Ana Sayfa Blog Sayfa 4466

Çalışan Gazeteciler Günü’nde 70 meslektaşımız görevlerini yerine getirdikleri için hapiste

Bugün 10 Ocak. 212 sayılı yasanın, yani basın sektöründe çalışanların haklarının yasallaştırıldığı kanunun kabul edildiği tarihin yıl dönümü. 1961 yılından bu yana “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanan 10 Ocak için  Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) günümüzde iktidarın baskısı ile basın özgürlüğünün geldiği son noktayı eleştiren açıklamalarda bulundu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, 212 Sayılı Yasa’nın (5953 sayılı) yürürlüğe girişinin 52’nci yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada “Gazetecilerin çalışma koşullarının yanı sıra, ifade özgürlüğü düzeyinin de her yıl biraz daha geriye gittiğini” belirterek TBMM’yi göreve çağırdı.

TBMM’yi göreve davet eden TGC açıklamasına şöyle devam etti:

Sendikasızlaştırma girişimleri: Uzunca bir süredir bu önemli yıldönümünün ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak anılmasıyla sınırlı kalınması gazetecilerin içinde bulundukları koşulların da düzeltilmek bir yana ağırlaşarak sürdüğünü simgelemektedir. Uygulanmasını zorunlu kılacak etkili yaptırımların bulunmaması ve sendikasızlaştırma girişimleri nedeniyle yasa, genelde yok sayılır bir düzeye indirgenmiştir.

Yıpranma payı kaldırıldı: Bilimsel olmayan gerekçelerle yıpranma payının da kaldırılmış olması gazetecilik mesleğinin sürdürebilirliğini daha da zorlaştırmıştır.

Gazetecilik faaliyetlerinin özellikle Terörle Mücadele Yasası’nın son dönemdeki yorumlarla “Terör Suçu” kapsamında değerlendirilmesi, demokratik ülkelerde benzerine rastlanmayan bir durumunda yaşanmasına yol açmıştır.

2008 yılından bu yana tutuklandığı belirlenen 190 gazeteciden 70’i gazetecilik faaliyetleri nedeniyle bu yıl da 10 Ocak’ı cezaevlerinde geçirmek zorunda kalmışlardır.

İfade özgürlüğü konusundaki eksiklikler giderilmezken, Türkiye’nin hapisteki gazeteci sayısı yönünden dünyada ilk sırayı alması da bu yılki anmanın en üzücü yanını oluşturmaktadır. Tutukluluk sürelerinin ceza infazına dönüşmesi de Türkiye’nin bir başka ayıbını oluşturmaktadır.

Çağdaş Gazeteciler Derneği: “Kutlanacak bir şey yok”

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Bu koşullarda kutlayacak günümüz yok. Mücadele azmi ve çağrısı vardır” dedi.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmaya çağıran ÇGD, bir kez daha haksız ve hukuksuz şekilde tutuklu bulunan tüm gazetecilerin serbest bırakılmasını talep etti.

ÇGD’nin “Bu koşullarda kutlayacak günümüz yok” başlıklı açıklaması:

“Gazetecilere önemli haklar sağlayan 212 sayılı yasanın 10 Ocak 1961 günü kabul edilmesi nedeniyle 10 Ocak her yıl Çalışan Gazeteciler Günü olarak anılır. 52 yıl sonra bugün gazetecilerin yasal hakları kısıtlanmış, iş güvencesi, sendikal hakları kullanılamaz hale gelmiştir.

AK Parti iktidarının 10 yıllık dönemi gazeteciler, yazarlar, aydınlar için baskıcı, sansürlü bir dönemin adıdır. Bu dönemde Türkiye ne yazık ki tutuklu gazeteci sayısında dünya birincisi olmuştur.

Olağanüstü hal ve darbe dönemlerinde yürürlüğe konulan Terörle Mücadele Yasası ülkemizde hala yürürlüktedir. Bu yasa nedeniyle en sıradan eleştiri, yorum ve haberler bile bu yasa nedeniyle gazetecilerin, yazarların tutuklanmasına, ağır cezalar almalarına neden olmaktadır. Darbe dönemlerinin “Özel Yetkili” mahkemeleri, bugün de ismi değiştirilerek yaşatılmaya devam etmektedir.

Türkiye’de ne yazık ki, Başbakan gazetecileri bir savcı gibi açıktan suçlamakta, işten atılmaları için talimatlar verebilmektedir. Ülkemizde medya kurumlarının ezici çoğunluğu artık iktidarın denetimine sokulmuştur. Ülkemizde hala kitaplar ve gazetelerin dergilerin yayını yasaklanmaktadır.

ÇGD, 10 Ocak vesilesiyle bir kez daha, haksız ve hukuksuz şekilde tutuklu bulunan tüm gazeteci arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep etmektedir.

Ayrıca, güvencesiz çalıştırmanın yasaklanması, sendikal örgütlenmenin önündeki fiili engellerin kaldırılması ve gazetecilerin gasp edilen haklarının geri verilmesi de ÇGD’nin talepleri arasındadır. ÇGD olarak iktidarı, düşünce ve ifade özgürlüğüne ve örgütlenme hakkına saygılı olmaya, bunun gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.

