Ana Sayfa Blog Sayfa 4391

Terim: “Boş kaleye, direklere değil de içeriye”

0

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim ile yıldız golcü Burak Yılmaz, Schalke 04 maçı öncesinde basının karşısına çıktı.

Sarı-kırmızıların teknik direktörü Fatih Terim ve Burak Yılmaz, dev maç öncesinde basın mensuplarının karşısına çıktı.

Terim şunları söyledi:

-Kuralar çekildiğinden bu yana daha iyiye giden bir Schalke ile oynayacağız. İstanbul’daki sonuç berabere olunca bu durum Schalke için avantaj oldu. İyi ve ciddi bir takımla oynayacağımızı biliyoruz. Ancak biz de Avrupa’da tecrübeli bir takımız. Bu maçlardan kendimize avantaj çıkartarak çıkmayı becerdik.

-Futbolcularıma güveniyorum. Çok önemli mücadele koyacaklar ortaya. Bundan eminim. Kazanma arzusunu mücadeleye çevirmiş bir takım göreceğimize inanıyorum.

-Ümit ediyorum, boş kaleye direklere değil içeriye vururuz topu. Şans bizim yanımızda olur umarım. Direkten dönenlerin istatistiğini yapmaktansa gol deyip geçmek en kolayı.

-Ligde bir-iki haftadır iyi gitmiyoruz, tam tersi Schalke de iyi oynuyor. Dortmund derbisini kazandılar. Ancak iki kulvarın da çok farklı olduğu bir gerçek. Ligdeki performansla Şampiyonlar Ligi çok farklı olacaktır. Bundan eminim.

-Şampiyonlar Ligi değişik bir platform. Hedefimiz ilk 16’daydı. Ama buraya gelince hedefler büyüdü. Galatasaray hep sonları gördüğü için camia daha fazlasını istiyor. Ama baskı artıyor. Schalke ile oynayacağız. Şu anda Avrupa’nın en iyi takımları arasında olan bir ekip. Drogba ve Sneijder gelince bu tur geçildi gibi söylentiler çıktı ama onlar gelmeden bu takım son 16’ya kalmıştı. Bu iki tarafa da haksızlık. Elenirsek de takımımla övüneceğim.

-Schalke’nin son dönemde çok formda olduğunu düşünüyorum. İstanbul’daki maçta kritik pozisyonlar vardı. 1-0’dan sonra Hamit’in pozisyonu gol olsaydı farklı şeyler olabilirdi. Schalke’ye elenirsek üzülürüm. Çok üzülürüm.

Burak “Turu atlayacak güçteyiz

-Buraya gelmek gurur verici bir olay. Hedeflerimize ulaşmak, soyunma odasında inanmış ekibin başarıya ulaşması için yarın önemli bir gün. Galatasaray bugüne kadar Avrupa’da farklı bir maçlar oynamış geleneğin adıdır. Tur atlayıp buradan ayrılmak istiyoruz. Bunu başaracak güçteyiz.

(Eurosport)

 

Yasadışı balık ticaretine son: Belediyeler ve mühendisler göreve!

Sürdürülebilir balıkçılık ve sucul kaynakların korunmasına yönelik sivil toplum kampanyaları hız kesmiyor.

“Yasadışı Balık Ticaretine Son: Belediyeler ve Mühendisler göreve” başlığıyla  Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği (GELBALDER) öncülüğünde yürütülen ve 20’den fazla stk, forum ve topluluk tarafından desteklenen imza kampanyasında yasadışı balık ticaretinin engellemesi için hukuki düzenlemeler ve kurumlar arası görev paylaşamının hayata geçirilmesi talep ediliyor.

İmza metni, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve kendisine bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün “canlı sucul kaynakların sürdürülebilir avcılığı” konusunda uygulamaya geçirdiği olumlu politikalara rağmen  yasa dışı balık avcılığı ve ticareti neredeyse engellenemez bir şekilde devam etmesine vurgu yapıyor.

 

 

Aktivistler, halihazırda balıkçı dükkânları, pazar yerleri ve büyük marketlerde her türden yasa dışı su ürünü pervasız bir şekilde pazarlandığı tespiti yapılırken bunun engellenmesinin de hukuki düzenleme ve kurumlar arası görev paylaşımı yoluyla mümkün olabileceğini öne sürüyor.

