Ana Sayfa Blog Sayfa 3690

Zeytin nöbetçileri kazandı, Yırca’ya santral yapılmıyor

Bakanlar kurulu kararıyla acele kamulaştırılan Manisa’nın Soma İlçesi, Yırca Köyü’ndeki zeytinlik alanda termik santral kurmak isteyen Kolin AŞ ile köylerinde termik santral kurulmasını istemeyen Yırcalılar arasındaki hukuk mücadelesinde sona gelindi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 6. Dairesi’nin acele kamulaştırmaya esastan iptal kararı için kısmi onama kararı verdi. Bu kararla birlikte, Kolin’in Yırca’da termik santral yapma projesi iptal edildi.

Şirket, köylülerin yargıya taşıdığı Soma Kolin Termik Santrali projesi için hukuki süreç tamamlanmadan dikenli tellerle çevirdiği zeytinlikte binlerce zeytin ağacını kesmişti. Zeytin ağaçlarının yok edildiği gün, Danıştay 6. Dairesi’nin acele kamulaştırma kararına Yürütmeyi Durdurma Kararı verdiği öğrenilmişti. Aynı daire, daha sonraki aşamada kararı esastan iptal etmişti. Bu kararı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) ve Kolin şirketi temyiz edince, dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gitti. Kurul, Danıştay 6. Daire’nin verdiği esastan iptal kararına kısmi onama kararı verdi.

Yırcalıların zaferi

yırcalılarYırcalıların hukuk mücadelesindeki bu gelişmeyi ve Kurulun esastan iptal kararına kısmi onama vermesinin Kolin Termik Santrali projesinin iptal edilmesi demek olduğunu, Greenpeace ve Yırcalıların avukatı Deniz Bayram duyurdu. Avukat Bayram, gerekçeli kararın henüz ellerine ulaşmadığını, kendilerine tebliğ edilmesini beklediklerini, ancak sistemden baktıklarında esastan iptal kararına kısmen onama verildiğini gördüklerini söyledi. Deniz Bayram, “Bu kararla, mevcut proje iptal edilmiş oluyor. Davalı tarafın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na karar düzeltme başvurusu yapması mümkün ancak o itiraz da yine aynı heyetin önüne gidecek. Danıştay 6. Daire’nin iptal kararı halen yürürlükte olduğu ve Greenpeace ile Yırca köylülerinin açmış olduğu ÇED davasında yürütmeyi durdurma kararı olduğu için, Kolin şirketler grubunun Yırca’da projeye devam etmesi mümkün değil.” dedi.

Binlerce ağacın kesildiği Yırca’da zeytin bayramı, çok yakında…

Zeytin ağaçları kesilen, buna karşı çıkmak istedikleri için özel güvenlik görevlileri tarafından darp edilen, köylerinde başlattıkları zeytin nöbetini ve yaşadıklarını tüm ülkeye duyuran ve her şeye rağmen hukuk mücadelesinden vazgeçmeyen Yırcalılar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bu kararını büyük sevinçle karşıladı. Yeşil Gazete’ye konuşan Yırca Muhtarı Mustafa Akın,
“Çok mutluyuz ama buruk bir sevinç bu. Olan zeytin ağaçlarımıza oldu. Bu kararı başından beri bekliyorduk. Termik santral direnişimize karşı çıkanlar, termik santral istiyoruz diyerek imza toplayanlar sanıyoruz ki artık haklı olduğumuzu anlamışlardır. Ağaçlarımızın kesildiği zeytinliğimize yeniden zeytin fidanları dikeceğiz. Başından beri yanımızda olan, bizimle beraber zeytin nöbeti tutan Türkiye’nin dört bir yanından dostlarımızı Yırca’ya çağıracağız. Burada büyük bir şenlik yapacağız. Zeytin bayramımızı kutlayacağımız günü duyurmak için gerekçeli kararın elimize ulaşmasını bekliyoruz” dedi.