İktidarın yanında olmayı, özgür gazeteciliğe tercih eden gazetecilere de bir mesajımız var. Sizleri de, haksızlığa uğrayan, mesleklerinden ve ailelerinden uzaklaştırılan cezaevlerindeki arkadaşlarımıza; işten atılan, güvencesiz çalıştırılan meslektaşlarımıza sahip çıkmaya, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmaya çağırıyoruz.

Ülke, fikir özgürlüğünün, emeğin ve gerçek demokrasinin büyük baskılar altında kaldığı günlerden geçiyor.

ÇGD’nin bu koşullarda kutlayacak günü yoktur; mücadele azmi ve çağrısı vardır.

Gazetecilere Özgürlük Platformu’ndan Silivir’de panel

Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP)  10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Silivri’de Cezaevi önündeki çadırda “Çalışan Gazetecilerin Sorunları ve İfade Özgürlüğü” konulu bir panel düzenliyor.

Silivri’deki çadırda saat 10.30’da düzenlenecek panele TGC adına Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay, TGS Başkanı Ercan İpekçi, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König ve gazeteci Soner Yalçın, Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Erol Aras da konuşmacı olarak katılıyor.

Panelde Türkiye’de düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller, çalışan gazetecilerin sorunları, halen cezaevinde bulunan gazetecilerin durumu, en riskli meslekler arasında gösterilen gazetecilik mesleğinde yıpranma payının kaldırılması ele alınarak tartışılacak.

(Turnusol)

 

İşte SİYAD ödülünün adayları

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)45. Türkiye sineması ödülleri’nin adayları belirlendi.

2012 yılında gösterime giren toplam 61 filmin 11’inin çeşitli dallarda değerlendirileceği listede Yeşim Ustaoğlu’nun ‘Araf’ı bütün dallarda aday gösterilen tek film olarak dikkat çekerken; ‘Tepenin Ardı’, ‘Yeraltı’, ‘Gözetleme Kulesi’ ve ‘Babamın Sesi’ de birçok dalda aday gösterilen filmler olarak öne çıkıyor.

SİYAD’ın bu yıl 45. kez düzenleyeceği ödül töreni, 21 Ocak Pazartesi gecesi saat 19.30’da İstanbul-Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda başlayacak.
Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) üyeleri, 45. SİYAD Türkiye Sineması Ödülleri için aday seçimlerini gerçekleştirdi. ‘Araf’, ‘Tepenin Ardı’, ‘Gözetleme Kulesi’, ‘Yeraltı’ ve ‘Babamın Sesi’ filmleri En İyi Film, En İyi Yönetim, En İyi Senaryo başta olmak üzere birçok dalda öne çıkarken; ‘Bu Son Olsun’, ‘Can’, ‘Geriye Kalan’, ‘Lal Gece’, ‘Uzun Hikaye’ ve ‘Zenne’ yan dallardaki adaylıklarıyla sinema yazarlarının seçtikleri arasında yer aldı.
Bütün dallarda yarışacak olan ‘Araf’ın hemen ardından, Asya-Pasifik En İyi Film Ödülü’nün sahibi ‘Tepenin Ardı’ ve usta yönetmen Zeki Demirkubuz’un ‘Yeraltı’sı toplam 9 dalda aday gösterildi. Şubat ayında Rotterdam Film Festivali’nde yarışacak olan Pelin Esmer imzalı ‘Gözetleme Kulesi’ 8 dalda aday gösterilirken, yurtiçi festivallerde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödülleri alan ‘Babamın Sesi’ 5 dalda aday gösterildi. ‘Can’, ‘Geriye Kalan’, ‘Zenne’ ve ‘Lal Gece’ oyuncu ödüllerinde adaylık kazanırken, ‘Uzun Hikaye’ ve ‘Bu Son Olsun’ teknik dallardaki adaylıkları ile listedeki yerlerini aldılar.

45. SİYAD – TÜRKİYE SİNEMASI ÖDÜLLERİ 2012 ADAYLARI

(Filmler ad, sanatçılar soyadı sırasına göre alfabetik olarak düzenlenmiştir.)

EN İYİ FİLM

ARAF (Yapımcılar: Serkan ÇAKARER, Yeşim USTAOĞLU)
BABAMIN SESİ (Yapımcı: Özgür DOĞAN)
GÖZETLEME KULESİ (Yapımcılar: Nida Karabol AKDENİZ, Pelin ESMER, Tolga ESMER)
TEPENİN ARDI (Yapımcılar: Emin ALPER, Enis KÖSTEPEN, Seyfi TEOMAN)
YERALTI (Yapımcı:Zeki DEMİRKUBUZ)

EN İYİ YÖNETİM

Emin ALPER (TEPENİN ARDI)
Zeki DEMİRKUBUZ (YERALTI)
Zeynel DOĞAN, Orhan ESKİKÖY (BABAMIN SESİ)
Pelin ESMER (GÖZETLEME KULESİ)
Yeşim USTAOĞLU (ARAF)