Türkiye’de balıkçılık yönetiminin temel yasası olan, 1380 sayılı 22/03/1971 tarihli Su Ürünleri Kanunun Koruma ve Kontrol, başlığı altında bulunan 33. maddenin belediyeleri de kanunun uygulanması konusunda yetkili ve sorumlu kılıyor. Buna karşın belediyelerin örgütsel yapıları ve altyapı yetersizlikleri yüzünden bu görevi yapmaktan imtina ediyorlar.

İmza kampanyasının somut önerisi Zabıta Teşkilatı’nın Su Ürünleri Kanunu’nun kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları net bir şekilde yerine getirmesinin sağlanmasını ve e Belediyeler bünyesindeki Veteriner Şube Müdürlükleri’nde en az bir su ürünleri mühendisi çalıştıracak olan  Su Ürünleri Birimleri kurulması.

İçişleri Bakanlığı, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne yönelik imza kampanyasına 11 Mart 2013 itibariyle 2634 kişi imza vererek destek olmuş.  En çok imzacı İstanbul, İzmir, Sinop ve Ankara’dan Mesleklere baktığımızda da mühendis, emekli ve öğrencilerin ilk üç sırada olduğunu görüyoruz.

Sürdürülebilir balıkçılığa gerekli düzenlerin ve denetimlerin hayata geçmesi için siz de imza vermek isterseniz şu adrese gidebilirsiniz.

İmza kampanyası web sitesi için tıklayınız.

 

(Yeşil Gazete)

PKK’nın elinde tutulan kamu görevlilerini almak üzere kurulan heyet Kuzey Irak’ta

PKK tarafından değişik tarihlerde Diyarbakır, Van, Muş, Bingöl ve Şırnak’tan kaçırılan 8 kamu görevlisinin teslim alınması için oluşturulan 6 kişilik heyet, gece konakladıkları Şırnak’ın Cizre ilçesinden yola çıkarak Kuzey Irak’a geçti. BDP’li Sabahat Tuncel, PKK’nın elinde bulunan kamu görevlilerinin serbest bırakılmasıyla ilgili olarak, “Oradaki koşullar itibariyle bugün olamayabileceği, yarına kalabileceği bilgisi bize geldi” dedi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Çoban, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt ve Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu‘dan oluşan 6 kişilik heyet, geceyi Cizre’de geçirdikten sonra Silopi ilçesi yakınlarındaki Habur Sınır Kapısı’na geçti.

Milletvekili Adil Kurt, basın mensuplarının sorusu üzerine konuyla ilgili olarak şimdi açıklama yapmayacaklarını belirterek, ”Açıklamayı dönüşte yapacağız. İnşallah hayırlı haberlerle döneceğiz, bugün dönmeyi umuyoruz” dedi.

Öte yandan heyetle birlikte Cizre ilçesine gelen BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Irak’a geçecek kişiler arasında bulunmadığı ancak dün ismi geçmeyen MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Çoban’ın heyete dahil olduğu dikkati çekti.

(T24)

 

Kuzey Kutbu yeşeriyor!

Smithsonianmag ve Newscientist’te çıkan yazılardan bir derlemeyi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Özde Çakmak‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Ekvator’dan uzaklaştıkça, yaz ve kış sıcaklıkları arasındaki fark artar. En tezat çevre şartlarını bu kadar düşmanca kılan sadece sıcak ya da soğuk değil, sıcaklıktaki bu “mevsimsellik”tir – bu bölgelerdeki bitki ve hayvanların maruz kalabileceği koşullardaki çeşitlilik. Kışın kalın bir yağ tabakası ve kalın bir palto sizi sıcak tutabilir, fakat aynı izolasyon yazın sıcaklık çok yüksek olduğu takdirde tehlikeli olabilir.

Yeni bir araştırma, küresel çapta iklim değişikliği ile birlikte mevsimler arasındaki sıcaklık farklarının düştüğünü ortaya koydu. NASA’ya göre, uydu kayıtları ve son otuz yıldır yapılan diğer gözlemler mevsim sıcaklıklarındaki bu değişimin daha yüksek enlemlerde bitki örtüsünü şimdiden etkilediğini gösteriyor. Artan sıcaklık ve uzayan büyüme mevsimi Kuzey Kutbu, yarı arktik ve ılıman ekosistemlerin büyük bölümünde geçmişte olduğundan daha fazla bitki yetiştiği anlamına geliyor.

