Ana Sayfa Blog Sayfa 3712

Yenilenebilir enerjiye geçiş için bir fırsat daha, lityum aküler ucuzluyor

Yenilenebilir enerjilerin temel bir taşı olan şarj teknolojisi ve özellikle lityum temelli aküler gittikçe ucuzluyor.
Nature Climate Change dergisinde yayınlanan son araştırmaya göre, bu teknolojiyi kullanan elektrikli araç bataryaları o derece hızlı ucuzluyor ki 2020 yılında ulaşmaları gereken ucuzluğu şimdiden bulmuş olmaları mümkün, ve ucuzlamaya devam ediyorlar.

20.yenilenebilir enerji,yeşil gazete

 

Uluslararası Enerji Ajansı, 2013 yılında yaptığı tahminde 2020 için bu rakamı kilovat saat (kWh) şarj kapasitesi başına 300 ABD doları olarak öngörmüştü. 85 adet hakemli fiyat araştırmasını temel alan yeni çalışmaya göre, üreticiler muhtemelen geçen sene bu rakamın altına indiler.

Elektrikli araç ve yenilenebilir enerjilerde kullanılan akü teknolojisinde ucuzlama eğilimi yakın gelecekte de devam edecek.
Elektrikli araç ve yenilenebilir enerjilerde kullanılan akü teknolojisinde ucuzlama eğilimi yakın gelecekte de devam edecek.

Avrupa Birliği(AB) çapında elektrikli araç satışları 2014’te %37 arttıysa da toplam araç satışlarının henüz %1’i elektrikli araçlardan oluşuyor, ve bu temel olarak altyapının yeterince hızla gelişememesinin sonucu. Karbon vergisi gibi fosil yakıtların iklime etkisinin bedelini bu yakıtlara yükleyen önlemler alınmadığı takdirde, araçlarda yaygın kullanım için hedef $150/kWh iken, mevcut teknolojide bir yeni atılım olmaması hâlinde bile 2017 yılına üretim hacmi artışıyla fiyatların $200/kWh’a düşmesi bekleniyor.

Gerek elektrikli araç aküleri, gerekse ayni teknolojiyi kullanan bataryaların ucuzlaması ve böylece yaygın elektrik depolama kapasitesinin artması, yenilenebilir enerji fiyatlarının düşüşünde ve karbon-yoğun teknolojilerin büyük bir ölçekte yerini alabilmelerinde önemli bir değişken.

 

(Yeşil Gazete, Carbon Brief)

Çağlayan’da patlama!

Kağıthane Hürriyet Mahallesi’nde, 6 katlı bir binanın üçüncü katında patlama meydana geldi. Olayda 3 kişi yaralandı 1 kişi de hayatını kaybetti. Patlamanın olduğu bölgeye itfaiye ve polis ekipleri ile ambulanslar sevk edildi. Patlamanın eski yapım bir bomba nedeniyle meydana geldiği açıklandı.

19.çağlayanda patlama

İGDAŞ, Kağıthane’de patlamanın meydana geldiği ve İBDA-C’ye yakın olduğu iddia edilen “Adımlar Dergisi’nin bulunduğu dairede doğalgaz tesisatının bulunmadığını açıkladı. İGDAŞ tarafından yapılan açıklamada, “Bugün akşam saatlerinde Kağıthane, Hürriyet Mahallesi, Dr. Cemil Bengü Caddesi No: 48 adresindeki binada bir patlama meydana gelmiştir. 187 Doğalgaz Acil Hattı’na gelen ihbar üzerine olay yerine giden İGDAŞ ekiplerinin yaptıkları incelemede; patlamanın meydana geldiği dairede doğalgaz tesisatının bulunmadığı tespit edilmiştir” denildi.

Saldırıda, dergide bulunan Ünsal Zor hayatını kaybederken, 3 kişi yaralandı. Yaralılar ambulanslarla çevredeki hastanelere kaldırıldı. Ünsal Zor’un cenazesi, ambulansla Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.