Termik santral için binlerce zeytin ağacını katleden Kolin şirketi, Yırca köylülerinin zaferiyle sonuçlanan hukuki süreçle ilgili olarak da “Termik santralin yeri ile ilgili orijinal planlar uyarınca Yırca Mahallesi’nde gerçekleştirilen ve yürütmesi mahkemece durdurulan acele kamulaştırmaya ilişkin hukuki süreç devam etmektedir. Hukuki sürecin tamamlanmasını takiben, acele kamulaştırmaya tabi olan taşınmazların hak sahiplerine iadesi yine Kamu İdaresi tarafından yapılacaktır. Kolin Grubu, hak sahiplerinin Yırca’da termik santral yapılmaması nedeniyle doğabilecek olası mağduriyetinin önüne geçilmesi amacıyla ek önlemler üzerinde çalışmaktadır. ” açıklaması yaptı.

Yırca’da olmadı, proje Türkpiyale ve Kayrakaltı köylerine kaydı.

Kolin’in Yırca köyünde tyırcaermik santral projesi iptal edildi ancak şirket Soma’da termik santral yapma fikrinden vazgeçmedi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararının ardından şirketten bir açıklama geldi. Kolin Grubunun Soma’da kurmayı planladığı termik santralin yeri ile ilgili alternatif saha tespiti çalışmalarının tamamlandığı, Soma Kolin Termik Santrali yeni proje alanı olarak Soma’nın Türkpiyale ve Kayrakaltı köylerinin belirlendiği öğrenildi. Santralin inşası ve işletmesiyle ilgili yer değişikliğinin tescili için resmi başvuru süreci başladı. Yırca’da termik santral için 6 binden fazla zeytin ağacını kesen şirketin, yaptığı açıklamada yeni proje alanı üzerinde dikili zeytin ağacı bulunmadığını ve 3 kilometre mesafesinde de herhangi bir zeytinli sahanın yer almadığını belirtmesi dikkat çekti.

Şirketin Yırca yerine başka bir yerde termik santral kurma inadı üzerine bir açıklama yapan Greenpeace avukatı Deniz Bayram, “Kömür yakıtlı termik santraller, yerel, bölgesel ve küresel çapta, geri dönüşü mümkün olmayan büyük çevre tahribatına ve ölümcül sağlık etkilerine neden olur. Kömürlü termik santraller, astım, bronşit, kanser gibi pek çok ciddi hastalığın nedeni. Bu nedenle kömür projeleri sadece zeytinliklerde değil, yeryüzünün her köşesinde, hayatın olduğu her yerde izin verilmemesi gereken projelerdir. Bu nedenle, Yırca’da olduğu gibi, kömür santrallerine karşı mücadelemiz devam edecek. Türkiye, yeryüzü ve insan sağlığını riske atmadan, enerji verimliliği ve temiz enerji politikaları ile hem enerji ihtiyacını karşılayabilir hem de daha fazla istihdam yaratabilir” dedi.

Güneş Dermenci – Yeşil Gazete

HBO’dan internet kullanıcılarına “Game of Thrones” uyarısı

HBO, Game of Thrones dizisine ait dört bölümün sızdırılmasının ardından internet kullanıcılarına uyarıda bulundu. Telif hakkını ihlal etmeye devam edecek ABD’li kullanıcıların internet hizmetinin bloke edileceği belirtildi.

38

ABD’li TV kanalı grubu HBO, Game of Thrones’a ait bölümlerin geçtiğimiz hafta torrent olarak sızdırılmasının ardından korsana karşı harekete geçti. İnternette yasadışı veri trafiğini denetleyen iş ortağı IP-Echelon aracılığıyla mesaj yayımlayan HBO, sızıntıdan sorumlu IP adreslerinin tespiti için internet hizmet sağlayıcılarına (ISP) talimat verildiğini belirtti.

