Ana Sayfa Blog Sayfa 3903

Dünyanın bu yılki kaynakları bugün tükendi

eodKüresel Ayak İzi Ağı’nın yaptığı hesaplamaya göre 2014 yılında gezegenin kaynaklarının tükendiği Dünya Limit Aşım Günü (Earth Overshoot Day) bugün.  Bu demektir ki gezegen tüketilen kaynakların yerine yenilerini koyamadan insanlık, yılın sonuna kadar kalan 3,5 ayda gelecek yılki kaynaklardan tüketecek. Bankadan ihtiyaçlar için kredi kullanılması gibi düşünülebilecek bu durumun  faizini ise insanlık; kıtlık,toprak kaybı, atmosfere daha fazla karbondioksit salınması ve daha fazla afet olarak ödeyecek.
Tarih boyunca insanlık doğal kaynakları şehirlerin, yolların yapımı için yiyecek sağlamak ve ürün üretmek için kullandı. İnsan faaliyetleri sonucu oluşan karbondioksit  ise gezegenin bütçesinden kullanılarak absorbe edildi. Ancak 1970 ortalarında kritik bir eşiğe gelindi: İnsanlık gezegenin yerine koyduğundan daha fazla kaynağı tüketmeye başladı.

Küresel Ayak İzi Ağı’nın hesapları gösteriyor ki yenilenebilir ekolojik kaynaklara olan talebimiz günümüzde 1,5 gezegen seviyesinde. Verilere göre yüzyıl ortasında ihtiyaç 2 gezegene çıkacak. Türkiye’nin doğal kaynakları tüketimi ise 1,7 kadar Türkiye gerektiriyor.

Geçen sene Dünya Limit Aşım Günü 20 Ağustos’u gösteriyordu. Her sene tarihi daha da öne gelen Dünya Limit Aşım günü tehlike çanlarının çaldığını, dünyanın alarm verdiğini gösteriyor.

(Yeşil Gazete)

Fatsa’da mücadele kazandı, HES inşaatı durdu

fatsa1Fatsa’da Fatsa’da Bolaman Çayı-Şahsen Deresi üzerinde yapılan hidro elektrik santrallere karşı yürütülen mücadele sonuç verdi.

HES inşaatına karşı hukuk mücadelesi başarı ile sonuçlanmasına rağmen HES’çi şirket, faaliyetlerini sürdürüyordu Bölge halkı şirketin çalışmalarını durdurmak ve yaşam alanlarını korumak için günlerdir dere kenarında nöbetteydi.
Halkın ısrarlı talebi üzerine Dün Fatsa Kaymakamı, Fatsa Belediyesi avukatı, Ordu Çevre Ve Şehircilik İl müdürlüğünden gelen çevre mühendisleri Demirci, Taşlıca Köyü halkı ve HES yapımına hukuksuz bir şekilde devam eden şirket sahipleriyle birlikte Fatsa Kaymakamlığında yaklaşık 2 saatlik bir toplantı yapıldı. Toplantının ardından Kaymakamlıktan bir açıklama yapılarak inşaatın durdurulduğu açıklandı.

fatsaBöylece HES’e karşı bir kazanım daha elde edildi.
Kaymakamlığın verdiği durdurma kararının ardından görüştüğümüz Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Fatsa eşsözcüsü Gülizar Şendur HES’çi şirketin çalışmalarını durdurmak için günlerdir verilen mücadelenin sonuç verdiğini ama mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini ve mücadelelerinin herkese örnek olması gerektiğini söyledi.

Ne olmuştu? Kendisine has bitki örtüsü ve su samurları (lutra lutra) ile ünlü Şahsen Deresinin, Bakanlar Kurulu Kararı ile acele kamulaştırma kapsamına alınması köylüleri harekete geçirmişti. Yaşam savunucuları, avukat Alp Tekin Ocak aracılığı ile, Danıştay 6. Dairesi’ne kamulaştırmanın iptali için başvuru yapmıştı. Mahkeme heyeti, yaşam savunucularını haklı buldu ve bakanlığın acele kamulaştırma kararının, “hukuka uygun olmadığı” gerekçesi ile iptaline karar vermişti. Ayrıca, çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporlarına itiraz eden yaşam savunucularının taleplerine yanıt veren Ordu İdare Mahkemesi de, ÇED raporunun iptaline karar vermişti. Ancak, HES’çi çirket mahkeme kararlarını hiçe sayarak dere kenarında çalışma yapmaya devam ediyordu.