Saldırının ardından olay yerine gelen çevik kuvvet ekipleri, cadde ve sokakları, barikat oluşturarak yaya ve araç girişine kapattı. Bomba imha uzmanları ve olay yeri inceleme şube müdürlüğü ekipleri, hem binada hem deçevrede inceleme yaparken, polis, çevredeki iş yerlerinin güvenlik kameralarını incelemeye aldı. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, saldırının olduğu binanın etrafında geniş çaplı incelemesi devam ediyor.

(CNN Türk)

Yeşiller/Sol: Devlet, Roboski’de Yaşayan Canlılardan Elini Çek!

Roboski’de çok sayıda katırın kaaçakçılıkta kullanıldıkları gerekçesiyle itlaf edildikleri bilgisinin basında yer alması üzerine bir açıklama yayınlayan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi yaşama hakkının sadece insanlara değil tüm canlılara ait olduğunu vurguladı. YSGP eşsözcülerinin ortak imzasıyla yayınlanan açıklama şöyle:

7.roboskide katılar katledildiDevlet, Roboski’de Yaşayan Canlılardan Elini Çek!

Yıllarca süren kirli savaşta, Kürdistan coğrafyasında yakılmadık orman bırakmayan devlet aklı, bölgedeki hayvancılık ve tarımı da boşalttığı köyler ve yaktığı ormanlar ile yok edip bölgede yaşayan Kürtleri, belirsiz ve ekonomik geleceği mahkûm ederken, şimdi de hayvanların öldürülmesi işine girerek, yaşayan tüm canlılara düşman olduğunu bir kez daha gösterdi.

Bundan dört yıl evvel silahlı kuvvetlere ait savaş uçakları ile tepelerine bombalar yağdırarak öldürdüğü Roboski köylülerinin hesabını henüz vermeyen devlet, şimdi de bu köyde yaşayan katırları yok etmek için kılıfına uygun yasalar çıkarmış bulunuyor. Dün 78 civarında katırın sınır ticaretinde kullanıldığı esas gerekçesi ile öldürüldüğü bildirildi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından Şırnak Tarım Gıda ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne gönderilen yazıya köylülerin gösterdiği tepki hiçe sayılarak yapılan bu katliamı kınıyoruz.

Roboksi’de çoluk çocuk demeden 34 insanı katleden devletin şimdi de orada sağ kalmayı başaran hayvanları da öldürerek verdiği mesaj içler acısıdır ve kabul edilemez.

Devlet Roboski’de yaşayan tüm canlıların üzerinden elini çekmeli, yaşam hakkının sadece insana ait olmadığını bilerek hareket etmelidir.

YSGP olarak tüm canlılar için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Sevil Turan – Naci Sönmez

YSGP Eş Sözcüleri

25.03.2015

Yeşil Gazete

MC Recep ve Gezi’den bu yana mizah anlayışımız üzerine – Can Kazaz

Bu yazıda, daha fazla görülmemi ve bilinmemi sağlamış bir çalışmam olan MC Recep merkezde olmak üzere, Gezi Direnişi’yle doğan mizah ve ardından gelişen “mizahi” süreci ele alacağım. Dünya görüşüme yepyeni ve geniş bir pencere açan Gezi Direnişi, gerçekleşmesinden yakalaşık bir ay sonra doğurmuştu MC Recep denen müzikli siyasi parodi parçalarını. Bu çalışmanın viral olarak yayılması sayesinde atölyeler düzenleme, ses ve politika üzerine görüşlerim bağlamında sunumlar gerçekleştirme, insanlarla tanışma ve kendimi daha fazla insana duyurma şansı yakaladım. MC Recep’in etkisi açıkça sönümlenirken hem hakkını teslim etmek hem de “Gezi Mizahı” bağlamında geldiğimiz durumu değerlendirmek ve bir kez daha teşekkür etmek adına yazıyorum bu yazıyı.