Yani, Kuzey Kutbu yeşeriyor.

 

Son 30 yıldır artan (mavi) ve azalan (kırmızı) bitki örtüsünü gösteren bir harita.

 

NASA bu durumu “Kutbun dört bir yanında sayısı giderek artan uzun fundalık ve ağaç bolluğu sayesinde Kuzey Kutbu’nun yeşilliği görülebilir. Bitişik kutupaltı alanların yeşilliği Kuzey Amerika’da Avrasya’da olduğundan daha belirgin” sözleriyle açıklıyor.

Şimdilik, bitki örtüsünde yalnızca küçük bir değişim oldu. Bir bölgedeki bitkilerin, o bölgenin 5 derece (enlem) güneyindeki bir alanda bundan 30 yıl önce görülen bitkilerin büyüme hızını yakaladığı görüldü.

Fakat bilim insanları bu yüzyılın sonuna dek değişikliklerin 20 derecelik (enlem) bir değişime eşdeğer olacağını düşünüyor. Alaska’nın 58 derece Kuzey’deki başkenti Juneau’nun, 38 derece Kuzey’deki Louisville, Kentucky gibi olduğunu düşünün.

Bu bölgelerdeki bitki örtüsü şimdi 9 milyon metrekare alanı, kabaca ABD büyüklüğünde ve analiz edilen 21 km kare alanın üçte birini kaplıyor. İklim birçok yerde 4 ila 6 enlem derecesi kuzeye kaydı ve şimdi 1982’de 400 ila 700 km güneyde bulunan şeye benziyor. Araştırmaların, yüzyılın sonuna kadar İsveç’in kuzeyindeki ikliminin Fransa’nın kuzeyine daha çok benzemesini, havanın üzüm yetecek kadar ısınacağını öngörüyor.

Fakat, gelecek karanlık görünürken küresel yeşillenme geçici olabilir. Sıcaklık artmaya devam ederse yangın, haşere istilası ve kuraklık riski artabilir. Aslında, bitkilerin istilası şimdiden yavaşlıyor – araştırmacılar, 1982 ile 1992 arasında 1992 ile 2011 arasında olduğundan daha fazla büyüme kaydetti.

Oysa, göz önüne alınması gereken tek şey hava sıcaklıklarındaki artış değil. Gerçekte iklim değişiminin diğer etkileri de giderek yeşillenen Kuzey Kutbu’na zarar verebilir.

Araştırmacılar, kuzeyde bitki yetişmesinin mevcut hızında devam edemeyebileceğine dikkat çekiyor. Sık orman yangınları, haşere istilası ve yaz kuraklıklarının baş göstermesi gibi güçlendirilmiş bir sera etkisinin meydana gelmesi bitkilerin büyümesini yavaşlatabilir.

Eğer yemyeşil bir Kuzey Kutbu kulağınıza iklim değişikliğinin güzel bir sonucu gibi geliyorsa, iklimdeki 20 derecelik değişimin daha güneyde neler yapabileceğini hayal edin.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Özde Çakmak

Yazının özgün hali (ingilizce) için tıklayınız.

(Smithsonianmag, New Scientist, Yeşil Gazete)


Yeşiller/Sol Ankara’dan: Herkes İçin, Herkesle Feminizm

Yeşiller/Sol Ankara ile Toplumsal Cinsiyet ve LGBT Çalışma Grubu Ankara’nın 8 Mart nedeniyle tüm Mart ayını kaplayan etkinliklerinde sıra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Doç. Dr. Alev Özkazanç’ın “Herkes İçin, Herkesle Feminizm” sunumunda.

12 Mart Salı günü, Yeşiller/Sol Ankara İl Binası’nda (Ataç Sokak 42/5 – Ataç Sokak-Ziya Gökalp Caddesi Kesişimi) gerçekleşecek olan sunum saat 19.00’da başlayacak.

 

İhtiyar Delikanlılar iklim değişikliğini durdurmaya kararlı

İklim Değişikliği yalnız biz insanların değil, dünyanın, tüm gezegenin sorunu. Bugün yaşadıklarımız da gelecekte başımıza gelecek olanlara dair cılız işaret fişekleri olsa olsa. Brian Kennedy 350.org’a gönderdiği mektubunda, “Biz ihtiyarlar da dünyayı kurtarmak için seferber olduk” demiş tam da bu yüzden.