Yeşi Gazete

7 bölge 1 hikaye 2 pedal – Fırat Küçükersen

Bisiklet ile Anadolu’yu dolaşan Fırat Küçükersen‘in ilk yazısını sizlerle paylaşıyoruz. Fırat bize “[email protected]” üzerinden ulaştı. Siz de bisiklet, yayan, otostop vbnz seyahatlerinizi bizim kanalımızla duyurabilir, daha fazla insanı “hayat” ile buluşturabilirsiniz

Fırat’ın serüvenini takip etmek için adresleriniz Yeşil Gazete ve firatkucukersen.blogspot.com.tr/

* * *

Zamanı gelince olur…

Öncelikleri bir halledelim de…

Okulum bir bitsin de…

Devamlı bir iş bulayım da…

Biraz param biriksin de…

Askere gideyim de…

Bir evleneyim de…

Çocuklar okusun da…

Emekliliği hak edeyim de…

Hiçbir şeyin tam bir zamanı olmadığı gibi hiçbir zamanda dolgun bir maddi yeterliliğe sahip olamayacağız. Evet, çünkü insanız; hep daha fazlası… Bunu kavradıktan sonra, kervan yolda düzülür mantığına güvenerek karar verdim. Yola çıkıyorum.

Fırat Küçükersen

Üniversite bitmiş, işe başlayalı neredeyse 1 yıl olmuştu. Cebimde yaşayabileceğimden fazlası vardı; ama hayallerim de vardı. Üniversite yıllarımda şekillenmişti kendimce uzunca bir yolculuk fikri. Bu yolculukta insan yapısına en uygun, doğaya en saygılı ulaşım aracıyla olacaktı. Evet evet bisikletimle! Gerekli hazırlıkları yaptım ama bence en zor olanı kısmı zamanlamaydı. Yola çıkmanın kararını vermek ve “evet ben gidiyorum” diyerek somut olan ilk adımı atabilmekti.

Fırat Küçükersen 2...

9 Haziran 2014 sabahında Eskişehir’den evimden yola çıkıp ülkemin 7 Bölgesinde pedallamaya karar verdim. Amacım yolda olmak, yaşamak, farklı ya da geride kalmış hayallerime ulaşabilmekti.  Ankara’dan daha doğuda yaşanmamış bir hayatım vardı. Eskişehir, Ankara, Aksaray, Konya, Antalya, Mersin, Adana, Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Bitlis, Van diyerek 7 Bölge 1 Hikaye başladı ve devam ediyor.  Ne kolay yazdım değil mi? Gerçekten bu yolculuğu yapabilmekte yazmak gibi kolay. Ama şehir yaşantısından kurtulmak, beklentileri bir kenara itmek zannederim ki en zoru. İlk adımdan sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Çünkü ağaçların, akarsuların, hayvanların arasında özümüze dönüyoruz; fazladan bir çabaya ihtiyaç yok.

Fırat Küçükersen 3

Yolculuğum esnasında daha çok köylerde yaylalarda vakit geçirdim, çünkü şehirler birbirine benziyor ve tek düze. Ayrıca köy yaşantısının içine girmek için oraya gitmiş olmak yeterli. Sofralar hazırlanıyor, çaylar ateşe verilip, döşekler seriliyor. Bisikletle tek başıma olduğum için insanlar tam anlamıyla güveniyor. Başka bir ulaşım aracıyla seyahat etseydim eğer bu samimi iletişimi kurmak daha zor olurdu. Çünkü bisiklet insanlar arasına, insan ile doğa arasına set çeken bir araç değil. İletişimi koparmıyor aksine güçlendiriyor. Çok uzunca bir yol katetmek gerekmez bunları yaşamak için; bir köye gitmek, şehirden biraz olsun uzaklaşmak yeterli.