MC Recep ve Gaz Arkadaşları adı altında toplanan çalışmalarımın tamamı

“Bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi, orda da bunu görelim!” diyen abidik gubidik bir “devlet büyüğü” duymak, üstelik bunu dans edebileceğim bir hip-hop beati üzerinde duymak açıkçası henüz kimse parçayı duymamışken beni de çok eğlendirmişti. Milli İradeye Saygı Mitingleri’ndeki hezeyanı izlerken suratımda oluşan sırıtış, MC Recep sayesinde kahkahaya dönüştü. O dönem, yapabildiğim şeyleri göz önünde bulundurduğumda kendimi rahatlatacak başka hiç bir şey bulamıyordum açıkçası. Saatlerce biber gazı yiyip, dumanın içinden koşmak fiziksel becerimin bir yere kadar yettiği bir şeydi. İlk haftanın sonunda ciğerlerimden garip sesler gelmeye başlamıştı bile. Haliyle iktidarın tüm bu korkusunun karşısında verdiğim refleks gülmekti!

Şimdi söyleyeceklerim “benim için Gezi” temalı bir lise kompozisyon yarışmasından fırlamış gibi olabilir ama hakikaten de benim için Gezi, kocaman bir umut olmuştu. Bu iktidardan kurtulacağımız günün umudu. Kurtulduğumuz gün müzik olacaktı, dans olacaktı, kahkaha olacaktı, şiirler ve dayanışma olacaktı, bunu gördüm. Tüm bu baskıdan ve zulümden kurtulmayı hayal etmekten bahsediyorum. O gün, yediğimiz içtiğimiz şeylerin lezzeti artacaktı, bahar daha da fazla kokacaktı burnumuza, güneş daha parlak doğacaktı. Soluduğumuz gazdan mıdır bilemeyeceğim ama gaza gelmiştik işte, hatırlayın…

Bu kadar romantik olmanın vakti geçti artık. Gezi’nin ikinci yılına doğru yaklaşıyoruz şimdi. Daha iki yıl dolmadan gündemi çok yoğun sarsan olaylar ve seçimler geçirdik. Bu esnada “Gezi Mizahı” diye doğan kavramın rüzgarını sırtına alıp güzel işler çıkartan insanlardan ziyade, zorbalık seviyesine varmış geyik muhabbeti görüyorum artık sosyal medyada. Eril dille küfür edince komik olunduğu varsayımı etrafında kümelenmiş “troll” hesaplar, bir insanın öldüğü gün ölümüyle dalga geçecek kadar seviyesizleşiyorlardı.

Gezi Mizahı dediğimiz şey, ezilen ve zulüm gören tarafta olduğu için meşru ve kuvvetliydi. Bir etik gözetilmediğinde ve insanların zaaflarıyla alay edildiğinde yaptığınız şeyin ismi mizah değil, en hafif tabiriyle olsa olsa zorbalık olur. Bir âmânın göremeyişiyle alay etmek, işitme engelli birinin yanında onun hakkında kötü konuşmak gibi gaddar bir noktada durmaya benzer. Konu somutlaşsın diye verdiğim bu fiziksel örneklerin yanısıra, politik örnekler de mevcut. Çok yakın zamanda iç güvenlik yasası çıkarken mecliste yaratılan direniş ortamıyla dalga geçip itibarsızlaştıran, şuursuz tweetler ve paylaşımlardan da bahsediyorum. Genç ve neşe dolu olabiliriz, zira henüz doksanlardaki ya da daha eskiden halka doğrudan ateş açan polisle tam olarak yüzleşmiş değiliz. Ama bu; mecliste bunun için uyumadan, yemeden, içmeden mücadele veren insanları küçük görebileceğimiz anlamına gelmez. Her ne kadar magazinel yanıyla mizah malzemesi vermiş bir sanatçı da olsa,  Erol Büyükburç gibi ardında değerler bırakmış bir insanın hayatını kaybettiği anda ölümüyle ilgili saygısızlaşan “şaka”lar yapmayı meşrulaştırmaz. İşte Gezi Mizahı’nın kontrolsüz şekilde, “ya bizim gençler de çok komik ha” noktasına varması her şey hakkında fütursuzca dezenformasyon ve itibarsızlaştırma yapılabileceği olarak anlaşılması biraz ürkütücü. Ahkam kesmek gibi olmasın ama mizah sorumluluk gerektirir ve kuvvetli bir araçtır. Aciz olana uygulandığında öldürücü bile olabilir. Abartmıyorum! Şimdilik Türkiye’de öyle bir vaka yok sanırım ama sosyal medya üzerinden aşağılamak, Amerika’da bazı bireylerin intiharıyla sonuçlandı. Gerçekten duracağımız noktayı bilmemiz gerekiyor ve kimin incineceği noktasını hep göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kısacası vicdanlı olmak gerekiyor.