MAHMUT TALİ ÖNGÖREN EN İYİ SENARYO

Emin ALPER (TEPENİN ARDI)
Zeki DEMİRKUBUZ (YERALTI)
Orhan ESKİKÖY (BABAMIN SESİ)
Yeşim USTAOĞLU (ARAF)
Çiğdem VİTRİNEL, Şebnem VİTRİNEL (GERİYE KALAN)

CAHİDE SONKU EN İYİ KADIN OYUNCU PERFORMANSI

Neslihan ATAGÜL (ARAF)
Devin Özgür ÇINAR (GERİYE KALAN)
Nilay ERDÖNMEZ (GÖZETLEME KULESİ)
Şebnem HASSANISOUGHI (GERİYE KALAN)
Selen UÇER (CAN)

EN İYİ ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

Engin GÜNAYDIN (YERALTI)
Barış HACIHAN (ARAF)
Tamer LEVENT (TEPENİN ARDI)
İlyas SALMAN (LAL GECE)
Olgun ŞİMŞEK (GÖZETLEME KULESİ)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU PERFORMANSI

Laçin CEYLAN (GÖZETLEME KULESİ)
Banu FOTOCAN (TEPENİN ARDI)
Tilbe SARAN (ZENNE)
Nihal YALÇIN (ARAF)
Nihal YALÇIN (YERALTI)

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

Kerem CAN (ZENNE)
Özcan DENİZ (ARAF)
Ilgaz KOCATÜRK (ARAF)
Mehmet ÖZGÜR (TEPENİN ARDI)
Serhat TUTUMLUER (YERALTI)

EN İYİ MÜZİK

Volkan AKMEHMET, İnanç ŞANVER (TEPENİN ARDI)
Cahit BERKAY (BU SON OLSUN)
Demir DEMİRKAN, Paolo POTI (ZENNE)
Marc MARDER (ARAF)
Ulaş ÖZDEMİR (UZUN HİKAYE)

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ

George CHIPER (TEPENİN ARDI)
Özgür EKEN (GÖZETLEME KULESİ)
Emre ERKMEN (BABAMIN SESİ)
Türksoy GÖLEBEYİ (YERALTI)
Michael HAMMON (ARAF)

EN İYİ KURGU

Zeki DEMİRKUBUZ (YERALTI)
Ayhan ERGÜRSEL, Pelin ESMER (GÖZETLEME KULESİ)
Orhan ESKİKÖY, Çiçek KAHRAMAN (BABAMIN SESİ)
Mathilde MUYARD, Svetolik Mica ZAJC, Naim KANAT (ARAF)
ÖZCAN VARDAR (TEPENİN ARDI)

EN İYİ SANAT YÖNETİMİ

Zeki DEMİRKUBUZ, Nihan GÜNEŞ, Hatip KARABUDAK (YERALTI)
Yelkan İŞKORKUTAN, Reza HEMMATIRAD (UZUN HİKAYE)
Osman ÖZCAN (GÖZETLEME KULESİ)
Osman ÖZCAN (ARAF)
Maja ZOGG (ZENNE)

EN İYİ BELGESEL

BEN GELDİM GİDİYORUM (Yön: Metin AKDEMİR)
BEN UÇTUM SEN KALDIN (Yön: Mizgîn Müjde ARSLAN)
TELVİN (Yön: Okan AVCI)
AŞKIN KIŞ MEVSİMİ (Yön: Gülşah DOĞAN)
800 KM. ENGELLİ (Yön: Murat ERÜN)
ANA DİLİM NEREDE? (Yön: Veli KAHRAMAN)
DÜNYAYI KURTARMAYA ÇALIŞANLAR (Yön: A. Nazlı KAYA)
BEKLEMEK (Yön: Bülent ÖZTÜRK)
SİİRT’İN SIRRI (Yön: İnan TEMELKURAN – Kristen STEVENS)

EN İYİ KISA FİLM

BİRLİKTE (Barış ÇORAK)
YUSUF’UN RÜYASI (Ferit KARAHAN)
BUHAR (Abdurrahman ÖNER)
SAMANYOLU (Aslı TOY)
BÉ DENG/SESSİZ (Rezan YEŞİLBAŞ)

Oylamaya katılan SİYAD üyesi 52 sinema yazarı şöyledir:

Agah Özgüç, Ali Ulvi Uyanık, Alin Taşçıyan, Atilla Dorsay, Banu Bozdemir, Berke Göl, Burak Göral, Burçak Evren, Burçin S. Yalçın, Ceyda Aşar, Ceylan Özçelik, Coşkun Çokyiğit, Cumhur Canbazoğlu, Cüneyt Cebenoyan, Çağdaş Günerbüyük, Deniz Yavuz, Erkan Aktuğ, Erman Ata Uncu, Erol Bilem, Fatih Özgüven, Fırat Yücel, Gözde Onaran, Janet Barış, Kerem Akça, Kutlukhan Kutlu, Melis Behlil, Mevlüt Tezel, Murat Erşahin, Murat Özer, Müge Turan, Necla Algan, Nil Kural, Okan Arpaç, Olkan Özyurt, Orhan Ünser, Övgü Gökçe, Sadi Çilingir, Saim Yavuz, Selin Gürel, Senem Aytaç, Senem Erdine, Seray Genç, Serdar Akbıyık, Serdar Kökçeoğlu, Sevin Okyay, Şenay Aydemir, Sungu Çapan, Tunca Arslan, Tuncer Çetinkaya, Uğur Vardan, Vecdi Sayar, Zeynep Dadak.

