavaş gidiyor. Geçen yıl düzenlenen COP28‘de ülkeler ilk kez iklim kriziyle mücadele için fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapmalarına rağmen yaklaşık 1 yıllık sürenin ardından henüz bir gelişme yok.”
‘Fosil yakıt şirketleri dönüşüme izin vermiyor’
Fosil yakıtlara alternatif seçeneğin hem ucuz hem temiz ve güvenilir enerji sunan rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklar olduğunun altını çizen Şahin, 2050’lere kadar yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının yüzde 90’ı geçmesi gerektiğini vurguladı.
Yenilenebilir kaynakların, fosil yakıtların yerine yeterince ve hızlı şekilde geçememesinin temel nedeni, fosil yakıt şirketlerinin hükümetler üzerindeki kontrolü, fosil yakıt lobisinin gücü ve çabalarına bağlı.
Şahin, “Bundan 20-30 yıl önce yenilenebilir enerji teknolojisi yeterince gelişmemişti ve pahalıydı. Oysa bugün rüzgar ve güneş en ucuz enerji üretim biçimi ve teknoloji de inanılmaz ilerledi. Buna rağmen yılda trilyonlarca dolar kar eden fosil yakıt şirketleri dönüşüme izin vermiyor” diye konuştu.
Fosil yakıtların artarak devam ettiği bir senaryonun, iklim değişikliğinin hızlanması ve yüzyıl sonuna kadar en az 4-5 derece sıcaklık artışı anlamına geleceğini ifade eden Şahin sözlerini şöyle tamamladı:
“Bugün 1,5 derece sınırına ulaştık, iklim felaketleri şiddetlendi ve 2 dereceyi geçmemiz halinde bu felaketler tolere edilemez hale gelebilir ve gıda ve su krizi nedeniyle yaşanacak sosyal patlamalar ve göçlerle başa çıkılamaz. Sanayi öncesine göre 3-4 derece sıcak bir dünyada ise insan uygarlıklarının ayakta kalması mümkün değil. Bu nedenle fosil yakıt kullanımının artarak devam ettiği bir senaryo insanlık için intihar senaryosudur.”