Kendi adıma, MC Recep materyallerini seçerken hep çok dikkatli davrandım. İtibarsızlaştıran ama hakaret içermeyen bir noktada durmayı özellikte tercih ettim. Bel altı şakaları bile en kötü ihtimalle, parçaları yaptığım esnada var olan güncel konular üzerinden ima etmişimdir. Küfür etmeyelim, dilimizi temiz kullanalım gibi bir demagoji yapmak değil niyetim. Ama dikkatli ve sorumlu olmak zorundayız. Haklıyken haksız konuma düşmemek için. Yine aynı bağlamda KOFF Animation’ın “Başbakan İn Hadi” için yapmış olduğu animasyonun da düzeyliliği için teşekkür etmek isterim. Olaya bakış açımla uyum içinde, çok da eğlenceli bir çalışma çıkardılar ortaya. Benzer siyasi örneklerden Educatedear isimli Youtube profilinden yayınlanan “Uzun Adam” remixi de muazzam. Sosyal medyada da yüzlerce iyi örnek de bulmak mümkün.

Uzun Adam (educatedear remix)

Zalimleri itibarsızlaştıran, saldırganlaşmadan gülünçleştiren, umut veren, moral veren mizahın, önümüzdeki süreçte de bizi şiddetten koruyan en önemli faktörlerden biri olacağına ve bizleri genç tutmaya devam edeceğine eminim. Tek başarılı mizahi çalışmam olan MC Recep’in çektiği ilgiyi sırtıma aldığım çalışmalarda da desteğini esirgememiş herkese, iki yıl içinde hayatıma girmiş ve beni etkileyen herkese ne kadar teşekkür etsem azdır. Hala psikolojilerine iyi geldiği için teşekkür eden insanlar oluyor. Tüm bu çalışmalarda benimle ortaklaştığınız ve anlaştığınız için ben teşekkür ederim. Haberi olmayanları da her zaman beklerim. Malzemeyi ve ortamı yakaladığımda yeni bir çalışma yapmak için her zaman tetikteyim. Bu on gün sonra da olabilir, on yıl sonra da bilemiyorum.

7 Haziran seçimleriyle, son on üç yıldaki seçimlerin hepsinden farklı bir döneme gireceğimize inanıyorum. Kolay olmayacaktır ama daha özgür, mutlu ve umutlu bir ülkeye hala dönüşebiliriz. Kötücül, kibirli, karanlık ve basit bir karşıtlık üzerinden sadece reaksiyoner davranan görüşleri sindirip; özgür, bir arada yaşayan, renkli ve barışçıl bir toplumun rehberleri olmak durumundayız. Nasıl olacağını tartıştıkça tanıyacağız. Işıyacağız.

18.Can Kazaz.yeşil gazete

 

Can Kazaz

Fukuşima’da, radyasyonlu bölgede kalan hayvanlara bakan adam, Naoto Matsumura ile tanışın

Dovas tarafından Bored Panda‘da yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Evrim Şahin‘in çevirisiyle sunuyoruz.

* * *

 

Japonya’daki Fukushima felaketinin ardından insanların çektiği sayısız acı ve mal kaybı iyi bir şekilde belgeleniyor. Ancak oldukça az insan tarafından tartışılan, felaketten büyük ölçüde zarar gören başka bir nüfus daha var: radyoaktif olarak  kirliliği olan yasak bölgede bırakılan hayvanlar. Ne var ki bir adam onları unutmadı. 55 yaşındaki Naoto Matsumura, dört bacaklı felaketzedelerin bakımı için bölgede yaşayan eski bir inşaat işçisi.