HBO, kullanıcılara karşı yasal eylem alınmayacak olsa da kullanım şartlarının defalarca ihlal edilmesi halinde ABD’li kullanıcıları etkileyecek önlemler alınabileceğini ifade etti.

Game of Thrones’un beşinci sezonuna ait dört bölüm geçtiğimiz hafta bilgisayarlar arası veri paylaşımı imkanı veren Torrent sitelerinde paylaşılmıştı. İlk bölüm, sızdırıldığı ilk gün 8 milyondan fazla indirilmişti.

(Al Jazeera)

Mursi’ye 20 yıl hapis

Mısır’ın devrik devlet başkanı Muhammed Mursi 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

37

Muhammed Mursi, 2012 yılında aleyhinde protesto gösterisi düzenleyenlerin öldürülmesi için talimat vermekle suçlanıyordu. Kahire’de görülen davada, Mursi’nin göstericilere işkence edilmesinden ve keyfi tutuklamalardan sorumlu olduğuna karar verildi.

Mursi hakkında iki gösterici ve bir gazetecinin ölümünden sorumlu olduğu gerekçesiyle idam cezası isteniyordu. Mahkeme heyeti Mursi’yi bu suçlamadan akladı. Böylece Mursi’ye verilen ceza 20 yılla sınırlı kaldı.

 

Almanya “soykırım” demeye hazırlanıyor

Alman hükümeti, 24 Nisan’da 1915 olaylarının 100’üncü yılı dolayısıyla yapılacak açıklamada soykırım ifadesini kullanmaya hazırlanıyor.

36

İktidardaki Sosyal Demokrat Parti ve Hristiyan Birlik partilerinin son metin taslağında ise, ‘1915’te dönemin Türk rejiminin bir milyonu aşkın Ermeni kökenlinin planlı olarak imhasına başladığı’ ifadesine yer veriliyor. Metinde “Onların kaderi 20’nci yüzyılın korkunç izlerini taşıdığı kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve soykırımlar tarihine örnek teşkil etmektedir. Bununla birlikte Almanya’nın suç ve sorumluluğunu taşıdığı Holokost’un eşinin bulunmadığının da bilincindeyiz” ifadeleri yer alıyor.

Federal hükümet sözcüsü Steffen Seibert, Alman hükümetinin bu metnin arkasında durduğunu vurguladı.

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un da perşembe akşamı bu minvalde Berlin Katedrali’nde düzenlenecek ayinde yapacağı konuşmada soykırım sözcüğünü kullanacağı tahmin ediliyor.

Söz konusu açıklamayla ilgili Alman hükümetinin Ankara ile bir gerginlik yaşanmasını bekleyip beklemediği sorusuna Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer “Bekleyip göreceğiz” yanıtını verdi.

(Deutsche Welle Türkçe)

Radyasyonla karşılaşıp kahraman olanlar ve onlar kadar şanslı olmayanlarımız – Cihan Türe

Çizgi romanlarda, sıklıkla karakterlerin başına bir şey gelir. O “şey” sonucunda, normal olan karakter sonradan bir süper kahramana dönüşür.

Batman – Killing Joke (Öldüren Şaka adıyla Baykuş Çizgi Roman tarafından yayınlandı – Levent İşlek, sevgiler saygılar…) isimli hikayede Joker bunu çok güzel bir şekilde belirtir.

29.Joker - The Killing Joke

Joker’in iddiası şudur;

Normal bir insanla, kendisi gibi bir deliyi ayıran tek şey “kötü bir gün”dür. Sonradan Batman’e sorar:

“Senin de kötü bir günün oldu değil mi? Kötü bir gün geçirdin ve her şey değişti. Aksi halde neden uçan bir fare gibi giyinip gezesin ki?”