İhtiyar Delikanlılar iklim için harekete geçmeye hazır. Pankartlardan da, "Biz yaşlılar dünyayı şimdi kurtaracağız", "Başkan Obama Dünyaya iklim değişikliğinde önderlik et" bu açıkça anlaşılıyor

New York’ta belediyeye ait bir gönüllü bakım kuruluşunda kendisi gibi yaşını başını almış arkadaşları ile birlikte dünyayı  iklim değişikliği belasından kurtarmak için örgütlenmiş Kennedy. “Ayağa kalkamadığında bir harekete nasıl katılabilirsin?” başlığını atmış 350.org’a gönderdiği mektubuna. Sonrasında da kendi yanıtlarını sıralamış.

Biz New York’un banliyösünde gönüllülerce hizmet verilen bir bakım evinde hayatını devam ettiren 85 yaşını geçmiş, çoğumuz da tekerlekli sandalyeye bağımlı bir topluluğuz diyerek başlıyor mektubuna Kennedy ve devam ediyor

“Önceleri aramızda sırf politika konuşurduk. Sonra aramızdan biri dedi ki “Hep laf hep laf, ne zaman harekete geçeceğiz”.  Evet belki herkes bizi ununu elemiş eleğini de asmış insanlar olarak görüyor olabilirdi ama biz bir şeyler yapmak istiyorduk”

Sonra 350.org ile tanışmasını aktarıyor Kennedy, “Bu düşünceler içinde iken Bill McKibben’ın iklim değişikliği hakkında verdiği konferanslardan birine katıldım. Konferans sonrasında ise 350.org’a 17 Şubat’taki “iklim değişikliğne karşı harekete geç” mitingine katılmak istediğimizi belirten bir e posta gönderdim. Çok hızlı bir yanıt aldık. Bu mitinge katılabileceğimizi, hikayemizi anlatan bir metin ve fotoğraflarımız ile 17 Şubat günü bizi de aralarında görmek istediklerini belirtiyorlardı.”

“Hepimizi bir heyecan dalgası kapladı. Çalışmalara başladık. Genellikle sessiz duran bir arkadaşımız, “Haydi yapalım şu işi, kendimiz, çocuklarımız ve torunlarımız için” diyordu. Eski bir elektrik mühendisi olan Bernie, bizi iklim değişikliği ve kaya petrolü (tar sands oil) hakkında bilgilendiriyordu.”

“Bir zamanlar Cayman adalarında eğitim konusunda yöneticilik yapmış ve bu nedenle eğitimin, bilgi akışının öneminin yeterince farkında olan Ralph, “Bilgisi olan diğerine aktarsın. Bilgi aktarımı çok önemli. Hadi başlayalım. İlk dersimiz nükleer enerjinin getireceği felaketler” diyerek anlatmaya başlıyordu.

“Grubumuzun tek kadın üyesi Betty yüzünde kocaman bir gülümseme ile “Bu projede bir kadın olarak yer almaktan dolayın çok mutlu ve gururluyum” diyerek bize katılıyordu.

“2. Dünya Savaşı gazisi ve sosyal işlerde çalışarak bir ömür tüketmiş Charlie bize demkrasi dersleri veriyordu. “Bizim ihtiyacımız olan yegane şey” diye ekliyordu Charlie, “Gezegen için yılmadan mücadele etmektir”

“Biz de mücadele etmeye başladık. Dünyaya iklim değişikliği konusunda önderlik etmesi için Başkan Obama’ya mektuplar yazıp gönderdik. Bakım evinde yıllardır hakim olan kasvetli hava bir anda dağıldı. Ayağa kalkıp harekete katılamasak bile mücadele etmek için başka yollar da bulunabileceğini bizzat yaşayarak öğrendik.

Bu gezegen bizim ve iklim değişikliğinin onu yok etmesine izin vermeyeceğiz”

(Yeşil Gazete, 350.org)

Nesli tükenmiş deve fosili Kuzey Kutbu’nda bulundu!

0

Science2.0.com sitesinde yayımlanan haberi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Özde Çakmak‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Kanada’nın Kuzey Kutbu bölgesinde soyu tükenen dev deveye dair ilk bulgular ortaya çıktı.