13.fukuşima hayvanları
Naoto Matsumura Fukushima’nın 12.5-mil çapındaki insandan arındırılmış bölgesinde yaşayan tek kişi

Matsumura, hükümet ilan ettiği 12,5 millik yasak bölgeyi telaş içinde boşaltırken, insanların geride bıraktığı hayvanları beslemek için yaptığı çalışmalardan dolayı Fukushima hayvanlarının koruyucusu olarak tanınıyor . Günlük olarak maruz kaldığı radyasyonun farkında, ancak bu yüzden endişelenmeyi reddettiğini söylüyor. Önlemini alıyor, ne var ki, bu önlem sadece bölgeye ithal edilen yiyecekleri yemesiyle sınırlı.

Naoto Matsumura’nın Fukuşima hayvanları ile olan sıcak ilişkisinden kareleri sizlerle paylaşıyoruz. Ben daha çok kare görmek isterim der iseniz Matsumura’nın facebook sayfasına göz atabilirsiniz.

Naoto Matsumura Fukushima’nın 12,5 millik yasaklı bölgesinde yaşayacak kadar cesur olan tek  insan.

Matsumura'nın bölgeye ilk dönüşü kendi baktığı hayvanlar içindi ama durumu görünce hepsine bakma kararını aldı
Matsumura’nın bölgeye ilk dönüşü kendi baktığı hayvanlar içindi ama durumu görünce hepsine bakma kararını aldı
55 yaşındaki Matsumura yüksek radyosyon tehlikesinin farkında ama bu durum bile onun hayvanları beslemesine engel olmuyor
55 yaşındaki Matsumura yüksek radyosyon tehlikesinin farkında ama bu durum bile onun hayvanları beslemesine engel olmuyor
Matsumura, Fukuşima'daki hayvanları beslemeye kazanın yaşandığı 2011'de başladı. 4 yıl sonra daha da azimli bir şekilde sürdürüyor
Matsumura, Fukuşima’daki hayvanları beslemeye kazanın yaşandığı 2011’de başladı. 4 yıl sonra daha da azimli bir şekilde sürdürüyor
Destekçilerinin verdiği ad ile Matsumura, "Fukuşima hayvanlarının koruyucusu"
Destekçilerinin verdiği ad ile Matsumura, “Fukuşima hayvanlarının koruyucusu”

 

Haberin İngilizce Orjinali

Haber: Dovas

Yeşil Gazete için çeviren: Evrim Şahin

(Yeşil Gazete, Bored Panda)

 

Devlet, Roboski’de tüm itirazlara kulak tıkadı ve katırları katletti

Şırnak’ın Uludere İlçesi Irak sınırında düzenlenen hava operasyonunda ölen 34 kişinin yakınlarının yaşadığı Gülyazı ve Roboski (Ortasu) köylerinde yaşayanlar sınır kaçakçılığında kullandıkları katırların askerler tarafından öldürüldüğünü iddia ederek, tepki gösterdi.

7.roboskide katılar katledildi

HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Şırnak Belediye BaşkanıSerhat Kadırhan, Uludere Belediye Başkanı Zeynep Güren ile bölge belediye başkanları Gülyazı Köyü’ne gitti.

Doğan Haber Ajansı’ndan Ebubekir Karatoprak’ın haberine göre, HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız, 4 yıl önce 34 canlarının öldürüldüğünü bugün de katırlarının öldürüldüğünü belirtti.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Şırnak’ta sınır ticaretinde kullanılan katırların hastalık taşıdığı iddiasıyla itlafı için Tarım Gıda ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne yazı göndermiş, köylüler ise bu karara tepki göstermişti. Ancak yetkililer köylüler ve hayvanseverlerin tepkilerini dikkate almayarak katırların tümünü katletti.

Köylüler, daha sonra gazetecilere sınır kesiminde öldürülen katırların fotoğraflarını dağıttı. Köylüler, askerlerin sınır kesimine geçişlerine izin vermediğini söyledi.