İşte, ana akım çizgi romanlarda karşılaştığımız çoğu karakterin bu tek kötü günü de radyoaktivite ile ilişkilendirilmiştir. Gelin bir göz atalım…

BRUCE BANNER – HULK

Saygı değer bilim adamı, Bruce Banner kötü bir gün geçirir. Bir bombanın sıfır noktasında, gizemli (oooo) gama ışınlarına maruz kalır. Sonrasında sinirlendiğinde her şeyi döven, yeşil, sevdiğimiz o adama dönüşür. Sinirlendikçe güçleri artar, dövdükçe sinirlenir, daha da güçlenir.

30.panel_hulk001b

Güçleri: Yörüngeden Dünya’ya, çocuk havuzuna atlar gibi rahatça atlayıp hayatta kalacak kadar dayanıklı, kadim tanrıları dövebilecek kadar tehlikeli, gezegenlerin tektonik katmanlarını kıracak ya da birleştirecek kadar güçlü olur. Daha ne olsun?

MATT MURDOCK – DAREDEVIL
Esasında Matt çocukluğunda pek çok kötü gün geçirmiştir. Babasının farklı yazarlar tarafından alkolik ve tacizci bir adam, mafya için çalışan bir tetikçi ya da babacan bir eski boksör olarak gösterildiği olmuştur. Matt de annesiz büyür, fakir mahallelerde yetişir… Ancak bir gün hakikaten kötü bir gün geçirir ve yaşlı bir adamı araba çarpmasından kurtarmak isterken o araba kendisine çarpar. Kader bu ya, araçta da nükleer atıklar vardır! Bu atıklar küçük Matt’i kör eder ancak başka güçler verir.

31

Güçleri: Kördür ancak işitme duyusu aşırı gelişmiştir, öyle ki insanların kalp atışlarını duyup  yalan söyleyip söylemediklerini anlar. Bu duyusu sayesinde yarasa benzeri bir sonar kullanır ve bizden daha iyi hareket eder. Çeviktir, belli oranda güçlü ve dayanıklıdır. Diğer duyuları sayesinde sağlam da bir ninja eğitimi alabilmiştir. Bu da kesmez, gider bir de avukat olur.

PETER PARKER – ÖRÜMCEK ADAM
Bunu bilmeyen kaldı mı? Peter’i radyoaktif örümcek (nasıl olduysa) ısırır ve Peter, örümceğin güçlerini kazanır. Örümcek ne kazanır? Eh, örümcek ölür. Ama bazı hikayelerde “işte o örümcek ölmedi kalbimizde yaşıyor” gibi şeyler denediler de neyse orasını karıştırmayalım.

32

Güçleri: Örümceğin orantılı hızı (mermilerden kaçacak kadar), gücü (arabaları fırlatacak kadar), dayanıklılığı (iki kamyon dayak yiyip, iki günde iyileşecek kadar), hisleri (zın zın zınnnn) ve bir kaç ufak tefek şey daha…

JON OSTERMAN – DR. MANHATTAN
Watchmen’de bir fizikçi olan Jon, bir çeşit alan deneyinin ortasında kalır. Sonradan da malumunuz, atomlarına ayrılır. Ancak bilinci kaybolmaz ve bir zaman sonra kendi vücudunu yeniden oluşturur. Tabi bu kadarla kalmaz, bazı ufak tefek güçler de kazanır.

33

Güçleri: Tanrısal. Kendini atomlarından tekrar oluşturuyor, ışınlanma, zamanı olduğu haliyle algılama, uzay ve başka gezegenlerde rahatsızlık duymadan varlığını sürdürme ve hatta yeni bir yaşam yaratabilme. İyi yani…

Daha başka?
Efendim, bu gavurların Honorable Mentions dedikleri “bunlar da var ağam ancak hem çok yer kaplamasın hem de diğerleri kadar popüler değil diye kısaca geçiyoruz” dedikleri bir olay vardır. Firestorm, Negative Man, Captain Atom, Starfire ve uzay radyasyonu (vay vay vay) ile güç kazanan Fantastik Dörtlü’yü de burada kısaca anmış olalım. Aklımıza gelmeyen diğerlerine de selamlar…