Bulgu, Nunavut, Ellesmere Adası’nda bulunan bir bacak kemiğine ait 30 fosil parçasına dayanıyor ve soylarının 45 milyon yıl önce Kuzey Amerika’da ortaya çıktığı bilinen erken dönem develerin en kuzeydeki kaydını temsil ediyor.

Fosiller üç yaz alan sezonunda (2006, 2008 ve 2010) toplandı. Yaklaşık olarak orta-Pliyosen evrelere dek uzanan fosiller üç buçuk milyon yıl yaşındalar. Bölgedeki diğer fosil kalıntıları, bu “High Arctic” (Yüksek Kutup) devesinin gezegendeki küresel bir ısınma dönemi sırasında boreal türü bir ormanda yaşadığını gösteriyor.

Kemiklerin bir deveye ait olduğu İngiltere’de Manchester Üniversitesi’nde Dr. Mike Buckley tarafından geliştirilen “kolajen parmak izi” adı verilen yeni bir teknikle doğrulandı. Bu teknikle oluşturulan profiller, memeli gruplarını ayırt etmek için kullanılabiliyor.

Fosillerden çok küçük miktarlarda kolajen (kemiklerde bulunan ana protein) alındı. Kolajeni oluşturan peptitler için kimyasal imleçler kullanarak fosil kemikleri için bir kolajen profili geliştirildi. Bu profil, 37 modern memeli profilinin yanı sıra Kanada Doğa Müzesi’nin koleksiyonunda da yer alan Yukon’da bulunmuş bir deve fosiliyle de karşılaştırıldı.

Kanada Doğa Müzesi’nde omurgalılar paleontolojisti Dr. Natalia Rybczynski, “Bu keşif, Yüksek Kutup bölgesinde yaşayan develere dair ilk bulgu olduğu için önemli,” diye açıklıyor. “Daha önce Kuzey Amerika’da bulunan deve çeşitliliğini kuzeye doğru 1,200 km genişletiyor ve modern develere sebebiyet veren neslin başlangıçta kutup orman ortamında yaşama adapte olmuş olabileceğini akla getiriyor.”

 

Üç milyon yıl önce Pliyosen sıcak periyodu boyunca Ellesmere Adası’nda yaşayan High Arctic develerinin resmi. Develer boreal-türü bir ormanda yaşıyordu. Habitatları karaçam ağaçlarından oluşuyordu. Resim, yakınlardaki fosil katmanlarında bulunan bitki fosilleri kayıtlarına dayanmaktadır.

 

Deve kemikleri Fyles Leaf Bed bölgesinde, Ellesmere Adası’nda Strathcona Fiord yakınlarında kumlu bir doğal yıkıntı, dik bir yamaçtan toplandı. Bu bölgede yaprak, ağaç ve diğer bitki materyallerinin fosillleri bulunuyordu, fakat deve burada keşfedilen ilk memeli olma özelliğini taşıyor. Kunduz Göleti diye de bilinen Strathcona Fiord’da yakınlardaki bir fosil zengini bir bölgede aynı döneme ait içlerinde porsuk, kunduz ve üç toynaklı atın da olduğu başka memelilerin fosilleri de bulunmakta.

Kemiklerin deveye ait olduğuna karar vermek zor oldu. Rybczynski, ekibiyle birlikte yaptığı bu sıradışı keşif hakkında şunları söyledi: “Parçalarda birini ilk kez elime aldığımda, odun zannettim. Kamp alanına varınca bunun şimdiye dek gördüğümüz maden yatağından çıkarılan en büyük memeli fosili olduğu ortaya çıktı.”

Bazı önemli fiziksel özellikler, fosil parçalarının büyük bir tibianın, memelilerde alt bacak kemiği, parçası olduğunu ve arteriodactyls diye bilinen inek, yaban keçisi, domuz ve develerin dahil olduğu çatal tırnaklılar grubuna ait olduğu izlenimini uyandırdı. 30 kemik parçasının her birinin dijital dosyası 3D lazer tarayıcı kullanılarak tarandı. Bu sayede parçalar biraraya getirildi ve sıraya konuldu. Yeniden düzenlenen kemiklerin boyutu kemiklerin çok büyük bir memeliye ait olduğunu akıllara getirdi. O zamanlar Kuzey Amerika’da en büyük arteriodactyls’ler develerdi.