Fırat Küçükersen 4

Alkol almadan sarhoş olmanın bir diğer yoludur dağda pedal çevirmek. Özgürlüğü tam olarak hissetmenin yoludur bisiklet. Ahmet Hamdi Tanpınar demiş ya: “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında.”. Bana kalırsa bu şiiriyle bisikletle seyahate de gönderme yapmış.

Mutluyum.

 

Fırat Küçükersen

 

 

Fırat Küçükersen

Assange için yeni dönem

assangeWikileaks’ın kurucusu Julian Assange iki yıldır sığındığı Londra’daki Ekvator Büyükelçiliği’ni yakında terk edeceğini açıkladı.

Assange daha sonra nereye gideceğini söylemedi, fakat İngiliz basınında çıkan ciddi sağlık sorunları olduğu ve tedavi ihtiyacı bulunduğu yönündeki haberleri yalanladı.

BBC’nin haberine göre Ekvator Dışişleri Bakanı Ricardo Patino İsveç’te tecavüz ve cinsel saldırı iddiaları nedeniyle suçlanan Assange’a koruma sağlamaya devam edebileceklerini söyledi.

Assange, iki kadına cinsel istismarda bulunduğuna yönelik iddiaları reddediyor.

Wikileaks internet sitesinin kurucusu Julian Assange, İsveç’e iade edilmesi halinde, Amerikan gizli belgelerini sızdırıp açıkladığı gerekçesiyle yargılanmak üzere ABD’ye gönderileceğinden endişe ediyor ve bu ülkede hukuksuzlukla karşılaşabileceğinden kaygı duyduğunu söylüyor.

Assange 2012 Ağustos’undan beri sığındığı Ekvator’un Londra büyükelçiliğinin binasında yaşıyor.

Assange’ın binayı terk etmesi durumunda tutuklanması ve 10 gün içinde de İsveç’e iade edilmesi bekleniyor.

İnandırıcı bir mazeret sunması durumunda Assange’in iadesi ertelenebilir.

İngiltere basını Assange’in kalp ve akciğer rahatsızlığı olduğunu yazmıştı.

BBC’nin yargı muhabiri Clive Coleman Assange’ın tedaviye ihtiyacı olması durumunda tutuklanıp hastaneye sevk edileceğini söyledi.

Coleman Assange’in sağlık nedenleri yüzünden iadesinin ertelenmesinin pek mümkün olmadığını dile getirdi.

İsveç’teki gelişmiş sağlık sistemine dikkat çeken Coleman sağlık nedenleri bu durumda iadeyi ertelemek için yeterli olmadığını vurguladı.

BBC Türkçe

Nükleersiz Türkiye için kürekle Karadeniz – 3. 4. ve 5. günler

Nükleersiz Türkiye için Kürekle Karadeniz  günlüğünü,  nükleer faciayı yaratan ve yaşatan hükümetlerinin  ülkemize nükleer santral satacağını öğrendikten sonra  bir türlü rahat edemeyen  Japon aktivist, akademisyen ve gazeteci dostların İstanbul ve Sinop  ziyaretlerine iştirak ettiğim için bu sefer de  “üçü bir yerde” haline getirmek durumunda kaldığımı  bilmenizi isterim. Öte yandan Hüseyin’in de son derece motive  bir şekilde hedefe yönelik kürek çektiğini göz önüne alırsanız sandalında geçirdiği saatlerin paralelinde bana yazacak çok bir şey bırakmadığını da kabul edersiniz. Ben yine de son üç günü  kendisinden aldığım bilgilerle olabildiğince renkli anlatmaya çalışayım.