Hepsinin süper gücü aynı!
Esasında yukarıdaki tüm bu beyefendilerin, daha önce de bir kez bahsettiğim gibi tek bir süper güçleri var o da şudur; Nükleer patlama ya da aşırı radyoaktiviteden ölmemek! Ha, bu güce sahip olmayan insanlara ne oluyor derseniz bir kaç tane daha kan dondurucu örnek verelim isterseniz. Mesela, Bay Tiroid Kanseri ve Tiroit Çocuk! Ya da Süper bacaklı Sergey! Ya da bu, veya şu. Ve bu, mesela… Ve daha yüzlerce, binlerce radyoaktivite kurbanı…

34
Burası artık ölü olan Pripyat.

Joker’in dediği gibi, tek bir kötü gün yeter.  26 Nisan 1986’da, O zamanki Sovyet Rusya’ya bağlı olan Pripyat kentindeki Chernobyl nükleer tesisinde tek bir kötü gün yaşandı. Ve o bir tek gün yetti. 162.000 kilometre kare alan ve ülkemiz dahil sürüyle ülke radyasyondan etkilendi. Chernobyl ve çevresi yüz yıl kadar (tam süre muallakta) bir süreyle kullanılamaz hale geldi. Kazadan sonraki yıllarda çeşitli kanserlerden ve benzeri post-radyoaktif semptomlardan ölenlerin sayısı belirsiz. Farklı kaynaklara göre 40.000 ile 900.000 arasında. Atmosfere salınan radyoaktivite yüzünden artan kanser oranlarını hesaplamak olanaksız.

Yüzlerce kişi kaza anında öldü. O zamanki Rusya, kazayı tüm Dünya’dan saklamış ve bir kaç gün sonra İsveç, aşırı radyoaktivite artışı konusunda sıkıştırınca kaza Dünya’nın kalanına açıklanmıştı.

Burası da yaşam fışkıran Akkuyu.
Burası da yaşam fışkıran Akkuyu.

Madenlerini, bırakın madenler gibi komplike işletmeleri inşaatları bile düzgün denetleyemeyen ve asansörlerinde onlarca işçinin öldüğü ülkede nükleer santral kazasında kaç kişi ölür? Kaçımız Bruce Banner, Maatt Murdock, Peter Parker ve diğerleri gibi radyasyondan sonra hayatta kalma gücüne sahibiz? Kimin çocukları bozuk mutasyonlara ve kanser vakalarına karşı dirençli doğacak?

Hepimize hayırlı radyasyonlar dilerim…

Bu yazı geekyapar.com/ dan alınmıştır

 

Cihan Türe

Ve Anayasa Mahkemesi, porno izleme ve arşivlemeyi de suç kapsamına soktu

Anayasa Mahkemesi, “oral, anal, grup, eşcinsel ve lezbiyen” ilişkiler içeren görüntü, ses ve yazıları satanlara, depolayanlara ve bulunduranlara 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilmesine onay verdi.

28

Kaos GL’den Kemal Göktaş’ın haberine göre Anayasa Mahkemesi’nin, “oral, anal, grup, eşcinsel ve lezbiyen” ilişkiler içeren görüntü, ses ve yazıları satanlara, depolayanlara ve bulunduranlara 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilmesine onay vermesine ilişkin kararı büyük tartışma yarattı. AYM’nin “bu tür ilişkileri kurmaya ceza verilmiyor” demek zorunda kaldığı karara karşı oy kullanan AYM üyeleri bu kararla, sadece depolayanların değil bu tür görüntüleri bulunduranların dahi cezalandırılacağını belirterek kişilerin mahrem hayatlarına müdahale edildiğini belirtti.