Kutup devesinin kolajen profili, en çok modern develer özellikle hecin develeri (tek hörgüçlü deve) ile birlikte Parameculus, modern develerin atası, olduğu düşünülen Yukon devesi ile eşleşti. Anatomik veri ile birleştirilen kolajen bilgisi Rybczynski ve meslektaşlarının Ellesmere kemiklerinin bir deveye ait olduğunu ve muhtemelen Parameculus ile aynı aileden geldiği sonucuna varmalarını sağladı.

 

Kanada Doğa Müzesi’nden Dr. Rybczynski 2008 yılında Ellesmere Adası’nın Fyles Leaf Bed bölgesinde Kuzey Kutbu devesinin fosilini buldu. Kemiği nazikçe tuvalet kağıdıyla – tek katlı değil - sarıyor.

 

Rybczynski, “Şimdi, elimizde deve evrimini daha iyi anlayabilmek için yeni bir fosil kaydı var, araştırmalarımız Paracamelus ailesinin milyonlarca yıl boyunca Kuzey Amerika’da yaşadığını gösteriyor, bunun en basit açıklaması Paracamelus’un ilk burada ortaya çıktığıdır” diye açıkladı. “Belki de modern develerde görülen geniş düz ayak, büyük göz ve yağ hörgücü gibi bazı özellikler kutup ortamındaki yaşama uyum sağlamaktan kaynaklanıyor olabilir.”

Tez aynı zamanda ilk defa hem Fyles Leaf Bed bölgesi hem de Kunduz Göleti bölgesinin tam yaşını veriyor – en az 3.4 milyon yıl. Bu tarih, Dalhousie Üniversitesi’nde Dr. John Gosse tarafından kemikle beraber bulunan kumların tarihlendirilmesiyle elde edildi. Bu tarih önemli çünkü Dünyanın günümüzden 2-3 derece, Kuzey Kutbu’nun ise 14-22 derece daha sıcak olduğu bir döneme tekabül ediyor.

Kanada Doğa Müzesi araştırma ve koleksiyon binası, Nunavut Hükümeti adına Kuzey Kutup devesinin kemiklerine ev sahipliği yapıyor.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Özde Çakmak

Yazının özgün hali (ingilizce) için tıklayınız.

(Science20, Yeşil Gazete)

 

 

 

Hindistan sanayide kullanılan suyu dönüştürecek

Beth Buczynski imzasıyla EarthTechling’de çıkan yazıyı, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Deniz Menemenci‘nin çevirisiyle sunuyoruz.

***

Bilim insanları bin yılın en büyük kuraklığının bir adım ötemizde olabileceğini söylüyor. Bütün dünyada su sıkıntısı çeken ülkeler, giderek kuraklaşan iklim içinde insanlar, hayvanlar, bitkiler ve ticari faaliyetler için yeterli su sağlayabilmek üzere mücadele ediyor.

Kaynakları korumak için gönüllü çabaların pek başarılı olamaması, Hindistan’da yetkilileri duruma el koymaya itiyor.

Maharashtra hükümetinin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre bundan böyle tüm şirketler ‘su geri dönüşümü’ ve ‘yağmur suyu hasadı’ yapmakla yükümlü tutulacak. Hükümet, su geri dönüşümü konusunda konulan kuralların tek umutları olduğunu biliyor; çünkü 100 milyonun üzerinde kişiye ev sahipliği yapan eyalet, bir yandan kuraklığa katlanmaya devam ederken, bir yandan da su kaynakları tehlikeli derecede azalıyor.

 

Fotoğraf: vinothchandar/Flickr

 

2012’de Amerika’nın başına gelen aşırı ısınma, mahsüllerin kuruması ve söndürülmesi zor yangınların kötü olduğunu düşünüyorsanız Hindistan’da yaşamadığınıza sükretmelisiniz. Zira Marathwada bölgesi biracılık, damıtma, otomobil, oto yan sanayi ve eczacılık sektörlerine tek bir su kaynağıyla, Jaikwadi Barajı ile ev sahipliği yapıyor. Ancak Şubat ortasında Su Kaynakları Bakanlığı’ndan verilen bilgi barajda yalnızca %4 oranında kullanılabilecek su kaldığı yönünde.