Fındıklı’da Ceylan Ailesi’nin yanında kaldıktan sonra yola, pardon denize koyulan Hüseyin’i 16 Agustos günü  bekleyen büyük sürpriz, Türkiye’de deniz doldurularak yapılan ikinci havalimanıydı. Trabzon’a 110km, Rize’ye 33 km  mesafede  kurulacak olan İkiztepe Havalimanı’nın halihazırda küçücük balıkçı limanını, Pazar’daki Kız Kalesi ile turistik nitelikler taşıyan deniz  sahasının 10 km  doldurulacak olması bölge halkını memnun ediyordu, öyle ki havaalanının Artvin sınırı içinde mi Rize sınırı içinde mi olacağı havaalanını paylaşamama kaynaklı  tartışma bile yaratmıştı. Oysa bu havaalanı inşaatı insanların kalkınma vaatleriyle  doğayı nasıl arkadan bıçakladığının kanıtıydı. Para karşısında bırakın akan suyu,  deniz olsa durmazdı…

Pazar’da Hüseyin’i evinde ağırlayan Kemal Bey’e teşekkürler!

Hüseyin Sürmene'de
Hüseyin Sürmene’de

17 Ağustos sabahı her zamanki gibi sabah 5’te denize çıkan Hüseyin’i  bu sefer kapitalizmin bir başka yüzü bekliyordu. İmtiyazlar… Karadeniz’i  kıyı boyunca ehlileştirmeye çalışan otoban nasıl olduysa  bir noktada kıyının arkasından geçirilmişti .Sebep bir zamanlar Marmaris’te denizi, işgal ettiği ve rahatsızlık verdiği  için şikayet edilen ünlü armatör Kalkavanlar’ın varlığı olmasındı?

Sebebi ne olursa olsun otobanın arkadan geçirilmesine sevinmeden duramadım. Karadeniz kıyı şeridi boyunca kıvrılarak yılan gibi denize tıslayan otobana  dair anlattıkları  denizin kendisinden çalınanı geri kazanacağını açık ve net söyleyen “Son Kumsal” belgeselini  aklıma getirdi. Oysa doğa adamı Hüseyin’in deyimiyle kum ne güzeldir, temizler denizi, lakin inşaatçılar onu da kıskanır beton kaya ne varsa  dayar sırtına doğanın… Bir of!  çekerek Of’ta  konakladı Hüseyin.

18 Agustos: Ne güzeldir dayanışma! Hüseyin’in geleceğini Sinop’taki dostumuz Sami Koç’tan duymuş olan Sürmeneliler sabah 10:00’da Hüseyin’i karşıladı. Sabah 5’te denizde olmak için çoğunlukla davetleri bile reddetmek durumunda kalıp sandalında konaklayan Hüseyin’in bu şekilde Sürmene’ye  erkenden varması  hiç şüphesiz Karadeniz insanıyla kaynaşmasını da sağladı.

Hüseyin Ürkmez  Nükleersiz Türkiye için 5 gündür denizde; saatte ortalama 5 km giderek  göze aldığı yolculuğun %10’u bile henüz bitmiş değil… 1500km dile kolay… “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenleri” dediği gibi Şairin, çek Hüseyin çek kürekleri ağır ağır!  Çernobil’in etkilerinin 10 yıllar sonra ortaya çıkardığı kanser vakalarıyla dolu hastanelerdeki mağdurlar için çek! Nükleer santral sevdasına karşı çek! sömürüye karşı çek! akıntıya karşı çek!

Hüseyin’i buradan takip edebilir, projeye fonlabeni  üzerinden katkıda bulunabilir,yerinizden kalkmadan  nükleersiz bir Türkiye için bir kürek de siz atabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

 

Kürtlere yardım Almanya Yeşillerini böldü

cem özdemir claudia rothAlman Yeşiller Partisi’nin önemli isimleri, Almanya’nın IŞİD’e karşı savaşan Irak’taki Kürtlere silah göndermesi konusunda ihtilafa düştü. Yeşiller’in eski Genel Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve şimdiki eş Genel Başkan Cem Özdemir, Kürtlere silah yardımı yapılması gerektiğini savunuyorlar. Yine eski Genel Başkanlardan Jürgen Trittin ise Ortadoğu konusunda yeni bir strateji geliştirilmesini taleb etti.