Muhalif üyeler, kararla kişilerin kendilerine ait bu tür görüntü, ses ve yazıları üretmeleri ve bulundurmalarının dahi cezalandırılacağına dikkat çekerek bu durumun “ilkel müdahalelerin önünü açacağı” uyarısında bulundu. Bu arada yerel mahkemenin iptalini istediği kanunun Anayasa’nın hukuk devleti ve özel hayata ilişkin maddelerinin yanı sıra “kişinin manevî varlığını geliştirme” hakkını düzenleyen 17. maddesi ile 42. maddesinde düzenlenen “eğitim hakkının” ihlali olduğunu da ileri sürdüğü, ancak AYM’nin “ilgisi yok” diyerek iptal istemini bu maddeler açısından ele almadığı anlaşıldı.

AYM önceki gün Resmi Gazete’de yayımlanan kararıyla iptal talebini 4’e karşı 12 oyla reddetti. Karar Başkan Zühtü Arslan, Başkanvekili Alparslan Altan ile üyeler Recep Kömürcü, Burhan Üstün, Nuri Necipoğlu, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Erdal Tercan, Muammer Topal, Emin Kuz, Hasan Tahsin Gökcan ve Kadir Özkaya’nın oylarıyla alınırken Başkanvekili Serruh Kaleli, üyeler Serdar Özgüldür, Osman Paksüt ve Engin Yıldırım karara karşı çıktı.

Üye Engin Yıldırım ise Yargıtay’ın anal ve oral ilişkileri “doğal olmayan ilişki” olarak gördüğünü hatırlatarak “Devletin, cinsel davranışları, tercihleri ve uygulamaları, tanımlanması neredeyse imkânsız olan ‘doğal olmayan yoldan’ ibaresi üzerinden sınırlandırması özel hayatın gizliliğine yapılan ve demokratik toplum düzeni için ölçüsüz bir müdahaledir” dedi

(Kaos GL)

Dünya enerji arzının %10’u yenilenebilirlerden

The Economist‘de yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Alidost Numan‘ın çevirisi ile sunuyoruz

* * *

2014 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım altıda bir oranında arttı ve $270 milyar’ı buldu. Bu kısmen zengin ülkelerdeki teşviklerden dolayı. Mesela, ABD‘de mesken veya küçük ticari boyutlu güneş yatırımlarının %30’u kadar bir gelir vergisi iadesi sözkonusu. ‘Net ölçüm’ denen sistemle, küçük yenilenebilir tesisleri olan tüketiciler, şebekeye satın aldıkları fiyata denk fiyattan elektrik satabiliyorlar. Tüm teşvik bir yana, vergi iadesi süresi dolup kaldırıldıktan sonra bile, saygın araştırma şirketi Bernstein‘a göre, 2019’a kadar güneş enerjisinin ABD’deki elektrik satışlarının %9,7’sine, yani bugünün otuz katına denk gelmesi mümkün.

Yenilenebilirler oyuncak değil
Güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ekonomik olarak da eski kirli enerjilerden daha faydalı.

Büyük boyutlu yenilenebilir tesislerin küçüklere göre daha uygun maliyetli olduğu gözönünde bulundurulduğunda bu gelişmenin mantığını takip etmekte zorlanabiliyoruz. Ancak, yenilenebilirlerin zengin ülke tüketicilerine atılan bir lokma olduğu günler çok geride kaldı. Geçtiğimiz senenin yatırımlarının yarısına yakını gelişmekte olan ülkelerde yapıldı. Bunun çoğu enerji üzerine endişesi iklim değişikliğinden ziyade yakın dönem kaygıları olan Çin‘deydi. Çin, enerji güvenliliğini düşünüyor ve kömür yüzünden hava kirliliği yaşayan kentlerini temizlemek istiyor.