Tüm bunların sonucu olarak hükümet su kaynaklarını koruma ve geri dönüşüm ile ilgili tavsiye niteliği taşıyan yönergeleri, uyulması zorunlu birer talimata dönüştürmeye karar verdi. Maharashtra Industrial Development Corp. (MIDC) CEO’su Bhushan Gagrani bir röportajında “Şimdiye kadar suyun geri dönüşümü, yağmur suyu hasadı ve su kullanımı konusunda başka iyileştirme teknikleri ile ilgili kılavuz niteliği taşıyan yönergelerimiz vardı” diyor ve ekliyor “Fakat bu yılki kuraklık bu yönergeleri uyulması zorunlu hale getirmenin gerekliliğinin altını çizmiş oldu. MIDC çok yakında bu konu üzerine yasa çıkarmaya hazırlanıyor”.

 

 

Yeşil Gazete için çeviren: Deniz Menemenci

Yazının özgün (ingilizce) hali için tıklayınız.

(EarthTechling, Yeşil Gazete)

 


Şok(?) eden nükleer gerçeği: Onlar kar eder, sen ödersin

Greenpeace International’in Basınla İlişkiler Uzmanı Aaron Gray-Block‘un Huffingtonpost’ta yayımlanan yazısını, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Bilgi Gülgeç‘in çevirisiyle sunuyoruz.

***

 

Üç kıtada, üç zaman diliminde mesaj aynıydı: Nükleer operatörler ve onların tedarikçileri nükleer bir felaket için tamamen sorumlu tutulmalıdır.

Etkinlikler Japonya’da Greenpeace eylemcilerinin ülke parlamentosunun önünde “Onlar kâr eder, siz ödersiniz.” sloganlarıyla başladı. Daha sonra bunları Almanya, Belçika ve Fransa’daki protestolar takip etti. Kanada’da Toronto şehrinin üzerinde bir keşif balonu uçuruldu.

Aktivistler Greenpeace’in uluslararası “Fukuşima Nükleer Atığı” raporunda detaylandırılan, bir nükleer felaketin maliyetini vergi mükelleflerinin üzerine yıkan bir sistemin adaletsizliğini dev bir keşif balonu, büyük çıkartmalar, fotoğraflar, yansıtılan görüntüler ve nükleer çığlık maskeleri kullanarak vurguladılar.

 

Belirsizlik içindeki yaşamlar

Fukuşima nükleer santralindeki üçlü çöküşü tetikleyen 11 Mart’taki deprem ve tsunami’den beri yaklaşık iki yıldır kurbanlar devlet koruması altındaki bir sanayiden hâlâ adil bir tazminat bekliyor.

Sakat Fukushima santralinden yayılan radyasyondan kaçmak için evlerini terk eden yüzbinlerce kurban hala belirsizlik içinde yaşıyor; ne evlerine dönebiliyor ne de başka bir yerde hayatlarını yeniden inşa edebiliyorlar.

Dislokasyonun (yer değiştirme) sebep olduğu sosyal yaralar, sıkıntılar ve ailelerin dağılma sınırına dayanması yetmezmiş gibi bir de; halkın facianın temizliğini finanse etmeye zorlanması ve nükleer endüstrinin hatalarından sorumlu tutulmaması, hukukun açık bir başarısızlığı olsa gerek.

 

 

Hükümetler 60 yıl önce nükleer enerji endüstrisini canlandırmak için bu korumacı yapıyı kurdular ama Fukuşima faciası değişim ihtiyacını gözler önüne serdi.

Pazartesi günü felaketin ikinci yıl dönümünün ışığında Greenpeace olası bir nükleer kaza yüzünden Ge,Hitachi ve Toshiba gibi nükleer reaktör işletmecilerinin ve tedarikçilerinin tamamıyla sorumlu tutulmalarını istiyor.

 

‘İş sizin işiniz, Risk bizim’

Ge,Toshiba ve Hitachi ile olan görüşmelerimizde tedarikçi olarak sorumluluk almak yerine bizleri kurumsal sosyal sorumluluk web sayfalarına ya da deprem ve tsunami’den sonra yaptıkları yardım faaliyetlerini anlattıkları raporlarına yönlendiriyorlar.

Dün Yaklaşık 10 kadar aktivist ellerinde ‘Fukuşima: Sizin İşiniz, Bizim Riskimiz’ yazan dev çıkartmaları GE’nin brükseldeki Avrupa merkez ofisindeki pencerelere yapıştırarak mesajımızı iletti.