Özdemir basına verdiği demeçte silah sevkiyatının da hukuki çerçeve içinde ihtimal dışı bırakılamayacağını kaydetti.

IŞİD’in ‘vahşi eylemleri’ni engellemek için silah yardımının da gerekli olduğunu vurgulayan Özdemir, ancak bu yardımın merkezi Irak yönetimine değil, doğrudan Kürtlere yapılması gerektiğini, zira IŞİD’e karşı şu andaki duruma göre karada ancak Kürtlerin savaşmasının mümkün olduğunu belirtti. Benzer ifadelerle eski Dışişleri Bakanı Fischer de Kürtlere silah gönderilmesinden yana olduğunu açıkladı.

Yeşillerden Jürgen Trittin ise silah sevkiyatına karşı olduğunu belirterek, Ortadoğuda çok farklı yeni bir strateji geliştirilmesi gerektiğini savundu. Trittin, mevcut hukuki çerçevede Irak’taki Kürtlere silah gönderilmesinin mümkün olmadığını, silah gönderilmesinden yana olanların, bu silahların yanlış ellere geçmesinin ve daha sonra insan haklarını ihlal etmek üzere ve Almanya’nın menfaatlerine karşı kullanılmasının nasıl önlenebileceği sorusuna cevap bulamadıklarını söyledi.

Trittin silah sevkiyatı yerine Katar’ın askeri techizatlandırılmasının durdurulmasını tavsiye etti. Yeşil politikacı Katar’ın Irak ve Suriye’deki cihadcıların asıl finansörü olduğunu ve Federal Alman hükümetin kısa bir süre öncesine kadar Katar’ı bölgede istikrarın sağlanması için önemli bir faktör olarak gördüğünü belirtti.

http://www.dunyabulteni.net/dunya/306693/kurtlere-yardim-alman-yesilleri-boldu

 

Nepal ve Hindistan’da sel felaketi

Nepal’de ve Hindistan’ın kuzeyinde geçtiğimiz Çarşamba gününden beri şiddetlenen Muson yağmurları sonucu Nepal’de resmi rakamlarla en az 100 kişinin öldüğü, 120 kişinin kayıp olduğu binlerce kişinin ise yerinden olduğu belirtiliyor.

Sağanak yağış yollara, su kanallarına, elektik ve telefon hatlarına büyük zarar verdiği için Himalaya yakınlarındaki köylere ulaşımı engelliyor. Pazar günü yağışın azalması ile bölgeye 3400 kişilik kurtarma  ekibi ve 3 helikopter gönderildi.

Hindistan’da geçtiğimiz Cuma itibariyle şiddetlenen yağmurlar sonucu yaşanan toprak kayması ve sel sonucu Uttar Pradeş eyaletinde en az 25 kişinin öldüğü; Uttarakhand eyaletinde ise ölü sayısı 34’e ulaştığı belirtiliyor.

Hindistan, Assam eyaleti, 17 Ağustos 2014. Fotoğraf: AFP
Hindistan, Assam eyaleti, 17 Ağustos 2014. Fotoğraf: AFP

Himalaya bölgesindeki yetkililer bölgeye gıda, ilaç, çadır ve giyim yardımı gönderiyor.  10 afet bölgesinde evsiz kalan binlerce kişiye pirinç, mercimek gibi gıdalar ile birlikte pişirme gereçleri  dağıtılıyor. Önümüzdeki günlerde de yağışın devam edeceği ön görülen bölgede sel sonrasında kolera gibi salgın hastalık riski endişe yaratıyor.