2014 yatırımları, 2011’de görülen bir önceki zirveden biraz daha düşük (bkz.: grafik). Fakat, günümüzde yatırımcılar yatırdıkları her kuruşa daha fazla enerji elde ediyor. Güneş enerjisinin temel bir parçası olan akü depolama teknolojisinin fiyatı, 2005’ten beri %60 oranında düştü ve güneş enerjisi sistemlerinin fiyatı bütün olarak %75 azaldı. IHS Danışmanlık’ın tahminine göre, 2025’e kadar fiyatlardaki kümülatif düşüş %90 olacak.

7 Nisan’da önde gelen bir çevre ve enerji düşünce ve danışmanlık kuruluşu olan Rocky Mountain Institute‘ça yayınlanan bir rapor, fiyatlardaki hızlı düşüşün beraberinde getireceği değişimin altını çiziyor. Pek de güneşli olmayan küçük bir şehir, New York eyaletindeki Westchester‘ı örnek alarak, 2030’daki ortalama aylık elektrik faturasının şebekeden alındığı takdirde $357, evsel bir güneş enerjisi tesisatı ve akü depolaması ile ise $267 olacağını hesaplıyor. Bugünlerde çoğu ticari müşteri, şebekeye bağımlı iken, 2030’a ihtiyaçlarının sadece dörtte birini, 2050’ye ise %5’ini şebekeden sağlamaları gerekecek.

Dev barajlar hariç tutularak hesaplandığında yenilenebilirler artık dünya enerji arzının %10’unu sağlıyor. Mevcut artışla 2030’a kadar beşte birine ulaşacaklar. Ancak yenilenebilirlerin küresel ısınmayı durdurmakta belirleyici bir rôl oynamaları için verimlilikte de bir vites değişikliğine ihtiyacımız var.

Haberin İngilizce Orjinali

Yeşil Gazete için çeviren: Alidost Numan

(Yeşil Gazete, The Economist)

 

 

Dünya bankası kömür karası mı?

Dünya Bankası‘nın bu çeşit zararlı teşvikleri kesmek için süreğen çağrılarına rağmen yeni bir rapor, fosil yakıtlara kendisinin verdiği desteğin geçtiğimiz sene arttığını iddia ediyor.

26Oil Change International (OCI) baskı grubunca geçtiğimiz Cuma yayınlanan rapora göre, Dünya Bankası 2013-2014 mali yılında fosil yakıt projelerine kredi, hibe, garanti, risk yönetimi ve öz kaynak şeklinde $3,4 milyar destek verdi. Banka’nın siyasetinin zıddına, bu bir evvelki seneden %23 oranında yükseliş göstermiş ve tarihindeki en yüksek rakamdı. The Guardian‘a verdiği röportajda, Dünya Bankası Yöneticisi Jim Yong Kim  “desteklerden şu anda kurtulmamız lâzım” dedi.

Dünya Bankası sözcüsü ise “OCI raporunu gördük ama bunu kabul etmiyoruz. OCI’ın enerji projelerini sınıflandırmada Dünya Bankası Grubu’ndan tamamen farklı kıstaslar kullanıyor olması çok önemli” dedi. Sözcüye göre 2014’te bankanın fosil yakıtlara desteği yarı yarıya düşerken yenilenebilir enerji projelerine desteği önemli bir oranda arttı. Banka “politika ve kurumsal gelişme” başlığı altındaki destekleri fosil yakıt desteği hesaplamasına dahil etmediğini itiraf ediyor. Rapor, santrallerden enerji nakli ve bazı şebeke yenileme çalışmalarını da fosil yakıt yatırımı olarak sınıflandırıyor.

OCI yöneticisi Stephen Kretzmann ise buna cevaben banka çalışanlarının fosil yakıt desteklerinden kaygı duymalarının çok doğru olduğunu, ama sadece bunu vaaz etmekle kalmayıp kendi bankalarını da bir çekip düzene sokmaları gerektiğini, bildik uygulamaları hasır altı edeceklerine örnek davranış göstermeleri gerektiğini söyledi.