Her kategorideki beş aday arasından en iyilerin belirleneceği ikinci tur oylama 16 Ocak Çarşamba günü yapılacaktır.

Yeşil Gazete

Avustralya Açık’ta hem Çağla hem de Marsel yollarına devam ediyor

0

Dünya üzerinde oynanan 4 Grand Slam Turnuvasından biri olan yılın ilk Grand Slam’i Avustralya Açık’ta eleme müsabakaları devam ediyor. Avustralya Açık’ta ülkemizi temsil eden Marsel İlhan ile Çağla Büyükakçay yollarına devam ediyorlar.

Çağla Büyükakçay

Avustralya Açık elemelerinde ilk turda deneyimli raket Tamarine Tanasugarn ile karşılaşan Çağla Büyükakçay, çok çetin geçen mücadeleyi 4-6/6-2/10-8 ile kazandı.

İlk sette servisini rakibine iki kez kaptırarak bu seti kaybeden milli tenisçi, ikinci sette Taylandlı’nın servisini iki kez kırarak maçı karar setine taşıdı. Karar seti ise müthiş bir mücadeleye sahne oldu.

Skor 6-6 iken servisini kaptıran Çağla, maçta kalmak için servis karşılarken Tanasugarn’ın servisini çalmayı başardı. 7-7’de bir kez daha aynı senaryo gerçekleşti ve skor 8-8’e geldi. 17. oyunu sıfıra karşı rahat kazanan milli tenisçi, 9-8 öndeyken yakaladığı üçüncü maç puanını olumlu kullandı ve ikinci tura yükselen taraf oldu.

Milli raketin ikinci turdaki rakibi Ukraynalı Lyudmyla Kichenok oldu. 1992 doğumlu tenisçi elemelerin 21 numaralı seribaşı oyuncusu Arjantinli Paula Ormaechea’yı 3-6/7-5/8-6 ile alt etmeyi başardı.

Marsel İlhan

Öte yandan tenis sporunda ülkemizi başarı ile temsil eden en önde gelen raket olan Marsel İlhan elemelerin ikinci turunda Danai Udomchoke ile karşılaştı. İlhan maçtan 4-6/6-3/6-1’lik setlerle galip ayrıldı.

Önceki gün  ilk turda Hırvat rakibi Nikola Mektic’i 6-4/6-2 ile geçen milli raket, bugün elemelerin 28 numaralı seribaşı oyuncusu Danai Udomchoke ile karşı karşıya geldi. Mücadeleye pek de iyi başlamayan Marsel daha ilk servis oyununu kaptırsa da 3-3’ü yakalamayı başardı. Dokuzuncu oyunda bir kez daha servisini kaptıran 25 yaşındaki tenisçi ilk seti kaybetti.

Bu noktadan sonra seviyesini yükselten milli tenisçi, diğer iki seti rahatça hanesine yazdırarak elemelerin son turuna çıkmayı başardı.

Marsel üçüncü ve son eleme turunda Ruben Bemelmans ile oynayacak. Elemelerin dört numaralı seribaşı oyuncusu Belçikalı tenisçi, Lucas Pouille’ı 6-4/6-1 ile alt etti.

(Eurosport, Yeşil Gazete)

 

 

Roboski izlenimleri bugün Yeşil Ev’de

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Beyoğlu buluşmalarında bugün Roboski izlenimleri konuşulacak.

Roboski (Uludere) katliamının yıldönümü için 28 Aralık’ta  bölgeye giden Esra Arsan, Naci Sümeli, Sevil Turan, Sibel Yerdeniz ve Yasemin Göksu’nun izlenimlerini paylaşacakları söyleşi “Roboski’ de Çocuk Olmak” başlığını taşıyor.

Beyoğlu Yeşil Ev’de bugün (Perşembe) 19.30′ da başlayacak söyleşide Sibel Yerdeniz ve Aysel Tuğluk’ un arşivinden seçilen fotoğraflarla hazırlanan 10 dakikalık kısa bir video da gösterilecek.

Söyleşide Roboskili çocuklar için neler yapılabileceği de konuşulacak.

Yeşil Ev: İstiklal cad. Balo sok. 21/1 Beyoğlu

(Yeşil Gazete)

314 milyon dolarlık basın açıklaması

Avustralyalı Whitehaven Kömürleri adlı madencilik şirketi, ANZ Bank logosuyla gönderilen sahte bir basın açıklaması yüzünden hisselerinde yüzde 9’luk bir düşüş yaşadı.

Olay şöyle gelişti:

Avustralya’nın Bogabari kentinden 25 km uzakta kurduğu kampta yaşayan 24 yaşındaki kömür karşıtı aktivist Jonathan Moylan geçtiğimiz pazartesi günü çok ilginç bir sivil itaatsizlik eylemine imza attı.