Hindistan ve Nepal’de muson yağmurları mevsimi olan Haziran-Eylül ayları arasında yağmurlar nedeni ile sel ve toprak kayması yaşanıyor. Bu ay sel nedeni ile yaşanan toprak kayması Katmandu yakınlarındaki bir köyün tamamını kapladı ve 156 kişinin ölümüne neden oldu. Geçen sene muson mevsimi boyunca meydana gelen sel ve toprak kayması nedeni ile Hindistan’ın Uttarakhand eyaletinde 6000 kişi hayatını kaybetmişti. Son yıllarda ormansızlaştırmanın artması bölgeyi toprak kaymalarına karşı daha da hassas hale getirdi.

(DW,Yeşil Gazete)

 

IŞİD’e karşı beklenmedik ittifaklar – Immanuel Wallerstein

Ortadoğu’nun sonu gelmez jeopolitik ittifak değişikliklerine baktığımızda, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından hilafet ilan edilmesi, bölge siyasetine müdahil olan hemen herkesi, korkudan fiili bir jeopolitik müttefiklik içine sokmuş gibi görünüyor. Bir anda İran ve Amerika Birleşik Devletleri’ni, (hem Suriyeli hem de Iraklı) Kürtler ile İsrail’i, Türkiye ve Beşşar Esed liderliğindeki Suriye hükümetini, (İngiltere, Fransa ve Almanya gibi) Batılı ülkeler ile Rusya’yı, hepsini farklı yollardan da olsa aynı hedefin peşinde bulduk: Hilafet devletinin genişleyip yerini sağlamlaştırmasını önlemek.

IŞİD krizi henüz İsrail-Filistin ve Ukrayna gibi başka jeopolitik çatışma bölgeleri üzerinde ciddi bir değişiklik yaratmış değilse bile, buralar üzerinde bir etkisinin olacağı kesin. Elbette tüm bu aktörler, birbirinden son derece farklılık arz eden orta vadeli amaçlar peşinde. Yine de [durumun nerelere varabileceğini kestirmek için] sadece Ağustos 2014’ün ilk yarısında yaşanan gelişmelere bakmak dahi yeterli.

Irak hükümetinde Sünnilere önemli bir rol vermemekte direten Başbakan Nuri Maliki; ABD, İran, Büyü Ayetullah Ali Sistani ve Kürtlerin ortak baskısıyla koltuğundan oldu. İyi ama bu gelişme niçin önemliydi? Çünkü tüm bu oyuncular açısından, hilafet devletini içeriden çökertmenin tek yolu, Maliki’nin gitmesiydi.

Sahada halen devam etmekte olan değerlendirmelerin ardından ABD, Ezidileri ve Iraklı Hristiyanları katledilmekten kurtarmak için bölgeye insansız hava araçları ile yaklaşık 1000 deniz piyadesi ve özel kuvvetten oluşan yeni bir birlik gönderdi ve muhtemelen başka adımlar da attı. Ki Beşşar Esed’in fiili yardımını da gerektiren bu operasyonla – ABD konsolosluğu ve önemli sayıda Amerikan vatandaşına ev sahipliği yapan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti – Erbil’deki IŞİD ilerlemesini durdurdu.

Operasyon için bitiş tarihi vermeyi reddeden ABD Başkanı Barack Obama, yönetimi döneminde Irak’tan tamamen çekilecekleri yönündeki en önemli vaadini çok büyük ihtimalle yerine getiremeyecek gibi görünüyor.

Öte yandan, Türk hükümeti, önceleri Suriye politikasında önemli yer tutan Esed karşıtı güçlere sınırlarını kapattı. ABD Kongresi’nin şahin isimlerinden ve İsrail politikalarının ateşli bir savunucusu olan Eski Senatör Joseph Lieberman, Obama’yı [IŞİD’e yönelik operasyondan] dolayı alenen överken, İran da bu konuda Amerikan Başkanı’na eleştiri getirmekten uzak durdu. Suriye konusunda ne strateji izleyeceklerine bir türlü karar veremiyor gibi görünen Suudiler ise belli ki en iyi taktiğin sükûneti ve gizemli tavrı korumak olduğuna hükmettiler.