Mahkeme’den Ekogenç kararı, “Cinsel yönelim ahlaksızlık olarak tanımlanamaz”

Van Valiliği’nin üüzüğünde “cinsel yönelim” ifadesi geçtiği için Ekogenç hakkında açılan kapatma davasının gerekçeli kararı açıklandı.

Kaos GL’den Ömer Akpınar’ın haberine göre davanın bu hafta açıklanan gerekçeli kararında ise “ahlâk kurallarının yer ve zamana göre değişebilen subjektif kurallar olduğu” ve “farklı cinsel yönelime sahip kişileri tanımlamakta kullanılan sözcüklerin ahlâksızlık olarak nitelendirilemeyeceği” belirtildi.

5.ekogenç

Van Valiliği’nin Gençlik ve Ekoloji Derneği Ekogenç’e tüzüğünde “cinsel yönelim” ifadesi geçtiği ve hiyerarşiye dayanmayan bir örgütlenme modelini benimsediği için açtığı kapatma davasının son duruşması Aralık ayında görülmüş ve Mahkeme, Ekogenç’in cinsel yönelim alanında faaliyet göstermesinin Türk Medeni Kanunu’nun 56. Maddesinde belirtilen “hukuka ve ahlâka aykırı amaçlarla dernek kurulamaz” ifadesiyle çelişmediğine hükmetmişti.

Ekogenç’ten Cevahir Yiğit Böke, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Mahkemenin kararına göre artık ahlâksız değiliz. Bu sevindirici mi bilemiyorum. Ahlâklı olup olmadığımızı mahkemelerin onaylaması gerçekten üzücü bir durum. Bizim gibi toplumlarda etiği öğrenmeden ahlâk vurgusu yapmamız maalesef toplumsal düzenin bu kadar bozuk ve çarpık olmasının sorunsalı” diye konuştu.

6.ekogenc

Artık başkansız ve yönetim kurulsuz bir dernek olmamız mahkeme kararıyla onaylanmıştır. Artık önümüzde eli sopalı ahlâk bekçisi olan bir başkanımız yok diyen Böke, böylece lokal anlamda, dernek bünyesi içinde erilliğin, tecavüzün, iktidarın, tahakkümün, egemenin, patriyarkanın, ahlâkın savunucusu temsiliyetin yıkıldığını belirterek, “Bu putlaştırılmış makamlar ortadan kalkmıştır. Her şeyden öte bizlere bunları sorgulama fırsatı verdikleri için tüm karşı duruşlara, tüm bu kurumlara selam olsun. İyi ki varlar ve mücadele alanımızı iyi ki genişlettiler” dedi.

(Kaos GL)

 

Çin, hava kirliliğinin önüne geçmek için kömür santrallerini kapatıyor

Çin, yarattığı kirlilik sebebiyle ülkede kalan son büyük kömür santrallerini de kapatma kararı aldı.

4.çin kömür santrallerini kapatıyor

Kömür tüketimini düşürmeyi ve havanın temizleşmesini hedefleyen Çin Halk Cumhuriyeti, ülkede kalan son 4 büyük kömür santralini de kapatma kararı aldı. Kapatılan santrallerin yerine daha temiz olan ve 2.6 kat daha çok enerji üreten doğalgaz santralleri ile güneş enerjisinin geçeceği belirtilirken, bunun artan hava kirliliğini düşürmesi bekleniyor.

2003-2013 arasında geçen 10 yılda küresel olarak %50 artan kömür talebinin de düşürülmesi hedeflenirken, ülkedeki 2000 küçük kömür madeninin de yıl sonuna kadar kapatılacağı açıklandı. Ülkede 2013 yılının ardından karbondioksit salınımının da %2 azaldığı da belirtiliyor.