Moylan, ANZ Bank’ın logolarını kullanarak ve bankanın ağzından, hemen yanı başındaki “Leard Ormanı’nı ve tarım arazilerini yok edecek olan Whitehaven madenine verilen 1.2 Milyar dolarlık kredinden vazgeçildiğini” belirten bir basın açıklaması kaleme aldı.

Moylan tarafından gönderilen açıklamayı yayınlayan basın organlarının haberleri sonrasında, yatırımlarının kayba uğrayacağını düşünen Whitehaven hissedarları telaşla ellerindeki hisselerini sattılar.

Sahte medya açıklamasının ardından bir açıklama yapma gereksinimi duyan ANZ Bank, websitesileri üzerinden, ANZ bank tarafından Whitehaven Kömür madeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmadığını, yapılan açıklamanın bir “hoax” (ing: kandırmaca) olduğunu ve ANZ Bank’ın Whitehaven Kömürlerini sonuna kadar desteklediğini açıkladı.

Ama artık çok geçti. Maden şirketi bu asılsız haberin duyulmasıyla beraber bir günde hisselerinde %9’luk bir kayıp yaşayarak, değerinden 314 milyon dolarlık bir kayıp yaşamış oldu.

Sahte basın açıklamasını kaleme alan Kömür İçin Hareket Cephesi’nin üyesi Moylan ise yaptığı açıklamasında, “Tarlalarımızın, ormanlarımızın, sağlığımızın ve iklimimizin geleceği, insanlığın karşılaştığı en büyük tehditlerle karşı karşıya. Fakat onların kaygıları bunların çok daha ötesinde gibi görünüyor.” dedi

Moylan hapis cezası ile karşı karşıya

Moylan ayrıca, Avustralya Menkul Kıymetler ve Yatırımlar Komisyonu yetkililerinin kampına gelerek cep telefonu ve bilgisayarına el koyduklarını, kendisi hakkında da soruşturma açıldığını söyledi.

Whitehaven Kömür Şirketi hissedarlarından özür dileyen Moylan, şirketin hissedarlarına zarar vermeyi planlamadığını belirterek ekledi: “ANZ Bank’ın Whitehaven Kömür şirketine yaptığı kirli yatırımlarını ortaya çıkardığım için asla özür dilemeyeceğim!”

Avustralya Yeşiller Partisi sözcüsü Senatör Christine Milne, Moylan’ın yapıtığı hareketin ‘bir yanlışı göstermek için kuralları çiğnemeyi temel alan sivil itaatsizlik hareketinin uzun ve gurur verici tarihinin bir parçası olduğunu’ belirten bir açıklama yaptı

Milne’in çalışma arkadaşı, Avustralya Yeşiller partisi temsilci senatör Lee Rhiannon da attığı tweetle Jonathan Loylan’ı ve Kömür İçin Mücadele Cephesini ANZ Bank’ın kömür madenlerine olan yatırımlarını ortaya çıkardıkları için tebrik etti.

Dünyanın en büyük kömür ihracatçısı

Dünyanın en büyük kömür ithalatçısı olan Avustralya’da, Moylan’ın kenarında kamp kurduğu Leard Ormanı ve civarındaki verimli tarım arazilerini de yok edecek olan Whitehaven Kömür Şirketi gibi birçok kömür yatırımcısı bulunmakta.

Avustralya, küresel iklim değişikliğine en fazla etki eden, karbon salımı en yüksek fosil yakıt olan kömürün dünya üzerindeki en büyük ihracatçısı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yayınladığı son rapora göre, dünya genelinde kömürle çalışan enerji santrallerinde büyük bir artış öngörülüyor. Buna bağlı olarak da Avustralya’ysa ihracatının artacağı öngörülmüştü.

Fakat Moylan’ın gerçekleştirdiği bu sivil itaatsizlik eyleminde de görüldüğü gibi, hem yerli halk, hem de çevreciler koşar adım dünyanın sonunu getiren bu yatırımlar karşısında mücadelelerini sürdürüyor.

(Yeşil Gazete)

Küresel İklim Değişikliğinin ekolojik sistemler üzerindeki etkisi – Büşra Deler

Küresel ısınma özellikle son 10 yıl içerisinde bütün dünyanın tartışmaya başladığı ve çözümler üretmek amacıyla uluslararası toplantıların düzenlendiği önemli bir gündem haline gelmiştir. Küresel ısınmaya neden olan karbondioksit ve diğer sera gazları, dünya atmosferinin kimyasal bileşimini 100-150 yıl öncesine göre fark edilir oranda bir değişikliğe uğratmışlardır.

Azot ve oksijen atmosferin ana gazları olmasına rağmen karbondioksit, metan ve normalde atmosferde bulunmayan sentetik kimyasalların oranlarında son yıllarda önemli artışlar gözlenmektedir. Bu gazlar güneş ışınlarının atmosferden geçerek dünya yüzeyine ulaşmasını sağlar. Bu ışınların yeryüzüne ulaşması sonucu oluşan ısı dalgalarını yansıtarak bunların tekrar atmosferin yukarı katmanlarına kaçmasını engellemektedirler. Bu özellikleri sayesinde dünya sıcaklığının şu andaki yaşanabilir düzeylerde olmasını sağlarlar. Ancak bu gazların atmosferdeki yoğunluğunun artması, güneş ışınları sonucu oluşan ısının tamamen yeryüzünde hapsedilmesine sonuç olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Bugün yoğun bir şekilde tartışılan ve bilim insanlarını düşündüren konu; dünyanın sıcaklığında meydana gelecek 1-2ºC’lik ısınmanın ormancılık, deniz seviyesi ve canlı organizmaların çeşitliliğinde neden olabileceği değişikliklerdir. Bu değişim sürecinin ne kadar hızlı olacağı ve ne kadar süreceği konusunda ne yazık ki bilim adamları tarafından görüş birliğine varılamamıştır.