Sürecin kazananları: IŞİD, Esed ve Kürtler

Peki şimdi ne olacak? Ve bu ittifak değişiklikleri kimin işine yarıyor? Kısa vadede durumdan fayda göreceği bariz üç kesim var:

Bunların ilki; bizzat hilafet devletinin kendisi. ABD’nin Irak’taki askeri çatışmaya yeniden müdahil olması, IŞİD’e kendisini “şeytanın vücut bulmuş hali” olarak nitelendirdikleri ABD’ye meydan okuyan en büyük güç olarak resmetme imkânı veriyor. Grup bu sayede, büyük bölümü Batı dünyasından olmak üzere, pek çok yeni üye de kazanacaktır. Ayrıca ABD ve Batı Avrupa’da düşmanca faaliyetler içine girmesi de sürpriz olmaz. Tabii ki, IŞİD’in alacağı olası askeri yenilgiler bu kısa vadeli avantajı yok eder. Lakin bu olacaksa da biraz zaman alacaktır. Zira görünen o ki, hilafet ordusu, halen bölgenin en kararlı ve eğitimli askeri gücü konumunda.

Sürecin ikinci önemli kazananı ise Beşşar Esed. Rejim karşıtı güçlere yönelik dış destek her zaman kararlı olmaktan son derece uzaktı. Ama hilafet devleti ile aynı safta yer alan Suriyeli muhaliflerin sayısı arttıkça, kısa vadede ortada destek namına pek bir şey kalmayacaktır.

Durumdan pay alacak üçüncü kesim de Irak’taki yerini sağlamlaştıran ve Suriyeli soydaşları ile ilişkilerini iyileştiren Kürtler. Şimdi Batı’dan ve belki de başka ülkelerden daha fazla silah desteği alarak orduları olan peşmergeyi kat be kat güçlü bir askeri kuvvete dönüştürecekler.

Sürecin kaybedeni: ABD

Peki, sürecin bariz bir kaybedeni var mı? Sanırım o ABD olacak. Hilafet devleti yakın bir gelecekte parçalanmadığı müddetçe (ki bu çok olası görünmüyor), bu askeri girişim, pek yakında ABD’nin askeri kabiliyetlerinin sınırlarının yanı sıra Irak, Filistin ve Ukrayna konusundaki tutumuna dair tutarsızlıkları da bir kez daha açığa çıkaracak. Ve Obama da, jeopolitik başarı konusundaki en büyük iddiasını kaybetmiş olacaktır. Zira Amerikan kamuoyu, çıkmazları değil, başarıyı destekler.

Diğer taraftan, yakın vadede süreçten kârlı mı yoksa zararlı mı çıkacakları henüz belli olmayan en az üç grup sayabiliriz:

İran; burada ilk sırada. Şayet Washington ve Tahran, hem Irak hem de Afganistan konusunda aynı tarafta olursa, ABD, nükleer enerji meselesinde İran ile uzlaşmaya yanaşmayabilir mi? İran’ın bu müzakereler kapsamındaki pozisyonu en azından pekişmiş oldu.

İkinci grup; Hamas. İsrail, halihazırda Filistin ile ilgili tutumunu yeniden formüle etmesi için yoğun bir uluslararası baskı altında. Hilafet devletinin yarattığı tehlikelere vurgu yapılması, ilave bir baskı sağlar mı? Muhtemelen evet, ama İsrailliler ellerinden geldiğince zaman kazanmaya çalışacaklardır.

Üçüncü kesim ise Rusya. Bu makaleyi yazdığım esnada, Kiev hükümeti, Rusların iddiasına göre Ukrayna askerlerinin etraflarını kuşatarak teslim olmaları için aç bırakılmaya çalıştıkları Lugansk’ın kapana kısılmış ve zor durumdaki halkına insani yardım taşıyan Rus kamyonlarının bölgeye girmesine karşı çıkıyordu. Bunun Yezidileri sığındıkları dağın tepesinde aç bırakarak teslim olmaya zorlayan IŞİD’den ne farkı var? ABD ve Batı Avrupa, bir bölgede insani yardımdan yana ise başka bir bölgede buna karşı durabilir mi?