(Haber Sol)

Kuşadası tarihinde bir ilk ekoloji sohbeti: “Doğanın Rahminde İnsan”

Geçtiğimiz hafta Kuşadası’nda düzenlenen çok-paydaşlı ‘Doğanın Rahminde İnsan’ başlıklı etkinlikte, Türkiye’nin sorunlarına ekolojik çözümler arandı. 15 Mart’ta, Kuşadası Erkan Yücel Sahnesi’nde ve ‘Tarım Topraklarının Korunarak Kuşadası Turizminde Sosyo-Ekonomik Kalkınma Projesi’ dahilinde düzenlenen etkinlikte genel anlamıyla ekolojiye bakış açısı tartışıldı.

Moderatörlüğünü organik tarım teknikeri Özgür Onur Dermani ’nin yaptığı etkinliğe konuşmacı olarak Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Sühelya Doğan bendiriyle, herbalist ve aromaterapist Ayla Seyhun sözüyle ve yazar-şair Mecit Ünal sazıyla beraber katıldı.

SAM_2761

Dermani’nin “Geleceğimiz ancak kendi ekolojimizi bulmamızla şekillenecek. . .” cümlesiyle başlayan açılış konuşması, yerel yönetimin vermesi gereken desteğin önemli olduğunu belirterek devam etti: “10 Aralık Dünya Toprak Ana gününde, “Tarım Topraklarının Korunarak: Kuşadası Turizminde Sosyo-Ekonomik Kalkınma’’ projesini Kuşadası Kent Konseyi ile başlattığımız hareketi şehirde tüketicilere yönelik bilinçlendirme çalışmaları, köylerde ise geçmişten günümüze teknik altyapı ve doğru pazarlama sorunlarına yöneldik. Topraktan sonra ekolojinin de fark edilmeyen yaşamımızdaki yerini dillendirmek istedik.”.
Doğan Ünal: ”ÇAYEK, halkın inisiyatifiyle oluşmuştur”

Yaklaşık 15 yıl önce köye yerleşen Süheyla Doğan Ünal ve eşi Mecit Ünal tecrübelerini paylaştı. Çift; “Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi sağlıklı gıda tüketme derdi olan tüketici ve doğal ürünler üretmek isteyen üreticilerin buluştuğu bir inisiyatif” dedi. Ünal çifti, ÇAYEK’in işleyişi hakkında bilgi verdi.

“İlk olarak tarlamızı şu şekilde ekiyoruz, şöyle suluyoruz diyerek üretim yöntemlerimizi beyan ediyoruz. Sonrasında ise bizi denetlemeye geliyorlar, örneğin inisiyatif adına bizi denetlemeye gelen arkadaşımız Özgür Onur Dermani idi. Daha sonra güvene dayalı bir sertifikasyon ile bizi üretici olabileceğimiz konusunda inisiyatif olarak açıklama yaptılar. Birbirine güven prensibine dayalı bu sistemde zaman zaman bir araya gelerek sıkıntılarımız paylaşıyoruz. Temel sıkıntımız da ürettiğimiz doğal ve sağlıklı ürünlerin, hangi yöntemle tüketiciye ulaştırılması oldu. Bu Pazar yeriyle mi olacak? Kargo sistemiyle mi?? yoksa, Yerinde gelerek almak mı? şimdi bu modeller üstünde duruyoruz. Bir yandan da üreticiler arasında ürün takası yapıyoruz.

doğanın rahminde insan_poster a3 (1)

Pazar, söz konusu olunca mevzuat ve vergi bürokrasisi ortaya çıkıyor. Bunları da küçük üreticinin çok baş edebileceği yöntemler değil. Pazarlama sorununu aşmak için de yerel yönetimlerin desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin pazarlarda oluşturabilecekleri, yerel ürün köşeleri olabilir ve belki bazı muafiyetler de söz konusu olabilmesi sağlanarak, küçük üreticilerin, tüketicilerle doğrudan buluşmaları sağlanabilir. Kuşadası’nda da bu şekilde üretim yapan üreticilerin belirlenerek Toplum Destekli Tarım modeli oluşturularak, tüketiciler ile üreticilerin bir araya gelmesi sağlanabilir.”