Canlı organizmaların çeşitliliği doğrudan ekosistem çeşitliliği ile ilişkilidir. Ekosistem çeşitliliği ise, bitki, hayvan ve mikroorganizma toplulukları gibi canlılar ile onların ilişki içinde yaşadıkları toprak, su, hava, mineraller gibi cansızların işlevsel olarak karşılıklı etkileşim içinde oluşturdukları dinamik bir bütün olarak ifade edilebilir. Biyolojik çeşitlilik genetik çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliğini içeren, dünyada canlıların ortaya çıkışından bu yana oluşan önemli tarihsel bir birikimdir. Gerek biyolojik çeşitlilik gerekse ekosistemler dünyanın yaşam destek ünitelerini oluşturarak, ekolojik dengenin bir bütün olarak işlemesini sağlar.

Ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin, küresel iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmesi bazı türlerin yok olmasına, bazı türlerin habitat değiştirmesine veya göç etmesine neden olurken, bazı türlerde de popülasyon artışına yol açabilmektedir. Söz konusu iklim değişikliği doğal biyolojik çeşitliliğin değişime uğraması, organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan etkileşimlerinin değişmesi, ekolojik besin halkasında olası kopmalar gibi henüz sonunu tam olarak kestiremediğimiz bir dizi ekolojik felaketle insanlığı karşı karşıya bırakmaktadır.

KUZEY ORMANLARININ YOK OLUŞU

Kuzey ormanları Kanada, Alaska, Avrupa ve Rusya’nın kuzey bölgelerini kaplar ve dünya ormanlarının yaklaşık üçte birini oluşturur. Tropik ormanlardan sonra havadan en fazla karbondioksit emen ormanlar da Kuzey ormanlarıdır. Karbon emmenin yanında yağmur ile kar sularını filtreler ve birçok nadir ve güzel canlı türlerine yuva sağlarlar. Bugüne kadar kuzey ormanlarına en büyük tehdit ağaç kesimi ile ormanların yok edilmesi idi. Sovyetler Birliği döneminde Sibirya’nın geniş ormanlık alanları yok edilmişti. İskandinavya ve Kanada’da da büyük boyutlarda orman kesimleri yaşandı, yaşanıyor.

Küresel ısınma ile birlikte yeni tehditler ortaya çıkmaya başladı. Sıcaklık artışı, kuraklığa ve kuraklık orman yangınlarındaki artışa neden olmaktadır. Bilim adamları 3 °C’ lik bir sıcaklık artışının kuzey ormanları için bir devrilme noktası olacağı ve ormanların yok olma ile yüz yüze kalacakları tahmin ediliyor.

Son yıllarda bilim adamlarının önceden öngöremediği başka bir olay da yaşanmaya başladı. Ladin böceği (İngilizcesi spruce beetle) inanılmaz boyutlarda ladin ormanlarının ölmesine neden oluyor.

Ladin böceği Kuzey Amerika’ya ait olan ve binlerce yıl içinde sadece ladin ağaçlarının kabuğunda yaşayan bir böcektir. Sağlıklı ormanlarda her zaman küçük sayılarda bulunur ve orman ekosisteminde, ölü ağaçların çürütülmesinde önemli bir görevi de vardır.

Son yıllarda sıcaklıkların artması, baharın daha erken gelmesi ve yaz döneminin daha uzaması nedeniyle ladin böceği sayısında patlamalar görülüyor. Böcek sayısı artınca, ölü ağaçlar yetmiyor ve böcekler civardaki canlı ağaçları da kemirmeye başlıyorlar. Böcekler ladin ağaçlarının gövdelerinde, ağaca su ve gıda taşıyan ana damarların yakınlarında yumurtluyorlar ve yeni doğan larvalar bu ana damarlardan besleniyor. Ağacın üst kesimlerine su ve gıda akışı kesilince de ağaçlar ölmeye başlıyor.

Eğer böcekler aşırı çoğalmamışsa ve ağaç da başka nedenlerle gücünü kaybetmemişse, ağaç bu böceğin zararlarına karşı, bolca reçine salarak karşı koyabiliyor. Ancak son yıllarda artan kuraklık ve bahar-yaz mevsim süresinin uzaması, böceklerin aşırı çoğalmalarına ve özellikle kuraklık ağaçların da zayıflamalarına neden oluyor. Ve sonuç, neredeyse bir felaket;
Son 7 yıl içinde sadece Alaska’da 1 milyon hektar orman (ki bu Kıbrıs Adası yüzey alanından daha büyük bir alana tekabül eder) bu böceklerin istilasına uğradı. Salgının arttığı yıllarda, yılda 30 milyon ağaç ölüyor.