Almanya’da ise Duisburg kentindeki aktivistler “Hitachi’nin Fukuşima felaketinden kaçmasına izin vermeyin.” yazan dövizleriyle Hitachi Enerji Şirketi’nin Avrupa merkez ofisinin önünde pankart açtılar. Ve Fransa’da aktivistler GE’nin Paris ofisinin önünde gösterilerde bulundular.

Aynı mesaj bu hafta Ortadoğu’da Ürdün’de ve kamuoyunu nükleer enerjinin tehlikeleri hususunda uyarmak için Mühleberg Santralinin üstüne projektörlerle Fukuşima santralinin görüntülerinin yansıtıldığı İsviçre’de de verildi.

Fukuşima felaketi, bir nükleer kazanın maliyetinin büyük çoğunluğunun endüstri tarafından değil de, halk tarafından ödenmeye zorlandığı yönetmeliklerin kusurlarını dünya çapında ifşa etmiştir. Son tahminlere göre Fukuşima felaketinin maliyeti 250 milyar doları bulacak.

 

 

Diğer taraftan Fukuşima santralinin işletmecisi Tepco, sadece maliyetlerin bir kısmını karşılaması hususunda mecbur bırakıldı. Tedarikçi firmalar ödemelerden muaf tutuldu ve yük vergi mükelleflerinin üstüne yıkıldı.

Üç kıtada çeşitli zaman dilimlerindeki eylemler nükleer sanayinin sorumluluk eksikliğinin sadece Japonya’yla sınırlı bir problem olmadığını ortaya koyuyor. Küresel nükleer yönetmelikler ciddi biçimde sorun teşkil etmekte.

Ge,Hitachi ve Toshiba gibi büyük şirketler, ürünleri yüzünden radyoaktif kirlilikten dolayı zarar görmüş insanlara yardım etme ahlaki sorumluluğundan kaçınmamalıdır. Yarattıkları risklerden dolayı sorumlu tutulmalıdır.

Siz de Nükleer Sanayi Reform Çağrısı” dilekçesini imzalayarak destek verebilirsiniz.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Bilgi Gülgeç

Yazının özgün hali için tıklayınız.

(Huffingtonpost, Yeşil Gazete)

 

 

 

Polis yetmedi şimdi de öğrenciye özel güvenlik şiddeti

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde (ESOGÜ) yapılan yemek zamlarını protesto eden öğrencilere özel güvenlik görevlileri tekme, yumruk ve coplarla müdahale etti. Müdahale sonucu öğrencilerle güvenlik görevlileri arasında çıkan kavgada, 5 öğrenci yaralandı.

Geçtiğimiz hafta üniversite yemekhanesinde yapılan zamları protesto etmek için toplanan yaklaşık 300 öğrenci, rektörle görüştürülmeyince bugün için boykot kararı almıştı. Boykot kararı alan öğrencilerin bir bölümü, bugün rektörlük önünde toplanıp evlerinde hazırladıkları sandviçleri yiyerek yapılan zamları protesto etti.

http://www.youtube.com/watch?v=iECzcg_69x4

Öğrenciler adına konuşan İzzet Emircan, yemekhanede yapılan zamları protesto etmek için toplandıklarını ve yemekhanede kalitesiz, niteliksiz yemekler yenildiğini söyledi.

Daha sonra öğrenciler, saz eşliğinde protestolarına devam ederken, hazırladıkları kasa kasa sandviçleri diğer üniversite öğrencilerine dağıtmak istedi.

Sandviç dağıtımına üniversite yönetimi tarafından izin verilmezken, bu sırada güvenlik görevlileri öğrencilerin elindeki sandviç dolu ekmek kasalarını almaya kalktı. Kasaları vermek istemeyen öğrenciler ile güvenlik görevlileri arasında çıkan arbede, kısa sürede kavgaya dönüştü.

Kavgada, güvenlik görevlileri, öğrencilere, tekme, yumruk ve copla müdahale etti. Ardından güvenlik görevlileri, öğrencileri kelepçeleyerek üniversite binasına soktu.

Öğrenciler, üniversite binasından polise teslim edilerek, ifadeleri alınmak üzere emniyete götürüldü. Olayla alakalı soruşturma sürüyor.

(Cnn Türk)