Seyhun;  “Para kazanmak adına insanoğlunun yapamayacağı şey yok”

Tıbbi Aromatik Bitki uzmanı Ayla Seyhun yaptığı konuşmada, sağlıklı gıdaya ulaşım konusundaki belirsizliklere değindi. Kendisinin de bir Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi türeticisi olduğunu ve piyasada bitkisel yağ olarak tanıtılan ürünleri kendisinin de ürettiğini, fakat bunu şifa yağları olarak tanımladığını söyledi.

Seyhun “ÇAYEK, gibi oluşumlar sizi daha ahlaklı üreticiler ile buluşmaya götürür. Ben hem Bayramiç pazarında hem de Küçükkuyu pazarında çok sevdiğim, kendi camiamızda da çokça tanınmış birkaç kadın üreticimiz ile tanıştım. Tanıştığım bir seracı aileden seranın alt kısımlarında yetişen eğri büğrü yani onların atacakları salatalıkları satıyorlar. Çünkü salatalıklar eğri büğrü olunca organik olarak adlandırılıyor ve satışı daha kolay oluyor. Bunlar bizi inciten ve maalesef olan şeyler. Para kazanmak adına insanoğlunun yapamayacağı şey yok” dedi.

SAM_2781

Karşılıklı güven ortamı: Türetmek

Ayla Seyhun, şöyle devam etti: “Hassas olmanın ve kontrol edebilmenin yolu ÇAYEK gibi organizasyonlardan geçiyor çünkü eliniz her an üstünde olup kontrol edebilirsiniz. Elinizin üstünde olmayan bir şeyi uzaktan inançla sürdürebilmeniz biraz zor. Sorunlarınızı karşılıklı gelerek çözümleyebileceğiniz bir ortam. Bu konu hakkında duyabileceğiniz daha birçok hikaye var. Salça fabrikasından salça alıp, pazarlarda satan köylü kadınları. Zeytinyağının alt kısımlarına pamuk yağı doldurup satanları. Kozmetik ürünlerde ise içerisinde yok yok, bir bakıyorsunuz çeşit çeşit yağ ve öz koymuşlar bana iyi gelir diyerek alıyorsunuz halbuki çelik kazanlarda gelmiş gül yağının içinde 200 tane farklı element bulunuyor.”

“Eğer gül yağı bakır kazanlarda imbiklenmişse 400 tane farklı element bulunuyor. Eğer gül yağı, lavanta veya ıtır yağıyla karıştırılırsa her birinde 200 daha olsa 800 elementin bombardımanına uğramış olabilirsiniz. Eğer bu 8 e veya 10 a çıkarsa bedeninize neler olabileceğini ben düşünemiyorum. Sizin ondan beklediğiniz yarar ne ise kaybolacak.”

Program, Mecit Ünal’ın Aşık Veysel’den seslendirdiği bir türküyle program son buldu.

Haber: Özgür Onur Dermani

(Yeşil Gazete)

Mersin’de 40 kişi gözaltında, Eski Belediye Başkanı Macit Özcan aranıyor

Mersin’de ‘ihaleye fesat karıştırma’ iddiasıyla başlatılan operasyonda eski CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan aranırken oğlu ile iki kardeşinin de aralarında bulunduğu 40 kişi gözaltına alındı.

7.macit özcan

Mersin Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Büyükşehir Belediyesi’nin eski yönetimine yönelik sabah saatlerinde ‘ihaleye fesat karıştırma’ iddiasıyla operasyon başlatıldı. Eski CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın da aralarında bulunduğu birçok eski yöneticiye yönelik düzenlenen operasyonda Özcan’ın oğlu İlker Özcan İstanbul’da, kardeşleri Sacit ve Tacit Özcan Mersin’de gözaltına alındı.

Macit Özcan, bilinen adreslerine yapılan operasyonda bulunamazken oğlu ile iki kardeşiyle birlikte eski Belediye Başkan Yardımcısı Ersan Ersan’ın da aralarında bulunduğu 40 kişi gözaltına alındı. Polis, Macit Özcan’ı ararken birçok adrese yapılan operasyonların devam ettiği bildirildi.

(Birgün)