Ladin böceğinin aşırı çoğalması ve ormanları yok etmesi de bir sinerji etkisidir. Küresel iklim değişikliği ve sıcak mevsimin uzaması, böceklerin aşırı çoğalmasına yol açar. Böcekler ormanları yok eder, ormanların karbon dioksit emme oranı azalır ve havada daha çok karbon dioksit kalır, bu da daha fazla ısınmaya yol açar.

Sıcaklıkların diğer bölgelere göre daha fazla arttığı Kuzey kutbuna yakın bölgelerde görülen bu olaylar birer rastlantı değildir. 0,8-1,6 derece arasında bir sıcaklık artışı daha şimdiden doğal sistemlerde kritik eşiklerin aşılmasına yol açmaktadır. Önümüzdeki yıllarda, insanlığın daha ne gibi ekolojik felaketler ile karşı karşıya olacağı ise bilim insanlarının dahi tahmin edemediği en önemli konulardan biri.

 

Büşra Deler

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

CIA’in başına işkenceci başkan

0

Amerikan Senatosu’ndan onay çıkarsa John Owen Brennan yakında Başkan Obama’nın en üst düzey ajanı, CIA Başkanı olacak.  57 yaşındaki Brennan, dört yıldır Beyaz Saray’ın Terörle Mücadele Başdanışmanı.

Eski bir ajan olan Brennan, işin mutfağından geliyor. Aynı zamanda Ortadoğu uzmanı olması, Arapça bilmesi ve CIA’in Suudi Arabistan’daki Ortadoğu Bürosu’nun yöneticiliğini yapmış olması dikkat çekiyor.

Alman siyasetbilimci Jörg Wolf da, Brennan’ın CIA başkanlığı için biçilmiş kaftan olduğu görüşünde.

Wolf, son dört yılda Obama’nın en çok güvendiği isimlerden biri olan Brennan’ın Bin Ladin’in öldürülmesi operasyonu ve “insansız hava aracı” programlarında büyük rol oynadığına da dikkat çekiyor. Ancak “insansız hava aracı” ile yapılan operasyonlar, Brennan’ın en sert eleştiri aldığı konu. Özellikle de Pakistan, Yemen ve Somali’de ölüm listelerine göre hedef vuran insansız hava araçları. Amerikan medyasında Brennan’ın neredeyse her hafta yeni bir öldürülecekler listesi hazırladığına dair haberler yer alıyor.

Brennan’a yapılan ikinci bir önemli suçlama da onun, eski Başkan George W. Bush döneminde üst düzey bir CIA yetkilisi olarak, sorgulamalardaki işkence metotlarına göz yumduğu iddiası. Obama Brennan’ı ilk kez 2008 yılında CIA başkanlığına aday gösterdiğinde de bu suçlamalar gündeme gelmiş, Brennan bu suçlamaları reddetmiş ancak adaylıktan da çekilmişti.

Bir zamanlar din adamı olmak isteyen John Brennan, “Hayat kurtarmak için bazen maalesef can almak gerekir” diye konuşuyor.

(Deutsche Welle Türkçe)


 

Güney Afrika’da greve giden tarım işçilerine müdahale

0

Güney Afrika’nın şaraplık üzüm üretim bölgesi Western Cape’de greve giden işçileri dağıtmak için polis, kauçuk mermi ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Tarım işçileri Cape Town dışındaki De Doorns yöresindeki yollarda barikat kurup polise taşlı saldırıya girişmişti. Güvenlik güçlerinin sözcüsü Andre Traut, Western Cape bölgesindeki operasyonlarda özel birimlerin görevlendirildiğiniş ve 50 kadar protestocunun gözaltına alındığını duyurdu.

Üzüm toplayan ve ambalajlayan işçiler günlük ücretlerinin iki kat artırılarak 17 dolara çıkarılmasını istiyor. Reuters ajansının aktardığına göre, genelde mevsimlik çalışan işçiler günde 8 dolarlık ücretle yaşayamadıklarını söylüyor. Bağlarda grevi önlemek amacıyla işçi sendikalarıyla işveren temsilcileri arasında süren görüşmeler hafta başında başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Tarım İşçileri Birliği Genel Sekreteri Nosey Pieterse, “Apaçık ırkçılık ve beyaz küstahlığıyla karşılaştık.” dedi.

Güney Afrika’da beyaz azınlık yönetiminin sona ermesinden 18 yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen, işçi-işveren ilişkilerinde sık sık ırksal gerilimlere tanık olunuyor. Tarımsal alanların çoğu hala beyazların elinde, tarım işçileri ise genellikle siyahlar.

(BBC, Reuters)

 

 

Bir reklam çekildi ev fiyatları 1500 kat arttı

‘Mümkünlü Kasabası’ ismiyle yeniden keşfedilen Sakarya Adapazarı’na bağlı Taraklı kasabası’nda tarihi evlerin fiyatı, son birkaç yılda yüzde bin 500 arttı. Şener Şen, Olgun Şimşek ve Binnur Kaya gibi ünlü oyuncuların rol aldığı TTNET reklamlarında ‘Mümkünlü Kasabası’ ismiyle yeniden keşfedilen Taraklı’da tarihi evlerin fiyatı, son birkaç yılda yüzde bin 500 arttı.

Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman, Citta Slow (Yavaş Şehir) adaylarından da biri olan Taraklı’nın yıldızının reklam filmiyle daha çok parlamaya başladığını, ardından güzel gelişmelerle birlikte doruğa çıktığını kaydetti. Bundan 5-10 yıl önce Taraklı’ya neredeyse hiç ziyaretçinin gelmediğini hatırlatan Özkaraman, “2012 yılında 100 bin üzerinde insan ilçeyi ziyaret etti. Bu yıl ziyaretçi sayısının 150 bini bulacağını tahmin ediyoruz” dedi.

Taraklı’daki bu gelişimin ilçede bulunan tarihi evlerin fiyatını da arttırdığını vurgulayan Özkaraman, “Daha önce 30-40 bin liraya hatır-gönül ilişkisiyle satılan evlerin restore edilmesiyle bugün fiyatı 350 bin liradan başlıyor. Büyük evler ve konakların fiyatı ise milyon dolara çıkıyor. Ayrıca onarılmayan evlerin fiyatları 150 bin lirayı aştı. Ev fiyatları her geçen gün yükseliyor. Ünlülerden de ev bakanlar oluyor” bilgisini verdi.

(Mediacat)

 

Türk: “Anahtar İmralıdadır”

CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu “Tarafsız Bölge” programına konuk olan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Türk, “Silahlı mücadeleye son verecek olan Öcalan’dır. Görüşmelerde karşılıklı irade beyanı var” dedi.

Ahmet Türk’ün konuk olduğu “Tarafsız Bölge” programının tamamını buradan izleyebilirsiniz.

Çözümün anahtarının İmralı’da olduğunu, görüşmelerde BDP Eş Genel başkanları Selahattin Demirtaş ile Gültan Kışanak’ın dışlanmaması gerektiğini  söyleyen Ahmet Türk, Öcalan’ın “yorgun olduğunu” söylediğini “ancak yeni sürece elinden gelen katkıyı yapmaya çalışacağını” ilettiğini vurguladı.

Türk, “silahsız Kürtler” olarak andığı kesime karşı yönelen KCK operasyonlarını Öcalan’ın eleştirdiğini ve “İmha politikası sürerse ben ne yapabilirim” dediğini anlattı. 10 bin KCK tutuklusunun bırakılması gerektiğini vurgulayan Türk, Öcalan’ın “nötr, herkesi kucaklayan bir anayasa” arzuladığını belirtti. Ahmet Türk, İmralı ile ikinci görüşme için saptanmış bir tarih olmadığını, ancak “bunu umut ettiklerini” vurguladı.

Türk’ün “Tarafsız Bölge” programındaki konuşması özetle şöyle:

– Hiçbir şey olmadan milletvekillerinin İmralı’ya gitmesine inanmak saflık olur. Abdullah Öcalan, Ayla Akat ve benim iki saatten fazla görüşmemiz oldu. Zaman zaman devlet adına orada bulunan bir iki arkadaş gelip sohbete dahil oldular. MİT Müsteşarı Hakan Fidan görüşmeye katılmadı.

– Öcalan ile 20 yıl aradan sonra görüştüm. Zihinsel olarak çok rahattı. Geçmişi iyi değerlendiriyordu. Elbette yaşlandıkça saçları bizim gibi beyazlamış. Yorgun olduğunu, ama yeni sürece elinden gelen katkıyı yapmaya çalışacağını söyledi.

‘Konuşulanlar gizli kalsın, denmedi’

– Ahmet Türk,  Hakan’ın, “Devlet yetkilileri sizden görüşmenin bazı kısımlarının gizli kalmasını sizden istedi mi” sorusuna şu cevabı verdi:

“Toplum nelerin yapıldığı konusunda bir bilgiye sahip olursa işin yürütülmesi daha kolay olur. Bu her şeyi toplumun önünde tartışalım anlamına da gelmemeli. Ben çok gizli yapılan görüşmelerin sağlıklı sonuç vereceğini düşünmüyorum. Burada yapılan çalışmada toplumun da bu çalışmalardan haberdar olması istendi” cevabını verdi. Doğrusu da budur. Proje nedir, neler yapılacak, Elbette bunun olgunlaşması lazım. Şimdi olgunlaşmamış bir şeyin de toplumun önünde tartışılmasının anlamı yok.”

‘Karar alacak olan biz değiliz, anahtar İmralı’da’

– Ahmet Türk, “Sizce Öcalan’ın iradesi bu sorunu çözmeye yeter mi” sorusuna “Anahtar İmralı’dadır. Çözümü gerçekleştirebilecek İmralı’nın tavrıdır. Biz bunu söylerken ‘bunlar kendilerini siyasi olarak etkisizleştiriyor’ eleştirisi aldık. Karar verecek olan Abdullah Öcalan’ın kendisidir. Bizler karar alıcı değiliz” cevabını verdi.

(CNN TürkT24, Agos)