(Yeşil Gazete, The Guardian)

Fin Yeşilleri de yükselişte

Avrupa’nın birçok köşesinde seçimlere doğru veya seçimlerle Yeşiller yükseliş gösterirken bir iyi haber de Finlandiya‘dan geldi. Pazar günü yapılan genel seçimlerde Finlandiya Yeşiller (Vihräet – De Gröna) oylarını ve milletvekili sayılarını artırdı.

Fin Yeşilleri'nin bazı adayları kampanyada
Fin Yeşilleri’nin bazı adayları kampanyada

Oylarını geçtiğimiz seçimlere oranla %1’in üzerinde artıran Yeşiller, %8,5 ile dördüncü büyük parti olurken, 200 koltuklu parlamentoda milletvekilleri sayısını da 10’dan 15’e çıkardı. Seçilen adayların 7’si kadın 8’i erkek.

Seçimlerde Finlandiyalılıar iktidar partisini cezalandırırken muhalefet partileri genel olarak daha iyi sonuçlar aldı. Birinci parti olarak çıkan Merkez Partisi‘nin lideri teknoloji milyoneri Juha Sipila koalisyon görüşmelerine başlarken, seçimlerden çıkan bir sonuç da AB karşıtı aşırı sağın ikinci sırada olarak çıksa da aslında destek kaybetmiş olması.

(Yeşil Gazete)

Kıbrıs’ta bir uçtan diğerine bisiklet turu: “Bisikletlerle Bariyerleri Aşmak”

Bir grup Kıbrıslı Türk ve Rum, Karpaz’dan Baf’a bisiklet sürecek. Cuma sabahı (24 Nisan) Karpaz’dan hareket eden grup, yaklaşık 400 kilometre pedal çevirerek, Kaleburnu, Kumyalı, Kaplıca, Alagadi, Girne, Güzelyurt, Kalopanayiotis, Psokas, Lysos güzerhagını takip edip 26 Nisan Cuma gün Akama/Baf’a ulaşacak.

24

Aktivist, proje yöneticisi, eğitmen, yazar, çevirmen Aydın Mehmet Ali ve Hackney Cypriot Association Başkanı Andreas Michaelides, yola çıkmadan bu yıl dördüncüsünü yapmakta oldukları “Bisikletlerle Bariyerleri Aşmak” (Cycling Across Barriers) hakkında açıklamalarda bulundu.

Kıbrıs’ta yayınlanan Yeni Düzen gazetesinden Ödül Aşık Ülker’e konuşan Aydın Mehmet Ali ve Andreas Michaelides daha önceki senelerde olduğu gibi bu sene de farklı milletlerden bireylerin de Karpaz’dan başlayan bisiklet turuna katılacağını belirttiler.

“Barışı insanlar yapar, bunun için bir araya gelmemiz, birlikte çalışmamız lazım” diyen Aydın Mehmet Ali, “Kıbrıs bölünmüş bir ada, ancak bu sadece hayali olan ve kimseye yarar sağlamayan bir bölünmüşlük. Bariyerleri aşmak için beklemeyin…” dedi.

Michaelides de, Kıbrıslı Türklerle Rumların 1976 yılından beri Hackney Cypriot Association’da birlikte çalıştıklarını, özellikle iki tarafın milliyetçilerinin baskılarına karşı mücadele ettiklerini anlattı. Başarı için insanların sürece dahil edilmesinin önemine de vurgu yapan Michaelides, “Eğer birşeyi başarmak istiyorsanız, birlik, bütünlüğe ihtiyacınız vardır. Bence siyasiler, liderler insanları süreçlere dahil etmezse, sonucu onlara kabul ettiremezler. 2004’te de bu olmuştu” diye konuştu.

İkilinin Yeni Düzen gazetesinde yayınlanan röportajını buradan okuyabilirsiniz.

(Yeni Düzen)