Nitekim ilginç zamanlarda yaşıyoruz.

Immanuel Wallerstein ( Al Jazeera Türk sitesinde çevrilerek yayınlanmıştırhttp://www.aljazeera.com.tr/gorus/iside-karsi-beklenmedik-ittifaklar)

Haydarpaşa AVM olmaktan kurtuluyor mu?

haydarpaşaHaydarpaşa Gar Binası’nın restorasyon projesinin Anıtlar Kurulu tarafından onaylandığı ve ihalesinin yapılarak yer tesliminin yapıldığı bildiriliyor.
İktidara yakın Yeni Şafak gazetesinin haberine göre Kadıköy Belediyesi tarafından verilecek ruhsatın ardından çalışmalar başlayacak. Restorasyon projesine göre tarihi yapısının korunması kaydıyla Yüksek Hızlı Tren Garı olarak hizmete devam edecek.

Habere göre, atıl durumda bulunan çatı katı restore edilerek müze, sergi alanı, kütüphane, toplantı ve konferans salonu gibi kültürel işlevlere ayrılıyor. Sadece ulaşım için değil kültürel işlevler için de bir merkez haline gelecek. 12 milyon 473 bin liraya ihale edilen projenin öngörülen bitirme süresi 500 gün. Proje ile gar binasının atıl durumda bulunan kısımları işlevlendirilmiş olacak. Konumu itibariyle Topkapı Sarayı, Sultanahmet, Kadıköy’e kadar uzanan müthiş bir görselliğe sahip, oldukça büyük bir mekan kullanıma açılacak.

haydarpaşa1Projede yangından hasar gören çatının restorasyonunda çatı katına sergi alanı, konferans salonu, kafeteryanın yanı sıra danışma, ofisler, arşiv ve tuvalet yapılması öngörülüyor. Bina içindeki mevcut asansör yenilenecek, uzun kolda yeni bir asansör yapılacak. Mevcut ısıtma sistemi yerine fan-coil sistemi kurulacak. Eksik veya hasarlı bezemeler tamamlanacak, temizlenecek. Tavan ve duvar sıva ve boyaları yenilenecek. Ahşap elemanların bakım onarımları yapılacak. Dış cephelerde kirlenmiş, yosunlanmış bölümlerin uygun yöntemlerle temizliği yapılacak. Eksilen, yok olan, kırılan taşlar tedarik edilecek ve onarılacak.

Bütün bu bilgilere rağmen Yeni Şafak’ta yer alan haberde ihalenin ne zaman yapıldığı ihalenin hangi şirket tarafından kazanıldığı gibi bilgilerin bulunmaması dikkat çekti.

Peşmerge Musul barajını IŞİD’den geri aldı

musul barajıIŞİD’in kontrolundeki Musul barajının Peşmerge güçlerince ele geçirildiği bildiriliyor. Dicle nehri üzerindeki Musul Barajı, Irak’ın kuzeyinin büyük bölümüne su ve elektrik sağlayan stratejik bir nokta. Musul barajının IŞİD tarafından yıkılarak Musul ve Bağdat’ın sel altında bırakılmasından korkuluyordu.

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi’nden sözcü Said Memuzini de bir basın toplantısıyla peşmerge güçlerinin Musul Barajı’nı IŞİD’den aldığını duyurdu.

Irak ordu sözcüsü Kasım Atta, devlet televizyonu Irakiye’ye yaptığı açıklamada peşmerge birlikleriyle Irak ‘terörle mücadele güçlerinin’ IŞİD’i Musul Barajı’ndan çıkardığını duyurdu.

Peşmerge birliklerine ABD ordusu da hava saldırılarıyla destek verdi.
Önce Mahmur’un, ardından Musul barajının Peşmerge tarafından ele geçirilmesinden sonra Peşmerge güçlerinin şimdi IŞİD’in elindeki Sincar’ı hedef aldığı, öte yandan Irak kuvvetlerinin de Musul şehrini geri almak için hazırlık içinde olduğu ileri sürülüyor.

Yeşil Gazete